🌚 OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 🌝 (Düzenlendi)

8.6K 961 57
                                    

Küçük sığınağımıza vuran yağmur damlalarının şiddeti iyice artmıştı. Yaklaşık yarım saattir burada kapalı kalmıştık. Bir ara dışarı çıkmayı denemiştik fakat sokağın başında gözlenen hareketlilik nedeniyle mecburen geri dönmek zorunda kalmıştık.

"Kolay kolay burayı terk etmezler," Kaen'in fısıltısı hepimizin dönüp ona bakmasını sağladı. Gaton, Kaia, Deick ve Jasen'in de birer Tasarım olduklarını söylediğim andan beri beni yanına çekmiş, diğerleriyle aramıza belirli bir mesafe koymuştu. Ona Rhilinler ile ilgili gerçeği anlatana kadar dilimde tüy bitmişti ama sonunda biraz gönülsüzce de olsa onu ikna edebilmeyi başarmıştım. "İki gündür buradayım. Âdeta akın hâlinde Andhoras'tan buraya geliyorlar. Savaş başlattıklarını ilan ettiler," sonrasında gözleri beni buldu. "Ve tek savaştıkları yer burası değil. Kuzeye de ilerlediler."

Rengimin attığını biliyordum. Şayet Andhalin'e gitmişlerse, orada durum buradakinden daha vahim demekti. Çünkü Vhalaxlar Uthia halkına gösterdikleri iltiması bize göstermezlerdi. Hoş, şu anda onlara da gösterdikleri yoktu ya!

"Birden bire bu savaş da neyin nesi?"

Kaia'nın sorusu belki de hepimizin aklını kurcalayan şeydi. Kaen bir süre başını duvara yaslayarak gözlerini yumdu, çok bitkin görünüyordu. Yüzünü okşama dürtümü ertelemek zorunda kaldım, zira iki elim de onun ellerine sıkıca tutunmuştu. Sanki onu bırakırsam, tekrar gidecekmiş gibi hissediyordum.

"İsyan çıkmış," hâlen gözlerini açmamıştı. "Andhalin'de başlayan isyan buraya kadar yayılmış. Andhoras'tayken bazı şeyleri duyma şansım olmuştu, nöbetçi Vhalaxlar sürekli konuşup duruyorlardı," birden gözlerini açıp Deick'e baktı. "Sanırım sizi getirdiklerinde yaşadıkları şoku şimdi anlayabiliyorum. Öfkeden köpürüyorlardı, size yaptıkları işkence bizimkilerden çok daha ağırdı. Seni de o zaman görmüştüm, beni başka bir hücreye naklederlerken ilk defa gözlerimi bağlamamışlardı."

Deick başını salladı.

"Evet, bize yaptıklarını anlatmaya dilim varmaz. Zaten ben de çok yakında öleceğimi düşünüyordum. Ama belli ki, bir güç benim yaşamamı istedi. Kaçmam için en uygun anı kollamamı ve bu fırsatı yakaladığımda değerlendirmemi sağladı."

Gaton ve Deick'in arasında oturan Kaia, ilk defa Deick'le didişmiyordu ve yan dönerek ona sarılınca gülümsememi sağladı. Deick de onu aynı şefkatle kucakladı, ne olursa olsun, bir aile olduklarının farkındalardı.

Kaen'i bulduğumuz andan beri içimi kemiren soruyu sormak için hazır olmayı bekliyordum ama dudaklarım her aralandığında bir şey konuşmama engel oluyordu.

Yine de derin bir nefes alıp ona döndüm.

"Kaen, annem… O da seninle miydi?"

Mavi gözler yüzümü uzun uzun inceledi. Yüzünde hiçbir kas hareket etmiyordu, ne düşündüğünü tahmin etmek imkânsızdı.

"Üzgünüm," başı şimdi yağmurun sert darbelerle dövdüğü cama doğru dönmüştü. "Annemi getiremedim Cyra. O… O artık eskisi gibi değil."

Stres içinde olduğumda hep yaptığım gibi bütün parmaklarımla oynuyordum.

"Nasıl? O eskisi gibi değil derken, ne demek istiyorsun?"

"Bizi oraya götürdüklerinde ayırdılar. Onu günlerce göremedim. Yaşayıp yaşamadığından bile haberim yoktu. Tek bildiğim, eğer bana yaptıklarının aynısını ona da yapıyorlarsa, fazla dayanamayacağıydı. Sonra, bir gün beni bir inceleme odasına aldılar," güldü, "Kendilerince hasar tespiti yapıyorlardı. İşte o gün, annemi de yanıma getirdiler. Beni gördüğünde çılgınlar gibi ağlamaya başladı, onu tutan Tasarımların ellerinden kurtulmak için çırpındı ama nafile.

KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş  (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now