BÖLÜM -2-

1M 64.3K 12.9K
                                    

"Öhm... Şey, şimdi sen temelli mi geldin Türkiye'ye?"

Demre oturduğu yerde abisine soran gözlerle bakarken, onu iyi tanımayan birisi kesinlikle gözlerindeki endişenin varlığını göremezdi. Abisi onu fazla tanımazdı. Geçirdikleri zaman o kadar uzun falan değildi.

Karşımda duran iri beden ise kardeşine dönüp baktığında onu inceleyecek vaktim olmuştu.

Uzun kirpikleri yanaklarına gölge oluşturmuş, zümrüt yeşillerini olağanca bir etkide bırakırken ne fazla büyük ne de fazla küçük olan biçimli ve güzel burnu yine bir kalem etkisiyle ortaya çıkmış gibiydi. Dudakları aralanmış, karşısında oturan insana bakarken bile etrafa garip bir çekicilik aurası yayıyordu. Çaprazımızda oturan kadınların, kaçamak bakışlarla buraya baktığının farkında olduğuna emindim. Ama pek umursuyormuş gibi durmuyordu. Elindeki çatal ve bıçağı tutmuş, oldukça sakin bir ifade ile kardeşine bakarken son derece ikimizi de telaşlandıran sözleri söylemişti.

"Üç ay önce size yakın olan ileride bir ev yaptırdım. Belki görmüşsünüzdür..."

Demre ile gözlerimiz kocaman açılmış, birbirimize bakıyor olmuştuk.

Demre'nin telaşını elbette biliyordum. Eve bundan sonra erkek falan atamayacağını fark etmişti ve özgürlüğünün kısıtlanmasından nefret ederdi. Ama ben...

Tanrım! O adam eve gelirse ben ne yapacağımı şaşırır, elim ayağıma dolanırdı. Üstelik her zaman bir insanın önüne jartiyerle çıkmıyordum. Şu anda karşımda oturuyor, kardeşine gördüklerine dair hiçbir şey belli etmese de sonuçta görmüştü.

Kendimi bir miktar gidecek nasıl olsa diye telkin etme seansım da son bulmuştu.

Ve anladığım bir şey varsa bu adam bize kök söktürürdü.

"Şey... Evet, ileride büyük bir ev yapılıyordu. Orası mı?"

Ahzal başını bir kere aşağıya indirip kaldırmakla yetinmişti. Sanki fazla önemli değilmiş gibi etini dilimlerken konuşmuştu.

"Geçen hafta hatırladığım kadarıyla tatile girdiniz öyle değil mi?" dedi konuyu anında değiştirerek. Demre olayın şokuyla onaylarken, ben önümdeki soğumaya yüz tutmuş balığı hâlâ küçük parçalara ayırıyordum.

"Staja başvurdun mu?" diye sorduğunda konuşmanın kaynağı ben olmadığımdan, rahat bir nefes vermiştim. Karşımda oturan adama kaçamak bakışlar atarken o kardeşine, arada bakıp önüne dönüyordu.

"Evet, ama şimdi başl..." diyerek durumu açıklayacaktı. Ama gerçekten yalan söylemekten cehenneme gidecekti. O kim çalışmak kimdi? Gülesim gelmişti ama karşımda oturan adamdan korktuğum için ağzımı bile açmamıştım.

"O zaman buradaki şirketimizde başlayacaksın."

"Ama bu haksızlık! Daha yeni tatile girdik."

Sonlara doğru sesi kısılan arkadaşıma yan gözle bakarken, karşımızda oturan adam kardeşinin itirazını önemsemiyormuş gibiydi.

"Elbette, pazar günleri tatilini yaparsın."

Ah! Bu adam Demre'nin damarına basmaya falan mı çalışıyordu? Eğer amacı buysa kesinlikle başarmasına ramak kalmıştı. Demre'nin nefret ettiği tek şey denilebilirdi, özgürlük kısıtlaması. Ama abisi çoktan önüne bir taş koymuştu bile...

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin