YÜZÜNCÜ BÖLÜM

7.7K 842 181
                                    

Rhilinler'le ve sıradanlarla olan strateji konuşmamız sırasında, mağarada kapalı kaldığımızdan saatin ne denli hızla ilerlediğini anlayamamıştık. Bu nedenle bir grup Rhilin etrafı kolaçan etmek amacıyla dışarı çıktığında, akşam vaktinin o alacakaranlık görüntüsünün gökteki yerini almış olduğunu gördük.

Yağmur da şiddetini azaltmıştı. Aldığımız nefesler sis olup havaya karışırken çoğu kişi üzerilerine giydikleri ceketlerine sıkı sıkı sarınıp geri mağaraya döndüler. Ben ise Jasen, Kaen, Lexan ve kendi içlerinde söz sahibi olan birkaç Rhilin ile birlikte dışarıda durmayı sürdürdüm. Kaia ve Gaton'ın da benden biraz uzakta ama kesinlikle oluşturduğumuz grubun dışında kalmayacak şekilde beklediklerini gördüğümde, ilk defa Kaia'ya sert bir bakış atmayı bırakıp başımla selâm verdim.

Bendeki bu anlık değişim karşısında ne yapması gerektiğini kestirememiş gibi, allak bullak olmuş bir suratla bakmaya devam ederken, sonra o da birden kendisini tutmayı bıraktı ve bana gülümsedi. Kesinlikle içtendi, bunu gözlerinden anlayabilmiştim.

"Pekâlâ, bizim çocuklar geri döndüğünde siz de vakit kaybetmeden yola çıkın. Lyenia ve Zahetra yolculuk boyunca ihtiyaç duyacağınız şeyleri hazırlıyorlar," başını benden tarafa çeviren Lexan düşünceli bir edayla gözlerini kıstı. "Nereye gitmeyi plânlıyorsun?"

İşte bunu hiç düşünmemiştim. Yalnızca buradan uzaklaşmaya odaklanmıştım. Şimdi düşününce, plândaki eksikliğin ne denli büyük olduğunu görebiliyordum.

"Buraları pek iyi bilmiyorum," diye dürüstçe bir itirafta bulundum. "Daha çok Xosalica'da ve yakınlarında bulundum. Güney toprakları hakkında bilgi sahibi değilim.

Ama çöl ikliminin hâkim olduğu yerler olduğunu biliyorum. Oraya gidebiliriz."

Andhoras coğrafyası konusundaki bilgimin zayıf olduğunu anlayan Lexan, bana güvenip güvenmeme konusunu bir kez daha düşünüyor gibi görünüyordu. Galiba onu tatmin edecek kadar iyi bir cevap verememiştim.

"Çölü biliyorum," uzun zamandır sessiz duran Gaton, yepyeni bir canlılıkla dolarken bize yaklaştı. "Aslında buraya dair her yeri biliyorum diyebilirim. Biliyorsunuz, benim on üç, Kaia'nın da on bir yılı burada geçti. İsterseniz size bölgeler hakkında bilgi verebiliriz."

Bu teklif Lexan'ı rahatlatmıştı işte. Gülümseyerek Gaton'ın sırtını sıvazladı.

"Tamam öyleyse. Hana gidelim ve orada konuşalım. Böylece yolculuk öncesinde sizler de bir şeyler yemiş olursunuz."

Kaen, Jasen ve beni işaret edip onu takip etmemizi istedi. Çamurlu yolda yürürken, birbirinden farklı duygularla boğuşuyordum. Bir yandan heyecan duyarken, bir yandan da diken üzerinde duruyormuş gibi bir huzursuzluk etkili oluyordu bedenimde.

Hanın aşınmış kapısını itekleyen Lexan girişte durup bizim geçmemiz için bekledi.

Buraya getirildiğim zaman çok da düzgün bir görüntü sunmayan mekân, şimdi eskiye kıyasla biraz daha derli topluydu. Masalar temizlenmiş ve parlatılmıştı, hepsi aynı şekilde olmasalar da tabureler de düzgünce yerlerine yerleştirilmişlerdi.

Gürül gürül yanan ateşe yakın bir masayı tercih eden Lexan, toplantı boyunca mağaraya uğramamış ve bundan hiç de yakınır gibi durmayan han sahibine eliyle işaret etti.

Hanın sahibi ufak tefek bir adamdı. Yüzü o kadar kırışmıştı ki, gözleri neredeyse görünmüyordu. Elinde tuttuğu bardağı ovalamayı bıraktı ve bizi bir süre inceledikten sonra durduğu tezgâhın arkasından çıkıp yanımıza geldi.

"İyi akşamlar efendim, ne arzu ederdiniz?"

"Arkadaşlarım yolcu, fazla zamanları yok. Onlara sıcak bir yemek getirmeni istiyorum Gammy."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum