DOKSAN DOKUZUNCU BÖLÜM

7.2K 791 157
                                    

Uyumakta olan Kaen ve birbirimize dip dibe oturduğumuz Jasen ve ben, çekildiğimiz köşede sessizce beklerken, Rhilinler'in ileri gelenleri nihayet aralarındaki konuşmayı sonlandırdılar ve böylece herkes onların etrafında toplanır oldu.

Hâlen kucağımda yatmakta olan Kaen'i uyandırmaya kıyamıyordum lâkin ne karar verildiğini öğrenmek için de sabırsızlanıyordum. Bu yüzden istemeye istemeye hafifçe omzuna dokundum.

"Kaen, hadi uyan artık. Rhilinler kararlarını açıklayacaklar."

Önce gerçek üstü bir mavilikte olan gözleri aralandı, bunu yaparken kaşlarını çatmıştı ama onu uyandıranın ben olduğunu gördüğünde yüzü gevşeyip sakinleşti. Bir müddet kıpırdamadan beklese de, sonrasında çevik bir hareketlerle dirseklerinin üzerinden doğrulup diğer yanıma oturdu.

"Ne zamandır uyuyorum ben?"

"Çok olmadı. Bir yarım saat falan."

Başını sallarken avuç içlerini gözlerine bastırdı. Her hâlinden yorgunluğu belli oluyordu, kim bilir ne zamandır bu hızlı tempoya uyum sağlamaya çalışıyordu bedeni? Burada gizli saklı yaşayarak, her an tetikte bekliyorlardı. Normal bir uyku ve dinlenmenin o ve yanındaki diğerlerinin literatüründe artık eski anlamını karşılamadığını anlamıştım can sıkıcı bir gerçeklikle.

Kaen ayağa kalkmasının ardından elini bana uzattı. Hiç çekinmeden ve kuşkuya düşmeden o eli tutup ben de kalktım. Jasen de diğer tarafımdaki yerini almıştı. Dakikalar önce ona dokunmuştum, bunun nasıl hissettirdiğini anlatmanın bir yolu yoktu. Oysa o kadar imkânsızdı ki onunla böylesi bir yakınlık kurmak! Bu mümkün olamayacak kadar güzel bir hayal ve gizli bir istekti benim için. Lâkin şimdi, sanki olması gereken buymuş gibi hissediyordum. Jasen benim yanımda olmalı ve sevgisini, şefkatini hiç esirgemeden bana yöneltmeliydi. İhtiyaç duyduğum ve aylardır yokluğunu çektiğim şey buydu: Jasen benliğimin büyük bir parçasına hitap ediyordu ve onun yokluğunda yıldızsız bir gece gibi, kendimi bomboş ve yapayalnız hissetmiştim.

İnsana rahatlıkla her söylediğini yaptıracak derecede etkili olan bakışları beni bulduğunda çekinerek de olsa gülümsemeye çalıştım. Benim güldüğümü gördüğünde, güzel gözleri yabancısı olduğum bir pırıltıyla doldu. Göz kamaştıran bir tebessümle bana karşılık verdi.

Kaen'in annesi - adının Lyenia olduğunu öğrenmiştim, bir zamanlar bana annelik yapan bu kadına hâlen mesafeli davranıyordum ama aslında onun da kötü biri olmadığını anlayacak kadar bir izlenime sahip olmuştum - ve Kaia ile Gaton, Lexan ve fikir birliği yaptığı arkadaşlarının olduğu topluluğa doğru ilerlerken dönüp bizi de yanlarına çağırdılar. Kaia beni dikkatle izliyordu, muhtemelen onu ve Gaton'ı gördüğümde verdiğim tepkiden dolayı benden uzak durması gerektiğini anlamıştı fakat tarafımdan gösterilecek en ufak bir sempatik hareketle üzerindeki tedirginliği atıp daha samimî bir tavır sergileyeceğinden emindim âdeta.

"Eğer teklifimi kabul etmemişlerse, bana ne yapacaklar?"

Kaen'in sol koluna yapışıp kalmış olan parmaklarım, duyduğum endişe ve heyecan karışımı hisle birlikte kasıldılar. Büyük olasılıkla benden beklenmeyecek derecede bir güçle sıkıyordum onu, Kaen'in bana şaşkınlıkla bakması bu yüzdendi belki de. Kaşlarını havalanmış görünce hemen elimi geri çektim.

"Özür dilerim."

Kaen sırıtırken ondan uzaklaştırdığım elimi tuttu.

"Özür dileme bebeğim. Bana bir şey olduğu yok. Sen içini rahat tut. Ne karar vermiş olurlarsa olsunlar, ben yanındayım, Jasen de öyle. Kimsenin sana dokunmasına izin vermeyiz."

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now