Bölüm 44

7.5K 730 27
                                    

Akira bu cümleleri söylerken tek bir amacı vardı. Karşısındaki askerleri dehşete düşürmek. İstediği gibide olmuştu. Yüzlerinde büyük bir dehşet vardı. Fakat krallarının emrine karşı çıkamazlardı. Azog ise utanç duyuyordu. Bu aptallar teknik olarak kendi komutası altındaydı.
"Efendim, bu iki aptal benim komutam altındadır. Sizden özür dilerim."
dedikten sonra kılıcını hızla çekti ve tam boynunu keseceği sırada elini kontrol edemiyordu. Bunun sebebi Akira'ydı. Hızlıca Azog'un yanına gidip elini kavramıştı.
"Gerizekalı! Daha ben emir vermeden neden ölmeye uğraşıyorsun!"
diyerek tokatı yüzüne bastı. Gücünü kısıtladığı halde Azog aldığı darbeyle olduğu yerden uçup saray duvarına çarptı.
"Giges bu iki aptalın kellesini uçur. Ailelerinde senin çocuklar tarafından canlarının alınmasını sağla. Kafalarını meydana as ve neden olduğunu tellal ile duyur. Lamalas sende Azog'u şifacıya götür."
dedikten sonra arkasına bakmadan saraya doğru yürüdü. İkili aldığı emirleri yerine getirmek için hızla harekete geçti. Giges, kralının ilk verdiği emri yapıp yapmamak konusunda kararsız kaldı. Fakat şuan önceliği karşısındaki iki aptalı öldürmek ve bunu krallığa yaymaktı. Silahlarını çekmeden hızla ileriye atıldı ve ellerini düz hale getirip nöbetçilere doğru savurdu. Sadece elleriyle kafalarını azat etmişti. Daha sonra bunları meydana doğru götürdü. Lamalas ise Azog'un yanına gidip onu saray şifacısına götürdü. Şifacı kendisinden aşağı rütbelerdekine çok zalim fakat yükseklere ise tam bir yalakaydı. Lamalas, Azog ile içeriye girdiğinde kapıyı çalmadan giren kişilere bakmadan,
"Kapısız yerden mi geldiniz!"
diye bağırdı ve kapıya doğru baktı. Kapıdan içeriye iki general giriyordu ve Azog baygındı. Korkusundan kekeleyerek,
"Ö-öz-özür dilerim efendim. Sizin geldiğinizi bilmiyordum."
dedi. Lamalas ise bu özürü umursamayıp Azog'u bir sedyeye yatırdı.
Şifacı ne olduğunu anlamıştı. General Azog bir nedenden dolayı bayılmıştı. Hızlıca yanlarına geldi ve onu incelemeye başladı.
"General Azog'u bayılmasına neden olan olay nedir?"
"Kral Akira'nın tokatı."
Şifacı bunu duyduğunda şaşkınlıkla incelemeyi bıraktı ve Lamalas'a baktı. Bildiği kadarıyla kralları Daichi Alemindeydi. General Azog ise Jigoku aleminin 2. seviyedeydi. Nasıl bayıltabilmişti ki?
"General, galiba sizi yanlış anladım. General Azog, Kral Akira'nın tokatı yüzünden mi bayıldı?''
Lamalas bu soruyu duyduğunda sinirlenerek,
"Evet! Şimdi o çeneni kapat ve işini yap! Yoksa senin aç bir köle olmanı sağlayacağım!"

Şifacı bu tehdidi duyduğunda irkildi ve çenesini kapatıp işine geri döndü. Su elementini kullanarak Azog'un vücudunda gezdiren Şifacı, her gezdirdiği yerde şaşırıyordu. Sonunda vücudu incelemeyi tamamladığında yanında merakla bekleyen Lamalasa döndü. Endişeli bir ifadeyle,

''12 kaburga kemiğide kırılmış. Yüzüne aldığı darbe ile sağ elmacık kemiğide kırılmış. Yaklaşık 1 hafta onu burada iyileştirmem gerekiyor efendim.''

dedikten sonra beklemeye başladı. Lamalas, Azog'un küçük bir tokatla nasıl bu kadar büyük hasar aldığını anlamamıştı. Fakat efendisinin aurası ile nasıl baskı altında kaldığını hatırladığında kendilerinden daha yüksek seviyede olduğunu anlamıştı bile.

''Elinden geleni yap.''

dedikten sonra odayı terk etti. Giges ise garnizona doğru gitti. Bu iki aptalın ailelerini bulmak zorundaydı. Giderken öğrencilerini çağırmıştı bile.

''Usta, neden çağırdın bizi?''

Bunu soran kişi İorveth'ti. Grubun lideri gibiydi. Fakat Giges'in taşıdığı cesetleri görünce hepsi daha da meraklı bir hale geldiler.

''Bu iki aptalın ailelerinin yerini öğrendiğimizde onları siz öldüreceksiniz. Kral Akira'nın emri.''

Tam bir yıldır insan öldürmüyorlardı. Bu iki cümleyi duyduklarında yine Si-Hia krallığında ki soylu olan çocukları nasıl öldürdükleri gözlerinin önüne gelmişti. Giges'in grubunda sadece bir büyücü vardı. Elizabeth. 8 yaşında Seishin Alemi 2. seviyeye geçmeyi başarmıştı. Fakat en yufka yüreklileri oydu. Giges'te bu çocukların normalde öldürmek için küçük olduklarını biliyordu. Fakat emir demiri keserdi. Cesetleri yere bırakarak çocukların tam önünde eğilerek göz göze gelip,

''Yapabileceğimiz bir şey yok çocuklar. Bu Dünya'da güçlü güçsüzü ezer. Sizin güçlü olmanız lazım ki insanlar tarafından ezilmeyin. Hem aileleriniz içinde güçlenmeniz lazım.''

Bunları söylerken ciddiydi. Sonuçta aileleri bu çocukları bir nevi kendi hayatları yükselsin diye Akira'ya vermişti. Öyle de olmuştu. Her ay 1 beyaz altın alan ailelerine, ayrı ayrı 2 koruma da göndermişti. Korumalar Daichi Alemi 9. Seviyede oldukları için mutlak bir koruma sağlıyorlardı. Elizabeth ise bunu bildiği halde üzülmekten kendisini alamıyordu. Su elementine sahip olan Elizabeth, insanlara yardım etmeyi istiyordu. Sanki tanrılar bunu duymuş gibi geçen yıl Lamalas'ın ona su elementine sahip olduğunu söylemesi ile çok mutlu olmuştu. Fakat Kral Akira, ondan etrafa iyilik değil de ölüm saçmasını istiyordu. Nedenini ustaları söylemişti ama yine de üzülüyordu. Giges garnizonundaki askerlerden bunların ailelerini öğrenmişlerdi.

Tüm şehir hissettikleri baskı çok geçmeden yeni bir olayla şaşkınlığa uğradılar. Şehir meydanında tam 9 kişi kazığa dikilmişti. Yanlarında ki tellal ise bağırarak şunları söylüyordu.

''İki nöbetçi Kral Akira'yı aşağıladığı aileleri ile birlikte General Giges tarafından infaz edildiler. Bir daha böyle bir olayın olmaması için Kral Akira'nın resmi tüm işletmelerde asılacaktır!''

Giges bu son cümleyi  kendi ekletmişti. Sonuçta efendisi insanlarla çok iletişim kurmamıştı ve aklına böyle bir fikir gelmişti. Şehirde olayın şoku varken sarayda ise başka bir olay vardı. Akira, askeri birliği infaz etmemeye karar vermişti. Eğer bunu uygularsa Azog'un da ölümüne sebep olacaktı. Lamalas, Azog'un durumu hakkında bilgi vermişti ve beklemeye başladı. Akira, gücünü kısıtlamasına rağmen bu kadar büyük bir hasar vereceğini düşünememişti. Azog'un 1 hafta dinlenmesine izin veremezdi çünkü öğrencilerinin ne kadar güçlü olduğunu test etmeliydi. 

''Şifacının yanına gidiyoruz. Lamalas yolu göster.''

diyerek yürümeye başladı. Lamalas, Akira'nın tam arkasından yürürken yolu tarif ediyordu. Kısa bir süre sonra Akira ve Lamalas bir kapının önüne gelmişlerdi. Akira damdan düşer gibi kapıyı açtı ve içeriye girdi. Şifacı yine sinirle döndüğünde genç bir adamın arkasında Lamalas ile girdiğini fark etti. Bu kişi Kral Akira olmalıydı. Geçen yıl kısa bir süre için de olsa onu görebilmişti. Saygıyla,

''Hoş geldiniz efendim.''

Akira ise onu hiç umursamamıştı bile. Koskoca saray şifacısı bu kadar basit kırıkları 1 haftada iyileştiriyordu.

''Senin gibi güçsüz biri mi saray şifacım oldu! 12 kaburga ile elmacık kemiğini en fazla 1 saatte iyileştirebilmen gerekiyor!''

diyerek Azog'un yanına doğru gitti. Şifacı ise aşağılandığı için içi nefretle dolmuştu. Kendisi bu krallıktaki en iyi şifacı olarak biliniyordu. Hatta ismi unutulmuştu ve Şifacı olarak tanınırdı. 1000 yıllık hayatında sadece dokturluğu öğrenmeye çalışmıştı ve en sonunda bu kademeye kadar gelmişti. Fakat karşısındaki çocuk onu açıkça aşağılamıştı. Yine de Kral oydu ve hiç bir şey diyemezdi.

''Kralım, şifa konusunda tecrübesizliğiniz yüzünden böyle diyorsunuz. Bu krallıktaki en iyi şifacı  benim.''

Akira, bu sözlerde gizlenen kibiri hissetmişti. İstese bu adamı direk öldürürdü fakat onu aşağılamak daha iyiydi. 

''Demek en iyisi sensin? İyi izle.''

diyerek ellerini su elementi ile kapladı ve Azog'un göğsüne koydu.

''Su Elementi: İyileştiren Dalga''

bu büyüyü daha önce hiç yapmamıştı. Çünkü daha önce iyileştireceği kimse olmamıştı. Ellerindeki su elementi Azog'un vücudunda gezmeye başladı. Su hasarlı yerlere gelince birden içeriye doğru girdi. Şifacı ise bunu gözleri fal taşı gibi açılmış bir halde izliyordu. Yaklaşık 1 dakika sonra Azog kıpırdanmaya başladı. Akira, bunu farkettiğinde Şifacıya dönerek

''Şifacılık böyle yapılır. 1 yıl sonra seni test edeceğim. İstediğim gibi gelişmemişsen öleceksin.''






Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now