🌚 YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM 🌝 (Düzenlendi)

9.8K 953 110
                                    

Deick geleli üç gün olmuştu. Üç gün boyunca malikânede yaşayan bütün Rhilinler, deyim yerindeyse onun etrafında pervane oldular. Kimileri bu zamana kadar başına gelenleri ona bilmem kaçıncı defa anlattırıyordu ve her defasında aynı heyecan dolu yerlerde şaşkınlık nidaları yükseltiyorlardı, kimileri de genç Rhilin'in Andhoras Kıtası'nda iyice zayıflayıp formdan düştüğünü iddia ederek, Deick'i yakaladıkları her köşe başında ona bir şeyler yedirmeye çalışıyorlardı.

En sonunda, kalede bizimle birlikte beşerli grup oluşturan yaşlı Rhilin Wenbia, bahçede hep birlikte oturduğumuz esnada gelip Deick'in ağzına zorla kendi elleriyle hazırladığı Panini Burger'i tıkmaya çalışınca, genç Rhilin kibarca isyan bayraklarını çekti.

"Yeter!" dedi iki elini havaya kaldırırken, "Wenbia, tatlım gerçekten yeter. Önümüzdeki yüzyıl boyunca bana yetecek kadar karbonhidrat, protein ve vitaminimi aldım ben," sonra bakışları aniden bana dönünce kızardığımı hissettim, nedense Deick bana her baktığında garip bir utanma duygusu baş gösteriyordu bende. "Fakat hakkımı gönül rahatlığıyla bu ay parçasına verebilirim, doğduğundan beri yemek yememiş gibi görünüyor."

Kaia'nın kıkırtısı yanımızda bulunan herkese bulaşırken Wenbia elindeki burgeri bana uzattı.

"Al bakalım Cyra," dedi, az da olsa bozulduğu belli oluyordu. "Madem bu delikanlı yemiyor, emeğim boşa gitmesin."

"Seer-a," dedim ben de gülümseyerek.

"Anlamadım?"

"Adım diyorum, Kiyra değil, Seer-a diye söyleniyor."

"Ee ben de öyle dedim."

Gülümsememin kahkahaya dönüşmesini engellemek için dudaklarımı ısırdım. Wenbia benimle karşılaştığı ilk andan itibaren sürekli adımı yanlış telaffuz ediyordu. Ve görünen o ki bunu sürdürecekti de…

Yanımda oturan Jasen'e baktığımda, uzaklara dalıp gitmiş olduğunu gördüm. Deick diğer arkadaşlarının başına gelenleri her ayrıntısına varana dek anlattığından beri iyice sessizleşmişti. Diğerleriyle birlikte gülüp şakalaşırken bile bunun zoraki olduğunu görebiliyordum.

"Millet!" diyen Gaton'ın sesiyle Jasen'i izlemeyi bırakıp ona doğru çevirdim başımı, sere serpe uzandığı çimlerden bir sıçrayışla kalktı, tek elini Kaia'ya uzattı. "Bugün Bitkisel Üretim dersi için seraların orada olacağım. Sizlerle sonra görüşürüz."

Bunun üzerine ben de hemen ayağa kalktım.

"Ben de gelebilir miyim?" dedim hevesle. "Geçen sefer derse katılmaktan büyük bir zevk almıştım."

Gaton'ın gülümsemesi genişlerken başını salladı.

"Tabii ki. Bu kadar istekli başka bir öğrenci bulabileceğimi sanmıyorum zaten."

Herkes Gaton'ın ayağa kalkmasını bekliyormuş gibi, o dakikadan itibaren birer birer bahçeyi terk etmeye başladılar.

"Eh, ben de rasathaneye gideyim o hâlde, günlerdir gökyüzünü inceleyememek beni kahretti."

Deick eliyle bize selam verdikten sonra malikâneye doğru yürümeye başladı. İlginç bir tipti, gerek dış görünüşü, gerekse tavır ve hareketleriyle diğerlerinden farklı olduğu hemen anlaşılıyordu. Ve itiraf etmek gerekirse, aralarında en son tanıştığım isim o olmasına rağmen, birçoğundan daha samimi gelmişti bana.

"Hadi sen de gel," diye Jasen'e seslendim. "Sen mezun olalı yıllar olmuş. Çoğu şeyi unutmuşsundur şimdi. Biraz tekrar yapmandan zarar gelmez."

Güzel yüzünde bir tebessüm oluşturabilmekti tek isteğim. Bana karşı alaycı olduğu zamanları özlemiştim. Böyle sus pus oturmak ona hiç yakışmıyordu.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now