BÖLÜM -44-

783K 6K 3.7K
                                    

Hellö 💦

Genç kadın yerinden yavaşça kalktı ve etrafına bakındı. Yatağın sağ tarafının boş olmasıyla birlikte olanların bir rüya olup olmadığını merak edercesine yatağı inceledi ama gördüğü şey rüya olmadığını kanıtlarcasına karşısında duruyordu.

Derin bir nefes aldı ve göğsüne çöken sıkıntı ile birlikte ne yapacağını düşündü. Nasıl uyanması gerektiğini ve onunla nasıl konuşması gerektiğini...

Dün gece bir insanı öldürmüştü. Birlikte öldürmüşlerdi de denilebilir. Onca olandan sonrasında, bir de üzerine bakireliğine veda edip bu adamla birlikte olmuştu. Güzeldi. O kadar güzeldi ki cennet bahçesinin nehrinde yıkanmak kadar muhteşem hissettirmişti. Ve Ahzal, bu konuda oldukça ustaydı ama şimdi neredeydi?

Kendine zarar vermiş olabilir mi? diye düşündü istemsizce.

Bu düşünce, bedeninde akılalmaz bir çarpıntıya neden olurken yataktan kalkmak için bir hamle yaptı. Üzerinde, Ahzal'ın tişörtlerinden birisi vardı ve iç çamaşırı falan giymemişti. Bunu önemsemeden odadan çıktığında geniş koridorda kimsenin olmadığını görerek merdivenlerden acele ile aşağı indi. Her geçen saniye içerisinde, sevdiği adamın başına bir şey gelme olasılığı ile karşı karşıya kalırken zemin kata sonunda inebilmişti. Salonda ilerleyip etrafta onu görmeyi amaçladığında burnuna gelen güzel kokular ile kaşları çatıldı.

"Ahzal?"

Ve o an, mutfağa girdiğinde masanın donatılmış, tezgâhta domatesleri dilimlemeye çalışan yarı çıplak adamla karşılaştı. Sırt kasları gözlere en güzel ayrıntı gibi hitap ederken Hamra bir an şaşkınlık ve hayranlıkla dikilmeden edemedi.

Genç adam duyduğu güzel sesle birlikte gülümseyerek ona döndü. Ama içindeki sıkıntı daha da fazla baş göstermişti. Yine de bunu Hamra'ya belli etmek istemezcesine gülümsedi.

"Günaydın yavrum."

İçi kıpır kıpır olan kadın şaşkınlıkla masanın üzerinde eksik olmayan kahvaltılıklara bakıyordu.

"Bunların hepsini sen mi hazırladın?" diyerek adamın yanına geldiğinde elini istemsizce sırtına götürdü ve davetkâr duran sırtında elini dolandırıp başını görmek için yana eğdi. Ahzal ise karşısında gördüğü görüntü ile huzurla gülümsedi.

Ne güzel bakıyordu bu kadın ne güzel konuşuyordu öyle. Her sabah uyandığında böyle güzel bir yüz göremeyecekse neden bunca şey için uğraşıyordu ki? Dün gece olanlardan dolayı garip hissediyordu. Daha öncesinde kimseyi öldürmemiş olması şöyle dursun, suçlu hissetmek istiyor ama yaptığından bir an dahi pişman olamıyordu.

Gülümsedi. Kendisine bal dudakları ile gülümseyen kadının gülümsemesine karşılık verdi. İçindeki huzuru dışa vurmak istercesine uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

"Amerika'da yemeklerimi kendim yapardım. Uzun zamandır mutfağa girmiyorum. Biraz paslanmışım." demesi ile Hamra gözlerini kocaman açarak masaya baktı.

"Sen buna paslanmak mı diyorsun? Ah! Hayatım, ben böyle kahvaltı masasına oturduğumu daha öncesinde hatırlamıyorum." dediğinde Ahzal bir an durakladı ve yanındaki kadına döndü.

"Ne dedin sen?"

Genç kadın adamın neyi sorduğunu bilse de bilmezden gelerek muzip bir gülümseme ile yüzüne baktı.

"Ne dedim ki ben?"

"Az önce bir şey söyledin."

"Ne söyledim?" dediğinde Ahzal bıçağı bırakıp kadını tuttuğu gibi iki kolunun arasına alıp tezgâhla arasında sıkıştırdı. Şimdi bedenleri daha yakın, yüzleri en tehlikeli mesafede yer alıyordu.

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin