BÖLÜM -56-

1M 3K 301
                                    

Hellö 💦

Derin bir nefes aldı genç kadın. Sanki soluğu boğazına dizilmiş gibi bir an soluklanamadı. Tıkandı kaldı. Teninin üzerinden geçen bir meltem esintisi misali, duyguları dokundu geçti yüreğine. Kalbi, donuk bir dünyanın ortasında yaşam bulmuş gibi zaferle atıyor, aklı çalışmayı anlık bırakır halde özlemini duyduğu gözlere odaklanıyordu.

Ah o gözler... Ah o zümrüt yeşili, aklını başından alan iki küçük dünya...

Kokusu, onca mesafelerine rağmen sanki burnuna çalındı Hamra'nın. Tüyleri şaha kalktı, başından aşağı kaynar sular döküldü tekrardan. İliklerine kadar onun kokusunu içine çekmiş gibi uyarıldı. Parmakları uyuştu mesela. Karnındaki havai fişek gösterisi son vermek yerine daha da şenlendi. Dudakları kurudu. Dili damağı buz kesti.

Ne çok özlemişti ona bakmayı. Ne çok özlemişti yüreğindeki yangını harlamayı.

Sonra yanındaki kadını fark etti. Sarışın, Ahzal'dan kısa o minyon kadını. Tanıyordu bir yerlerden ama kim bilmiyordu. O gün gördüğü hamile kadın değildi. Ne olmuştu acaba o kadına? Demre'ye de sormamış, bu olayın gerçeğini öğrenmeye yeltenmemişti. Çocuk Ahzal'dan mıydı acaba? Kendisine ulaşmamıştı ki.

Ondandı.

Başka bir açıklaması olamazdı. Ondan olmasa, ulaşırdı bir şekilde kendisine. Yeniden görmek için, hayatı başına yıkar, yine de gelirdi. Ama gelmemişti. Başkasından çocuğu vardı bu iri adamın.

O an, deli gibi atan kalbine her atışında bıçaklar batıyormuş gibi hissetti. Vurguna uğradı sanki. Ruhu, bedeninden çekilirmiş gibi süzüldü adeta.

Artık adamın hayatında, kızıl bir kadın yoktu.

Artık kadını hayatında, zümrüt yeşilli bir dev yoktu.

Ama ne özlemişlerdi, ne hasrete düşmüşlerdi birbirlerine. Ah o an bir dokunabilseler, bir nefesini teninde hissedebilseler, dünyayı yok sayar yine de birlikte olurlardı. Ama... Ah o amalar! Ellerindeki bütün feryadı yok sayacak onca etken ile el sallıyordu onlara.

Ne yapacaktı şimdi?

Bu gece görmeyi beklediği en son insan Ahzal'dı. Ne tepki vereceğini bilmiyordu. Onu görmeyi umuyordu ama... Hazır değildi.

Gözlerini kaçıran ilk Hamra oldu. İri adamsa gözlerini kendisinden kaçıran kadına karşılık üzerine tonlarca ağırlığında bir dağ yıkılıyormuş gibi hissetti. Her an, üzerine daha da ağırlık biniyor, daha da eziliyormuş gibiydi. Oysaki restoranın ortasında ayakta, görkemli bir şekilde dikilmeye devam ediyordu.

Hamra, karşısındaki adama baktı. Ahzal'ı görmüştü. Kim olduğunu biliyor muydu acaba? Ayıp olmuştu adama. Ama aklı hâlâ Ahzal'daydı. Bir kez daha baksa, gözlerinin özlemini bir kez daha karşılasa... Ama bakmamalıydı. İkisi de farklı insanlarla gelmişlerdi bu mekana. Karşısında oturan adamın soran hâline bu ayıbı yapmaya hakkı yoktu.

İkisi de tek kelime etmezken Hamra açıklama yapma gereksinimi duydu.

"Özür dilerim. O... Belki biliyorsundur..." diyerek kekelemesi üzerine çıkan çatlak sesi kendisini şaşırtmamıştı ama tedirginliğini fark eden Kenan, anında duruma el atarak ona sıcak bir şekilde gülümsemişti.

"Evet. Birkaç kez haberlerde görmüştüm." dediğinde Hamra utangaç bir şekilde gülümsedi. Ahzal'la ne ayrılma haberleri yapılmış ne de birlikteliklerinden o günden sonra bahsedilmişti. Muhtemelen Ahzal öyle istemişti ama zamanında herkes duymuştu işte. Şimdi de eskiyi saklayamadıklarından Hamra bir açıklama yapması gerektiğini bilerek konuştu.

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin