YETMİŞ YEDİNCİ BÖLÜM

6.9K 785 204
                                    

Orada öylece durmuş, birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Zamanı hoyratça kullanarak ne kulağıma fısıldayan Raiden'a dikkatimi verdim, ne de etrafımızdaki Vhalaxlar'ın nefeslerini tutarak bizi izlemesine kafa yordum. Sadece Deick'i izledim.

Bildiğim ya da anîden zihnime hücum edip de beni geçmişe götürüp bir şeyler hatırlatacak hiçbir ize rastlamadım o yüze bakarken. Yalnızca saf ve duru bir güzellik görüyordu gözlerim. Belki herkesten farklıydı, kimse gibi değildi ama bir şekilde bana daha asil ve daha zarif bir görüntü sunuyordu.

"Raine? Beni duyuyor musun?"

İkizimin parmakları kolumu kavradığında yavaşça başımı ona doğru çevirdim. Kısık gözleri beni inceliyordu, nasıl bir tepki vereceğimi merak ediyor olmalıydı.

"Evet Raiden, elbette seni duyuyorum. İşitme yetimi kaybetmedim henüz."

"Bilmem farkında mısın ama dakikalardır taş kesildin âdeta ve ben sürekli sana bir şeyler sorarken ağzını açıp da bir çift lâf etmedin. Dolayısıyla kaygımı anlıyor olman gerek."

"İyiyim, yok bir şey," hâlâ inanmayan bakışlarını görünce derin bir of çektim. "Raiden, gerçekten iyiyim. Bana öyle bakmayı kes artık."

"İyi, peki. Ee, ne hissediyorsun? Deick'le ilgili yani?"

Bakışlarım yeniden hemen ilerimizde bekleyen genç adama kaydı. Ben onu izlemeyi bırakmıştım ama belli ki o ben Raiden'la konuşurken dahi bizi seyretmeye devam etmişti.

Hafifçe omuzlarımı silktim.

"Bilmiyorum. Hatırlayamadım. Galiba onun da bir faydası olmayacak."

Raiden'ın yüzüne yansıyan gülümsemeye akıl erdirmeye çalışırken o elimden tuttu ve beni Deick'e doğru yönlendirdi.

"Moralini bozma. Kendine zaman ver biraz."

Parmaklarım elbisemin etek kısmına yapışıp kalmışlardı resmen. Neden birden bire bu kadar heyecan ve adını veremediğim bir huzursuzluk duyuyordum ki? Belki de Raiden ve babamdan hariç, geçmişimde yakın olduğum bu adamın etkisiydi üzerime birden bire çöken ağırlığın sebebi. Somut bir kanıttı o, bana ve geçmişime dair...

"Ne haber Deick?" diyen Raiden benim elimi bırakıp karşımızdaki adamı kucakladı. "Biz yokken kendini yalnız hissetmemişsindir umarım?"

"Eh, yeriniz pek doldurulacak türden değil, bunu biliyor olmalısın. Yine de, merak etme. Kendimce bir şeyler buldum uğraşacak. Boş vaktim yok denecek kadar azdı."

"Bunu duyduğuma sevindim," kardeşim yeniden bana döndü ve elini belime yerleştirip iyice Deick'e yaklaşmamı sağladı. "Bak, Raine de artık bizimle. Sence de mükemmel görünmüyor mu?"

Kehribar rengi gözler yanaklarımın neredeyse kızarmasını sağlayacak derecede ilgiyle üzerimde gezindiler.

"Öyle. Gerçekten de muhteşem," elini bana doğru uzattı. "Merhaba Raine."

Bir süre aramızda, havada kalan eline baktım.

"Merhaba," demeyi başardığımdaysa gevşekçe tutup o eli sıktım. Her daim buz gibi olan ellerim, onun sıcak parmaklarına dokunduğunda ilkelce bir tepki verip geri çekmeye çalıştım. Bocaladığımı fark eden Deick, bir ellerimize bir de bana baktı.

"İyisin, değil mi? Herhangi bir sorun yok? Uyandığından beri yani?"

"Hiçbir şeyi hatırlayamıyor olmam dışında mı? Evet, bunu göz ardı edersek gayet iyiyim. Turp gibiyim hatta."

Kibarca gülümserken saçlarını havalı bir şekilde omzundan geriye doğru attı.

"O konuda endişelenme. Hiçbir şey sonsuza dek sürmez tatlı şey. Muhakkak ki senin de kırılma anını yaşadığın bir zaman gelecek. Her şey yeniden anlam kazanacak."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin