Ne hata yapmıştı ki şimdi bu adam bu kadar kızmıştı?

-*-

Genç kız elinde tableti ve telefonu ile odasından çıktığında karşısında her zaman ki gibi masasında oturan ve ciddiyetini bir an bile bozmayan patronu oturuyordu.

Güzel kızın topuklu ayakkabı sesini duyan adam ise başını kaldırıp kıza baktı. Elindekileri gözden geçirip işini bıraktığında ayağa kalktı ve bir şey söylemeden yavaş hareketlerle kıyafetlerini üzerine geçirdi.

Hamra olduğu yerde biraz panikliydi elbet. Genç adam elbette uzun boyu ile kendisini iki dakikada devirebilirdi. Ondan korkmamak elde değilken bir de üstüne üstlük kendisiyle işle ilgili konuşacağını söylemesi...

Ne hata yapmıştı acaba?

Kızacaktı o kesin. Ama anlamamıştı işte.

Genç adam ise Hamra düşünürken yanına gelmiş ve elindekilere uzanmıştı. Genç kız düşüncelerinden ayılmış patronuna şaşkın şaşkın bakarken elindekileri serbest bırakmıştı.

Tableti ve telefonu patronunun eline geçerken elleri boşta kalmış ve yanlara düşmüştü. Patronu ise elindekileri kendi masasına bırakmış geri önüne dönüp dimdik kendisine bakmıştı.

Genç adam yanına geldiğinde Hamra ne yapacağını şaşırmış öylece bakıyordu. Patronunun bu kadar yakın olmasına bir anlam veremezken aralarında sadece bir adımlık mesafe bile aurasının havasını fazlasıyla değiştirmişti.

"Gidelim..."

Genç kız hızla kafasını salladı. Arkasını dönüp kapıyı açtığında hemen ardından da patronu geliyordu.

Acaba önünden yürümesi yanlış mıydı? Kötü bir şey mi algılanırdı? Ama yürümüştü bile. Umarım bunun için de kızmazdı.

Asansörü Neslihan Hanım onlar için çağırmış, üçü birden asansöre bineceklerdi ki Neslihan Hanım unuttuğu bir dosyadan dolayı onları önden göndermişlerdi.

Öğle arasına çıkacak olan insanlar yine asansöre doluşurken bu sefer genç kız patronun yanına kaymayı düşündü ama garip bir şey oldu ki yine belinde o adamın elini hissetti.

Büyük ve ürpertici...

Sesli bir şekilde yutkundu ve nefesi kesilmişken gözlerini kocaman açıp buna dikkat çeken bir insan var mı diye asansöre baktı. Kocaman asansör iki katta dolmuş, geri aşağıya inen her katta daha da dolarken patronu onu kendisine çekmiş ve önündeki adama temas etmesini engellemişti.

Bu garipti. Oysaki asansöre bindiğinde yana kayabilirdi ama Ahzal Bey buna izin vermemişti.

Aynı şekilde patronu da garip hissetmişti. Sanki yana kaçmasından korkar gibi içeriye giren dört kişilik grupla elini hemen sahiplenircesine Hamra'nın beline koymuştu.

Ona ne oluyordu ki? Genç kız kendisini korumayı bilmiyor muydu ki hemen koruma içgüdüsü içinde yeşeriyordu? Üstelik yine çok güzel kokuyordu. Parfümüne iyi para yatırıyor olmalıydı.

Bir erkeği baştan çıkarmayı bırakın gece yatarken bile burnunda tüten ayrı bir aurası vardı.

Dün gece bu kızla kötü ayrıldılar diye nedensizce 3'e kadar uyuyamamıştı. Sabah da biraz geç kalmıştı bunun yüzünden ama güzel kız ise tam anlamıyla karşısında dikiliyordu işte.

Elinin altında duran incecik bel, kumaşın saklayamadığı teninin sıcaklığını eline sunarken çok güzel geliyordu. Kokusu buram buram burnuna geliyor, içeriye giren her insanda kendisine çeke çeke sonunda sırtını kendi göğsüne yaslamayı başarıyordu. Güzel kızın kasıldığını elbette fark ediyordu. Kesik kesik nefes alıyor ve farkında olmadan kendisini adama bu sayede daha da yaslıyor duruma geliyordu.

Müstehcen bir hava yoktu ortada. Ama yine de ikisi bundan etkilenmişçesine öylece duruyordu.

Genç adam bugün Hamra'nın gelen müşterisine gösterdiği gülümsemeyi hatırlayınca elini daha da ileriye itip daha da sıkı tuttu.

Şimdi eli tam da sıfır yağ bile olmayan göbeğinin üzerindeyken güzel kızın kalbi neredeyse fırlayacak gibi atıyordu.

Ne yapıyordu bu adam herkesin içerisinde?

Kendisine dokunuyor muydu?

Muhtemelen...

Ama bu yanlıştı ve sadece karnına dokunuyor olması bile müstehcen hava içermez miydi? Kendisi mi çok büyütüyordu?

Kafasını çevirip omzunun üstünden patronuna bakmaya çalıştı.

Patronu kafasını dimdik karşıya dikmiş, uzun boyu ile herkese yukarıdan bakarken düşündüklerinde kötü bir tavır aradığı için kendisine kızdı. Genç adam kendi isteği dışında ona bir şey de yapmıyordu, sadece kardeşinin arkadaşı olduğundan normal olarak koruma içgüdüsüne kapılıyordu, öyle değil mi?

Ama tam da kafasını geriye çevireceği anda kafasını indirdi genç adam. O güzel kızın yüzüne o kadar yakın durdu ki bir anda ikisinin nefesi kesildi.

"İyi misin?" dedi genç adam. Güzel kız ise bu yakınlığa dili tutulmuş, sadece başını sallayıp önüne dönmekle yetinmişti.

O gün de böyle yakın değiller miydi? Genç adam belinden tutmuş, düşmesini engellememiş miydi? Yüzleri yine bu kadar yakındı ve ikisi de göz göze gelmiş, o güzel ayrıntıyı çözmüşlerdi.

Ne güzel gözleri vardı adamın. O yeşilleri başka bir insana koysalar bu kadar güzel durur muydu bilmiyordu güzel kız ama. Şimdi anlamıştı ki patronu ne kadar çatık kaşlı, huysuz bir adam olsa da özünde iyi bir insandı. Ona bir iş vermiş ve evinde kalmasına hâlâ izin veriyordu. Bunun içinde Demre'nin parmağı olsa da insanlardan kendisini koruyor olması güzel bir davranıştı.

İçindeki, ona karşı olan bazı kaba düşüncelerini yok etmeyi başarmıştı işte.

Birlikte asansörden indiklerinde de adamın hemen karnından çekilen eli ile rahatladı. Hızla asansörden indiler ve yine aynı lüks arabaya doğru ilerlediler.

Genç kız ön koltuğa geçip emniyet kemerini bağladığında patronu da hemen yanında arabayı çalıştırmıştı. Neden emniyet kemerini takmadığını anlamamıştı. O iri bedenin kaza esnasında nasıl camdan fırlayacağından haberi yok muydu? Ama bu kendi sorunu değildi. Üstelik ağzını açtığında azar işitmek de istemiyordu.

O anda aklına restorana neden gittikleri geldiğinde biraz daha gerildi. Kendisini koruyor olabilirdi ama iyi bir azar çekeceğine şimdiden emindi.

Güzel, deniz kenarında lüks bir yere geldiler. Kapısını açıp inen güzel kız patronunun arabasını valeye vermesini izlerken birlikte içeriye doğru ilerlemeyi planlıyordu ama patronu kendisini yönlendirmek amaçlı elini beline koymuştu.

Bir an genç kızın kaşları çatıldı bu yakınlık yüzünden.

Genç adam ise düşünceliydi yine. Yanında duran bu kızıl afetin herkes tarafından güzel bulunmasından pek hoşnut değildi. Yanındaki kadınlara bakılmasından, imrenilmesinden elbette hoşlanırdı ama bu kız ne sevgilisiydi ne de kendi kadınlarından olan normal bir insan. Kardeşine bunca sene yalnızlık çektirdiği vakitlerde elinden bırakmayan bu kızı normal bir kadın kefesine koyamazdı.

Birlikte içeriye girdiklerinde genç kız bekleyen görevliye adını vermişti. Hemen ardından değişen garsonun yüzü görülmeye değerdi. Birlikte içeriye doğru ilerlemiş, birkaç bakışın kendilerine kalkmasının ardından ikisi de Hamra'nın ayırttıkları kenara oturdular. Deniz haşin bir tavırla dalgalarını savurmayı bırakmış, gökyüzü ise olağanca güzelliğiyle kesik kesik bulutları ile tezat oluşturmuştu. Genç kız bu görüntüyü görünce ister istemez rahatladı. Onu en çok rahatlatan etkenlerden biri de doğaydı. Her tatilinde diğer insanlar gibi otel otel gezmek yerine doğayı izleyerek bir yaşam sürmeyi tercih ederdi.

"Siparişlerinizi alabilir miyim?"

Güzel kız gözlerini menüye diktiğinde kendisine hafif gelebilecek bir salata istemişti. Öğlen pek yemek yiyemezdi. Çalışırken dinç olmak için en iyisi hep salata olmuştu kendisi için. Akşam ise çok yerdi. Ama Allah'tan kilo alan bir kadın değildi de çabucak eritebiliyordu.

İkisi de siparişlerini verip birbirlerine baktıklarında işte sorgunun zamanı geldiğini fark etmişti Hamra. Dayanamadı zaten. Bir an önce bitmesini istiyordu bu işin. Kasılmaktan nefret ederdi.

"Benimle konuşmak istediğiniz ne Ahzal Bey?" dediğinde genç adam, dalmış olduğu kızın güzelliğinden kurtuldu ve boğazını temizledi.

"Evet. Konumuza gelecek olursak... Çalışanlarımın yapacağım iş ortaklarımla fazla samimi olmasından hoşlanmam..."

İşte bunu beklemiyordu Hamra. Ne güzel işi yürüttüm diye seviniyordu oysaki. Karşısındaki adam duble ilgiden memnundu. İki tarafın arasındaki buzları eritmeye çalışıyordu oysaki...

"Şey, özür dilerim. Ben böyle karşılanacağını bilmiyordum. Sadece siz iki şirketin arası limoni. Tatlı dil ile aranızda bir gerginlik oluşmaz diye ummuştum..."

Sözleri ne kadar çekimser olsa da oturduğu yerde dik ve ezilmez bir imajla duruyordu. Güzel kızdı. Güzel olması kadar inatçılığı da gözden kaçmayacak kadar barizdi.

"Aramızdaki limoniyi biz kurduk. Asistanımın bunu yok edeceğini sanmıyorum. İkimiz de yetişkin insanlarız ve işimiz söz konusu olunca bunda nasıl tevazu göstereceğimizi de biliyoruz Hamra..."

Genç kız utandı. Yaptıklarının bu kadar ciddi bir şey olabileceğini tahmin etmemişti. Oysaki karşısında duran Ahmet Bey kendisine çok sıcak davranmış, toplantıda fikirlerini bile sormuştu. Patronunun bundan gurur duyacağını sanmıştı ama pek de memnun gözükmüyordu.

İster istemez kötü hissetti kendini. Bu durumlarda ne yapılacağını elbette bilmiyordu. Öylece durmuş ne yapacağını kestirmeye çalışmaktan başka bir şey bilmiyordu ki...

Girdiği bu yeni işte sadece not almak ve dosyaları çözümlemek varken daha işe yarayan bir insan olmak ve aldığı paranın hakkını çıkarmak istemişti sadece...

"Özür dilerim Ahzal Bey. Ben böyle olacağını tahmin etmemiştim." dedi durgun sesi ile.

Karşısında oturan adam ise bu yüz ifadesi ve ses tonuna karşın bedeninin verdiği rahatsız edici hissiyatla nefesini tuttu ve denize göz attı.

Ne kaba adamdı. Genç kızın sabahtan beri ne kadar çok çabaladığını görmüştü oysaki. Şimdi ise o genç adama gülümseyip kendisine bir kez bile olsa gülümsememesinden dolayı herkesle samimi olmasını kesmek isteyerek bencil bir düşünce içerisine giriyordu. Yaptığı haksızlıktı biliyordu ama böyle olsun istiyordu işte.

Hem... O kardeşinin yakın arkadaşıydı. Böyle pis bir camiaya onu sokup aklını karıştırmak da istemezdi...

Ama sözleri bu düşüncelerinin tam tersini dile getirdi.

"Özür dilemeni gerektiren bir durum yok Hamra..."

Sıkıntıyla konuşan patronunun kendi adını yalın bir hâlde kullanması genç kızın ister istemez zümrüt yeşillerine odaklanmasını sağlamıştı. Tam da o anda garson gelmiş ve konuşmalarını orada kesmelerini sağlamıştı.

Mezeler ve siparişler yerleştirildikten sonra güzel kız genç adama baktı. Acaba bu işi bırakmayı teklif etse ne olurdu ki? Zaten genç adam o kadar işin içerisinde bir de kendisi ile uğraşıyordu. Kalbini kırmamak için onu yemeğe bile çıkarmıştı oysaki.

Genç kız saf değildi. Karşısındaki adamın kendisini üzmemek için nasıl bir çabaya giriştiğini biliyordu elbet. Evet, huysuz adamın tekiydi. Dün söyledikleri biraz kaba olsa da öyle gerekiyordu zaten. Öyle trip atan bir kız da değildi üstelik. Bu iş camiasını bilmiyordu ve patronu ile samimi olmaması gerektiğini de dün öğrenmişti. Ama patronu tam tersine kendisi ile oldukça samimi olmuyor muydu?

Herkese yaptığı gibi uyarılarını şirkette de dile getirebilirdi ama kendisi ile yemeğe çıkmasını istemişti. Bu güzel bir şey olmakla birlikte Demre sayesinde ayrıcalıklı olmak da biraz canını sıkıyordu. O sırada genç adam yine konuştu ve güzel kız düşüncelerinden kurtuldu. Tamamıyla adamın yeşil gözlerine odaklandı.

"Benim senden isteğim... Açık konuşmak gerekirse güzel, genç bir kadınsın. Erkeklerin dikkatini çok çabuk çekebilecek kadar da olgun duruyorsun. Bu işimde ne kadar işe yarayacağını biliyorum elbet ama sen benim kız kardeşimin arkadaşısın ve daha gençsin. İnsanlara seni bunun için kullanıyormuş gibi bir izlenim yaratmak istemem..." dediğinde genç kız gözlerini kırpıştırdı. Bugün Ahmet Bey'in asansöre binmeden önce Ahzal Bey ve kendisi hakkında söyledikleri geldi aklına.

Gerçekten de tam da öyle gözüküyor olduğunu patronu da fark etmişti. İşte o zaman genç kız patronunu daha da dikkatli inceledi.

Huysuz patronu kendisine ayrıcalıklı davranmakla birlikte mantıklı konuşup onu bu gibi durumlardan uzak tutacak kadar da kolluyordu. Bu güzel bir şeydi gururlanmıştı bir anda. Karşısındaki adama bu kadar kızmak kendisini suçlu hissetmesini sağlamıştı.

"İş yerinde en samimi olduğum insan sen olacaksın Hamra. Bana karşı bu kadar tedbirli davranmana gerek yok..."

"Ama efendim siz dün..." dediği vakit genç adam diktatör bir eda ile güzel kızın sözlerini kesmişti.

"Dün beni sinirlendirdin küçük hanım. Sen benim sağ kolum oluyorsun. Demre başka bir kolda okumasaydı onu da yanıma alırdım ama elimde değil. Ve benim kardeşim sana güveniyorsa ben de sana güveniyorum. Asistanımsın sen benim. Gerektiği zaman sen beni direktifleteceksin..." dediğinde genç kız şaşkınlıkla patronuna bakmış, öyle güzel gözlerini kırpıştırmıştı ki genç adam ister istemez yine kaşlarını çatmıştı.

"Ama ben size nasıl bir direktif verebilirim ki? Siz benden oldukça büyüksünüz ve tecrübeli..."

"Ben bir erkeğim Hamra. Sen ise bir kadın. Bazı konulara kafam basmıyor olabilir. Sevgilim konularıyla sen ilgileneceksin, akşam yemeklerine çıkacağımda sen randevuları hazırlayacaksın, hediyelerimin seçimini sen yapacaksın, şahsıma ait olan telefon senin elinde olacak. Mesajlarıma sen cevap vereceksin ve onları ben ihmal ederken aslında ihmal edilmiyor gibi gözükeceğim..." dediğinde genç kız anlamadığı bir şey yüzünden yerinde sadece başını sallamak zorunda kalmıştı. Genç adam ise birden söylediklerine şaşırmıştı.

Kadınlarını ne zamandır elinde tutamadığını düşünüyordu da bu güzel kıza böyle konuşuyordu? Nerden çıkmıştı ki şimdi bu?

"Üstelik ben çok çabuk sinirlenen bir adamım. Toplantılarda ya da iş gezilerinde yanımda olacaksın. Ona göre de beni durduracak insan sen olacaksın."

Ama genç kız bunları önemsememişti. Nedense diğer sözlerine takılı kalmışken başı ile onaylayıp önündeki salatadan bir çatal almak zorunda kalmıştı. Ne garipti. Neden böyle bir hissiyat kaplamıştı ki içini?

O patronuydu. Yakışıklıydı. Elbette ki sevgilileri olacaktı. Ama garipti işte... Sonuçta o delici zümrüt yeşilleri kendisini en mahrem boyutlarda görmüş, elbise giymesini bile kısıtlamıştı. Şimdi ise sevgililerimi sen ayarlayacaksın diyordu.

Yine sinirlendi.

Ne tuhaf adamdı bu adam? Bir öyle konuşuyordu bir böyle. Garip olan ise kendisi neden buna bu kadar kızmıştı ki? Kendisini o görüntü içerisinden çıkarıp alacak bir boyuta çekmişti işte adam. Şimdi unuttum havasına girmemiş miydi? İstediği de bu değil miydi?

Kesinlikle...

O zaman hâlâ neden içi içini kemiriyordu ki?

"Tamam Ahzal Bey! Bu konularda en azından tecrübe edinmeme gerek yok. Sonuçta ben bir kadınım..." dediğinde genç adam rahatsız tavırlarla güzel kızın kendisinden gözlerini kaçırmasını izliyordu.

"Hem de ne kadın!" dememek için kendisini zor tutuyordu ama sadece güzel kızı izlemekle yetinmişti.

SINIR 1.7 VOTE 1.7 YORUM

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now