Yoksa o adama âşık olduğu için mi?

Bahçeye çıkıp taşların üzerinden ilerlerken havuzun yanından da geçtiler ve otelin içerisinde olan büyük restorana girdiler. Girdiği an gördüğü büyük akvaryum aklını başından almaya yeterken bir an şaşkınlıkla etrafını incelerken bulmuştu kendisini. Büyük balıklar, akvaryumun içerisinde yüzerken içeride kimse yoktu.

Bir masada oturan adam dışında. Ahzal Remizade...

Üzerine takım elbisesini geçirmiş, saçlarını özenle geriye doğru taramış ve kendisini gördüğü anda nazik bir şekilde yerinden kalkmıştı.

Onu gördüğü anda hızlı attığını düşündüğü kalbi, göğüs kafesini kıracakmışçasına atmaya başlamıştı.

Ne güzel bakıyordu kendisine öyle. Bu kadar uzaktan bile gözlerindeki parıldamaya şahit olmak, yüreğinin pır pır kanatlanmasına neden olacak kadar harikuladeydi. Heyecanlı bir şekilde ellerini nereye koyacağını bilememesi bir an gülme isteğini uyandırırken kendisine kirpiklerinin arasından öyle bir özlemle bakışı vardı ki buraya gelmesinin büyük bir hata olduğunu şimdiden düşünmeye başlamıştı bile.

Ne güzel bakıyordu kendisine bu adam. Ne güzel nefes alıyordu karşısında. Adını koyamadığı duygularının içinde yeniden filizlenmesine neden olan o aurası, ne güzel dokunuyordu tenine...

Özlemişti. Dile söylemesi kolaydı ama özlemek kelimesi, aralarındaki bu ayrımı özetleyecek bir kelime dahi değildi. Bunun için bir kelime dahi bulamamıştı. Karşısında durup bir an ne yapacağını bilemezken tıpkı onun gibi heyecanlı olduğunun farkındaydı Hamra. Ona uzanmak, tenine bir kere de olsa bahaneyle dokunmak istedi ama onun yerine Ahzal'ın kendisi için çektiği sandalyeye oturmak zorunda kaldı. Bu iyi olmuştu çünkü zangır zangır titreyen bacakları, biraz daha dayanamayacak kadar takatsizdi.

Genç adam, heyecanlı bir şekilde karşısındaki yerine geçerken garsona bir kere el işareti yapmış ve tüm odağını kendisine çevirmişti.

Ah o yeşiller... Ah o içinin kıpır kıpır olmasına neden olan zümrüt yeşili gözleri. Kirpiklerinin arasında heyecan tufanı ise parıldayan o özlem duyduğu muzip gözler... Ne çok özlemişti onlara doya doya bakabilmeyi. O gözlerin, bir tek kendisine böyle baktığını bilmeyi... Buna sahip olmanın verdiği akılalmaz o tatmin edici duyguyu...

"Nasılsın Hamra?"

İlk konuşan Ahzal olmuştu. Kendisine karşı konuşması bile içini kıpır kıpır ederken boğazını temizlemek zorunda hissetti kendisini. Masanın üzerinde aradığı suyu anında kendi önünde gördüğünde uzandı ve cevap vermeden önce bir yudum alıp rahat bir nefes soludu.

"İyiyim." dediğinde ise rahat bir nefes bırakabilmişti.

Kendine gel kızım. Bu gece böyle ilerlemez...

"Sen nasılsın?" diyerek sormayı akıl ettiğinde, Ahzal içten bir şekilde gülümseyerek gamzelerini ortaya çıkarırken cevap vermişti.

"Çok iyiyim, son zamanlarda en iyi hissettiğim vakit olabilir."

Hamra, bu sözlerle istemsiz gerilirken gözlerini onun gözlerinden aldı ve etrafına bakındı. Hemen sol tarafında duran büyük akvaryumun sanki içerisindeymiş gibi hissediyordu.

"Çok güzel değil mi? Bir otel için farklı bir alternatif." diyen Ahzal ile Hamra bir an başını onaylar anlamda sallarken buldu. İşe dair bir şey yapılmasına karşı rahatlarken dönüp Ahzal'a yeniden baktı.

"Burası, dışarıdan müşterilerin iş yemeklerini ya da kutlamalarını yapmak için geldiği özel bir mekân."

"Çok başarılı gerçekten de."

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now