BÖLÜM -7- Part*1*

858K 63.7K 4.3K
                                    

Sınırı geçmediniz ama dayanamadım. Buraya kadar atmazsam olmazdı şimdi. ❤ Sınır yok bu bölümde. Kısa zaten. En kısa zamanda yeni bölüm yazıp atacağım. Yine ilklere soktunuz ya helal olsun. Vote ve yorumları bekliyorum. Yorumlarınızın hepsini okuyorum bilginize. 😘😗😍 O yorumlar ne arkadaş. Gül gül öldüm. 😂

"Ya bırak şunu. Deli ediyorsun insanı." diyen Demre arkadaşının elinden fırçayı alıp onun gözlerine farı daha dikkatli ve düzenli sürmeye başladı.

"Ya neden uğraşıyorsun anlamıyorum seni." dedi Hamra da gözleri kapalı eli ile telefonu ararken. Demre ise üzerine eğilmiş diğer gözünü de renklendirip buğulu bir hâle getirirken gözlerini devirmişti.

Ona cevap veremeyeceğini anlayan Hamra gözlerini sonunda açıp telefonuna baktı. Mustafa mesaj atmıştı.

"Ne zaman geleceğimizi soruyorlar."

"Assolistler en son gelir yaz." dedi ciddi ciddi. Ah! Bu kızı anlamıyordu Hamra. Arkadaşının sözlerinin aksine bir metin yazıp gönderdi. Oturduğu yerden ayağa kalktığında aynada kendisine baktı.

Üzerine tatlı, pileli pembe bir etek giymişti. Demre onu kendi suratına attığında ilk önce kendi giyecek sanmıştı ama sonunda bulaşıkları artık kendi yıkayacağını söylediğinde nedense giymekte bir sakınca görmemişti.

Etek biraz kısaydı. Bu pek hoş olmamıştı. Ama bilekte kemerli sade bir topuklu ve eteğin üzerine de beyaz, sade bir tişört geçirmişti onun üzerine de Demre'nin dolabından buldukları renkli taşlarla bezeli olan siyah bir ceket almıştı. Bu ceketin fiyatının ne kadar pahalı olduğunu biliyordu, birlikte Demre'nin çığlıkları arasında almışlardı çünkü.

Saçlarını salmış bir güzel de taramıştı. Azıcık kabaran dalgalı saçları güzel bir şekilde omuzlarına düşmüş beyaz tenini ve gök mavisi gözlerini ortaya seren güzel gözleri ise makyajla öne çıkmıştı.

Her defasında ne kadar arkadaşına kızsa da Demre'nin iyi iş çıkardığını görüyordu. Bu garipti ama kadın gibi hissetmek hoş duruyordu.

Demre sonunda çantasını alıp rujunu bilmem kaçıncı kez tazeledikten sonra doğruldu ve arkadaşına gülümsedi.

"Gidebiliriz." Hamra üzerine ceketi geçirip telefonu eline aldığında çanta almak istememişti. Birlikte odadan çıkıp merdivenlerden inerken Demre günün yorgunluğunu umursamadan cıvıldamıştı.

"Tanrım, Tuğçe kulübe kimin geldiğini söyledi bil bakalım?"

"Bilmem..." dedi genç kız hiç hevesli olmadan. Yanında duran arkadaşı ise gözlerini devirmiş ve isyanlara girmişti.

"Ama sen hiç heyecan bırakmıyorsun ki insanda. Hayır, anlamıyorum. Neden böylesin? Kızsın sen..."

"Tamam. Tamam, söyle. Kim geldi?" dedi Hamra bu sefer dayanamayıp onun sözlerini keserek. Demre ise arkadaşının bu sözlerinin ardından kocaman sırıttı. Ellerini çenesinin altında birleştirdi ve hülyalı bir eda ile ardından dış kapıyı açarken mırıldandı.

"Abi!"

Hamra dalgın dalgın yere bakıp arkadaşının arkasından ilerlerken abi lafını duyduğu gibi gözleri kocaman açıldı. Ne yani? O adam da mı kulübe gelecekti?

İtiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki gözleri dışarıda, arabasına yaslanmış bir âdet Ahzal görünce dondu kaldı.

"Ahzal Bey!"

İki genç kız kapının ağzında durmuş karşılarında dikilen adama bakıyorlardı. Genç adam ise sinirliydi. Yaklaşık yarım saattir kapıda bekliyordu ve sonunda dayanamayıp arayacakken ışıkların söndüğünü görmüştü.

Sinirli bir eda ile kaldırdığı zümrüt yeşilleri sokak lambasının ışığı ile parladı. Gözleri aheste aheste kardeşinin üzerinde sonrasında ise arkasında duran güzel kıza kaydı.

Kardeşinin üzerinde duran minicik eteğe karşın kaşları çatılmış, yine huysuzluğu üzerinde barındırmaya yer vermişken arkasında duran kızıl afetin giydiklerini görünce dumur kesilmişti.

"Senin ne işin var bu saatte, burada? Bir şey mi oldu?" dedi Demre telaşla.

Arkasında duran Hamra ise arkadaşının sözlerinin ardından adamın gelmeyeceğini anlamıştı. Karşısındaki adam tesadüf eseri burada dikiliyordu. O da merak etmişti. Gözlerini kırpıştırarak baktığında genç adamın kendisine öfke ile baktığını görünce irkildi. Yine ne yapmıştı yahu?

"Genç Hanım'ın hazırlanmasını bekliyordum. Hazırlanabildiniz mi Hanımefendi?" diye sorduğunda Hamra kendisine sorup sormadığını ilk önce anlayamadı. Ama burada Demre ve kendisinden başka kimse olmadığından gerildi.

"Anlamadım Ahzal Bey! Neden beni bekliyorsunuz?"

Genç adam daha da sinirlendi. Bu kız bir de bilmemezlikten mi geliyordu? Kendisini mi sınıyordu yoksa? Böyle mi gelecekti gerçekten? O kıyafetlerle kendi yanında olacağını nasıl düşünmüştü?

"Hamra! Uçağa geç kalıyoruz ve sen burada benimle eğleniyorsun. Çantan nerede?" diye sorduğunda genç kız şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.

"Gerçekten anlamıyorum Ahzal Bey. Ne uçağından bahsediyorsunuz? Biz Demre ile kulübe gidecektik." demesi ile genç adam daha da şaşırdı. Tekrar iki genç kızı süzdüğünde sinirleri gerildi. Kasları kasıldı ve çenesinde bir kas belirginleşti. İki genç kız da korkudan oldukları yerde dikilirken Ahzal bu iki kızın da gerçekten bir şey bilmediğini anladı.

Kolunda pahalı bir marka olan saate baktığında sinirle homurdandı ve güzel kızı süzdü.

"Şimdi senin, yarın İzmir'de olan toplantıdan haberin yok mu?"

Hamra olduğu yerde şaşkınlıkla genç adama baktı ve konuşacak takati olmadığından başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

"Neslihan seni aramadı yani?" dediğinde genç kız otomatikman yine başını olumsuz anlamda salladı.

Genç adam bir küfür savurdu gözleri ile iki kızı tekrar süzdüğünde elleri ile yüzünü sıvazladı ve,

"Arabaya geç, uçağa geç kalıyoruz..." dedi.

Hamra şaşkınlıkla olduğu yerde dikilmiş patronuna bakarken bir anda planının değişmesini anlayamadı.

"Sen... O üzerindeki mini etekten kurtulmadan dışarıya çıkarsan fazladan mesailere kalıp pazarlarını zehir edersin..." dediğinde ise kardeşi şaşkınlıkla abisine baktı.

"Ama abi!"

"Hamra, geç kalıyoruz. Hadi!"

Güzel kız yutkundu.

"Ama... Ben hiç hazırlanmadım ki üzerimde..."

"Orada alırız. Hadi..."

Hamra ne olduğunu anlayamadan merdivenlerden indi ve patronunun yanından hızla geçip her zamanki yerine geçti Demre ise abisinin o zümrüt yeşillerinden nasibini almış geri içeriye girmişti bile.

Genç adam arabaya binip çalıştırdığı arabasının ardından emniyet kemerini bağlarken duraksadı ve genç kızın üzerini süzdü.

O minicik etekle kulübe gitmek de ne demekti?

"Böyle mi gecenin bu saatinde dışarıya çıkıyorsun sen?"

Arabayı hareket ettirip camdan dışarıya baktığında genç kız, kendisine gelen soru ile öylece kaldı. Zaten şaşkındı bir de patronunu kıyafetlerine laf atması ile daha da şaşırmıştı.

"Evet, Ahzal Bey."

Genç adam sinirle derin bir nefes aldı. Sakin kalmaya çalışır bir hâli vardı ama Hamra anlayamıyordu. Gece dışarıya çıkmasında giyeceği kıyafete de mi karışacaktı? Yok artık!

"O eteğin ne kadar kısa olduğundan haberin var mı senin?"

"Bu sizi ilgilendirir mi Ahzal Bey?"

Genç kız dayanamamıştı. Bu adam yerini fazlasıyla aşıyordu ve patronu olduğu kısım oldukça farklıyken bir de kendi hayatında emirlerini yağdıramazdı.

"Fazlasıyla..."

"Öyle mi? Açıklar mısınız? Merak ediyorum." dedi sinirle genç kız. Nereden alıyordu patronu bu cesareti de kendisi hakkında söz sahibi olduğunu sanıyordu?

"Kız kardeşimle birlikte kalıyorsun ve o da seni örnek alıyor anlaşılan." demesi ile Hamra olduğu yerde ilk önce dondu kaldı.

Örnek alacak bir insan değildi ki Demre. O arkadaşıydı, onu canından çok seviyordu evet ama kesinlikle kendi davranışlarına ters bir hayatı vardı sadece bu gece onu kırmamak ve arkadaşlarını özlediği için çıkacaktı dışarıya. Şimdi ise yediği bu damga aslında kız kardeşinin kendi üzerinde sürdürdüğü hükmü vebal ediyordu.

Bu haksızlıktı. Yargısız infaz yapıyordu bu adam.

"Demre beni örnek almayacak kadar yetişkin bir kadın Ahzal Bey!"

Sesi boğuklaşmış, sertleşen çehresi çoktan Ahzal'ın aurasına yayılmıştı. Genç kız sinirlenmişti elbette. Ahzal ise bu söylediklerine anında pişman olmuştu. Ama doğru diye kendisini telkin etti az önce kız kardeşinin nasıl giyindiğini görmüştü ve bu hiç hoş değildi kız kardeşinin böyle bir kızı örnek falan almasını istemiyordu.

Direksiyondaki eli sıkılaştı ve parmak boğumları beyaza çaldı. Genç kız ise sinirle yerinde solurken oldukça sakin bir yüz ifadesi ile dışarıya bakıyordu. Gören bir insan ona kesinlikle sinirli diyemezdi ama o gök mavisi gözlere bakması ile bütün düşünceler değişirdi.

"Gördüğüm kadarıyla alıyor."

"Onu tanımıyorsunuz. Söyledikleriniz şu anda çok anlamsız ve fütursuzca. Kız kardeşiniz hakkında hiçbir şey bilmezken, onun ne yapmayı sevdiğini ya da sevmediğini bilmezken burada bana ahkam kesemezsiniz. Beni örnek almıyor diyorsam, almıyordur."

Öyle net konuşmuştu ki, genç adam kendisi ile bu denli korkusuz ve net konuşan bir insan tanımamıştı. Şaşkınlıkla bir an kıza bakmış ve kırmızı saçlarının izin verdiği kadar beyaz tenini görmekten başka bir şey yapmadan önüne dönmüştü.

"Kiminle konuştuğuna dikkat et Hamra! Karşında üniversiteli arkadaşların durmuyor." dediğinde genç kız dayanamadı ve oturduğu yerde patronuna döndü. Genç adam onun bakışlarına karşılık vermek için bir an döndü ama o gök mavisinin içerisinde kopan fırtınayı gördüğü anda bir an bütün düşünceleri şaştı.

Önüne dönüp kaza yapmamaya çalışırken güzel kızın dolgun dudakları aralandı ve sert bir eda ile konuştu.

"Siz de kiminle konuştuğunuza dikkat edin lütfen. Evet, sizin çalışanınız olabilirim ama sözünü iş dışı etkinliklerimde dinleyecek bir yakınlığımız ya da yetkiniz yok. Benim ne giydiğime karışamazsınız, benim nereye gittiğime karışamazsınız ve bunlar yüzünden de beni yargılayamazsınız."

Genç adam sinirlendi. Olduğu yerde arabayı daha da hızlandırırken genç kızın kendisine ateş püskürtmesini anlayamıyordu. Neden susup diğerleri gibi kabul etmiyordu ki?

"Kardeşimi etkiliyorsun." dedi direterek bu sefer. Genç kız ise arkasına sinirle yaslandı ve burnundan solurken âdeta ateş püskürttü.

"Kimsenin birisini etkilediği yok. Madem öyle düşünüyorsunuz, geri dönüğümde yanından taşınırım. Sizinle çalışmama da gerek kalmaz..."

Genç adam bu sözlerle hızla arabayı kenara çekti. Genç kız emniyet kemerini taktığından savrulmaktan son anda kurtulurken genç adam hızla ona döndü ve âdeta bağırdı.

"Taşınacak mısın?"

Genç kız durmanın etkisi ile direkt "Evet." dedi. Genç adam ise sinirle solurken,

"İşten ayrılacaksın öyle mi?" dedi bu sefer daha kesin ve hırıltılı bir sesle. Genç kız da bu sefer karşısında duran zümrüt yeşillerin o alevleri ile tereddütte düştü bütün yüz kaslarının kasıldığını görebiliyordu. Alnında ve çenesinde atan damar oldukça korkutucu geliyordu ama inadına başını dikleştirdi ve,

"Evet." dedi.

Demesi ile genç adamın kocaman eli ona uzandı. Ensesinden tuttu ve kendisine çekti. Genç kız daha ne olduğunu anlayamadan kendisine uzanan yüze karşın şaşkınlıkla baktı. Sonrasında ise dudaklarına sert dudakları hâkimiyet aldı.

Genç kız şokla öylece kalmışken dudaklarında sert dudaklar hareket etmeye devam etti ve hâkimiyetini âdeta netliğe kavuşturdu.

Fazla uzun sürmedi. Genç kız ne olduğunu bile anlamadan geriye çekilen genç adam, ilk önce güzel kızın parlayan dudaklarına baktı. Ruj sürmemişti. Tadı kesinlikle gelmemişti. Her zaman ki gibi kiraz gibi kırmızı olan dudakları kendi rengindeydi. Kahretsin! O dudaklar gerçekten çok tatlıydı.

Gözleri güzel kızın şaşkın gözlerine çıktığında derin nefeslerinin ardından o güzel sesi ile konuştu.

"Uslu bir kız ol ve sus. Yoksa o tatlı dudaklarını bir daha öpmekten zevk duyarım..."

Temsili Hamra

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Temsili Hamra

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin