Bölüm 105

7K 573 77
                                    

Ölümsüzlerin hamilelik süresi normal insanlar gibi 9 ay 10 gün sürmüyordu. Tam olarak 18 ay 20 gün olan bu şey Akira ve Hemera'nın çocuğu içinde geçerliydi. Akira insan, Hemera ise bir Ölümsüz olduğu için bu zaman dengesi değişmese de, Akira'nın DNA'sı nedeniyle melez bir çocukları olacaktı. Ölümsüzlerin - özellikle Venüs - insanlarla ilişkiye girdikleri bilinen bir gerçekti. Her gün daha da yaklaşan savaşta ise ne olacağı belirsizdi... 

-----------------------------------------------------

''Canım istedi Latinius. Ne zamandan beri efendini sorguluyorsun? '' (Bkz : koros33 104. Bölüm Yorumda)

Akira bunu söylerken umursamaz görünse de, önüne geçtiği Hemera için içten içe endişeleniyordu. Karısının hamile olması, onun mantıklı düşünmesini engelliyordu ki, bu konuda oldukça haklıydı. Karısının ölümsüz olması ile kendisinin insan olmasının anlamı şuydu. Çocukları ikisinin de özelliklerini alacaktı. Bu yüzden Hemera, çocuğuna zarar vermemek için büyükbabasından olabildiğince azaltmasını istemişti. Bu yüzden şuan onun bedeni oldukça savunmasızdı. Eğer güçlü bir büyü ile darbe alırsa, kesinlikle çocuğuna zarar gelirdi. Latinius, bu adamı tanımıyordu ki, bu oldukça normaldi. Akira, Mars'ın kalbini özümsedikten sonra vücudunda belli başlı değişiklikler oluşmuştu. Saçları hafiften beyazlarken, gözlerinde ufak bir kırmızılık belli oluyordu. Boyu 1 metre 85 santime inmişti. Akira ilk başta boyunun kısalmasına anlam veremese de, vücudunun en verimli haline dönmeye başladığını kısa sürede anlamıştı. Latinius ise şuan kendisine doğru kibirli bir şekilde konuşan kişiye şaşkınlıkla bakıyordu. Onu tanımasa da, sesini anında tanımıştı. Fakat ilk defa böyle kibirli duyuyordu. Emin olmak için,

''Akira, sen misin?''

diye sordu. Karşısındaki adam ise ses tonunu değiştirmeden,

''Efendini unutacak kadar ne yaşadın, seni aşağılık köle. Subayının saygısızlığını şehrin ödedi. Eğer sem bana saygısızlık yaparsan, bunu krallığına ödetirim!''

Akira'nın Hemera'ya karşı olan tavrı ne kadar sevgi doluysa, eskiden dostu olarak gördüğü Latinius'a karşı olan tavrı nefret ile doluydu. İşte bu durum Akira'nın karakterini tamamıyla baştan yazacak olan etkendi. Şuan için sadece Hemera ve ustasına karşı sevgi beslerken, eskiden dost olarak gördüğü kişilere bile nefret gösteriyordu. Sırf krallığı kurtarmak için Beyaz Kurt'u yok etmişti. Fakat şuan Latinius'a köle olarak seslenmekle kalmayıp, onu tehdit etmişti. Latinius kendisini ilk defa böyle küçük gören Akira'ya bakarken kısa bir süre konuşamadı. Açıkçası şaşırmıştı.

''Sana ne oldu?''

----------------------------------------------------------

''Atlas ne yapacağını anladın mı?''

Kronos bunu sürekli soruyordu. Nedeni ise basitti, emin olmak istiyordu. Tanrılar 1 kişi eksilmiş olabilirdi, fakat şuan kendilerinden 1 seviye üstte olduklarından dolayı dikkatli olmaları gerekiyordu. Bu yüzden Kronos ''hilebazlığını'' kullanarak onların savaş güçlerini azaltmaya karar vermişti. Kendi generaline de bu önemli görevi vermişti.

''Evet kralım. Varisi yarı tanrıların olduğu bölge hakkında bilgilendireceğim.''

Sadece bu kadardı. Fakat bunu yaparken Akira'yı sinir etmeden ve onun merakını uyandıracak şekilde yapmalıydı. Zaten kendiside karşısındaki kişiyi etkilemeyi biliyordu. Yarı tanrılar ise bir ölümsüz ile bir ölümlünün ilişkisinden doğan çocuğa verilen unvandı. Yıldız geliştiricilerinden daha güçlü olurlarken, ölümsüzlerden daha güçsüzlerdi. Fakat burada onların zekası devreye giriyordu ki, Mars hayattayken bir çok kez bu yarı tanrılar tarafından yenilmişti. Ölümsüz olan anne veya babalarından aldıkları DNA'lar ile birlikte doğdukları andan itibaren zihinlerinde olan binlerce hatta milyonlarca bilgi onların bu kadar tehlikeli olmasını sağlayan en büyük etkendi. Örneğin; Babası Poseidon olan bir çocuk doğduğu andan itibaren hava ve su elementlerine diğer canlılardan çok daha büyük bir yatkınlığı olurdu. Bu durum onlar için büyük bir avantaj sağlayıp, diğer canlılar için adaletsizlikti. Sırf bu yüzden Kaos adaleti sağlamak için yeni kurallar koymuştu ki, buna tüm canlılar kendiliğinden uyuyordu. Sonuçta kim ona karşı çıkabilirdi ki.. Kurallar ise şöyleydi;

1 - Yarı tanrılar birbirlerinden başka canavarlar ve Ölümsüzler hariç, hiçbir canlıya zarar vermeyecekler.

2 - Bir yarı tanrı, ölümsüzlere hayatları karşılığında meydan okuyabilir. Fakat bir ölümsüz, yarı tanrıya meydan okuyamaz ve onu savaş dışında zarar veremez.

İşte bu kurallar ile yarı tanrıları ve ölümsüzleri kısıtlarken, canlıların güçlenmesine izin vermişti. Tabii ki de onları sadece kısıtlamak olmazdı. Bu yüzden onlar için özel olarak bir labirent yaratmıştı. Bu labirentte milyarlarca antik eşya bulunuyordu. Yarı tanrılar arasında kendisine güvenen herkes kendisini bu labirentte deneyebilirdi. Tabii ölmekten korkmuyorlarsa, çünkü labirente giren bir kişi o katın patronunu yenmeden çıkamazdı. Onu yendiği anda ise en kötü ihtimalle 20Mavi altın alırken, eğer şanslıysa daha ilk patronunda antik eşya bulurdu. Kaos labirenti yaratırken tamamen adaletli olması için seviyelere ayırmıştı. Yarı tanrılar kendilerinden güçlü veya kendileri ile eşit seviyeye girebilirken, asla ama asla kendi seviyesinden düşük kata giremezdi. Bunu deneyen herkes kat muhafızları tarafından yok edilmişti.

 Kronos, Atlas'ın ne yapacağını anlatırken dinlemesi ileiyice emin oldu. Şimdi sadece tahtına oturup, varisin neler yapacağını izlemek kalmıştı.

''Git.''

-------------------------------------------------------------------

''Bir köle efendisini nasıl sorgular? Eğer şimdi sesini kesip buradan gitmezsen seni ve halkını yok ederim. Şuan merhametliyim. Fakat bir kelime hatta harf bile duyarsam öleceksiniz!''

Latinius'un kendisine karşılık vermesinden hiç hoşlanmamıştı. Eğer ağızlarından tek bir harf bile çıkarsa onları yok edecekti. Bu konuda kendisine güveniyordu. Hemera'nın hamile olması zaten kendisini gergin hissettirirken, birde köleleri onu sorgulamaya başlamıştı. Karşısındaki ordunun geri çekilmesini sağlamak için tüm aurasını serbest bıraktı. Bu auradan Hemera'nın hissettiği şey güvenken, Dragon Krallığının ordusu bir anda toprağa bastırıldı. Eskiden de güçlü olan Akira, şimdi insanlar için tanrı olmuş gibiydi. Güçlü auradan En Unvanlı alemlerde olmayan kişiler ölmeye başladılar. Bulunanlar ise bayılmışlardı bile. Akira sadece aurası ile insanları öldürdüğüne şaşırmadan, bu aptalları burada bırakmaya karar verdi. Kendisini en güçlü görmeye alışık olan Akira, bu durumun yakında sonlanacağını hala bilmeden yaşıyordu.

------------------------------------------

Tek atan Akira'ya veda ediyoruz. Şu yarı tanrılar fena olacak gibi ne dersiniz? Sizce Akira'yı labirente sokalım mı? Eğer sokarsak hangi antik eşyayı alsın? Fikirlerinizi bekliyorum. Herkese iyi günler dilerim.

Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now