Bölüm 53

7.8K 690 41
                                    

İki yılda ordusu çok daha güçlü olmuştu. Azog, Öngüt Krallığında boş durmamış ve kendi kolordusunu güçlendirmeye devam etmişti. 62 bin kişilik ordusunda Daichi Alemi 8. seviyeden Tengoku Alemi 9. seviyeye kadar askerler bulunuyordu. Öğrencilerini ise eğitimler yaptırmıştı ve her zaman kendi seviyelerindeki canavarlarla dövüştürmüştü. Bunu yapmasının nedeni ise Akira'nın 2 yıl önce dışarıya sızdırdığı öldürme isteğiydi. Her 6 ayda bir yapılan öğrencilerin testleri bu eğitimler ile çok kolay bir şekilde bitiyordu. 

  Lamalas ise ailesini yanına aldıktan sonra kendi öğrencilerine aynı Azog gibi eğitim verirken, Elza'nın üstüne daha çok gidiyordu. 2 yılın sonunda Daichi Alemine girmeyi başarmıştı. Daichi Alemine girdikten sonra güzelliği daha da belirginleşmişti. Fakat ilk başta öğrencisi olduğu Lamalas'ın eğitimini beğenmemişti. Fakat unuttuğu bir şey vardı. O da Lamalas'ın dillere destan görüntüsü altında yatan sadist kişilikti. Bu kişiliği bir çok kişi görmüştü. Bu yüzden Lamalas ile kimse ters düşmek istemezdi. Elza bunu unuttuğuna hala lanet ediyordu. Çünkü o beğenmediği eğitimi Lamalas'a şikayet eder bir dille söyledikten sonra Lamalas onu ortağına kovalatmış, Kral Akira'dan onun seviyesinde eğitilmiş canavarlar isteyip onu gece gündüz savaştırmıştı. Diğer öğrencileri ise o beğenmediği eğitimle eğitmeye devam etmişti. Bir çok kez ölümün eşiğine gelmişti. Fakat her ölmek üzere olduğunda Lamalas onau iyileştirmesi için yanında tuttuğu Şifacı'yı kullanmıştı.

Şifacı ise Akira'nın testinden zorda olsa geçebilmişti. Ardı ardına tam 100 ağır yaralı kişiyi iyileştirmesi için tam 1 günü vardı. son 1 saniye kala 100.cü kişiyide iyileştirebilmiş ve hayatta kalmıştı. Elza her iyileştiğinde hiç beklemeden Lamalas'ın üstüne saldığı canavarlarla dövüşmüştü. Elza bir çok kez bu eğitimden kurtulmak için araya tanıdıklarını hatta büyükbabası Ra'yı soksada Lamalas kimseyi dinlememişti. Bir çok kez kendisinden Elza'ya karşı daha yumuşak davranılması istenilince ise artık daha fazla dayanamayıp,

''Kral Akira, onu benim komutama verdi. İster onu normal yürüyüşe çıkartırım. İstersem taciz ederim. Benim yöntemlerime karışırma hakkınız yok!''

diyerek hepsine haddini bildirmişti. Afrodit ise annesi olduğu için bizzat Kral Akira'nın huzuruna çıkmıştı. Akira'ya isteğini söyleyince, Akira sadece gülümseyerek,

''Üstat Afrodit. Lamalas'ın eğitim şekline benim karışma hakkım yok. Merak etmeyin onun ölmemesini sağlıyor. Fakat kaçırdığınız bir nokta var. Oda Elza'nın ne kadar güçlendiğidir. Artık kendi seviyesinde olan 5 canavarla aynı anda dövüşebiliyor. Bu büyük bir gelişme değil mi?''

dedikten sonra onu salondan kışkışlamıştı. Generallerinin tüm öğrencileri bu 2 yıl içinde bir seviye atlayabilmişlerdi. 

Samira ise Underhill'de devasa bir atölye kurmuştu. Kendi kolordusunu sadece savaşmada değil, demircilik alanında da  eğitiyordu. Bu sayede hem askerlerinin vücudu durmadan çalışıyordu. Hem de Krallığın ekonomisine ve ordusuna katkı sağlıyordu. Samira bunu yanı sıra bir çok icatta yapmıştı. En önemlileri ise kendisine sadık olan robotlardı. Bu robotları Jigoku Alemindeki çekirdekler ile yaratmıştı. Üstün savaş makineleriydi. Tam olarak 10 bin robotu vardı ve bunları sadece dört general, Ra ve Kral Akira biliyordu. Savaşta ilk saldıran birlik kendi robotları olacaktı. Samira, bunun Akira'yı etkilemek için en büyük şansı olduğunu biliyordu. Eğer bu robotları beğenirse Samira'ya daha güçlü çekirdek sağlayabilirdi. Sadece robotları icat etmemişti. Oklara karşıda mutlak bir savunma yaratmıştı. Bu icadında ise büyük bir arbalet ile fırlatılan mızrak havadayken ucunda dönen pervaneler sayesinde okların hızını kesiyor ve onları dağıtıyordu. Okları dağıtırken düşmanların olduğu yöne doğru fırlatıldığı içinde yere ulaşabilirse düşman ordusuna büyük zararlar veriyordu. 

Giges ise tam anlamıyla kolordusunu suikastçıların yöntemiyle eğitmişti. Tek başlarına savaşırken savunmaları güçsüz olsa bile her askerin yanında bir büyücü bulunuyordu. Bu sayede ordusunda takım çalışmasını arttırmış oluyordu. 

Tabii ki ordusu dört generalinden oluşmuyordu. Her şehrin kendisine ait 20 bin kişilik ordusu bulunmaktaydı.

Sonunda beklenilen gün gelmişti. Kara-Kitay, Asia ve Kin Krallıkları aynı zamanda savaş ilan etmişlerdi. Akira, Şeytan sayesinde bunu önceden bildiği için tüm ordusu hazır bir şekilde düşmanlarının toplandıkları yere doğru gidiyorlardı. İki ordu birbirleri ile karşılaştıklarında ise ittifaklar buna çok şaşırmıştı. Akira'nın nasıl bu yoldan geldiğini anlamamışlardı. Fakat yapacakları bir şey yoktu. Eğer karşılaştılarsa savaşmak zorundaydılar. Akira iki yıl içinde çok fazla gözükmediği için diğer krallıklar onun nasıl savaştığını unutmuş gibiydiler. Sayıca üstün oldukları için avantajlı olduklarını düşünüyorlardı fakat bu aslında doğru değildi. İstese Abra ile hepsini yok edebilirdi. Fakat bu haksızlık olurdu. Abra'ya gelmeden önce görülmemesi için uyarmıştı ve Ruin ile Minos'u alarak ordunun önüne geçmişti.

     Ruin ile uzun zamandır görüşmüyordu. Bunun cezasınıda çekmişti. Ruin'i çağırdığında, göğsüne ön toynaklarıyla hızla vurmuş ve onu yere fırlatmıştı. Daha sonra ise yerde yatan efendisinin üstüne oturmuştu. Akira zorlukla özür dileyene kadar. En sonunda özrünü kabul ettiğinde Ruin üstünden kalkmıştı. Minos ise sık sık Akira tarafından çağırılıyordu. Sonuçta onunda güçlenmesi gerektiği için Akira, her canavar avladığında bir kısmını da Minos için kullanıyordu.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

''Samira, yerini aldın mı?''

''Evet, efendim. Düşmanın sol kanatından 10 kilometre uzaklıkta bekliyorum. İşareti verdiğiniz anda 10 bin robotumuz direk saldırıya geçecekler.''

Akira, düşmanı hazırlıksız yakalamak istiyordu. Kendi ordusu sadece 250 bin kişiden oluşurken düşman ordusu 600 bin kişiydi. Artı eksi her askerine 3 düşman askeri düşüyordu. Bu oranı azaltmak içinde Samira'nın robotlarını kullanacaktı. Ordular yerleştikten sonra Pendragon Kralı Akira, Kara-Kitay Kralı Gur-Han, Asia Kralı Tarquin ve Kin Kralı Çong iki tarafın temsilcisi olarak ortada buluştular. Akira her askerin duyabileceği şekilde sesini yükselterek,

''Kin, Asia ve Kara-Kitay Krallıklarına sesleniyorum. Eğer şimdi savaş alanından ayrılırsanız mutlak ölümden kurtulacaksınız. Ama yok biz savaşçıyız, Kralımızı bırakmayız diyorsanız, savaş bitiminde teslim olanları bile öldüreceğime emin olabilirsiniz. Sizi şimdi uyardığım için artık bunu yapabilirim.''

dedi. Normalde bunu yapmak savaş kurallarına aykırı bir durumdu. Fakat Akira daha savaş başlamadan bu uyarıyı yaptığı için savaşa giren tüm düşman askerlerini savaş sonucunda öldürme hakkına sahipti. Çünkü kalan askerlerin hepsi ucunda ölüm olduğunu bilerek kalacaktı. Bir süre bekleyen Akira ve diğerleri hiç kimsenin ayrılmadığını gördü. Hepsinin sadakat oranı oldukça yüksekti. 

''Chiji Alemine girdiğin için kendine çok güveniyorsun çocuk! Askerlerimiz bize bağlıdır. Senin ufak tehdidin onların sadakatlerini koparamaz. Senin gücün kadar bizimde savaşlarda tecrübemiz var.''

Tarquin bunu kibirle söylemişti. Akira'nın 24 yaşında Chiji Alemine girmesi ve kendisinden daha güçlü olması onun öfkelenmesine yol açıyordu. Sırf bu yüzden ittifaka katılmıştı. Kin Kralı Çong ise çok kurnaz bir kraldı. Kin krallığının yayılma yöntemi oldukça basitti. Kendisine tehdit oluşturabilecek iki krallığı birbiriyle savaştırıyor, zayıfladıklarında kendisi saldırıyordu. Kara-Kitay Krallığı, karşısında kendisinden daha güçlü veya eşit bir krallık varsa ittifaklar kurup savaşa öyle giriyordu. Akira bu cümleleri hiç umursamadan,

''Ne yazık ki tecrübeniz sizi kurtarmayacak.''

 Krallar öfkeden kuduruyorlardı. Bu çocuğun artık konumunu bilmesi gerekiyordu. 

''Size yapacaklarımı anlatayım. Tarquin ve Çong direk öleceksiniz. Gur-Han ise soyu ile birlikte canlı tutulacak ve kaderleri Tegin'e teslim edilecek. Acaba sana neler yapacak Gur-Han. Bunu oldukça merak ediyorum. Hahaha...''



Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now