"O gün, havuzda söylediklerim için." dedi sıkıntıyla. Hamra ise tek kaşını kaldırdı.

"Hangi söylediklerinizden bahsediyorsunuz acaba?"

Genç adam kadının alttan alttan kendisi ile uğraşması ve uçuruma doğru iteklemesine aşina değildi. Bu kadın normalde sessiz sedasız kenarda durmaz mıydı? Bu kadar mı kızmıştı kendisine? Bu kadar mı üzmüştü onu?

O an kendini daha da kötü hissetti. Gözlerini kaçırdı ve etrafına üstünkörü bakıp yeniden genç kızın o masmavi, güzel gözlerine odaklandı.

"Havuzda, sana kiralık bir malmışım gibi ithamda bulunduğum için. Sana kaba davranıp kalbini kırdığım için." dedi ve derin bir nefes aldı.

Bu sözler hiç kendisine göre değildi. Al işte. Yine devreleri yanmıştı. Ne vardı yani, affetseydi de bitseydi bu çile? Daha önce hiç bir kadında bu kadar inat görmemişti. Mücevher alırdı biterdi iş. Ama bu kadına mücevherle gitse herhalde topuklu ayakkabısı kafatasını delerdi.

Ürperdi ve olduğu yerde gergin bir şekilde oturup onu izlemeye devam etti.

Hamra ise karşısındaki bu huysuz adamın söylediklerine karşılık şaşkınlığını koruyamadı. O kadar beklemiyordu ki belki rüyadayımdır diye kendini çimdiklemeyi bile düşündü ama adam kendisine öyle bir bakıyordu ki parmağını kıpırdatsa anlardı.

"Teşekkürler." dedi genç kız şaşkınlığın getirdiği boşlukla. Ama toparlaması uzun sürmedi. Yüzüne hızlı, bilmiş bir gülümseme yerleştirirken tekrardan konuşmuştu.

"Sizden böyle sözler duymak beni şaşırttığı kadar da onurlandırdı." diyerek onu sinir etmek amaçlı gözlerinin içine baktığında istediğini elde etmişti. Ahzal, sinirli bir şekilde kendisine bakıyordu.

"Fazla yükselme Küçük Hanım."

"Hâlâ kalkıp gidebilirim." diyen Hamra'nın tehditine sinirlenen genç adam ise dayanamadı.

"Ben özrümü diledim."

Geri yaslandı ve kendisine gülümseyen gözlerle bakan kadına gözlerini kısarak baktı. Hamra ise söylediklerinin ne demek olduğunu biliyordu.

"O zaman sizinle iletişime girmemi gerektiren bir konu da daha kalmadı öyle değil mi?"

Hamra, acımasız olmaktan çekinmiyordu. Karşısındaki adam da aynı potansiyeli daha öncesinde kendisine göstermemiş miydi?

Ahzal ise kızıl hatunun dudaklarının arasından çıkan sözlere karşın daha da sinirlendi. Ne demek daha iletişime girmelerine gerek yok? Şeytan diyordu at omzuna, götür eve...

Derin bir nefes aldı ve ağzını açıp laf etmek istedi ama son anda kendisini tuttu. O hataya bir kere daha düşerse herhalde özür dilemek bile onu kurtaramazdı.

"Buraya gelmişken yemek yemeden olmaz."

Emrivaki bir şekilde garsonu yanlarına çağırdı. Hamra, itiraz etmek için bir hamle yapacağında ise yakınlarında komutu bekleyen garson çoktan yanlarına gelmişti bile.

İri adam onun yemeğini de söyleyip garsonu yolladığında Hamra, fikrinin sorulmamasından ziyade kendisine balık söylemesine takılmıştı. Üstelik sevdiği şekilde söyletmişti. Hey! Bunu nereden hatırlıyordu ki? Tesadüf olabilir diye düşündü bir an. Karşısındaki adama tartar bir şekilde baktığında ise izlendiğini fark etti.

"Neden bana öyle bakıyorsunuz?"

"Nasıl bakıyorum?" diye soran adam gözlerini kısmış, dudakları ise kıvrılmaya müsait bir şekilde muazzam bir hâl alarak kendisine bakmaya başlamıştı. Hamra, bu ifade üzerine ürperse de toparlaması uzun sürmedi. Ne de olsa bu yakışıklı adama iki aydır aşinaydı.

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now