Bir an hayal kırıklığına uğradı. Neden burada olduğunu sorgularken yerinden kalktı ve uyku sersemi bir şekilde duşa girip yıkandı. O sırada ise aklından geçen düşünceler aklını karıştırmaya yetecek nitelikteydiler.

Duştan çıkıp üzerini giyinmek için dolabın önüne geldiğinde aynadaki kendi hâline baktı. Düşünceli hâli yüzünün her yerine yayılmıştı ve Ahzal’ın kendisini buraya getirip gitmesine takılmış hâli bariz ortadaydı.

Üzerine çiçekli sarı bir elbise giymişti. Bacağında küçük bir yırtmacı vardı ve beline kadar aşağı inen bir dekoltesi vardı. Tatlı, yazlık bir elbiseydi. Saçlarını da iki yandan örüp hafif makyaj yaptıktan sonra odasından çıkmıştı. Gözleri Ahzal’ın odasına takıldığında ise orada olup olmadığını merak etti. Kapısını çalmalı mıydı? Kendisini otele nasıl getirmişti?

Asansöre binip aşağı indiğinde kendisine kahvaltı almak için açık büfelerin önünde dolanmaya başladı. Tam kendisine salam koymak için uzanıyordu ki arkasında bulunan başka birisi uzanıp maşayı aldı ve onun almasına engel oldu. Hamra ise şaşırıp kim olduğuna bakmak için dönmeye yelteniyordu ki adamın kendi tabağına koymak için bir hamle yapmasına karşın Hamra bir an olduğu yerde kalakalmıştı. Yüzüne daha da merak ederek dönüp baktığında gördüğü kişiyi tanımadığını fark etti. Yabancı bir adamdı. Hafifçe uzun sarı saçları vardı adamın. Mavi gözleri, köşeli yüz hatlarına karşın parıldıyordu.

Gülümsedi. Salamdan kendisine de koyduktan sonra maşayı yerine aceleyle bıraktı ve elini uzatıp gülümseyerek İngilizce konuştu.

“Merhaba, sizi dün havuzda görmüştüm.” dediğinde Hamra hâlâ şaşırmış bir şekilde bir adama bir de eline bakıyordu.

Adam, Hamra’nın cevap vermediğini fark ettiğinde ise elini indirip mahcup olmuş bir hâlde konuşmaya başlamıştı.

“Kusura bakmayın lütfen, dün yanınıza gelecektim ama ben havuzdan çıkana kadar siz gitmiştiniz.” dediğinde Hamra hâlâ adamın ne yapmaya çalıştığını anlamlandıramamış bir şekilde tek kelime etmeden yoluna devam edecekti ki adam ısrar ederek yeniden konuştu.

“Beni yanlış anlamayın sizi rahatsız etmek istemiyorum.” diyerek kendisini yeniden durdurmasına karşın Hamra dayanamayarak adama ters ters bakmıştı.

“Rahatsız ediyorsun ama.” diyerek karşılık vermesine karşın inadına Türkçe konuşmuştu. Adamsa bir an şaşkınlıkla kendisine bakarken yine İngilizce konuşmuştu.

“Ah! Bu Türkçe olmalı. Türk olduğunuzu düşünmemiştim. Hiç Türklere benzemiyorsunuz.” demesine karşın Hamra artık sohbetten sıkılmış bir şekilde bu sefer İngilizce konuştu.

“Ne istiyorsunuz?”

Adam, nihayet İngilizce konuşmasına karşın rahatlamış bir şekilde kendisine bakarken tatlı bir şekilde gülümsemişti.

“Ben ülkemde çok ünlü bir moda direktörüyüm.” demesine karşın Hamra adamın kendisine yürümesini bekliyordu ama söylediklerine karşın şaşırmıştı.

“Seni dün gördüğümden beri aklımdan tek geçen düşünce çok ünlü bir markanın defilesinde yer alman. Saçların, vücut hatların ve boyun… Tam anlamıyla mükemmel.” dediğinde Hamra adamın söylediklerine hâlâ anlam yüklemeye çalışıyordu.

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin