Akira, bu sözleri söyledikten sonra ortalık karışmıştı. Elfward hücum emri verirken, Göyük ise intikam için saldırmaya başladı. İki ordu birbirine karıştı. Büyücüler uzaktan büyülerini yapıyor, savaşçılar ise kafa kafaya birbirlerine karşı savaşıyorlardı. Elfward bizzat Göyük ile savaşıyordu. Akira ve generalleri ise önüne gelen tüm düşman askerlerini yok ederek ilerliyordu. İki orduda birbirlerinin üstüne baskı kurmaya çalışıyordu. Akira, elinden geldiğince büyü yapıp karışıklık yaratıyordu. Generalleri ile birlikte Elfward'ın savaştığı bölgeye gitmeye uğraşıyorlardı. Krallar ve soyluları kendilerine karışılmasın diye açıklık bir alanda savaşıyorlardı. Sonuçta bu savaşta ufak bir dikkat dağınıklığı bile ölmeye sebep olacaktı.
Helena ise savaş alanında eşini arıyordu. Yanındaki korumalar Akira'nın iyi olduğunu söylemişti fakat içi rahat etmiyordu. İki kralda yaşadıkları uzun zaman boyunca öğrendikleri her şey ile birbirlerini öldürmeye çalışıyorlardı. İki tarafında avantajları vardı. Göyük, seviyesinin yüksekliği ile baskı kurmaya çalışırken, Elfward ise strateji tecrübesini kullanmaya çalışıyordu. İkili birbirine savaşırken, Akira ve Helena neredeyse aynı anda o bölgeye gelmişlerdi. Helena'yı uzaktan gören Akira, planını uygulamasını gerektiğini anladı. Ustası ile karşılaştığında yaptığı ilk büyüyü, iki kral birbirine hücum ederken yaptı.
''Evrenin Hükmü''
Bu büyüyü Elfward'a odaklanarak yapmıştı ve onun kısa süreliğine hareket etmemesini sağlamıştı. Göyük, Elfward'ın açık verdiğini anladığında, hızla onu öldürmek için ileriye atıldı ve elindeki kılıcı kullanarak onun kafasını uçurdu.
''Hayııırr!!''
Savaş alanında Helena'nın çığlığı yankılanmıştı. Babasının gözlerinin önünde kafasının uçurulması ile kendisini kaybetmişti. Gözlerinden akan yaşlar ile öleceğini bilerek, kendisini durdurmaya çalışan korumalarını atlatıp hızla Göyük'ün üzerine hücum etti. Göyük sanki kralın soyunu kurutmak istermişçesine Helana'yı da kılıç ile doğrayarak öldürdü. Bütün soylular Elfward ve Helena'nın cesedine bakıyordu. Şuan hepsinde bir umutsuzluk vardı. Kralları ve prensesleri öldürülmüştü. Atum, kendisini kurtarmak için savaşı bıraktı ve silahını yere attı. Bunu gören soylular ise umutsuzlukla tam aynı şeyi yapacakları sırada, Atum'un arkasında beliren Akira'yı fark ettiler. Atum arkasına doğru bakacakken ufak bir acıdan sonra hiç bir şey hissetmedi. Akira yüzündeki öfke ile,
''Savaşta teslim olmak ailene ve krallığına ihanettir! Benim ise hainlere ihtiyacım yok! Lamalas, Azog, Samira ve Giges! Bu savaş fazla uzadı. Burada bulunan tüm Si-Hia krallığının askerlerini öldürün!''
Generalleri, bunu duyduktan sonra hızla dağılıp birer zebani gibi gördükleri tüm askerlere saldırmaya başlamışlardı bile. Göyük ise nefretle Akira'ya bakıyordu. Karşısında oğlunu öldüren kişi vardı.
''Seni öldürdükten sonra krallığını yok edeceğim!''
Akira bu cümleyi duyduğunda gülümseyerek,
''Sözde oğlunda beni öldürecekti. Fakat en son baktığımda kılıcımın ucunda duruyordu. Hahaha..''
Göyük, büyük bir nefretle ileriye atıldı. Akira ise büyülerini kullanmaya başlamıştı bile.
''Toprak Elementi: Kapan''
Göyük bu büyüyü duyduğunda artık çok geçti. Tepki bile veremeden ayakları toprak ile kaplanmıştı. Kendisini kurtarmaya çalıştığında ise sanki yeryüzünü kaldırmaya çalışıyormuş gibiydi. Akira, hızlıca ateşten küçük küreler yaparak Göyük'e doğru göndermeye başladı. Göyük başının dertte olduğunu anlamıştı. Hızlıca kendiside ateş topları yaparak, kendisine doğru gelen büyülere doğru attı. İki tarafın büyüleri birbirlerine çarptığında, sanki hiç var olmamış gibi dağılmışlardı.
''Seni hafife almışım Akira.''
Göyük bunu dedikten sonra ayaklarını çıkarmak için ateş elementini kullanarak ayaklarını kaplayan toprağı yaktı ve kendisini kurtardı. Akira ise bunu ilgisiz bir şekilde izliyordu. Rakibi kendisini kurtarınca Linda'yı eline alarak hızla ona doğru hücum etti. Göyük ise bunu bekliyormuş gibi kendi kılıcını çekerek Akira'yı karşılamak istedi fakat büyük bir hata olduğunu az sonra anlayacaktı. Akira tüm gücüyle Linda'yı savurduğunda, Göyük'ün kılıcı kağıt gibi kesilmiş ve onu da göğsünden kesmişti. Kalbine aldığı bu isabet ile Göyük öleceğini anlamıştı.
''Planıma yardım ettiğin için teşekkürler.''
Bu cümle duyduğu son şey olmuştu. Akira, krallarını öldürdükten sonra Pendragon Ordusu daha büyük bir şevk ve intikam hırsıyla saldırmaya başladı. Akira'nın generalleri etraflarına ölüm saçıyordu. Yaklaşık 3 saat sonra Pendragon Ordusu mutlak bir zafer kazanmıştı. Kralları ve prensesleri ölmüştü, bir çok soyluda canından olduğu halde prensleri savaşı kazandırmıştı. Akira, karşısında bekletilen düşman ordusundan hayatta kalan kişilere baktı. Herkes Akira'nın bunlardan para alıp serbest bırakacağını düşünüyordu. Akira'nın ise farklı bir planı vardı.
''Eğittiğiniz çocukları buraya getirin.''
Bu emri kime verdiğini belli etmemişti fakat generalleri kendilerine dediğini anladılar. Hepsi Akira'nın önüne 4 sıra halinde eğittikleri 5 çocuklarında dizilmesini sağladı. Çocuklar savaş alanını ve bizzat Akira'nın nasıl savaştığını gördüğü için hepsi kusma ihtiyacı hissetmişti. Akira onlara bakarak,
''Esir soyluların hepsini siz öldüreceksiniz.''
dedikten sonra beklemeye başladı. Herkes şaşırmıştı, küçük çocukların sadece o istiyor diye birilerini öldürmesini bekliyordu. Çocuklar ise korkularından titremeye başlamıştı. İlk defa bir can alacaklardı fakat Akira'ya karşı çıkamazlardı. Karşılarında ki adam onların gözünde cehennemden gelen bir zebani gibiydi. Savaşırken nasıl mutlu olduğunu görmüşlerdi. Hepsi yutkunarak Samira'nın onlar için yaptığı kılıçlarını ve baltalarını çekip esirlere doğru yürüdü. Esirler ise Akira yüzünden hareket bile edemiyorlardı. Kendilerine doğru gelen çocuklara baktığında hepsi gözlerinde ki korkuyu görmüşlerdi. Çocuklar Akira'dan o kadar fazla korkuyorlardı ki, kendilerine çok iyi davranan komutanlarının bile onları koruyamayacağını anlamışlardı. Eğer Akira'ya karşı gelirlerse, öleceklerinden korkuyorlardı. Çocuklara göre eğer yaşamak istiyorlarsa her ne kadar iğrenç olursa olsun bu esirleri öldürmek zorundaydılar. Çocuklar ilk esirlere yaklaştılar ve elleri titreyerek kılıçlarını kaldırdılar.
''Hepiniz kılıçlarınızı esirlerin kalbine saplayın.''
Akira yeni bir talimat vermişti. Çocuklar elleri titreyerek kılıçlarını öldürecekleri soyluların kalbinin üzerine getirdiler ve hepsi sapladı. 20 çocuk bunu yaptıktan sonra kusmaya başladı. Hayatlarında ilk defa can alıyorlardı. Köy yaşamlarında daha önce kavga etseler bile hiç bir insanın canını almadıkları için bu gün yaptıkları kalplerine işlemişti bile. Akira'nın istediği tam olarak buydu. Sonuçta kendi ordusuna ait olacaklardı, insan öldürmeyi öğrenmeleri gerekiyordu. Çocukların kendilerine gelmesini bekledikten sonra,
''Daha ne kadar beklemeyi düşünüyorsunuz? 80 kişi daha kaldı.''
dedikten sonra çocukların bu işi bitirmeleri gerektiğini belli etmişti. Generalleri hiç bir tepki vermeden izlerken, kendi soyluları ise dehşet içinde kalmıştı. Akademi seçmelerinde öldürmek serbest olsa dahi çocukların öldürmesi son derece ender oluyordu. Fakat yeni kralları 7-8 yaşındaki çocukları esirleri öldürmeye zorluyordu. Ra ise sadece gülümseyerek izliyordu. Sonunda Elfward ölmüştü. Atum'u ise bizzat Akira ortadan kaldırmıştı. Sırada ise Si-Hia topraklarını işgal etmek vardı. Çocuklar her öldürdüklerinde iyice tiksiniyorlardı. Masum düşünceleri yüzünden ağlıyorlar ve bu işin çabucak bitmesini istiyorlardı. Akira her esirde farklı bir talimat veriyordu.
''Boğazını kesin! Kafasına saplayın! Gövdesinden ikiye ayırın!''
Çocuklara bir ömür gibi gelen zaman aslında 20 dakikaydı. Akira, esir askerlere hitaben
''Bundan sonra benim generallerim altında görev yapacaksınız. Aileleriniz bizzat Underhill'de yaşayacak.''
Herkes şaşırmıştı. Esir askerler kendilerininde öleceklerinden oldukça emindi. Fakat karşılarındaki kişi kendisinin askerleri olacaklarını söylemişti. Üstelik ailelerinde efsanevi şehir Underhill'e götürecekti. Hiç biri karşı çıkma hakkının olmadığını biliyordu. Akira daha sonra generallerine dönerek,
''Ben Kızıl Şehrine gidiyorum. Sizde bu Si-Hia krallığını işgal edin. Çocukları da götürün. Her şehirdeki Si-Hia soylularının hepsini, kadın çocuk dinlemeden öldürecekler. Askerlerin ailelerinin zarar görmelerini engelleyin. Anlaşıldı mı?''
Herkes dehşet içindeydi. Akira'nın neden soyluları öldürdüğünü anlamamış olsalar bile kadın ve çocuk soyluları öldürtecek olması çok iğrençti. Generalleri başını sallayarak onayladılar ve eskiden esir olan 10 bin askeri yanlarına alarak Si-Hia krallığına doğru yola çıktılar.
Akira arkasında ki 100.000 kişilik orduya dönerek
''Bizde Kızıl Şehre gidiyoruz. Yeni Kralı halka tanıtma vakti geldi.''