Bölüm 110

6.6K 605 132
                                    

Akira binlerce olaya şahit oluyordu. Hiç durmadan, bir olaydan diğerine...

Ölümsüzlerden çok daha güçlü kişilerin savaşlarını gördü. Bir adamın güneş gibi parlayan göze sahip olduğunu gördü. Başka bir adamınsa canlı bir şekilde tabuta hapsedildiğini gördü... Daha binlerce şey görmüştü. Yamalının sürekli kılık değiştirerek insanların arasında dolaşmasını, büyük bir savaş alanında metrelerce uzunluğa sahip devlerle savaşmasını, şenliklerde elenmesine şahit oldu. Fakat tuhaf bir şey olmaya başladı. Sürekli bu görüntüleri baştan görmesi ile mekanda kendiside bulunduğunu fark etmişti. İlk gördüğü mekanlarda şuan kendisi Odin'i ağaçtan sarkarken izliyor, Ra'nın ilk toprağı ortaya çıkarmasını kısık gözlerle bakıyordu. Akira bunlar yaşanırken burada olmadığından adı gibi emindi. Herhangi bir anıda kendisinin belirmesi pek normal bir durum değildi. Sadece belirse iyiydi. Fakat Ra ve Odin ile konuştuğunu bile görmüştü ki, daha onlara bir kaç dakika ( kendisine göre) önce tanışmıştı. O konuşurken karşısındakiler eğiliyor ve onunla göz göze bile gelmiyorlardı. 

------------------------------------------

''Demek, Odin sonunda ona her şeyi göstermeye başladı.''

Kaos tahtında otururken bunları söylüyordu. Bu cümleyi söylerken onu dinleyen bir kişi, Kaos'un ciddi bir ruh halinde olduğunu düşünebilirdi. Fakat Kaos tamamıyla tahtında yayılmış ve Akira ile Odin'i izliyordu. Uzun, çok uzun süredir bu günün gelmesini bekliyordu. Kendi varisi hayatını öğrenecekti. Bundan sonrasıysa tam anlamıyla bir muallaktı. Ne zaman bunu yapmayı düşünse, kendi kendine bahaneler üretip bu olayı erteliyordu. Akira'nın içindeki gücü çok iyi biliyordu. Zaten kendisi söylemese de, kader bir kez daha gücünü gösterecek ve Akira'ya gerçekleri gösterecekti. Fakat bu gerçekler ile varisi nasıl başa çıkacaktı? Dünya'yı bir cehenneme mi sürükleyecekti, yoksa normal yaşantısına devam mı edecekti? İşte bunu kendisi bile bilmiyordu.

--------------------------------------------

Akira, gördüğü anıların bitmesi ile birlikte donmuş boyutta gözlerini açtı. İlk gördüğü şey, kendisine saygıyla bakan Odin'in gözleriydi. Binlerce, hatta milyonlarca kez izlediği anıda sonunda neler olduğunu öğrenmişti. Bu ustasının ona uyguladığı tek sınavdı. Ve daha önce binlerce kez girdiği bu sınavdan hep başarısız olmuştu. Ama artık o başarısızlığı bir kenara bırakmaya kararlıydı. Daha önceki hayatlarında, kibirli bir kişiliği olduğu için sınavı geçememişti. Şimdi ise tamamıyla koruyucuların eğitimine girecek ve yarı tanrıların boyutunda mükemmele ulaştıktan sonra o sınava tekrar girecekti. Bu sefer sınavı vermeye kararlıydı. Bu kararı verirken, dünya yeni bir dehşetin doğuşundan habersiz dönmeye devam ediyordu.

''Efendim..''

Odin, yeniden bilincini kazanan Akira'nın gözlerine baktığında, onun eski efendisi olduğunu anlamıştı. Nasıl anlamazdı ki, binlerce yıldır sürekli yanında savaştığı kişinin geri döndüğünü? Her sınavdan başarısız olduğunda, sürekli tekrarlayan bir döngüye girmişlerdi. Efendisi habersiz bir şekilde geliyor, koruyuculardan eğitim alıp tekrardan o sınava giriyordu. Artık buna devam etmek istemeyen Odin ise ilk defa kuralları çiğneyerek, Akira'ya geçmişi göstermişti. Ölümsüzlerin korktuğu kişi şuan geri dönmüştü, hemde tüm gazabıyla..

''Ayağa kalk. Senin bu yaptıkların için ödüllendireceğim Odin. (O-DİN / BU-DİN aklıma geldi, yazayım dedim. Hahaha..) Ama bu ödülü daha sonraya bırakmamız gerekiyor. Düşünceyi ver.''

Akira, ilk başta nefret ettiği Odin'e emir vermekte sorun görmemişti. Tam bir kişilik değişmesi yaşıyordu. Eskiden sevgi duyduğu kişiler kalbinden silinirken, yerlerini başkaları dolduruyordu. Bu kişilerden 2. kişi olansa Odin'den başkası değildi. Savaştaki sol kolu olan Odin.. Rünlerin efendisi.. Akira'ya sözsüz büyü yapmayı, kadere bakmayı ve bilginin değerini öğreten kişi..

Odin, efendisinin sesini duyduğunda aynı anılarda olduğu gibi onun gözüne bakmadan, elinde tuttuğu tüyü verdi. Akira, bu sefer ne bir anıya girdi ne de vücudunun herhangi bir yerinden kan aktı. Sadece tüyü elinde sıkmaya başlamıştı. Aslında eski kişiliğini kazanmasa, aynı eskisi gibi 120 saat harcamak zorunda kalacaktı. Eskiden sahip olduğu bilgilere kavuştuğunda, artık onun için her şey çok daha kolaylaşmaya başlamıştı. Hala unvanlı alemlerdeydi. Gücünde artış yoktu. Fakat bu kısa sürede değişecekti. Kaos'un neden kendisine ölümsüz kalbini özümsettiğini artık anlamıştı. Artık en güçlü olmaktan bıkmıştı. Eski rakibine, doğuştan tanrının onun zıttı olarak yarattığı kişi ile yeniden savaşmak istiyordu. İşte bu yüzden kendi adamlarından birisini öldürmesine izin vermiş ve onu ilahi eserlerle desteklemişti. Akira, tüyü sıkmayı bitirdiğinde avcunu açtı. Normalde kırılmış bir tüyün olması gerekirken, eli bomboştu. Akira tüm bunları bitirdiğinde hala yere bakan Odin'i umursamayıp,

''KAOS!''

diye bağırdı. Eskiden ustası olan adamın gerçek yüzünü görmüştü. Kendisini sürekli olarak öldürüp, yeniden hayata getiren bir pisliğin yüzünü..

''Demek bu yolu seçtin, Akira.''

Bedensiz bir ses etrafta yankılanmaya başladı. Odin duyduğu bu ses ile eskiden endişelense de, asıl efendisi geri döndüğünden dolayı hiçbir tepki bile vermiyordu. Şuan kendisinden kat be kat tehlikeli iki kişinin konuşmasına müdahale etmek demek, kendini çıplak bir şekilde savaşırken olacağın duruma sokmaktı. Akira, sesi duyduğunda sesini normal bir tona çekmişti.

''Sen ne bekliyordun? Bizler doğuştan düşmanız. Bana zaman ver. Sen bu evrende gücünü arttır. Bende yarı tanrıların olduğu evrende. Sana söz veriyorum, canını almak için geleceğim.''

Akira, bunları söylerken oldukça ciddiydi. (Aga, elhamdülillah Müslümanım. Fakat fantastik bir kitapta, rabbimin adını kullanmak istemediğimden böyle yazıyorum. Haberiniz olsun. Kitapta çocukları bebekleri falan öldürüyorum da, bunu asıl dünya da yapmak sıkıntı. Zaten günahlar boyumu aşmış, bir de çoluğun çocuğun vebalini mi alayım? ) Kendisinden ve Kaos'tan çok daha güçlü olan tek bir varlığı biliyordu. Akira ona yaratıcı dese de, asla varlığını kanıtlayamamıştı. Yaratıcı, Kaos'u yarattığında ona zıt olarak kendisini de yaratmıştı. İki düşman sürekli savaşıyor ve evren bu savaş ile sarsılıyordu. Bir süre sonraysa, Kaos barış isteği ile geldiği Akira'yı mühürlemişti. İşte Akira'nın en nefret ettiği şey buydu. Kandırılmak. Bununla da kalmamıştı. Kaos, onu mühürlediğinde sürekli bu bedene yerleştirerek, öldüğünde bile yeniden hayata çevirmiş ve onu defalarca aşağılamıştı. Element ruhu diye bir şey yoktu. Daha önceki hayatlarında Akira, binlerce kez bu sınava girmişti. Sadece Kaos'un şekil değiştirmiş bir hali olduğunu daha bugün anlamıştı. Binlerce, hatta milyonlarca kandırılmanın verdiği nefret Akira için inanılmaz bir güç kaynağıydı. Kaos, Akira'ya ne cevap vereceğini bir süre düşündükten sonra, söyledi.

''Artık en güçlü varlık olmaktan sıkıldım. Senin Abra ve Ruin'i gönderiyorum. Dört generalini istiyor musun?''

Sonunda gerçekleşiyordu. İki düşman karşı karşıyaydı ve dünyanın bir kez daha titreyeceği bir savaş başlamak üzereydi. 

''Gönder.''

Akira bunları dediği anda, Eski iki ortağı olan Ejderha Abra ve atı olan Ruin ile dört generalini karşısında buldu.

''Hazır olduğunda bu evrene saldır Akira. Eski zamandaki gibi. Hahaha..''

--------------------------------------------

Sonunda hikaye sona yaklaşıyor. İthaf edilen arkadaşımın fikri bunu bana sağladı. Ona ve sizlere çok teşekkür ediyorum.

Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now