Bölüm 112

6.3K 519 34
                                    

''Odin, bizi Labirent Evrenine geçir.''

Akira Gyo, Kyo ve generallerinin kendilerine gelmesiyle birlikte, artık Labirent evrenine girmelerinin gerektiğini biliyordu. Sadece birkaç saatte Lugal Unvanlı Seishin Aleminin 1. Seviyesine çıksa da, Labirent Evreni için daha çocuk gibi sayılabilirdi. 9 Katmanı ve 100 labirenti fethettiğinde ki, bunu daha önce kimse yapmamıştı, saklanan eski eserlerini bulacak ve Kaos'un karşısına dikilecekti. Şuan Kaos onu öldürebilse de, gücünü geri kazandığında, onu yerden yere vuracağına emindi.

Odin, efendisinin emrini duyduğunda elinde ki mızrağı - Gungnir - yere sapladı. Bunu yaptığı anda, Generallerin, ortakların ve Odin ile Akira'nın etrafını saran o siyah bariyer gitgide onlara yaklaştı. Hepsi sakince beklemeye devam ederken, sonunda bariyer onları yutmuştu. Zamanın yok olduğu bölgeyse, onlar kaybolduktan kısa bir süre sonra eski haline dönmüştü.

-----------------------------------------------

Odin, Akira ve yanındakiler ile birlikte Labirent Evreninde bulunan Koruyucuların Merkezine girdi. Akira gördüğü şeyin bir sur olduğunu anında anlamıştı. Surlar sanki gökyüzünü deliyormuş gibi upuzundu. Yüksekliklerini kendisi bile anlamamıştı. Surların yapımında kullanılan her taşın üzerinde rünler parlıyordu. Büyük ihtimalle bu rünleri taşların üzerine kazıyan Odin'den başka biri değildi. Akira yokken rünler hakkında en bilgili olan kişi sadece Odin'di. Akira, surun yapımında sadece taş ve rünlerin kullanılmadığını kısa sürede anladı. Sanki taşların önünde bariyer gibi hava dalgalanması oluyordu. Dikkatli bir şekilde bakınca bunun enerji olduğunu anlayan Akira, Odin'e hitaben

''Enerjiyi düzgünce dağıttınız mı? Yoksa sadece tabanda mı kuvvetli bir hale soktunuz? Bariyerin güç kaynağını neye bağladınız?''

Kendisine sorulan üç soruyu hızlıca sırayla cevaplandırmaya başlayan Odin;

''Evet efendim. Tamamen eşit bir şekilde dağıttık. Güç kaynağı ise Koruyucular olarak her ay değiştiriyoruz. Şuan ise Loki bu gücü sağlıyor. Ay sonu geldiğinde ise sırada Horus olacak.''

Akira duydukları karşısında kaşlarını çatmıştı. Odin, efendisinin kaşını çatmasıyla memnuniyetsiz olduğunu anlamıştı. Fakat neden memnun olmadığını sormak onun haddine değildi. 

''Neden bu evrene bağlamadınız?''

Akira, Koruyucularından bir kişinin sürekli olarak meşgul olmasından hiç hoşlanmamıştı. Evrendeki yıldız enerjisine bağlayabilirlerdi. Bu sayede hem Koruyucuları meşgul olmazdı, hemde bariyerin kaynağı asla zayıflamazdı. Odin ise efendisinin söylediği şey hakkında sadece kafasını yere eğmişti. Bunu kendileri de düşünmüştü, fakat o dediği kadim bir büyüydü ve kadim büyüleri sadece iki kişi yapabiliyordu. Kaos ve Akira. Koruyucular alemleri aşmış olsalar da, kadim büyüler hakkında en ufak bir bilgileri bile yoktu.

''Efendi Akira, kadim büyüleri sadece siz ve hasmınız yapabiliyor. Kaynağı bu evrene bağlamayı düşündüysek de, kadim büyüleri yapamadığımız için bunu başaramadık. Kaos'a bunu söylediğimizde bize yardım etmeyeceğini baştan söylemişti.''

Akira, Odin'in kafası eğik bir şekilde konuşmasıyla onun utandığını anlamıştı. Bembeyaz sakalı ve saçıyla çevrili kulakları bile ateş gibi kıpkırmızı olmuştu.

''O zaman alemleri aştığımda kaynağı evrene bağlayacağım. Bu sayede koruyucularım her zaman hazır olurlar.''

Akira, bunu söyledikten sonra surların ayrıldığı yere doğru gitmeye başladı. Sura kapı koymayı düşünmemişlerdi. Düzgün bir şekilde ayrılan bölüme doğru yürürken,

''Neden suru ikiye ayırdınız?''

''Efendim, suru inşa ederken eğer gerekirse hareket ettirmek üzere tasarladık. İstediğimiz anda bu taşsız bölgeyi kapatabiliriz. Üstelik burası savunmasız bir halde değil, tamamıyla enerjiden oluşuyor. Bizim izin vermediğimiz kimse buradan giremez.''

 Akira boş olan bölgenin önüne geldiğinde, sakince elini öne doğru uzattı. Eğer yeterli yıldız enerjisi varsa kesinlikle katı bir halde olmalıydı. Evrenlere dağılmış yıldız enerjisinin hissedilebilir fakat dokunulamaz olmasının sebebi de bizzat buydu. Bir çok yere dağıldığından dolayı asla dokunulacak kadar yoğun bir halde bulunmamıştı. Elini boş gözüken alana soktuğunda saki bir jöleye dokunuyormuş gibi hissetti. Yoğundu ve hareket etmesi oldukça zordu. Elini sağa sola salladığında, havanın dalgalandığını gördü. Odin'in söylediği doğruydu, burası oldukça güçlü gözüküyordu. Tamamıyla yıldız enerjisinden oluşan bir bölge, üstelik dokunulacak kadarda yoğun.. 

''Burada meditasyon yapılabilir mi?''

Burada elini gezdirirken bir anda aklına bu soru geldi. Sonuçta tamamıyla yıldız enerjisi doluydu.

''Hayır efendim. Burası Koruyuculara bağlı olduğu için bizim enerjimizi kimse özümseyemez.''

Akira bunu duyduğunda dirildiklerinden beri sessiz olan altılıya baktı. Şuan için hiçbiri konuşmaya hazır değilmiş gibi gözüküyorlardı. Fakat savaş başladığında, onların hazır olmasını isteyen Akira'nın aklında güzel bir fikir vardı.

''Siz altılı gidin ve savaşın. Vücudunuz pas tutmuş olmalı. Savaş başladığında sizi çağıracağım, o zamana kadar serbestsiniz. Sadece Kaos ile olan anlaşmayı ihlal itmeyin.''

Bunu dediği gibi önüne dönmüştü. Altılı ise hiç ses çıkarmadan yok olmuşlardı bile. Akira artık bu yıldız enerjisi ile dolu olan bölgeye adımını attı. Kendisi Koruyucuların efendisi olmasına rağmen burada zorlanarak yürüyordu. Elbette bu kadar zorlanmasının en büyük nedeni şuan çok güçsüz olmasıydı. Ama yine de böyle zorlanacağını hiç düşünmemişti. Bir adım atmak için büyük bir enerji sarf etmesi gerekiyordu. Eğer Ensi Unvanlı alemlerde olsaydı burayı aşması imkansızdı. Şuan ki gücünün bile burayı aşması için ucu ucuna yeteceğini anladı. Surların yüksekliğini hala bilmese de, girişin uzunluğu 25 metreydi. Yani tam 50 adım atmak zorundaydı. Normalde 25 metreyi ufak bir adımda geçmesi gerekirken, buradaki yoğun yıldız enerjisi onu normal bir insana dönüştürmüş gibiydi. Yavaşça ilerlemeye başladı. Her attığı adımda sanki yol uzuyormuş gibi hissetse de, kafasını meşgul etmek için hesaplama yapmaya başladı.

Her adımı için 30 saniye hazırlanması gerekiyordu. Buda demek oluyordu ki, dakikada sadece 1 metre ilerleyebiliyordu. 25 metreyi 25 dakikada, düz hesap yarım saatte geçebilecekti. Derin bir nefes alıp hesaplamayı bitirdi. Şuan tüm konsantrasyonu adım atmasındaydı. Odin ise efendisinin zorlanarak da olsa, sakin bir şekilde ilerlemesini arkasından izliyordu. Bu onun için ilk eğitimdi. Her ne kadar eski karakterini kazansa da, eski gücüne kavuşmak için ilk önce vücudunu eğitmeliydi. Yıldız enerjisinin üzerinde mutlak kontrolünü geri kazanması gerekiyordu. Bu bölgeden geçebilmek için sadece güçlü olmak yeterli değildi. Bu yüzden çoğu yarı tanrı buraya girmeye çalışmazdı. Fakat girenlerde boş kişiler değildi. Yarı tanrıların en güçlüleri burada, Koruyuculara yakın olarak yaşıyorlar, onların gözetiminde 9 katmana girmeye hak kazanıyorlardı. İşte bu bölgeyi özel kılan şeyde buydu.

9 katmana girebilmeleri için bu bölgeye girmek zorundaydılar. Asgard ve Vanaheim'e giriş izni ise çok daha zordu ki, daha önce hiçbir yarı tanrı bu iki katmana girememişti. Bu iki bölgeye girmeleri için Ra veya Odin ile savaşmaları ve onları kesin bir şekilde yenmeleri gerekiyordu. Tabii alemleri aşmış iki varlığı yenemeyecekleri için, hiçbiri bu iki katmana girmeye uğraşmamışlardı.

Diğer katmanlar ise şöyleydi. Alfheim; elflerin anavatanıydı. Alfheim'de yaşayan elfler gösteriş meraklısı ve kendi ırkları dışındaki her ırkı (Koruyucular hariç) küçük görmeleri ile bilinirlerdi. Fakat okçuluk, büyü hakkındaki bilgileri yüzünden yarı tanrılar onlardan eğitim almak için labirentte kazandıkları para ile birlikte onların kapılarından eksik olmazlardı.

 Midgard ise ...

Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now