Bölüm 123

4.8K 453 13
                                    

''Çok basit, bu 10 bin özü özümseyeceksin. Fakat yıldız enerjisinde kontrol sahibi değilsen ölürsün. Kendine güveniyor musun?''

Akira hiç lafı uzatmadan ne olacağını söylemişti. Michi kısa bir süre düşünmek zorunda kaldı. Yıldız enerjisi üzerinde oldukça iyi bir şekilde kontrol sahibi olduğunu biliyordu. Fakat 10 bin L-U canavarın enerjisinin ne kadar büyük olduğunu da tahmin edebiliyordu. Kendisi öldürürken 100 gününü harcamıştı. Bir kaç soru sorması gerektiğine karar verdi.

''Peki ne kadar güçleneceğim?''

Akira, bir cevap beklerken yine bir soruyla karşılaşınca bu kadının hoşuna gitmeye başladığını hissetti. Tam bir Loki çocuğuydu. (Bu kadının kişiliğini Karadenizliler gibi yaptım. Arkadaş hiç mi bana doğru bir cevap vermezler. Ne sorsam soruyla karşılık vermişlerdi. Bende pes etmiştim. Buda güzel bir anımdır.) İlk önce önüne sunulan şeyin tamamını, her açıdan değerlendirmeye alışmış olmalıydı.

''Seni büyük ihtimalle L-U. Seishin Aleminin 8. seviyesine çıkaracaktır. Eğer şuan yeterince ilerlemişsen, 9. seviyeye bile çıkabilirsin. Tabii bu çıkışın süresini sen belirleyeceksin. Ne kadar kontrol sahibiysen, o kadar hızlı bir şekilde seviye atlarsın.''

Michi bu duyduğu cümleler karşısında dilini yutacak gibi olmuştu. Kendi hızına göre seviyeler atlayacaktı. Bunu başkası söylese kendisiyle dalga geçtiğini düşünür ve ona saldırırdı. Fakat karşısındaki kişi Koruyucuların efendisiydi. Yani doğru söylüyor olmalıydı. Dar boğaza takıldığı için uzun süredir kendi seviyesini aşamamıştı. Bu içine otursa da, şimdi bunun için önüne bir fırsat sunulmuştu. Başka soru sormasına gerek kalmadığını anlayan Michi, hızlıca

''Evet efendim. Kabul ediyorum.''

Bu fırsatı kaçırmamalıydı. İlk başta böyle bir şeyi duysa ve ölme ihtimali %80 olsa bile kabul edeceğini biliyordu. Kim hızla seviye atlamak istemezdi ki? Akira, heyecanla cevap veren Michi'ye gülümsedi.

''Loki, Michi'yi al.''

Akira bunu söyledikten sonra Michi'ye bakıp küpü nasıl özümseyeceğini anlatmaya başladı.

''Bu küpü özümseyebilmen için önemli olan tek nokta dikkatini dağıtmaman. Meditasyon yapıyormuş gibi hissedeceksin. Otur ve küpe dikkatini ver. En ufak bir şey bile dikkatini bozmasın. Bunu tekrar ediyorum. En ufak bir dikkat dağınıklığı bile yaşamayacaksın. Eğer yaşarsan küpteki yıldız enerjisi seni öldürecek.''

Akira bunları anlatırken, yanında açılan geçitten Loki ortaya çıktı. Meditasyondan ayrıldığı için huzursuz hissetse de, efendisi çağırdığı için yapabileceği hiçbir şey yoktu.

''Emredin Hükümdarım.''

''Kızını meditasyon odasına götür. Elindeki küpü özümsediğinde, artık Koruyucuların hizmetine girecek. Tüm Koruyuculardan dersler almaya başlayacak. Anladın mı?''

Loki duyduğu cümle karşısında içi heyecanla dolmuştu. Tamam binlerce çocuğundan biri olabilirdi. Fakat ilk kez bir yarı tanrı - kendi çocuğu hemde! - Koruyuculardan ders almaya başlayacaktı. Hemde Hükümdarlarının emri doğrultusunda.

''Emredersiniz Hükümdarım!''

Loki bunu söyledikten sonra hızla kızının omzuna elini koyarak onu geçide sokup, Akira'nın önünde saygı ile selam verip kendiside ortadan kayboldu. Akira Loki'nin neden heyecanlandığını anlamasa da, pekte umurunda değildi. Şimdi düşük suratlı Grey'e sıra gelmişti. Loki'ye kıyasla onun neden suratının düştüğünü şıp diye anladı. Kılıç kullanan bir Frey çocuğunu ilk defa görünce şaşırmış ve buna ilk başta anlam verememişti. Fakat şuan her şey cuk diye oturuyordu.

''Demek senin dantianında bulunan element gücün hasarlı. Onun için kopeş kullanıyorsun.''

Grey daha önce kimseye söylemediği bu sırrı, karşısındaki adamın ağzından duyunca şaşkın bir şekilde ona doğru baktı. Daha önce hiçbir arkadaşına, düşmanına belli etmemişti. Kopeş kullanması sanki kendi seçimiymiş gibi göstermişti. Ve şaşırtıcı bir biçimde kopeşte başarılı olmuştu. O günden beri savaşçı olarak kendini eğitmiş ve büyücü halini her ne kadar özlese de, şuan ki gibi usta bir savaşçı olarak Labirent Evreninde ün yapmıştı. Kendisinden 3 seviye daha üst savaşçıları yenecek kadar güçlüydü. Aynı Akira gibi yıldız enerjisini vücuduna yedirerek kendi vücudunu oldukça geliştirmişti. Akira'nın yüzündeki gülümseyen ifadeyi gördüğünde, onu aşağıladığını düşündüğü için yüzünün kızarmaya başladığını hisseden Grey daha kendini savunmak için ağzını açamadan,

''Senin bu sakat oluşun pek iyi bir şey değil. Neyse ki ben bilgili bir varlığım. Senin dantianını düzelteceğimden emin olabilirsin. Ama şöyle bir sorun var? Sen karşılığında bana ne vereceksin?''

Grey ilk başta duyduğu cümleler ile heyecanlansa da, son cümle ile dehşete düşmüştü. Akira kendisini düzeltebileceğini söylüyordu. Fakat karşılığında ondan bir şey vermesini istiyordu. Ama ona verebilecek neyi vardı ki? Elinde kalan tek şey ailesi ve çocuklarıydı. Ama onları veremezdi. Zırhı onun labirentte hayatta kalmasını sağlayan tek şeydi. Silahı ise güçlenmesini sağlayan bir ortaktı. Fakat eğer kendisini güçlendirirse, ailesine daha iyi bir yaşam sunabileceğini biliyordu. Bu yüzden vazgeçebileceği tek şeyi öne sürdü.

''Hayatımı sunabilirim.''

Akira böyle bir cevap beklemiyordu. Bu  iki yarı tanrıyı öldürmediği için kendisi ile gurur duydu. İkisi de kendisine eğlenceli dakikalar yaşatmıştı. Fakat Grey'in sabrını denemek için onunla uğraşmaya karar verdi. - Frey çok sabırlı olduğu için onun oğlu olan Grey'in sabrını görmek istedi.-

''Hımm senin hayatını ne yapayım ben. Çocuklarının hayatlarını versen?''

Akira aslında sadece son cümlesiyle çok ileri gittiğini biliyordu. Bir babanın en değer verdiği şey ailesiydi. Hatta kendi hayatından bile çok önem verdiği şey buydu. Grey bunu duyduğunda ayapa kalkarak,

''Beni düzeltmenize ihtiyacım yok. Bana verdiğiniz sözü tutmanızı istiyorum yeter. Çocuklarımın olduğunu nereden bildiğinizi bilmiyorum, fakat onlara ne kadar değer verdiğimi hiç bilmiyormuşsunuz. Lütfen benim özgürlüğümü verin, başka hiçbir şey istemiyorum.''

Grey şuan Düzenin Efendisine saygısızlık yaptığını biliyordu. Fakat o bir yarı tanrı olmaktan önce bir babaydı. Ailesi için kendi hayatından vazgeçebilir, başkalarının hayatlarını sonlandıracak kadar ileriye gidebilirdi. Akira'nın bunu teklif ettiğine inanamıyordu bile. Sanki güç her şeymiş gibi ondan çocuklarını istiyordu!

''Demek bu kadar çok seviyorsun çocuklarını. Önüme gel.''

Akira, Grey'in ailesi konusunda çokta sabırlı olmadığını anlamıştı. Bu yüzden konuyu uzatmadan işi halletmesi gerektiğini biliyordu. Grey kendi hür iradesi dışında, sanki iplerle yönetiliyormuş gibi hiç istemediği noktaya doğru yürümeye başladı. 

''Şimdi bu hareketi canını ufakta olsa acıtacak. Sadece sinek ısırığı gibi ama olsun. Senin gibi bir eziğin aile kurmasına şaşırdım. Fakat çocukların babasız büyümemeliler, özellikle sakat bir babayla asla büyümemeliler.''

Akira bunları söylerken, sinirden yüzü domates gibi kızarıp, gözleri sulanan Grey'e sert bir ifadeyle bakıyordu. Bu kata büyük bir grubun girdiğini hissetmişti. Bu yüzden işini hızlıca halletmeli ve onlar yaklaşmadan tuzaklarını kurmalıydı.

Elini geriye çekerken 10 bin özün oluşturduğu küp ile birlikte Elza için ayırdığı yıldız enerjisinden ufak bir parçayı birleştirdi. Daha sonra hareketsiz duran Grey'in dantianı olduğu bölgeye doğru elini hızla savurdu. Grey'in gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bir an karnında ufak bir ağrı hissettiği için aşağıya baktığında, Akira'nın elinin zırhının içinden geçip karnında olduğunu gördü.

''Bu sana ufak acı çekeceksin dediğim kısımdı. Şimdiyse acıdan dolayı bağıramayacaksın bile.''

Akira, elindeki küpü Grey'in dantianına yerleştirirken, kendi enerjisini kullanarak onun hasarlı bölgesini düzeltmeye başladı. Bu arada Grey çektiği acı yüzünden başı geriye savrulup, titremeye başladığında ciddi bir şekilde acıdan dolayı ses çıkaramıyordu. Resmen şoka girmişti. (Sara Krizini bilirsiniz, aynı onun gibi düşünün.)

Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now