BİR ANI

36K 1K 81
                                    


               Öncelikle herkese merhaba. Bugün sizlerle paylaşmak istediğim şeyler var. Hala heyecanlıyım ve parmaklarım klavyenin üzerinde titrer halde. Neden bu kadar heyecanlandığımı şimdiden merak ettiğinizi biliyorum. Anlatmak istiyorum ama ilk defa nasıl yazacağımı bilmediğim bir evredeyim.

Hatırlıyor musunuz? Eski okurlarım bilirler. Vaktinden beri Çöplük adında bir itemim var. Sebebini o zamandan beri merak ediyordunuz. Ölü Kent kitabımı bile Çöplük'e ithaf etmiştim.

Çöplük ne demek?

İlk okuduğunuz zaman kötü bir anlam ifade ettiğini biliyorum ama benim için dünyanın en güzel ve elde edilmesi hayal olan bir anlama sahip bu tek kelime.

16 yaşımdayken bir rüya görmüştüm. Rüyamda çok romantik bir adama aşıktım ve benden büyüktü. O kadar aşıktım ki onun için her şeyi yapardım. Bunu iliklerime kadar hissettim. Beni okulumdan almış ve tankerlerle dolu olan bir yere getirmişti. Bir tankerin içerisinde yaşamaya başlamıştık. Adeta bir çöplüktü. Ama bundan hiç gocunmuyordum. O kadar aşıktım ki kapısı bile olmayan tankerde bir örtünün ardından bakıp dışarıda onu görmek, kalbimi delicesine attırmıştı. O anlar hala gözümün önünden gitmiyor.

Rüyamda kendime kızıyordum. Ailemin bu birlikteliğe izin vermeyeceğini biliyordum. Beni el bebek gül bebek büyütmüşlerdi. Ve bana her defasında durumu olmayan birisiyle olamayacağıma dair sözler söylerlerdi. Sebebi ise beni, sunabildikleri bütün imkanlarla büyütmüş olmalarıydı. Yokluk görmemiştim ve bunun ne demek olduğunu bilmiyordum. Ben de buna inanmıştım. Ne de olsa ailem ne derse desin, beni tanıdıkları için söylerler diye düşünüyordum. Ama bu rüyayı görürken, o tankerin içerisinde oturup onunla mutlu olduğumu fark ederken ailemin söylediklerini düşünüyordum. Orada olmamam gerektiğini ve gitmem gerektiğinin farkındaydım. Kimsenin buna müsaade etmeyeceğini biliyordum. İmkansızdık.

Onu çok sevmeme rağmen sırf ailem beni reddetmesin diye gitmeye karar vermiştim. O bir işle uğraşıyordu tankerin dışında. Bense sessiz sedasız ondan uzağa doğru yürümeye başlamıştım. Gidiyordum. İçim kan ağlıyordu ama. Şaşkındım. Aşk kitapları yazsam da aşka inanmıyordum ben. İmkansızdı, hep bir pürüz çıkardı çünkü. Ama o anı asla unutmuyorum. Yürüyordum ve kalbim ondan uzaklaştıkça sıkışıyordu. Nefesim bir tuhaftı. Ağırlaşıyordum. Yanımdan arabalar geçiyor, büyük bir dağın kenarında yürüyordum. Arabaların diğer tarafı ise uçurum, kocaman denizdi.

Dönüp arkama, son kez ona bakarsam gidemeyeceğimi biliyordum ve "sakın dönme!" diyordum içten içe. Yine de de dayanamadım. Arkamı dönüp baktığımda yavaşça peşimden beni izlediğini fark ettim. Gittiğimin farkındaydı ama yine de beni bırakmıyordu. Bir talebi yoktu. Sanki arkamı dönüp ona bakmamı bekliyordu. Baktığım an ise hızlanan adımlarıyla birlikte kollarını kocaman açmış bir şekilde geliyordu yanıma. Olduğum yerde durup ona döndüm ve hızlı bir şekilde ağlamaya başladım. Kollarını bana sardığında ise kokusu, teninin teması, kollarının bedenimi sarışı... kalbimi öyle bir attırmıştı ki "gitmeyeceğim." Dedim. Ondan gidemeyeceğimin farkındaydım ve onun için her şeyi göze alabilirdim. O an inanılmaz büyük bir duygu ile karşı karşıya kalmıştım. Kalp atışlarımdan kulaklarım sağır bir hale gelmişti. O kadar hızlı atıyordu ki kollarının arasında mutluluktan ağladığımla uyandım. Uyandığımda ise nefes nefese kalmış, kalbim aynı şekilde atıyordu.

Aşık olmayı 16 yaşımdayken iliklerime kadar hissetmiştim. Bu çok tuhaftı. Kimseye aşık olabileceğime inanmıyordum çünkü. Benim için sadece kitabımdaki karakterlerim vardı. Ama o rüya sanki bir tokat etkisi bırakmıştı bana. Rüyamda bir adama öyle hissettiysem gerçekte hissedebilirdim. Kalbimi öyle attıran birisi olabilirdi. O gün bunu öğrenmiştim. Ve ona her şeyiyle Çöplük adını taktım. Her şeyimizi, iyisiyle kötüsüyle çöpe atardık. Somut olarak değil, mutlu olduğumuz her anı geçmişimizde bir anı olarak saklardık ve orası benim çöplüğümdü. O yüzden ona geçmişim ve geleceğimin adını verdim.

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin