Bölüm 43

8.6K 727 60
                                    

Akira günde sadece 4 saat uyuyabiliyordu. Tüm hafta boyunca sürekli savaştı ve seviyesi atlaması için gerekli canavar çekirdeklerini toplamaya devam ediyordu. Jigoku alemine kadar çok kolay bir şekilde canavarları avlarken, Jigoku Aleminde ki canavarları zihninde yaptığı o kadar büyü ve kılıç eğitimi sayesinde yenebiliyordu. Normal şartlarda insanlar kendileri ile aynı seviyedeki canavarları yenme ihtimali yeteneklerine bağlıydı. Bir üst seviyeye ise karışamazlardı. Akira'nın elinde şuan 1000 adet Jigoku Alemi 1.seviyede çekirdek vardı. Fakat bununla en fazla 2 seviye atlayıp Jigoku Alemi 3.seviyeye çıkardı. Kendisinin ise tam 45 seviye atlaması gerekiyordu. Bunun içinse muazzam miktarda yıldız enerjisi gerekliydi. Her 2000 çekirdek topladıktan sonra onları kullanarak kendi seviyesini geliştirecekti. Böylece savaşmaya ve çekirdek toplamaya devam etti.
----------------------------------------------------
Ra, Krallığın yeniden yapılanmasını gerçekleştiriyordu. Bu yapılanmanın hızını kaybetmemesi için iki Krallık ile saldırmazlık anlaşması imzalamıştı. Bunu yapmadan önce generaller ile fikir birliğine varmışlardı. Yapılandırma için verdiği talimatlar ise
-Tüm köylerin etrafına koruma amaçlı sur çekilecek
-Her yerleşim yerine özel sarnıç ve depo yapılacak. Bu sayede herhangi bir kıtlık, kuşatma v.b durumda halkın açlık ve susuzluk sorunu olmayacaktı.
-Her köyde iki tim bulunacaktır. 6 kişilik ekipte 3 Büyücü 3 Savaşçı bulunacak. Bu sayede canavar saldırıları olmayacaktır.
-Her yerleşim yerine Krallık ayda bir kez gözlemci gönderecek. Bu planı soylular için endişeye sebebiyet verdi. Artık kendi istedikleri gibi yönetme güçleri yoktu. Hemde bu gözlemciler Akira'ya sadakat yemini eden elit birliğin askerleri olacak. Yani onlara rüşvet veremezlerdi. Fakat bu karardan ne kadar rahatsız olsalarda karşı çıkamazlardı.
-Yollara belli aralıklarla kalıcı binalar yapılacaktı ve askerler bekleyecekti. Bu sayede herhangi bir sorun olduğunda hızlıca müdahale edilebilirdi. Ticaret güvenliği maksimuma ulaşacaktı.
Ra bu kararları her şehirde okuttuğunda halk sevincinden çığlık çığlığa bağırırken, soylular duydukları memnuniyetsizlik ile yüzleri buruşuk, kaşlarını çatmışlardı.
Akira'nın generalleri ise yanlarına aldıkları öğrencileri eğitmeye uğraşıyorlardı. Çocuklar bir krallığın tüm soylularını ve ailelerini öldürdükleri için oldukça değişmişlerdi. İnsan öldürmenin kolaylığını görmüşlerdi. Fakat uyuduklarında öldürürken kendilerine yalvaran insanları görüyorlardı. Komutanları bu durum karşısında aynı şeyi söylediler.
"Herhangi bir canlıyı öldürmek çok kolaydır. Önemli olan bununla yaşamayı bilmektir. Kral Akira'nın askerlerisiniz. Yani her zaman öldüreceksiniz. O da bunu bildiği için sizi öldürmeye zorladı."
Çocuklar ise Akira'dan çekiniyorlardı. Komutanlarının söylediklerine göre daha 6 yaşındayken Orman Köyünü katletmişti.
Şeytan ise tüm Suikastçılar Merkezinin üyelerini Karakurum'a çağırmıştı. Akira ile konuşmalarından bahsetti ve Karakurum'un yeni merkezleri olacağını açıkladı. Tüm şehir onlara aitti. Sadece güzelce yönetmesi gerekiyordu.
-------------------------------------------------
Son bir yıldır herşey yolunda gidiyordu. Akira 22 yaşına girmişti. Ormanda sürekli çalışıyordu ve en sonunda bu kıtada ulaşılamayan Chiji alemine girebilmişti. O yokken Ra ve Generalleri Krallığı kalkındırmıştı. Haydut sorunu karakollarla çözülmüş ve suç işleyenlerin statüsüne bakılmadan cezalandırılıyordu. Krallığın ticaret hacmi %75 artmıştı. Askerlerin zırh ve silahları Samira tarafından yapıldığı için eğitimlerde ölüm oranı neredeyse sıfırlanmıştı. Akira'nın gönderdiği mesaj ile Şeytan Krallık için bir nevi casus ağı kurmuştu. Diğer krallıkların en ufak hareketlerini bile anında haber alıyordu. Bu sayede herhangi bir saldırı olursa haber alabilirlerdi. Generallerinin eğittikleri çocuklar ise şaşırtıcı bir biçimde Seishin Alemi 3. seviyeye girebilmişlerdi. Tüm yıl boyunca sadece eğitim yapmışlardı. Aileleri ise Underhill'de güvenle oturuyorlardı. Underhill askeri bir şehir gibi olmuştu. Akira Si-Hia Krallığının askerlerini kendisi için çalışmalarını sağladığında ailelerini Underhill'e toplamıştı. Her ay askerlerin ailelerine 20 altın veriliyordu. Bu sayede kendileri asla aç kalmıyorlar ve dikkatli kullanılırsa para biriktirme ihtimalleride oluyordu. 

Halk tüm bu gelişmelerden çok memnundu. Refah seviyeleri yükselmiş ve vergide düşüş vardı. Yeni kralları adaletli birisiydi. Soyluları üstün tutmuyordu. Köylerdeki insanlar, kendilerini korumak için asker görevlendirilmesine sevinçlerinden çığlıklar atarak cevap vermişlerdi. Sonunda canavar saldırıları bitmiş ve güvenli bir şekilde yaşıyorlardı. 

Kral Akira'nın nasıl savaştığını askerlerin konuşmasından duymuşlardı. Si-Hia Kralı Göyük'ü parçaladığını söylüyorlardı. Ortalıkta bir çok efsane dolaşıyordu. Halkın önüne hiç çıkmıyor, tüm işini generalleri ve sağ kolu Ra hallediyordu. Kara-Kitay Krallığının elçisi onunla görüşmek için geldiğinde Ra ile görüşebilmişti. 

Savaşta dört generalin ortalığı mahşere çevirmesi yüzünden, askerler onlara ''Mahşerin Dört Atlısı'' diyorlardı. Akira'nın ise yaptığı katliam ve generallerinin öğrencilerine zorla soyluları öldürtmesi ile ''Ölüm Lordu'' diye bir unvan verilmişti. Tüm bunlar olurken Akira, Ölüm ormanında savaşıyor ve eğitim yapıyordu. 1 Yılda 180.000 çekirdek toplamıştı fakat bunun yarısını Linda'ya vermek zorunda kalmıştı. Sinir bozucu olan tarafı ise Linda'nın 90.000 Jigoku Alemine ait çeşitli seviyelerdeki çekirdeklerle sadece Daichi Alemi 1. seviyeye kadar yükselebilmişti. 1 yıldır ne Abra'yı ne de Ruin'i görebilmişti. İkisininde hayatta olduğundan emindi çünkü birbirlerini hissedebiliyorlardı. 

''Bu kadar yeter Akira. Chiji Alemi 1. seviyeye gelmen fena sayılmaz. Krallığına dön. Sonuçta 99 yılın kaldı Akira.''

Akira sadece gülümsemişti. Ustasının onu çalışmaya zorlamasına alışmıştı. 1 yıldır sadece o, Linda ve kendisi vardı. Birde sonsuzmuş gibi sürekli gelen canavarlar. Akira bunu sorduğunda,

''Doğa dengeyi kurdu. Ne kadar öldürürsen öldür yine de geleceklerdir. Aynı şey ırklar içinde geçerli. Birbirlerini ne kadar katletseler de asla tükenmiyorlar.''

cevabını almıştı. Şimdi ise hızla Ölüm Ormanından çıkıyordu. Krallıktan 1 yıldır uzaktaydı ve koca bir imparatorluk kurması gerekiyordu. Krallığın askeri açıdan yeteri kadar güçlendiğini umuyordu. Chiji Aleminin verdiği güçle ileriye doğru atıldı ve hızla Kızıl Şehrine doğru ilerlemeye başladı. Kısa zaman sonra ise Kızıl Şehire ulaşmıştı bile. Şehir kapısından rahatlıkla içeri girmişti. Onun Kral olduğunu bilmeyen askerler, normal bir şekilde konuşmuşlar ve içeri girmesine izin vermişti. Akira saraya doğru ilerledi. Saray bahçesinden gireceği sırada kapıdaki nöbetçilerden birisi onu durdurarak,

''Giriş nedeniniz nedir?''

Akira buna şaşırmıştı. Sonuçta bu Kral'dı. Bu asker kendisini nasıl tanıyamıyordu. Yine de ilk başta sakince,

''Kral olarak istediğimi yapma hakkına sahip zannediyordum. Kralını böyle durdurmak çok kaba bir davranış değil mi?''

Nöbetçiler bunu duyunca kahkaha ile gülmeye başlamışlardı. Karşılarında ki çocuk kral olduğunu söylüyordu! Bu kadar saçma bir şey daha önce duymamışlardı. Kralları saraydan asla çıkmayan birisiydi. Nöbetçiler kahkaha atmaya devam ederken, Akira git gide sinirleniyordu. İleriye bir adım daha attığında nöbetçiler kahkahayı kesmişler ve öldürme arzularını saldılar.

''Sana ne için geldiğini sordum!''

Akira artık dayanamayacağını farketti. Karşısında ki askerler hepi topu Daichi Alemi 2. seviyedeyken kendisine karışıyorlardı. Tüm seviyesini açığa çıkardı ve aurasını dışarıya saldı. Tüm şehiri kaplayan aura yüzünden kimse hareket edemiyordu. Daha önce Chiji Aleminin aurasını görmemişlerdi bile. Şehirde bulunan Lamalas, Azog ve Giges bu aurayı tanıyorlardı. Efendileri Akira sonunda şehre dönmüştü ve daha geldiği andan itibaren onu sinirlendirmeyi başarmışlardı. Zorda olsa kendilerini auranın kaynağına doğru ilerlediler. Akira karşısında beliren 3 generaline sinirle baktı. Kendisi ile böyle dalga geçilmesinden hiç hoşlanmamış ve aşırı sinirlenmişti. Generalleri efendilerinin sinirlendiğini anlamışlardı.

''Kralım, hoş geldiniz.''

Üçüde aynı anda diz çökerek bu cümleleri söyledi. İki nöbetçi ise duydukları şey karşısında yutkunmak zorunda kaldılar. Bu cümleyi söyleyenler Dört Atlıdan üçüydü. Akira, aurasını geri çekti ve tüm krallığa yayılacak o kelimeleri söyledi.

''Bu iki nöbetçinin dahil olduğu birlikteki askerleri, komutanları ve onların aileleri yok edilecek! Bu Kral Akira olarak verdiğim bir emirdir!''

Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now