Bölüm 149

4.8K 400 34
                                    

Ölüm ve Afrodit, Asgard'da oldukça yakınlaşmışlardı. Afrodit her uyandığında, Ölüm'ün ona sımsıkı sarıldığını görüyordu. Bu ilk başta şaşırtsa da, artık oldukça alışmıştı. Ölüm ödemeyi aldıktan sonra onun kendisine dokunmasından zevk aldığını itiraf etmeliydi. Ölüm her gün daha da sıcak davranıyor, hatta bazen onun göğüslerini tutarak uyuyordu. Tabii Afrodit o sırada uyuyamıyordu ama neyse..

Her gün Asgard'da farklı bir yere gidiyorlardı. Buradaki kişilerin Odin'in hükmettiği kişiler olduğunu öğrenince şaşırmıştı. Hepsi oldukça güçlü gözüküyordu. Fakat Ölüm'ü gördüklerinde hepsinin yüzünde hayranlık ve saygı ifadesi oluşuyordu. Afrodit'e baktıklarındaysa kıskançlık. Sanki Ölüm'ün yanında olmasını kıskanıyorlardı. Ölüm ise onlara aldırmıyor ve Afrodit'i bazen herkesin gözü önünde öpüyor, bazense resmen taciz ediyordu. Dışarıda elini nedensiz yere kalçasına yerleştiriyordu. 9 gün boyunca oldukça samimi olmuşlardı. Hatta bazen Ölüm onu öylesine öptüğünde karşı bile çıkmaz olmuştu Afrodit. Bugün, sonunda ısrarlarının sonucu olarak Ölüm onu gördüğü kuyumcuya götürecekti. O elmas yüzüğü almak istiyordu. Bu yüzden birlikte uyuduğu Ölüm'e doğru döndü. Ve döndüğü gibi Ölüm'ün o güzel gözleri ile karşılaştı.

''Günaydın.''

Afrodit, Ölüm'ün gözlerindeki o muzip bakışı görmüştü. Onun düşüncelerini işitebildiğini her zaman unutuyordu. Bu 9 günü düşündüğünü işittiğini anladığında yüzü kızarsa da, zorlukla

''Gü-Günaydın.''

demeyi başardı. Bugün oldukça önemliydi, çünkü Asgard'da son günleriydi. Daha sonra Vanaheim adlı katmana gideceklerdi. En azından Ölüm ona öyle söylemişti. Ölüm, ansızın ona yaklaştığında, Afrodit sadece durdu. 9 gün boyunca sayısız kere öpüştükleri için, Ölüm'e karşı koymanın faydasız olduğunu biliyordu. O istediğini alana kadar asla durmazdı. Afrodit bunu bir çok kere denemişti. Yani tecrübeyle sabitti! Ölüm onu doyasıya öptükten sonra gülümseyerek,

''Hah! Sanki bu öpüşmeden keyif almıyormuşsun gibi düşünmeyi bırak. Ben düşüncelerini işitebiliyorum. Hatırlatayım dedim."

Afrodit bunu duyduğunda yüzü hafifçe kızardı. Ölüm'ün haklı olduğunu bildiği halde kendisinin hoşlandığını itiraf etmek istemiyordu. Kendi kendine Ölüm'e karşı koyamadığını tekrar ediyordu.

"Demek karşı koyamadığın için bana izin veriyorsun. Hadi giyinde gidelim."

Ölüm bunu söyledikten sonra yataktan kalkıp beklemeye başladı. Afrodit onun çıplak vücudundan gözlerini ayırmamıştı. Göğüsleri ne büyük ne de küçüktü, tamamen mükemmeldi. Kalçaları dolgun, bacakları uzundu. Afrodit bir süre daha onu incelese de,

''Bu kadar izlemen yeter Afrodit. Giyin de gidelim.''

Afrodit bu cümle üzerine utanarak ayağa kalkıp giysisini giydi. Bu sefer aynı ilk günkü elbisesini giymişti. Ölüm'ün onu giydireceğini zannetse de, bunun olmayışı hem onu rahatlatmış hem de hayal kırıklığına uğratmıştı. Aslında çok fazla hayal kırıklığına uğramıştı! Ama giyindikten sonra Ölüm'e baktığında şaşırdı. Kapının yanında tamamen çıplak şekilde bekliyordu. Merakla,

''Sen neden giyinmedin?''

diye sordu. Sonuçta o giyinmişti değil mi?

''Bugün böyle gezeceğim. Nasıl olsa kendi vücudum. İstediğim şekilde sergilerim.''

Afrodit duyduğu şey karşısında ilk başta şaşkınlık, daha sonraysa nereden geldiğini bilmediği bir kıskançlık krizine kapıldı.

''HAYIR!''

Kaos'un Varisi 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin