YETMİŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

7.1K 785 155
                                    

Raiden'la birlikte kol kola yürüyerek evimize geri döndük. Sanki burayı, yıllarımı geçirdiğim bu yerleri daha yeni görüyormuşum gibi geliyordu. Her şey yeniydi zihnimde, keşfedilmeyi bekliyordu. En ufak bir tanıdıklık hissi yoktu.

Bu elbette benim suçum değildi. Bilerek bir kaza geçirmemiştim çünkü. Fakat yine de, Raiden bana sabırla açıklama yaparken kendimi utanmaktan geri alamıyordum. Ayrıca bana acımasını da istemiyordum. Çünkü benimle konuşurken suratına yerleşen ifade şunu söylüyordu: Sen yardıma muhtaç bir kızsın Raine ve ben bazı zamanlarda sana nasıl yaklaşacağımı, ne söyleyeceğimi ve nasıl yardım edeceğimi bilemiyorum...

Bunu kaldıramazdım, hayatımın önceki dönemlerine dair bir şey hatırlamıyor olabilirdim ama o zaman da en az şimdiki kadar gururlu biri olmalıydım. Asla bana zavallı gözüyle bakılmasına dayanamazdım.

Bu sebeple, kendi kendime bir karar verdim. Raiden'ın ya da çevremdekilerin bana aktardıkları kadarıyla yetinmeyecektim. Kendim de çabalayacaktım, muhakkak ki bir noktadan sonra bir şeyleri anımsamaya başlayacaktım. Sonsuza dek bu şekilde kalamazdım ya! Hem benimki travmaya bağlı bir hafıza kaybıydı büyük ihtimâlle. Başıma büyük bir darbe almış olmalıydım ki bu hâldeydim. Önünde sonunda her şey düzenine girecekti, girmek zorundaydı. Öyle olması için her şeyi yapmaya hazırdım.

"Yorgun değilsen babamın yanına gidelim, seni böyle ayakta, sapasağlam görünce kim bilir nasıl sevinecek?"

Garip bir his yerleşti içime. Devasa parmaklara sahip bir el yavaşça kalbimi avuçlamıştı âdeta. Bunun, bu duygunun adını bilmiyordum ama bana yerimde durmadan sürekli oradan oraya koşturacak bir enerji vermişti. Heyecanla karışık korku gibiydi en yakın tabiriyle.

Raiden'la konuşurken hiç yabancılık çekmemiştim ama kendimi bir türlü babamızla karşılaşmaya hazır hissetmiyordum. Bunun aptalca ve çocukça olduğunun farkındaydım. Hatta kimine göre kaprisli davrandığım bile söylenebilirdi. Sonuçta o benim babamdı ve en az kardeşim kadar sağlığımdan endişe duyuyor olmalıydı. Aile denilen kurum böyle bir şeydi. Çoğu zaman kendinizden de önce annenizi, babanızı ya da kardeşinizi düşünür, onlar için telâşlanır dururdunuz. Sevindiklerinde en az onlar kadar mutlu olur, üzüldüklerindeyse onların hissettiği hüzünden geri kalmayacak bir elemle dolar taşardınız.

Lâkin tüm bunları bilmeme rağmen, yine de çekincelerimden kurtulamıyordum bir türlü. Belki de bendeki bu beklenmedik değişiklik - kendimi bile hatırlayamayacak kadar büyük denli hafıza kaybım - babamda hayal kırıklığına neden olacaktı. Kuşkusuz bunu bana belli etmemek için elinden geleni yapacaktı, hatta büyük ihtimâlle ona şu anki sağlık durumum hakkındaki gelişmeleri anlattığımızda tebessüm edecek ve tıpkı Raiden gibi her şeyin yoluna gireceğini söyleyecekti. Buna inanmasa da, beni ikna etmek için öyleymiş gibi davranacaktı.

Ona arkamı döndüğümde ise yüzü düşecek, kasvetli bir hava gelip yerleşecekti suratına...

O zaman bir fare deliği bul da oraya saklan! Ve yaşamının geri kalan bütün kısmını orada tüket! Madem kendini gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar aciz hissediyorsun, hadi durma, dediğimi yap!

Uyandığımdan beri zaman zaman kafamın içerisinde konuşan bu ses öfkeyle bağırmaya başlayınca gözlerimi kırpıştırdım. Açıkçası bayağı şaşırmıştım, bu beklediğim bir tepki değildi. Ama üzerimde istediği etkiyi bırakabilmişti, tüm bu sözlerin üzerine onu duymamış gibi davranıp kaçamazdım.

"Yorgun değilim," dedim bu nedenle Raiden'a. "Bir an önce gidelim."

İkizim aynı benimki gibi görünen bir gülümsemeyle bana baktı ve evin önüne vardığımızda, etrafta sürekli volta atan adamlarından birine aracını hazırlamalarını söyledi. Sadece dakikalar sonra hemen önümüzde, upuzun ve siyah bir araç bekliyordu bile.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now