Bölüm 126

4.8K 453 24
                                    

Ölümsüzlerin hepsinin yüzünde aynı duygu vardı. Dehşet! Kaos'un dediği şeyler resmen intihar göreviydi. Koruyuculardan bir tanesi bile Ölümsüzlerin hepsini yok edebilecek kadar güçlüydü. Fakat Kaos onlara son savaşta kendisine katılacaklarını duyurmuş ve Koruyucular ile savaşacaklarını belirtmişti. Kaos ise hepsinin yüzünde beliren dehşet ile diyeceği bir şeyi unuttuğunu fark etti. Bunları o halleri ile savaşa sokarsa kesinlikle yok olacaklarını biliyordu. Ve bunu unutmuştu! Fakat bunu unuttuğunu belli etmek istemediğinden dolayı sanki planlamış gibi;

''Hemen korkmayın. Sizin gibi aptallar daha alemlerin zirvesine bile ulaşamadı. Bu yüzden..''

Kaos elini salladığında tüm Ölümsüzlerin vücutlarından parlak bir ışık belirip yok oldu. Hepsi şaşkınlıkla kendilerine bakıyorlardı. Kaos onlar L-U alemlerinin zirvesine çıkarmıştı. Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı! Kendilerini sessiz ve şaşkın bir biçimde incelerken,

''Sizin için sadece bunu yapabilirim. Alemlerin üzerine kendi çabanızla çıkmanız gerekiyor. Savaş başladığında eğer alemleri geçemezseniz, kesinlikle yok olursunuz. Artık kaderiniz kendi elinizde.''

---------------------------------------------------------

Akira karşısında duran binlerce yarı tanrıya bakıyordu. Sonunda L-U. Kötei Aleminin zirvesine çıkmıştı. 87. katta itibaren her katı 3'er kere temizliyor ve çok daha fazla yıldız enerjisi alıyordu. 9 günde 87. kattan 100. kata gelmişti. Yarı tanrılar ise bu süre boyunca ilk başta endişeli bir halde ne yapacaklarını bilememişler, daha sonraysa hepsi meditasyon yapmak için köşelerine çekilmişlerdi. Akira odaya girdiğindeyse, tüm yarı tanrılar onun kim olduğunu anında fark etmişti. Kafasına ödül koyulan kişiydi. 

''Sizin için kötü olan şey Ölümsüz'lerin çocukları olmanız. Buda sizi benim düşmanım yapıyor.''

Yarı tanrılar Akira'nın dediklerini duyduklarında, çoğu ne düşüneceğine karar veremedi. 

''Sen kimsin?''

Bunu diyen yarı tanrı Minerva'nın en büyük çocuğuydu. Zekası ile öne çıkmış ve kendi grubunu oluşturup, labirentte en yüksek kata çıkmayı başarabilen tek kişiydi. Üstelik sadece zekasıyla grubunu yöneterek bunu yapmıştı. Aklında bir fikir vardı. Karşısındaki adamın Ölümsüz'lere karşı düşman olduğunu söylemesi, onun zihnindeki bilgi deposunda küçük bir bilgiyi harekete geçirmişti.

''Tahmin edemedin mi?''

Akira, kendisine soru soran yarı tanrıya düzgünce cevap vermek yerine soruyla cevap vermişti. ( Karadenizli Mod : ON) Bu yarı tanrının zeki olduğu gözlerinden belli oluyordu. Yarı tanrı bulunduğu yerden, öne doğru yürümeye başladığında önündeki herkes ona açılarak yol veriyordu. Buda yarı tanrılar arasında ne kadar yüksek bir konumda olduğunu gösteren başka bir işaretti.

''Elbette tahmin ettim. Fakat ben bile yanlış bir tahminde bulunabilirim.''

Akira, kadının egolu olduğunu fark etmişti. ( Zeka ile ilgili konuları hep kadınlara yüklememin bir sebebi var. Kadınların günlük hayattaki zekaları, erkeklere göre çok daha üstün. Gerçekten öyle, bu yüzden normal olaylarda zeki kişileri hep kadın yaparım. Ha stratejik konulara gelirsek, erkekler bence çok daha üstündür. Bunun nedeni ise şu, kadınların savaştan anladığını zannetmiyorum. Küçümseme değil bu, yanlış anlamayın ama bana öyle geliyor. Erkeklerin kas yapısı ve öldürmek için beynini kullanmaları kadınlara göre çok daha üstün durumdadır.) Kendisinin bile yanılacağını söylediğinde bu açıkça belli oluyordu. Büyük ihtimalle her zaman zekasını kullanarak zorlukları aşmış bir yarı tanrıydı. Ki bu onu çok tehlikeli kılıyordu. Bir kişinin gücü olduğu halde zekası yoksa o tamamen bir çöptür. Fakat bir kişinin kas gücü olmamasına rağmen zekası çok yüksekse, işte o zaman korkmanız gerekir. Akira güç gösterisi yapmasının gerektiğini biliyordu. Elini salladığı anda kadının kulaklarından birisi delinmişti. Kimse ne olduğunu anlamamıştı bile.

Durum şuydu. Ra'nın kullandığı özel tekniği hatırlıyor olmalısınız. Güneş ışıklarını silah olarak kullanmak. İşte Akira'nın yaptığı şey oydu. Alemlerin zirvesine çıktığında eski gücünden ufak bir parçayı hissetmeye başlamıştı. Buda daha önce yapamadığı bir kaç büyüyü yapmasına olanak veriyordu. Ki bu büyülerden biriside buydu. Doğa gücü.. Akira'nın Koruyucularına bahşettiği güçtü. Doğanın her şeyini silah olarak kullanabilmek, daha önce hiç bir varlığın yapamadığı bir şeydi. Akira bu gücü kendisi fark etmişti. Ve Kaos'un aksine bu gücü rahatlıkla kullanabiliyordu. Etrafında bulunan aydınlığı görünmez bir silah halinde kullanabiliyordu. Bu şekilde kadının kulağını delmiş ve hiçbir yarı tanrıyı öldürmemişti. Henüz..

Kadın hissettiği acı ile refleks olarak kulağını tuttuğunda, eline gelen sıcak sıvının ne olduğunu anlamak için gözünün önüne getirdi. Kulağı kanıyordu!

''Odin, buraya gel.''

Akira, yarı tanrıların korku dolu bakışları altında Koruyucusunu çağırmıştı. Yarı tanrılar, karşısındaki adamın tam yanında açılan geçide baktıklarında daha önce hiç görmedikleri beyaz saçlı, dev gibi bir adamın geçitten geçtiğini gördüler. Adamın etrafında havada mavi harfler, daha doğrusu rünler uçuyordu. Ki bu rünlerin uçuşmasıyla, aralarındaki en aptal yarı tanrı bile bu adamın kim olduğunu anlamıştı. Odin, Koruyucuların iki liderinden birisi.. Ve bu adam onu çağırdığına göre.. Yarı tanrılar, Akira'nın kim olduğunu fark ettiklerinde yüzlerinden kan çekilmişti. Baştan beri hedefleri Düzenin Efendisiydi! Anne ve babalarının bağlı olduğu Kaos'un baş ve tek düşmanı!

Yarı tanrıların beyazlaşmış yüzlerine bakan Akira, Odin'e dönerek

''Bu küpü Elza'ya ver. Artık yıldız enerjisinde yeterince kontrol sahibi olmuş olmalı. Yarın onunla birlikte Element Diyarına geçiş yapacağız. Doğuma kaç gün kaldı?''

Odin, efendisinin gideceği yeri duyduğunda yutkunmak zorunda kalmıştı. Alemleri geçmek isteyen bir kişinin gireceği son sınav oradaydı. En hızlı yol olarak bilinse de, eskiden sadece Labirent Evreninden geçiş yapılabilecek bir yerdi. Ki burayı Ma'at ( Akira'nın en eski adı) yarattığı halde bağımsız bir evrendi. Ma'at orayı yarattığında mutlak bir sınav olmasını alanı olmasını hedefleyerek yaratmıştı. Gyo ve Kyo için yaratılmış bir evren.. Onun çocukları için yaratılmış bir evren! Ve orada canavarlar ölümsüzdü. Bunun anlamı şuydu, orada ne kadar canavar öldürürsen öldür, canavarlar tekrar doğuyor ve eskisine göre çok daha güçlü oluyordu. Sürekli güçlenen canavarlar, daha önce hiçbir evrende görülmeyen canavarlar vardı. Koruyucular bile orada en fazla 1 yıl dayanabilirlerdi ki, bu kadar güçlü olmalarına rağmen.

''100 günü kaldı efendim. Element Diyarına geçmek istediğinize emin misiniz efendim?''

Odin bu soruyu sorduğunda Akira'nın onu yanlış anlamaması için içinden dua ediyordu.

''Hı-hı. Gyo ve Kyo'nun bana zarar vereceğini hiç zannetmiyorum. Oraya geçmemin nedeni toplanan yaşam ve yıldız enerjilerini özümsemeden önce vücudumu orijinal hale getirmek. Bu arada Elza'da 100 gün boyunca orada yaşam mücadelesi verecek. Ben vücudumu düzeltirken, Gyo ve Kyo beni koruyacak ve bana yardımcı olacaktırlar. Sonuçta onlar benim ortağım. Şimdi 1 dakika sonra yine buraya gel. Bu yarı tanrıların özlerini Grey ile Michi'ye götüreceksin. En azından onlarda güçlenir. Daha sonraysa onları eğitmeye başlayın.''

Akira cümlesini bitirdiğinde Odin resmen odadan kaçtı. Akira'nın yapacağı büyüyü anlamıştı. Bu büyü onun bile karşı koyamayacağı bir güçteydi.

''30 saniye boyunca hareketsiz duracağım ve büyümü hazırlayacağım. İstediğiniz gibi saldırın. Bana en çok zararı verecek olan 3 yarı tanrı bu odadan ışınlanarak Koruyucularımın hizmetine girecek şansa sahip olacak.''

Akira bunu dediğinde elinde Element Asası ( Yasak Krallık izleyince ben.) belirdi. Hareketsiz bir şekilde tüm gücünü elindeki asasına aktarmaya başladığında, asanın oluştuğu tüm elementler parlamaya başlamıştı bile. Yarı tanrılar ilk başta donmuş gibi kalsalar da, kulağı kanayan kadının bağırışıyla şoktan çıkmayı başardılar.

''SALDIRIN!''

Kaos'un Varisi 1-2Where stories live. Discover now