Bölüm 61

7.1K 692 55
                                    

Akira sadece Linda'yı kullanarak haydutları öldürmüştü. Fakat küçük bir sorun vardı. Oda haydutların liderine ne kadar saldırı yaparsa yapsın bir türlü onu yenemiyordu. Aegis ve element zırhı olmasa en az 6 kere ölmüştü. Leo ise bu olaya şaşırmıştı. Akira sanki büyücü olduğunu unutmuş gibi sadece silahları ile savaşıyordu. Halbuki evren elementini kullanmayı akıl etse, bu savaşı bir kaç saniyede bitirebilirdi. Kendisi bu iki düşmana karışmayıp sadece kenardan onları izliyordu. Aegis ile haydut liderinin saldırısını bir kez daha engelledikten sonra Akira bir kaç adım geriye çekildi.
"Akira neden büyülerini kullanmıyorsun?"
"Sadece savaşçı olarak neler yapabilirim, onu öğreniyorum. İkinizde en iyi şekilde kullanmalıyım."
Linda aldığı cevaptan memnun kalmıştı. Aegis, konuşmaya dahil olarak,
"O zaman yeteneklerimi dene. Sen beni sadece kalkan olarak görsende bir ordu taşıyorum. Myrmidon'ları eğer yeterince güçlüysen çağırabilirsin. Zaten, yıldız enerjin seviyene göre oldukça fazla Akira. Sana bir ordu yardım etse fena olmaz mıydı?''

Akira Myrmidon'ları Aşil ile olan savaşından hatırlıyordu. Ona göre oldukça güçsüzlerdi. Bu yüzden,

''Aegis, yanlış anlama ama o askerler çok güçsüzdü. Bana yardım edemezler.''

''Hıh.. Benim orduma güçsüz diyorsun! Unutma bende normal bir insanın elinde normal bir kalkan gibiyim. Yani ordum, çağıran kişinin gücüne göre güçleri değişiyor. Sen dört element kullanıcısı olmanın yanı sıra, hem evren hemde nefrete sahipsin. Üstüne üstlük zihninde yaptığın binlerce savaş var. Şimdi bana söyle senin çağırdığın Myrmidon'ların güçsüz olma şansı var mı?''

Akira Aegis'in alındığını anlamıştı. Sonuçta kim kendisine güçsüz denmesini isterdi ki? Hem dediği doğruydu, eğer savaşçı olarak bu adamı yenmek istiyorsa bu Myrmidon ordusu kendisi için büyük avantaj sağlayabilirdi.

''Nasıl çağıracağım?''

''Bu çok basit. Sadece Myrmidon, efendine gel! diye bağır.''

''Myrmidon, efendine gel!''

Leo ile haydut lideri Akira'nın bu bağırışına anlam veremedi. Fakat lider tam Akira'ya doğru atılacakken, Akira'nın etrafında ortaya çıkmaya başlayan tuhaf canlıları görünce gardını aldı. İlk önce bu canlıların ne olduğunu görmesi gerekiyordu. Sonuçta bilmediği bir düşmanın üstüne doğru hücum edemezdi. Akira'nın yanında birden çok asker belirmeye başlamıştı. Fakat bu askerler daha önce karşılaştığı o güçsüz askerler değildi. Hepsinin zırhları titanyumdan yapılmış gibi parlıyor ve içinde bir kaç tane büyücü bile kendisini belli ediyordu. Leo'nun gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Daha önce insan çağıran hiç kimseyi görmemişti. Liderinde durumu Leo'nunkinden farksızdı. 

''Saldırın.''

Akira askerlerini denemek için direk saldırmalarını istemişti. Sonuçta çağırdığı askerlerin ne kadar güçlü olduğunu görmek istiyordu. Emirlerini alan tüm askerler kendi silahlarını hızla kuşanarak lidere doğru atıldı. Hızlarından anlaşıldığı kadarıyla Chiji Alemi 5. seviyede olmalıydılar. Kendisinden bir seviye düşük bu askerleri lider kolaylıkla yenebileceğini düşünmüştü. Fakat bilmediği bir şey vardı. Oda bu askerlerin Akira'nın tecrübelerine sahip olduklarıydı. Seviyen önemli olsa bile yeterince savaş tecrübesine sahip bir kişi kendisinden 3 seviye üstü düşmanını bile öldürebilirdi. Sırf bu yüzden canavarlar kendi seviyelerinden daha üstündeki insanlarla eşit olarak savaşıyor hatta öldürüyorlardı. Hayatları her zaman ölüm-kalım mücadelesinde geçtikleri için savaş tecrübeleri oldukça artmıştı. Askerlerin savaşçı kısmı hızlıca liderin etrafını çevirdi ve farklı yerlerden saldırmaya başladılar. İlk önce tek kişi saldırırken, zaman uzadıkça iki kişi aynı anda, üç kişi aynı anda, dört kişi aynı anda diye artarak saldırmaya başladılar. İlk saldırılarda kolayca kendisini savunan lider, daha sonraki saldırılarda zorlanmaya başlamıştı. Gitgide artan kişi sayısı ile zırhında aldığı kılıç darbeleri görülüyordu. Askerler sanki onunla oyun oynuyor gibiydiler. Leo ise bu manzarayı yüzündeki şaşkınlıkla izliyordu. Daha önce insan çağıran kimseyi duymadığı için Akira'nın bu büyüyü nasıl yaptığını merak etmişti. 

  Akira ise askerlerin lider ile nasıl oynadıklarına bakıp şaşırıyordu. Aegis'e aklında beliren düşünceyi sormaya karar verdi.

''Aegis, Myrmidon'lar benim kişiliğimdende etkileniyorlar mı?''

''Hı-hı. Senden her alanda etkileniyorlar. Büyü gücü, seviye ve tecrübe dahil. Aslında senin seviyende olmaları gerekirken, bilgilerin ve Kaos'un yarattığı özel dantianın sayesinde Chiji Alemi 5. seviyede geldiler. Üstelik bu ekipmanlarını bende ilk defa görüyorum."

Akira, Aegis ile konuşurken Myrmidon'lar çoktan lideri etkisiz hale getirmişlerdi bile. Tam ortalarında bulunan haydutların liderinin her tarafında kılıç kesikleri vardı. Büyücüler ise liderin hareket etmesini engellemek için toprak elementi ile onu sabitlemişlerdi. Akira'ya sadece onu öldürmek kaldığından dolayı lidere doğru yürümeye başladı. Akira lidere doğru yürürken, Leo merakına daha fazla engel olamayıp,

''Bu askerleri nasıl çağırdın Akira?''

diye sordu. Akira yürümeye devam ederken gerçeği söylemeye karar verdi.

''Bende bilmiyorum. Ustamın öğrettiği bir büyüdür.''

Leo bu cevapla şaşırmıştı. Nasıl bir usta asker çağıran büyü öğretebilirdi ki? Bu ustanın gücünü çok merak etmişti. Fakat bu konuyu daha sonra düşünmeye karar verdi. 

''Hadi lideri öldür, ödülünü ala-''

Akira, Leo'nun neden birden sustuğunu anlayamamıştı. Bunun için arkasına baktığında hareketsiz bir şekilde durduğunu gördü. Sadece o değil sanki tüm dünya donmuş gibiydi. Rüzgardan dolayı dallarından ayrılan yapraklar bile havada donmuştu. Akira neler olduğunu anlamaya çalışırken haydutların liderinin hareket ettiğini gördü. Hemen gardını almıştı fakat lider ona saldırmadı. Ayağa kalktığında vücudundan yayılan ışık yüzünden Akira Aegis'i gözlerinin önüne getirdi. Işık yayılması bittiğinde Akira, yavaşça Aegis'i kenara doğru indirmişti. Az önce ölmek üzere olan lider şimdi kapkara bir zırh giyiyor ve elinde bir orak tutuyordu. Orak iki maddeden yapılmış gibiydi. Bir tarafı titanyumdan yapılmışken diğer tarafı Akira'nın bilmediği bir madde ile yapılmıştı. Sanki bu orak binlerce can almış gibi etrafına kötü bir his yayıyordu. Adamın saçları simsiyahtı. Karanlığın en koyu tonuydu. Gözlerinde ise katil bakışı vardı. Akira ister istemez bu adamın bakışları ile ürktü. Daha önce hiç böyle bir bakış görmemişti. Adam konuşmak için çenesini oynattığında, sanki binlerce yıl konuşmamış gibi kemik çatırtıları etrafta yankılandı.

''Demek büyükbabamın seçtiği kişi sensin.''

Akira bu cümleden ne anlam çıkaracağını anlayamamıştı. Linda ve Aegis bile bu adamdan ürkmüşlerdi. Akira, adamı kışkırtmamak için Linda ve Aegis'i yavaşça aşağıya indirerek,

''Galiba beni birisine benzettiniz.''

 dedi. 

''Asla yanlışlık yapmam. Sen varis Akira'sın.''

Akira bu kelimeler ile şaşkınlığa uğramıştı. Bu adam sanki onun ustasını tanıyormuş gibi konuşmuştu. Hatta varis derken bile bir şeyleri ima ediyormuş gibi bir hali vardı. Fakat bu adamın hala kim olduğunu anlayamamıştı. Yine de her şeyi dondurabilen birisi basit bir kişi olamazdı. Büyük ihtimalle ustasını bahsettiği o çok güçlü insanlardan birisiydi.

''Kimsiniz?''

''Şuan için bunun önemi yok. İleride tekrar karşılaşacağız. Senin nasıl geliştiğini görmek istemiştim. Bu arada neden büyülerinle de saldırmadın? Sadece savaşçı değilsin, değil mi?''

Akira, adamın kendisini neden tanıtmadığını anlamadı. İleride tekrar karşılaşacaklarını söylerken kendisinden oldukça emin gözüküyordu. 

''Savaşçı yeteneklerimle ne kadar ileriye gidebileceğimi görmek istedim. Sonuçta iki sınıfım var, ikisindede gelişmek zorundayım. Sadece büyücülüğe veya savaşçılık alanında gelişirsem zor durumda kalabilirim.''

Adam, Akira'nın cevabını duyduktan kısa bir süre sonra,

''Büyükbabamın seni neden seçtiğini ilk başta anlayamasamda, bu kadar ince fikirlerin ile alakalı olabileceğini düşünüyorum. Bu arada Myrmidon'ları çağırman çok iyiydi. İleride tekrar karşılaşacağız Akira.''

dedikten sonra orağını yere vurarak zamanı yeniden devreye sokup ortalıktan kayboldu.


Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now