❦ BÖLÜM -6-

801K 1.1K 193
                                    

Hellö 💦

Genç kadın derin bir nefes aldı ve sabahın ilk saatlerinde yapmayı unuttuğu bir şey var mı diye etrafına bakındı. Kitaplar düzgün bir şekilde rafa yerleştirilmişti. Sabah ilk bakacağı dosyalar masanın üzerinde düzgün bir hâlde duruyordu. Her şeyi simetrik bir şekilde masanın üzerine yerleştirilmiş, filtre kahve de elinde duruyordu. Dün, işten çıkarken Ahzal'ın terzisini aramış ve yedek kıyafetler için görüşmüştü. Sabah Demre'nin uykulu bir şekilde mızmızlanmasını umursamadan kafeden kahveyi de almış ve şirkete gelmişti. Oda tam da istediği gibiydi ama adamı nasıl bekleyeceğini bilmeden öylece odanın ortasında bekliyordu.

Tam dışarı çıkıp adamı beklemesi gerektiğini düşünüyordu ki kapı açıldı ve minik kulaklığı kulağında bir şekilde ilerleyen iri adam, telefonun diğer ucunda olan biriyle İngilizce konuşarak içeri girdi.

Ne yapacağını bilemeyen Hamra öylece ayakta dikilirken elindeki kahveyi adama doğru uzatırken elindeki çantasını aldı ve boşalan eline kahvesini tutuşturdu. Genç adam, telefondaki arkadaşına cevap vermeye devam ederken masasına doğru ilerledi ve koltuğuna yerleşip kahvesinden bir yudum aldı.

Hamra, adam tarafından takdir edilmeyi beklerken patronu orada olduğunu bile umursamaz bir şekilde konuşmaya devam ediyordu. Tamam, aklı orada olabilirdi ama nezaketen kahveyi alırken bir gülümseyerek minnet duygusunu gösterebilirdi? Ya da etrafına neden bakmıyordu? Dünkü bıraktığı hâlde olmadığını bariz bir şekilde göremiyor muydu?

Genç kız kendi kendine düşünürken genç adam telefonu kapattı ve karşısında dikilen kadına baktı. Bugün de siyah bir elbise giymişti. Dizlerinin altında bitiyor ve altında olan stilettolarla gerçek bir profesyonel gibi görünüyordu ama genç adamın bu bile sinirlerini bozmaya yetmişti. Vücudunu tamamen saran elbise ne kadar diz kapaklarının altında bitiyor olsa da oldukça dikkat çekici olmasını sağlıyordu. Boynuna da kırmızı, yeşil ve beyazın bulunduğu güzel bir fular bağlamıştı ve göğüs dekoltesi çok hoş bir şekilde kapatılmıştı ama yine de bu adamın gözüne gözükmedi. Dün, öğle arasında gördüklerinden sonrasında bu kadına sıcak bakması imkânsız bir hâl almıştı. Gece uyurken bile kız kardeşini bu erkek meraklısı kadınla bıraktığı için sinir olduğu için yatakta dönüp durmuştu.

"Günaydın Ahzal Bey. Sabah planını hemen vermemi ister misiniz yoksa..." demesine kalmadan kaşları çatık bir şekilde kendisine bakan adam sözünü yarıda kesmişti.

"Bu tarz elbiseleri seviyor olmalısın."

Genç adamın sorduğu soru ile bir an afallayan Hamra anlamaz bir şekilde ona baktı.

"Anlamadım, bir sorun mu var?" diyerek üzerine bakan genç kız merakla bir leke falan aradı ama elbise zaten siyahtı. Leke falan gözükmüyordu. Yeniden başını kaldırıp adama baktığında hâlâ kendisine çatık kaşları ile baktığını gördü. Tanrım, sabah sabah sol tarafından mı kalkmıştı yoksa gerçekten güne böyle mi başlıyordu bu adam çözememişti.

"Neslihan sana istediğim kıyafet kuralından bahsetmemiş olmalı." demesi ile Hamra merakla genç adama baktı.

"Hayır, öyle bir konu hakkında konuşmadık." demesiyle genç adam başını onaylar anlamda salladı.

"Asistanım olduğun için benimle iş adamlarının yanında olacaksın ve böyle adamların duymuşsundur ki asistanlara karşı tutumu belli oluyor. Bunu ben istediğim için değil, senin rahatını düşündüğüm için söylüyorum. Pantolon ceket takımlarını kullansan daha rahat edebilirsin." demesiyle Hamra şaşkınlıkla olduğu yerde öylece kalakaldı. Bu adamın söylediklerini kulağı duyuyor muydu?

"Ne yani, erkekler sırf beni rahatsız edecekler diye ben seçtiğim kıyafeti giyemeyecek miyim?"

Genç adam, bir an kurduğu cümlenin saçmalığını fark etti ve derin bir nefes alıp itiraz eden kadına hak verdi.

"Haklısın. Dediğim gibi senin bakışlardan etkilenmemen için böyle söylüyorum. Rahatsız olabilirsin ve..." demesine kalmadan genç adam battıkça Hamra dayanamayıp konuştu.

"Ben, o erkeklerin bakışından rahatsız olmaları yerine onları baktığı için rahatsız edebilirim Ahzal Bey. Beni düşündüğünüz için teşekkür ederim ama sizden böyle cinsiyetçi bir yaklaşım beklemiyordum doğrusu." diyen Hamra ise bu sefer kaşları çatık bir hâlde karşısındaki adama bakan taraf olmuştu zira Ahzal, şaşkınlıkla kocaman olmuş gözlerle karşısındaki kadına bakarken bir an ne diyeceğini şaşırmıştı.

Haklıydı elbette. Haklı olmasını da arkasında dirayetli bir şekilde durarak savunması hoşuna gitmişti ama yine de karşısındaki bu kırmızı kadın âdeta kız kardeşini yoldan çıkarıyordu.

"Cinsiyetçi olmak değildi amacım. Sen, kardeşimin en yakın arkadaşısın. Senin rahatını düşündüğüm için böyle söylüyorum."

"Benim rahatımı düşünmeniz beni çok memnun etti teşekkür ederim ama dediğim gibi bu zamana kadar kendi başımın çaresine baktım. Bundan sonra da bakabilirim." demesiyle burnundan kıl aldırmayan kadına şaşkınlıkla baktı adam. Ne inatçıydı öyle. Savunduğu konuyu elbette doğru kabul etmiyordu ama amacı sırf bu kadını biraz da olsa kısıtlamaktı. Böyle çirkin bir yola başvurmuş olsa da kardeşinin bulunduğu evde jartiyerle bir erkek bekleyen kadını dizginlemekten başka çaresi yoktu. Demre daha yirmi bir yaşındaydı ve bu yaşlarda aldığı kararlar geleceğini şekillendirecekti. Bu kadını hayatından çıkarması pek olası gibi durmuyordu ama değiştirebileceğine inanıyordu.

"Peki, sen bilirsin. Beş dakika sonra odama gel ve günlük planlarımı bildir. Bir de Neslihan'a söyle sana şirket kartı versin. Alman gereken şeyleri oradan alırsın." dediğinde Hamra başını sallayarak onayladı ve odasına gitti. Ne garip adamdı. Ağzından çıkanları kulağı mı duymuyordu yoksa gerçekten de bu kadar ketum birisi miydi bilmiyordu ama her zaman kıyafetlerine karışan insanlardan nefret etmişti. Sakinleşmek için koltuğuna oturdu. Öylece bir süre etrafa baktı ve bekleyen işlerle göz göze gelmesiyle aklını bir nebze de olsa toparlamıştı.

Günün ilk saatleri boş geçmiş gibi bir şeydi. Siniri geçmiş olan kadın ise bazı dosyaları bilgisayara geçirmekle ilgileniyordu. Birkaç ünlünün yayınlanmamış ifşalarını görüp Demre'ye atmış ve onlarla eğlendikten sonrasında öğle arasına çıkma vakitleri gelmişti. Hamra, Demre'nin mesajıyla eşyalarını toparlayıp patronunun kapısını tıklattığında genç adam biraz beklettikten sonra gel demişti.

Bıraktığı yerde oturan Ahzal, önündeki bilgisayarın küçük ekranına bakarken çatık kaşlarının altından kendisine bakıp geri işine dönmüştü.

"Ahzal Bey, ben öğle yemeğine çıkabilir miyim?" diye kibar bir şekilde sorduğunda genç adamın bir an dikkati dağılmıştı ama bunu dıştan hiç belli etmedi. Gözleri hâlâ ekranda dolanıyordu ama bu sefer okuduklarını anlamıyordu bile.

"Oldukça fazla işimiz var Hamra. Yemeğini ofiste yiyebilirsin." demesiyle Hamra bir an şaşkınlıkla karşısındaki adama bakakaldı. Ne yani, sabahtan beri oturduğu masada şimdi sırf işi var diye mi oturmak zorundaydı? Al işte. Dalga mı geçiyordu bu adam?

"Peki, Ahzal Bey. Siz ne yemek istersiniz?"

"Sen ne yiyorsan ondan söyle." dedi ve yeniden işine odaklanmak üzerine bilgisayarına döndü. Sinirleri bozulan genç kadın ise odasına geri döndü ve sıkıntıyla Demre'ye gelemeyeceğine dair mesaj atıp bir tane daha Sezar Salata söyledi. O koca adama bu yemeğin yeteceği konusunda kesinlikle şüpheleri vardı ama yine de üzerinde durmadı. Ne de olsa o gıcık adam sırf kendi istediği için Hamra'yı odada hapsetmişti. Aç kalsın da görsün gününü, diye düşündü.

Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin