BÖLÜM -6-

1.4M 65.9K 5.9K
                                    

SINIR 1.7 VOTE 1.7 YORUM

"Bebeğim sen bu elbiseyi giyeceksin. NOKTA." diyerek özellikle üzerinde durdu Demre, arkadaşına bakarken elinde tuttuğu elbiseyle...

Elindeki elbise sütlü kahvenin daha açık rengine bulanmış yine dizlerinin altına gelecek kadar dar bir elbiseydi.

Hamra ise arkadaşının kendisine direttiği elbiseye soğuk gözlerle bakıp duruyordu. İçi hiç rahat etmeyecek olsa da bir anda o şuursuz patronunun dedikleri geldi aklına. Madem samimi olmak istemiyordu o zaman aklına kendi görüntüsünü de getirmezdi. Üstelik ona soracak değildi ne giyeceğini.

Sevgilisi değildi, abisi, annesi veya babası da değildi. Ona neydi giydiği kıyafetten?

Uzandı ve eline elbiseyi alıp üzerini çıkardı. Demre ise bu sefer eline geçirdiği kısa pileli eteği ve sade beyaz gömleği ile tamamıyla Hamra'dan farklı bir havaya bürünüp genç kızlığını ortaya çıkardı.

Hamra'ya verdiği kıyafetleri aslında ona alıyordu. Çünkü kendisi pek uzun giyinmeyi sevmez ve üstüne üstlük bu kadar ciddi de giyinemezdi. Rahat insandı ve bunu insanlara göstermekten de çekinmezdi.

Kızlar, üzerlerine kıyafetleri geçirmiş aynada saçları ile uğraşırlarken Demre göz ucuyla arkadaşının o elbisenin üzerine saçlarını toplayacağını görünce çıldırmış gibi çığırmıştı.

"Hamra! Kuzum sen ne yapıyorsun? O elbisenin üzerine saçlarını toplarsan kökünden tararım haberin ola. Bırak saçlarını. Tara gitsin. Daha güzel gözükürsün." dediğinde Hamra gözlerini devirmiş ve masanın üzerinde duran kendi tarağını eline almıştı. Demre ise onun sözünü dinlemesine gülümseyerek kendiyle uğraşmaya devam etmişti.

"Bu gece seni ele geçiriyorum tatlım. Yorma kendini fazla. Kaç gündür gece hayatımı astım arkadaşlarım isyanlara girdi. Ben de tabi ki... Seni bu gece uçuracağım..." dediğinde Hamra itiraz etmek istedi ama son anda dilinin ucuna gelen lafları söylemekten vazgeçti.

Genç kızdı. En azından biraz onunla zaman geçirmesi iyi olurdu...

Birlikte, sonunda hazırlanıp evden çıktılar ve şirkete geldiler.

Hamra elinde kahvesini yine patronunun masasına bırakıp kendi odasına geçtiğinde bugün olacak toplantıların son hazırlıkları ile plan yapıyordu. Biraz sonra toplantı odasına gidip atıştırmalıkları ayarlayacaktı. Dün hazırladığı ön sunumlar masanın üzerinde aynı koyduğu yerdeydi.

İçeriden gelen birkaç sesle patronunun geldiğini anlayan Hamra dosyaları da eline alıp odasından çıktı ve patronunun odasına girdi.

Kapıya doğru ilerlerken her zaman ki gibi ceketini askıya astı adam. Saçlarını karıştırıp masasına doğru ilerlediğinde iri yapısının altında yatan serseri adam ortaya çıkıyordu.

"Günaydın Ahzal Bey! Bugün saat 09.30'da ilk toplantınız DGD ile. Benden istediğiniz herhangi bir şey var mı?" diye soran güzel kıza kaldırdı gözlerini adam. Ama kaldırması ile gördüklerinden pek de memnun olmadı.

Karşısında duran kızıl afet elinde dosyaları tutup büyük göğüslerini saklamıştı ama yuvarlak hatları o dar elbisede gözlere ziyafet çekerken hemen altında bulunan topukluları ile âdeta bir yapıt oluşturmuştu.

Genç adamın her zamanki gibi yine kaşları çatıldı. Hamra bu sefer bu adamın kaşlarının çatılmasına takılmadı. Huysuzdu işte...

Genç adam yutkundu. Gözlerini güzel kıza kaldırdığında mırıldanırcasına konuştu.

"Saat kaçta demiştin?"

"09.30."

"O zaman sen ön hazırlıkları gözden geçir. Hiçbir şeyin eksik olmasını istemiyorum."

"Peki Ahzal Bey." diyerek başını sallayan kız gözlerini adamdan kaçırıp kapıya uzandı ve dışarıya çıktı. Neslihan Hanım'dan son evrakları alıp toplantı odasına gitti ve titiz bir şekilde işine odaklandı. Görevlilerin getirdiği atıştırmalıkları masaya profesyonel bir şekilde yerleştirmelerini izlerken kendisi de bir yandan diğer sunum planları ile ilgileniyordu.

Çalışanlar gittiğinde en sonunda toplantı odasının hazır olduğuna kanaat getirip odadan ayrıldı ve koridorda ilerledi.

O sırada karşıdan patronu kendisine doğru geliyordu. Arkasında hızlı adımlarla ilerleyen Neslihan Hanım her zamankinden daha telaşlı duruyordu. Saçlarını açtırmış, kumral bir tonda esmer tenini garip bir görüntünün arkasına saklamıştı. Ama güzel duruyordu.

Patronu ise önde yürüyüp gözlerini kendisine dikmişken yine huysuz gözüküyordu Neslihan Hanım ise arkasında çırpınırken telaştan ne yapacağını şaşırmış gibiydi.

Genç adam önlerinde durdu. Gözlerini bir an bile karşısındaki kadından ayırmazken dikkatle mırıldandı.

"Her şey hazır mı?"

Güzel kız ise başını onaylar anlamda salladı. Elinde tuttuğu telefonu titrediği anda gözleri ekrana kaydı.

"Gelmişler. Ben karşılamaya aşağıya ineyim." dediğinde genç adam güzel kızın soğuk bir eda ile konuşup yanlarından ayrılmasını izledi.

Hamra ise asansöre binip aşağıya indi. Girişte kapıdan geçen takım elbiseli topluluğun onlar olduğunu hemen anlarken arkalarından gelen çalışanının kendisine kaş göz hareketi yapması ile doğruluğunu teyit edip onlara doğru kendinen emin adımlarla ilerledi.

Karşısında, kendisine doğru gelen insanlar olgunlardı. Sadece aralarında bir tane adam vardı. Kumral saçları ve sportif vücudu ile birlikte takım elbisesi üzerine güzel bir detaymışçasına oturmuştu.

Adam önlerinde yanındaki adama gülümseyerek geldiğinde anında bu adamın asıl adam olduğunu anlaması uzun sürmedi.

Kendisine güvenen, varlığı ile yanlarındakini dumur eden adamlar kesinlikle bu iş için doğmuş gibiydiler.

Gözleri etrafta dolandığında âdeta zekâ fışkırıyordu. Hızlı bir gözlem ile kafasında oturttuğu birkaç fikrinin olduğuna emindi Hamra.

Olduğu yerde ilerlerken dikleşti. Derin bir nefes ve özgüven kırıntılarının en fazlasını aldı.

Onlara doğru istikametini almışken adamların fark etmemesi imkânsızdı. Kendilerine doğru süzülen kuğu gibi kadının yuvarlak hatları ve kızıl saçları ile dikkat çekmemek gibi bir lüksü yoktu.

Hamra kendisine doğru gelen adamların dikkatini çekmesine biraz kasıldı. Yüzüne yine de bir gülümseme oturttu ve tam önlerinde durduğunda gözlerinin temasını kesmediği o sportif adama istediği tezatlıkta bir gülümseme bahşetti.

Genç adam karşısında duran güzel kızın kendisine uzattığı ele bakamadı bile. Güzel kadınları hep görürdü. Ama bu kırmızı saçlar da neyin nesiydi böyle...

Doğal mıydı?

Kırmızı saç hiç doğal olur muydu?

Peki, lens miydi o gözleri?

Uzatılan eli bir profesyonel edası ile sıktı adam. Genç kız gülümsedi ve karşısında duran adamı mest etti.

"Ahzal Bey'in asistanı Hamra. Size yukarıya kadar ben eşlik edeyim."

Evet, ilk adımın kolay gittiğini düşünen güzel kız aldığı gülümsemeye karşı rahatladı. Kasıldığı bedeni kendisini yavaşça bıraktı.

"Memnun oldum. Ahzal Bey'in âdeti midir bu insanları baştan etkilemek?"

Birlikte asansöre doğru ilerlediler. Asansörden inmeden önce asansörü iptal etmiş ve kartla çalışır duruma getirmişti.

Başını çevirip tekrar yanında duran uzun adamla göz göze geldiğinde yine gülümsedi.

"Ah! Teşekkür ederim. Bilmiyorum aslında âdeti midir ama gelen misafirleri ile fazlasıyla ilgilidir. Ben daha işimde yeniyim." dediğinde karşısında duran adam ister istemez erkeklik içgüdüsüyle güzel kızı baştan aşağıya süzdü.

"Eğer amacı buysa. Kesinlikle şimdiden tebriğimi aldı. Adınızı çok duymuştum ama sizin bizimle çalışacak olmanız açıkçası biraz şaşırttı." dediğinde genç kız öncesinde dersine çalıştığı için sevindi. Birlikte asansöre bindiklerinde diğerleri tek kelime dahi etmiyordu.

"Aslında bakarsanız bunun iki taraf için de güzel bir birliktelik olacağını düşünüyoruz. Ondan dolayı Ahzal Bey sizinle birlikte iş yapmak istiyor olmalı..."

-*-

Toplantı bitimine kadar neredeyse Ahzal oturduğu yerde koltuğun kolunu tırnakları ile sökmüştü. İçindeki yumuşak tüylerine bir ara eline alıp yere bile atmaya başlamıştı. Sinirliydi ve kafasını bir türlü konuşulan işe veremiyordu. Hemen çaprazında oturan güzel asistanı elinde not defteri ve kalemiyle söylenilenleri not almaya çabalarken DGD varisi Ahmet Bey'in ilgisini işten çok asistanına verdiği barizdi.

Güzel kıza arada ince gülümsemeler ve fikir beyan etmeler peyda olunca Ahzal çileden neredeyse çıkacaktı. Toplantı olup olmadığını bile anlayamazken güzel kızın bir de güzelliğine güzellik katıp o elbiseyi giydiğine sinirleri daha da bozuldu.

Toplantı bittiğinde el sıkışan partnerler en sonunda Hamra'nın, Ahmet'le uzun süre selamlaşmasına bile izin vermeden el sıkışmaları ile birlikte ona vermemesi gereken bir görevi anında vermiş ve göndermişti.

Şimdi de oturmuş bilgisayarının başında gelen maillerini kontrol ediyordu. Hamra ise diğer odada oturmuş geçirilmesi gereken dosyaları bilgisayara geçirirken pek fazla zorlanmıyordu. Klavyenin dilinden anlardı ama yazıları başka bir yere elden geçirmek gerçekten sinir bozucuydu.

Sonunda güzel kızın telefonu çaldı.

"Efendim?"

Kulağına götürüp açtığı telefonun diğer ucunda patronu olduğunu biliyordu elbette. Bu telefonu patronundan başka kimse aramazdı çünkü.

"Öğle yemeğine bir planın var mı?"

Genç kız afalladı. Bir telefona bir de bilgisayar ekranına baktı.

"Neden sordunuz Ahzal Bey?"

"Sormadım say. İkimiz için geçen ayırttığın yerden rezervasyon yaptır."

Genç kızın kaşları çatıldı.

"Anlamadım Ahzal Bey! Öğlen gireceğimiz dışarıda bir toplantı mı var?"

"Hayır, öğlen yiyeceğimiz bir yemek var ve seninle iş içinde davranışların hakkında konuşmamız gerekecek..."

Sonrasında telefonu kapandı. Güzel kız şaşkınlık ve biraz da ürkek bir eda ile telefona baktı.

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin