Bölüm 34

8.5K 720 151
                                    

Akira duyduğu kelimelerden sonra hiç uykusu kalmamıştı. Direk yataktan fırladı ve kendisi için hazırlanmış bir kıyafeti giydi. Daha sonra kendisini kapıda bekleyen Azog ve Lamalas'ı yanına alarak aşağıya inip Helena'yı beklemeye başladı. Pendragon Krallığında damat sabah kalktığında direk hazırlanır ve evin kapısında gelini beklerdi. Tabikide Akira'nın beklediği yer ise sarayın girişiydi. Gelin akşam olana kadar bekletme hakkına sahipti ve bir çoğu da akşama kadar bekletiyordu. Bu geleneği ilk duyduğunda çok saçma bulmuştu ve karşı çıkmıştı. Fakat Lamalas, Azog, Elfward, Helena, Kaos ve Linda baskı yapıp kabul ettirmişti. Beklerken hala homurdanıyordu. 

"Usta, böyle saçma bir gelenek mi olurmuş! Yarım saattir burada dikiliyorum ve çocuklar benimle dalga geçiyor. Şu düğün bitsin hepsini öldürüp, bu aptalca geleneğide kaldıracağım."
Kaos ve Linda kahkaha atıyorlardı.
"Akira, bu gelenek benim zamanımda 1 haftaya kadardı. İnsanın sabrını ve gelini ne kadar sevdiğini test etmek için yapılıyor."
Akira bunu her yakınmasında duyuyordu. Şuan için sabretmesi gerekiyordu.
"Apep, Efendi Kaos'un herhangi bir engelleme yapmayacağına emin misin?"
"Evet. Akira onun varisi olsa bile Kaos güce saygı duyar. Tek şartı onunla teke tek dövüşmen. Bu sayede kim güçlüyse o kazanacaktır."
Ra bu şartı biliyordu fakat acayip derecede endişeliydi.
"Lanet olsun, onun 6 elementi var! Doğal elementleri kullansa onu yenebilirim fakat evren ve nefreti kullanırsa işim biter."
Apep Ra'yı teşvik edercesine
"İstiyorsan Kaos'a bunu iletebilirim. Düğünden 1 hafta sonra onu düelloya davet edebilirsin. Yenersen Kaos seni destekler."
Ra hayalinde canlandırdı. Eğer karşısındaki çocuğu öldürürse Dünya'yı kapsayan bir imparatorluğa bile sahip olabilirdi. Apep, sonunda Ra'yı kandırabilmiş ve planını değiştirmesini sağlamıştı. Ra ilk başta açıkça isyan planlıyordu fakat Apep ona bu yolu gösterdiğinde Klanı çok fazla zarar görmeden yükselebilir ve bir engeli ortadan kaldırmış olurdu. Daha sonra Kralı suikast ile öldürtebilirdi.
"Tamam. Efendi Kaos'a ilet varisini bir hafta sonra soylu düellosuna davet edeceğim."
-------------------------------------------------
Kaos, Ra'nın bu kadar kolay bir şekilde kandırılacağını düşünmemişti. Akira ise tüm bunlardan habersiz bir şekilde Helena'yı bekliyordu. Aradan tamı tamına 3 saat geçmişti. Güneş tepeye çıkmıştı ve Akira yanmaya başlamıştı. Toprak büyüsünü kullanarak arkasındaki duvardan kendisine göre bir çıkıntı çıkardı ve gölgelik alana sahip oldu. Hava elementi ile de hafif meltemler yaratarak kendisini serinletmişti. Artık Akira'nın sabrı tükenme noktasına geldiğinde vakit akşam olmuştu. Tam saraya girecekti ki sarayın kapısı açıldı ve nedimeler bir bir kapıdan çıkmaya başladılar. Tam 25 çift nedime kapıdan çıktıktan sonra Helena üstünde gelinliği ile belirdi. Akira'nın bu görüntü ile kalp krizi geçirmesine ramak kalmıştı. Helena yavaş yavaş ona yaklaşırken, Akira hareket etmeden onu bekliyordu. Tüm gün beklemesinin ödülünü almıştı. Böyle güzel bir ödülü olacağını bilseydi onu 1 yıl boyunca bile beklerdi. Kral Elfward'ın davetiyesini alan herkes Kızıl Şehire akın etmişti. Sarayın yaklaşık 10 kilometre ilerisinde ki açıklıkla muazzam bir organizasyon yapılmıştı. Tüm soylular davete gelmişlerdi. Hoş başka bir şansları yoktu orası ayrı konu. Sadece soylular davet edilmemişti, özel olarak halkta davetiye almıştı. İlk başta davetiye alanlar buna inanamamıştı. Sonuçta kendileri sıradan kişilerdi. Evlenen ise Prensesti. Fakat askerler bizzat davetli olduklarını söylediklerinde bunun gerçek olduğuna inanmışlardı. Bu davetiyenin gerçek olduğunu öğrendiklerinde ise hepsi sevinçlerinden yerlerinde duramamışlardı ve 3 hafta onlara sonsuzluk gibi gelmişti. Halkın bu kadar sevinmesinin nedeni ise prenseslerinin evlenmesi değildi. Evlilik töreninde evlenen çift gelen misafirlerine hediye vermesi gibi bir gelenek vardı. Tam 25  şehir sahibi soylu vardı. 100 kasaba yöneticiside cabasıydı. Üstelik bu herhangi bir soylunun evliliği değildi! Herkes alacakları hediyeyi düşündüğünde gözleri parlıyordu. Akira ve Helena rraha ile hızlıca bu yolu gelmişlerdi. Akira kapıyı açtığında ise gördüğü manzaradan etkilenmişti. İkisi için uzun bir yol yapılmıştı. Bu yolun iki tarafında ise savaşçılar bulunuyordu ve kılıçları hızlıca çekip karşıdaki askerin kılıçları ile yukarıda birleştiler. Akira ilk önce rrahadan indi ve Helena'nın elini tutarak onunda inmesine yardımcı oldu. Bu sırada nedimeler yavaş yavaş yürümeye başlamışlardı. En sondaki çiftin ellerinde tuhaf görünen sepetlerden vardı. Kendileride yürümeye başladıktan bir kaç adım sonra sepetlerden zümrüt gül yaprağını atmaya başladılar. Tam 25 adım sonrasında Akira ve Helena'da yürümeye başlamışlardı. Her asker onlar geçtiğinde arkalarından yürümeye başlıyordu. Bunun anlamını halk bilmesede soylular anlamıştı. Orduyu Akira yönetecekti. Bu askerler ordunun en elit askerleriydi ve sadece Krala bağlıydılar. Şimdi Akira'nın arkasından yürümeleri onların Akira'ya da bağlılığını gösteriyordu. Yaklaşık 5 dakika sonra yolun bitişi belli olmuştu. Kral ve yaşlı bir adam onları bekliyordu. Helena'nın heyecanı çok artmıştı. Elleri ter içinde kalmaya başlamıştı ve Akira'da bunu fark etmişti. Fırsatı kaçırmamak için hızlıca, 
"Helena sakin ol. Daha yürürken bu kadar heyecanlanıyorsun. Akşam ne yapacaksın? Hahaha..."

Helena bu sözler karşısında yüzü bir anda domates gibi kıpkırmızı oldu. Normalde bir gelinin böyle kızarması çok komik olurdu fakat o kadar güzeldi ki bu kırmızılık onu daha da çekici yapmıştı. Akira'nın bilmediği şey ise bu yol için özel bir efsun yapılmıştı ve her türlü konuşma diğer insanlara duyuluyordu. Akira'nın sözlerinden sonra tüm davetliler ya gülüyorlardı ya da iç çekiyorlardı. Helena Akira'ya utancından cevap vermedi sadece kolunu tüm gücüyle sıktı. Krral, gelin ve damat gelirken kahkaha atmıştı.Sonunda yürüyüşleri bittiğinde Kral kenara çekilmişti ve Yaşlı adam çiftin ortasına gelerek,

''Sen Helena Athelstan, yanındaki bu adamı hayatının sonuna kadar seveceğine yemin ediyor musun?''

Helena gözlerinde tutkuyla ve az önceki olayın utancıyla,

''Evet.'' dedi. Yaşlı adam Akira'ya aynı soruyu soracağı sırada ise Akira hiç beklemeden 

''Evet.'' demişti. Bu olay Helena'nın çok hoşuna gitmişti. Kral bir kahkaha atmıştı ve 

''Sonunda kızım Helena, dahi Akira ile evlendi. Akira bundan sonra benim veliahtım olacaktır! Bundan böyle Underhill şehrinin sahibi Prens ve Başkomutan Akira'dır! Şimdi eğlenceler BAŞLASIN!''

-------------------------------------------------------------------------------------------------

Eğlence akşamleyin başlayıp, sabaha kadar sürmüştü. Tüm davetliler deliler gibi eğlenmişlerdi ve hiç bir sorun çıkmamıştı. Sırada ise damadın davetlilere hediye verme töreni vardı. Şuan tam 5 bin kişi vardı. Davetliler Akira'nın kendilerine nasıl hediye vereceğini merak ediyorlardı. İlk önce hızlıca soylulara toplamda 125 mavi altın vermişti. Bir mavi altın bile çok değerliyken Akira hiç düşünmeden 125 mavi altını vermişti. Sıradan halk ise Akira'nın kendilerine ne tür bir hediye vereceğini merak ediyordu. Akira yüzüğünden tam olarak 4875 siyah altın çıkardı ve askerlere seslenerek,

''Hediye vermediğim davetlileri sıraya girsinler. Sizde onları izleyin hile yapmaya kalkışan olursa cezalandırın!''

Halk itiş kakış ile sonunda sıraya girmişti. Askerler ise hepsinin kenarına dizilmişti ve hile yapmaya kalkışanı direk hapse atacaklardı. Yaklaşık 5 saat sonra halkında hediyesi verilmişti ve Akira'nın buradaki işi bitmişti. Ra ise Akira'ya dostça yaklaşmış ve hediyesini almıştı. Krala dönerek,

''Efendim, buradaki işimiz bitti. Şimdi sizin için ayırdığım hediyemi vereyim.''

Kral buna şaşırmıştı çünkü kız babasına hediye verilmezdi. Kız babası damada hediye vermek zorundaydı. Fakat Akira Elfward'a itiraz etme fırsatı vermeden onun elini açarak sihirli bir kese çıkardı. Bu kese Gümüş boynuzlu geyiğin derisinden yapılmıştı ve içi sınırsız bir hacme sahipti. Elfward merakında keseyi yüzüğüne koydu ve içinde ne olduğunu görünce aklı başından gidecekmiş gibi oldu. 

Akira ona tam 500 mavi altın 9 bin siyah altın vermişti. Bu kadar parayı krallık hazinesinde bile zor görürdü. Akira, kralı şaşkın bir şekilde bırakarak hızlıca Helena'yı kucağına aldı ve daha önceden çağırdığı Abra'nın sırtına atladı. Helena ansızın yapılan bu hareketle ona bağırdı. 

''Akiraa!!''


Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now