"Demre!" diye ona kızan Ahzal ise sesinin tonunu sertleştirse de işler çoktan geçmişti.

"Ne Demre? Ne? Bu yüzden mi dün gece Hamra'yı eve göndermediğini söyledin?" dedi ve yanındaki kızıl saçlı arkadaşına döndü. "Seni ne kadar aradım haberin var mı? Neden bana hiçbir şey anlatmadan gizli saklı iş yapıyorsun?" demesi ile Hamra karşısındaki manyak kadının aslında ne düşündüğünü sonunda fark etmişti.

Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırırken dudaklarını araladı ve bir şey söylemek istedi ama Ahzal araya girerek onu korumak istercesine cevap verdi. "Telefonunu kaybetti. Bu yüzden ulaşamaman normal. Hem, sen ne çocuk gibi azarlıyorsun bizi? İki yetişkin insanın birbiriyle olmasından daha doğal ne var?" diye sakin olmaya çalışırcasına sorduğunda Demre ellerini beline koydu ve bir adım öne gelip abisine küçük boyu ile aşağıdan bakarak dikleşti.

"Onu bunca zaman boyunca üz, kır, kız senden sırf patronu olduğu için kaçsın. Sonra da tut, sevgilim de. Oldu canım. Abimsin tamam da öyle kolay değil Hamra'yı kolundan tutup sevgilim demek. Sen yokken o benim ailem, ben de onun ailesiydim ki hâlâ da öyleyiz. Sen bana sordun mu Hamra'yı. Ne sever? Nelerden hoşlanır? Onu üzdün... Hem! Senin namını taa Amerika'dan bırak Türkiye'den bile alıyorduk. Hamra, sana göre bir kız değil." demesi ile abisinin damarına öyle bir yerden basmıştı ki gözlerini kocaman açmış arkadaşını uyarırcasına bakan Hamra bile artık bazı şeylerin çok geç olduğunu hissetmişti çünkü adamın koluna sardığı eli sıkılaşmış ve bedeni hissedilir bir şekilde gerginleşmişti.

"Demre. Sınırını aşıyorsun." diye onu ikaz etse de Demre korkup geriye bir adım dahi atmadı. Bunu yapmayı aylardır bekliyordu ve sonunda zamanı gelmişken sonuna kadar kozunu kullanma taraftarıydı. Ama bilmiyordu ki karşısındaki adamı sinir küpüne çevirmişti...

Hamra ise ortamın fazla kızıştığını fark edip duruma el atma kararı aldı ve belindeki eli yavaşça iteklemeye çalıştı ama adam mengene gibi sarmıştı. Hayatta bırakmıyordu. Adama baktığında ise kendisine bakmak yerine kardeşine odaklanmış, sanki gözlerinden çıkan ışınlarla onu öldürebilirmiş gibi bakıyordu.

"Asıl sen sınırını aşıyorsun. Hamra fazla sesini çıkarmaz. Sen de maşallah bunu sonuna kadar kullanırsın. Hem oturup konuştun mu onunla ilgili ne düşündüğünü? Ne kadar güzel bir kız olsa da bir yandan da benim hayatımdan hiç çıkmayacak bir insan. Diyelim ki ileride ayrıldınız. O zaman ne olacak? Üzgünüm ama dışarıdaki her kadın söz konusu olduğunda bir kere düşünebilirsin, Hamra'ya gelince ise 100 düşünmen gerek. Çünkü bu çocuk oyuncağı değil." demesi ile kollarını göğsünde düğümledi ve adama dik dik baktı.

İki insan da şaşkın şaşkın karşısındaki beyaz saçlı kadına bakıyordu. Ahzal, yine ağzını açıp ters bir şey söylemek istedi ama kardeşi haklıydı. Dudaklarının arasından çıkan her söz bir tapu niteliğindeydi. Hamra'nın diğer kadınlar gibi olmadığını elbette biliyordu ama ilerisi hakkında bir şey düşünmemişti ki.

Onun bu duraklaması üzerine derin bir nefes alıp veren Hamra sonunda amacına ulaşmış ve elinden yavaşça kurtulmuştu. İçinde garip bir durgunluk söz konusuydu. Yanındaki adamın az önce peşinden gelip kararlı bir şekilde kovalaması bir yana, şimdi de bu şekilde tutuk kalması ruhundan en önemli parçayı koparıp atmış gibiydi.

Boğazındaki yumruyu yok etmek istercesine yutkundu. Karşısında duran arkadaşına baktığında ise gözlerindeki tedirginliği fark etti ama ikaz verircesine kaşlarını yukarı kaldırdı Hamra. Bir şey daha söylemesini istemiyordu.

"Demre... Sen yanlış anladın. Lütfen! Okulun önündeyiz ve herkes bizi izliyor. Daha fazla malzeme vermeden önce gidebilir miyiz?" dediğinde onu kolundan tutup kendisine doğru çekiştirmişti. Demre, sonunda abisinin karşısında dikilmeyi kesti ve sessiz sedasız arabasına doğru ilerledi. Hamra da orada ne yapacağını bilemez bir hâlde yanındaki adama döndü ve çekinerek ona baktı. Ne ara yine bu kadar uzak hâle gelmişlerdi bilmiyordu ama daha fazla yanında kalmak istemediğini fark etti.

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin