BÖLÜM -32-

939K 10.8K 8.3K
                                    

Hellö 💦

Hadi size kıyamadım ve sınır geçmeden bölüm yolladım. Çok çabaladınız. Sizi seviyorum. Eğlenceli bir bölüm oldu. Ben yazarken çok keyif aldım.

Bölüm şarkısı: Kenan Doğulu-Çakkıdı

Genç kadın şaşkın bir şekilde öylece adama bakakalmıştı. Ahzal ise sözlerinin ardından önüne dönüp açılan garaj kapısından aşağıya doğru indi. İkisi de çok heyecanlıydı.

Ahzal, evine daha öncesinde gelen kadının şimdi farklı bir şekilde geldiği düşüncesi ile heyecanlı, Hamra ise yanındaki adamın aklından geçenlerden korktuğu için heyecanlıydı.

Şimdi ne yapacaktı? Tamam, kıskanacağı tutmuş, o Selda şırfıntısı yüzünden adamın evine masaj yapmaya gelmişti. Hoş, şimdi adamın birden evine getireceğini de hiç düşünmemişti ya orası ayrı.

Ne zaman getirseydi Hamra? Yarın mı? Adamın kucağında sen uyuyakal sonra da masaj yapacağım diye telaşa düş. Müstahak kızım sana...

İç sesinin kendisine isyanı üzerine derin bir nefes aldı ve onların gelmesi ile ışıklanan garajda etrafına bakındı. Dikkatini dağıtıp üzerindeki gerginliği atmaya çalıştı ama gördüğü arabalar bile dikkatini dağıtamamıştı.

Arabadan indiklerinde ise ikisinin ayak sesleri yankılandı. Hamra, daha da gerildi çünkü bu gidişle adamın kalp atışlarının sesini duyması olasıydı.

Ahzal, kendisine döndü ve ışıldayan gözlerle baktı. Ah bir de bu etken vardı. Bu huysuz adamın çatık kaşlarına alışmıştı. Şimdi neydi bu güleç tavırlar? Uyurken başına bir şey mi düşmüştü bir şey mi olmuştu anlamamıştı ki...

"Sen gittikten sonra birkaç araba aldım." diyen Ahzal yeni bir konu açmak istercesine konuşmuştu. Hamra ise can simidine sarılırmış gibi bu konuya sarıldı.

"Evet, paranızı her zamanki gibi çarçur etmeye devam etmişsiniz görüyorum ki." dedi Lamborghini'nin önünden geçerken. Ah! Kendisini okuldan almak için bu arabayla gelmişti öyle değil mi? Ama o anda genç adam öyle bir cümle kurdu ki yine dağılmış kafası eski hâline büründü.

"Ben kıymetli her şeye hak ettiğini ödeme taraftarıyım." dedi. Hamra, duydukları ile irkilse de bozulmuştu. Yüzü asıldı birden. Ne diyeceğini bilemedi. Bütün hevesi ve heyecanı kursağında kalmıştı. Al işte, patronu olan adam değişmemişti. Sadece arada evrim atlayıp eski hâline dönüp duruyordu işte. Ama haklı, "Sen kendi kendini adama satmadın mı?" diye soran iç sesine karşılık yine sessiz kalmakla yetindi.

Garajdan çıkıp içeriye girdiklerinde ise Ahzal kırdığı potu düşünüyordu. Yanındaki kadının yüzü asılmıştı ve bu doğal olarak canını sıkmıştı. Ne yapacaktı şimdi? Alsa, kucaklasa ve öpse şu kiraz dudaklarından hemen halledebilirdi aslında. Heyecanlanınca hıyarın teki oluyordu ama ne yapabilirdi ki? Bu kadının yanında ne diyeceğini iki kere düşünmesi gerekiyordu ama heyecandan ağzından pat diye çıkıveriyordu işte. Sonra düşündü. Ne diyebilirdi? Nasıl gönlünü alabilirdi? Ama aklına bir şey gelmiyordu. E Hamra üzülüyordu. Onun o asık suratını görmek falan istemiyordu. Şaşkın ve heyecanlı o yüz ifadesine biterken üzülmesi hoşuna gitmiyordu. Bu yüzden içinden gelen o can alıcı cümleyi kurdu.

"Ama bir şey öğrendim. Çok kıymetli olan şeyler parayla satın alınamayacak kadar değerliymiş. Ne garip değil mi? Oysaki her şeyi parayla alabileceğimi sanıyordum. Son birkaç aya kadar da aldığımı. Ama işte... Şu son zamanlarda en çok istediğim şeyi ne yapsam da elde edemiyorum."

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now