Bölüm 108

6.9K 572 47
                                    

Ra, söylediklerini bitirdikten sonra ellerini ilk önce Akira'ya karşı doğrulttu. Daha sonraysa hızla iki yana açtığında, Akira'nın elindeki yüzük, Linda ve Aegis bir anda kendisinden ayrılarak, Ra'ya doğru uçtu. Bunları olağan bulan Akira'nın en çok tuhafına giden ise vücudundan ayrılan siyah -  beyaz bir küreydi. O vücudundan ayrıldığında sanki kendi içini bomboş gibi hissetmişti.  Akira bu duruma karşı koyamamıştı bile. Ra tüm bunları aldıktan sonra yerini yamalı Odin'e bırakmadan önce hala bu donmuş geçitte bulunan Atlas'a doğru bakarak,

''Artık burada işin bitti. Seni o kendisini evren elementine hakim sanan aptal kralının yanına gönderiyorum.''

Atlas, kralı hakkında bunları söyleyen Ra'ya en ufak bir bakış bile atamadı. Hala küçücük bir çocuk gibi gözlerini yerden ayıramıyordu. İşte koruyucuların gücü böyleydi. Sadece Kaos'a ve onun ortaklarına karşı bir saygı duyarken, ölümsüzleri, insanları, canavarları hatta şuan Akira'yı bile böcek olarak görüyorlardı. Onlara bu güveni veren kişi ise efendileri Kaos'tan başka birisi değildi. Ra elini Atlas'a doğru savurduğunda, ilk önce onun yıldız enerjisini geri vererek vücudunun dinçleşmesini sağladı. Bu olay bittiğinde ise Atlas bir anda ortadan yok olmuştu. Bunu yaptıktan sonra sabırsız bir şekilde dikilen Odin'in öne geçmesi için iki adım geriye gitti. Uzun sakallı, sol gözündeki yama ile tuhaf bir tipi olan yaşlı adam, sesinde kendisine duyduğu özgüveni hissettirerek konuşmaya başladı.

''Ben Odin, bilgi peşinde koşan kişiyim. Senin gibi böceği eğitmek için efendi Kaos'tan emir aldım. Benim eğitimin efendimin ki kadar güçlü olmasa da, yine de senin gibi bir aptalı öldürecek kadar güçlü. Bu yüzden az önce Ra, senden ruhunu aldı. Senin gibi aptalın ölmemesini sağlamak için. Yaşaman için! Efendim Kaos'un emrine göre seni ilk önce bilgilendirmek zorundayım. Ben sadece savaşan bir kas yığını değilim. Aynı zamanda bilginin de efendisiyim ki, aptallığı ile koruyucuların bile kulağına gelmiş olan seni, ilk önce bilginin önemini anlaman için çalışacağım.''

Bunları dedikten sonra arkasında bekleyen Ra'ya doğru dönüp,

''Ra, sen gidebilirsin. Bu aptalı şuan için burada bilgilendirmeliyim. Sende koruyuculara gidip, eğitim için bu böceği getireceğimi söyle. Hazırlık yapman gerekiyor.''

Odin bunları söyledikten sonra yine önünde duran Akira'ya doğru döndü. Ra ise Odin'in cümlelerinden sonra elindeki tuhaf bir değneği havaya kaldırarak bir anda etrafa yayılan beyaz ışık ile birlikte ansızın kayboldu. Akira bu yamalıdan hiç hoşlanmamıştı ki, zaten bunu belli ediyordu. Yamalıya bakarken, gözlerinden resmen nefret akıyordu. Fakat bu yamalıdan ne kadar nefret etse de, ondan çok daha güçsüz olduğunu az önceki olayda anlamıştı.

''Bana ne kadar nefretle baksan da, senin gibi böceğin yapabileceği tek şey budur. Karşındaki kişinin gücüne bakmadan, kibirli bir şekilde konuşursan sonun böyle olur. Efendi Kaos'un gerçek varisi değilsin. En azından henüz.. Senin gibi bir aptal kaç yaşına geldi? 80 mi? Yoksa 90 mı? Bu kadar yıl yaşadığında bile hala Ensi Unvanını geçemedin mi? Üstelik Ölümsüz kalbini özümsemene rağmen.. Tam bir hayal kırıklığısın! Sana güçlenmenin yolunu anlatacağım. Labirenti anlatacağım ki, ne tür hediyeler istemen gerektiğini bileceksin. Sen efendi Kaos'un seçtiği kişi olduğun için labirentte özel bir konumda olacaksın. Yarı tanrılar bir katı temizlediklerinde hediye alırlarken, sen iki katı temizlediğin zaman hediye alacaksın. Ama bu hediyeleri ilk başta sen seçmeyeceksin. Bizzat ben seçeceğim. Sonuçta senin gibi aptallığı ile ünlü olan birisinin ne yapacağı belli olmaz.''

Odin bunları söylerken, adım adım Akira'ya yaklaşıyordu. En nefret ettiği şey bilgisiz - ona göre bilgiye sahip olmayan canlılar ölmeliydi - canlılardı ki, karşısında da en bilgisiz kişi duruyordu. Koruyucular arasında bile cahilliği ile ünlenmişti.

Sırf bu yüzden Kaos, Akira'nın yarı tanrıların olduğu boyuta gitmesine izin vermişti. İstese her şeyi Akira'ya öğretebilirdi. Fakat bu onu hiç eğlendirmeyeceği için bu işi astlarına bırakıyordu. İlk önce Erc ve Arc'ı çıldırtan Akira, şimdi koruyucuları hayattan bezdireceğini biliyordu. Savaşmakta her ne kadar iyi olsa da, öğrenmek konusunda büyük bir sıkıntı yaşıyordu. Azıcık zekasını geliştirmesi için koruyucular arasında Bilgi Hükümdarı olan Odin'e bu görevi vermişti. Onları izlerken bile kahkaha atıyordu. Çok ama çok uzun zamandır hayatında böyle eğlenceli şeyler - en azından kendisine göre - yoktu. Ki Akira'yla tanıştığından beri onun için zaman eğlenceli geçmişti. Sırf varisinin gücünü görmek için Ölümsüz savaşının başlayacağı tarihi belirlemişti ki, zaten kısa bir süre sonra bu savaş başlayacaktı. Yarı tanrıların da bu savaşa gireceğinden hiç şüphesi yoktu. Ne de olsa ne kadar çok kişi, o kadar çok kan demekti değil mi?

Akira ile burun buruna gelen Odin, karşısında kendisine nefretle bakan gözlere iyice yaklaştı. Akira, kendisine doğru yaklaşan o mavi göze bakarken, ilk başlarda nefretini gösterse de, içinin yavaşça tuhaf bir his ile kaplandığını fark etti. Daha neler olduğunu anlayamadan, kendisini bambaşka bir boyutta bulmuştu. Daha ağzını bile açamadan yanında duran yamalı Odin,

''Sesini çıkarma. Burası benim en sevdiğim anım.. Bilgi için ne yaptığımı izle.''

Akira, yamalıyı duyduğunda merakla etrafına bakmaya başladı. Daha önce gördüğü tüm ağaçlardan çok daha kalın olan, hatta şuan gördüğü kısmı bile sanki binlerce kilometre genişlikte olan bir ağacın altında tuhaf bir su birikintisi vardı. Tuhaftı çünkü Akira'nın daha önce gördüğü herhangi bir suya benzemiyordu ki! Suya bakan kişi sanki bir gökkuşağının sıvı haline bakıyor gibi hissediyordu. Binlerce rengi olan bir gökkuşağına.. Yüzeye doğru çıkan buharlar normalde beyaz renkte olması gerekirken, mavi, sarı, kırmızı, siyah ve daha birçok renk ile bezenmişti. Akira suyu incelerken, görüş alanına bir anda genç bir adam girdi. İlk başta onu tanıyamasa da, bunun yamalı olduğunu kısa sürede anlayabilmişti. Tabii bunu anlaması için ilk önce adamın konuşması gerekmişti. Adam suya doğru giderken, Akira'nın yanında bulunan Odin'in yüzünde bakanın içini ısıtacak kadar güzel bir gülümseme belirmişti. (Dede gülümserken, torununda içinden gülümsemek gelir ya, işte oradan aldım.) Adam suyun yanına gittiğinde kaba bir sesle,

''Mimir, suyundan içmek istiyorum!''

diye bağırdı. Akira ilk başta yamasızın kime bağırdığını anlamasa da, bağırılan kişi kısa sürede ortaya çıktı. Aslında kafa demek daha doğru olurdu. Çünkü o güzelim gölün içinden kesik bir kafa çıkmıştı! Kafa gölde doğrulmaya çalışırken, etrafa iğrenç sesler yayıyordu. Akira, kendisine göre içinde kesik bir kafanın bulunduğu sudan içmenin zararlı olduğunu düşünüyordu. Ki bu normalde doğru bir düşünceydi. En azından insanların bulunduğu evrende.. Fakat şuan kendisi bambaşka bir evrendeydi.  Kesik kafa sonunda doğrulduğunda, karşısında dikilen yamasız Odin'e bakarak sadece şunları söyledi.

''Hahaha.. Demek sudan içmek istiyorsun. Parayı veren düdüğü çalar Odin. Eğer çok istiyorsan bana ödeme yapmak zorundasın. Sol gözünle.''

Yamasız Odin bunu duyduğunda - Akira, bir su için gözünü oymayacağını düşünüyordu - sağ elini, sol gözüne bastırmaya başladı. Akira böyle bir şey yapsa kendisinin çığlık atacağından oldukça emindi. Fakat Odin sanki oyuncak bebeğin gözünü çıkarır gibi sessiz bir şekilde sol gözünü çıkarıp, gölün içine attı. Eskiden sol gözünün olduğu yer şimdi boştu. Yüzünün solundan akan kanlara aldırmayan Odin, Mimir'e bakmaya devam etti.

''Vay be! Sende tam psikopatmışsın Odin! Bir tanrının bilge olmak için gözünü vereceğini hiç düşünmezdim. Neyse senin gibi değişiklerle uğraşmamak gerekiyor. Al zıkkımlan sudan. Sadece bir yudum!''

Akira, kesik kafayla aynı fikirdeydi. Nasıl birisi bilge olmak için gözünden olmakta kararlı olurdu ki! Odin yere eğilirken, Akira kendisini yine aynı siyah bölgede buldu.

''İşte bilgiye ulaşmak için ödediğim bir bedel. Senin gibi aptalın ise böyle bir bedel ödemesine gerek yok. Çünkü bizzat benim tarafımdan eğitileceksin!''

Kaos'un Varisi 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin