❦ BÖLÜM -20-

En başından başla
                                    

"Bir şey mi oldu? Abim canını sıkacak bir şey mi yaptı Rara, neden öylece susuyorsun?"

"Hayır," dedi Hamra hızlıca itiraz ederek. "Çok kibar davranıyor." dediğinde ise Demre tek kaşını kaldırıp hayretle ona baktı.

"Benim abim mi kibar davranıyor?"

Hamra, gittikçe battığını fark ederken kapısının çalındığını duymasıyla rahat bir nefes bıraktı.

"Abin geldi. Kapatmam gerek." dediğinde Demre daha da merak etmişti.

"Ya kızım ne merakta bırakıyorsun? Söyleyip gitsene."

"Demre söyleyecek bir şey yok. Evet, abinin haberi vardı ama ciddi bir şey değildi zaten. Ben şimdi gidiyorum. Öptüm kocaman." dedi ve Demre'nin daha fazla sormasına izin vermeden görüntülü sohbeti kapattığı gibi rahat nefes bırakabildi.

Çantasını alıp topuklularının üzerinde koşturarak kapıya gittiğinde karşısında duran takım elbiseli adam dikkatini çekmişti yeniden. Ah! Bütün gün adamı rahat kıyafetlerle gördükten sonra yeniden bu kadar resmî görmek tuhafına gitmişti ama bu adama kesinlikle takım elbise çok yakışıyordu.

"Hazır mısın?" diye merakla sormasının üzerine istemsiz beğeniyle karşısındaki kadını süzdü. Dün aldıkları bu elbiselerin yakaları neden bu kadın üzerine giydiği zaman açık geliyordu gözüne anlamamıştı.

"Evet Ahzal Bey."

"Güzel, gidelim o zaman. Araba bizi bekliyor."

Birlikte aşağı indiler ve iki insan da kendilerini bekleyen arabada yerlerini aldılar. Dışarısı çok sıcaktı ve akşam olması bile bu sıcaklığı önleyememişti. İkilinin sessizliği uzun süre devam ettikten sonrasında geldikleri restoranla yerlerinden kalkmak zorunda kaldılar. Büyük, gösterişli bir kapıdan geçtikten sonrasında ihtişamlı bir restoranla karşı karşıya kaldılar. Hamra içten içe iyi ki böyle giyindiğini düşünüyor, Ahzal ise elinde olmadan yanındaki kadını kontrol edip duruyordu. Oysaki onu odaya bırakırkenki hâlinden eser yoktu. Dinç ve dediği gibi gayet de iyi duruyordu.

Hazırlanmış büyük masada oturan iş ortaklarına karşın düşüncelerini kenara itekleyen adam, kendisine gülümseyerek bakıp yerinden saygıyla kalkan yaşlı adamın uzattığı elini sıktı.

Karşılanmaları oldukça iyi olurken herkes yerlerine yerleşmişti bile. Ahzal, yanına oturan kadının yerinden oldukça memnundu ama karşısında oturan Hasan Bey'in oğlunun sürekli ona bakması hoşuna gitmemişti.

"Siz de aslında mimarlık okuyormuşsunuz?" diye sorarcasına konuşan Hasan Bey'le dikkatini yemeğinden alan Hamra gülümseyerek karşısındaki adamı onayladı.

"Evet, siz nereden biliyorsunuz?"

"Ahzal'la küçük bir sohbetimiz üzerine öğrendim denilebilir." demesiyle Hamra merakla yanındaki adama dönüp bakmadan edemedi. Ne yani, ne ara bu adamla kendisi hakkında konuşma fırsatı bulmuştu ki?

"Damadım da mimar. Kendisinin mimarlık şirketi var. Adı Poyrazoğulları. Belki duymuşsundur." demesiyle Hamra başını onaylar anlamda salladı.

"Evet, duymamak ne mümkün." dedi şaşkınlıkla. Karşısındaki adamın, başarılı bir mimar damadı olduğunu hiç tahmin etmemişti. Bir anda insanlarla sohbet edebildiğine de sevinmişti çünkü geldiğinden beri sessiz sedasız oturuyor diye otele döndüklerinde patronu tarafından azar yemek istemiyordu. Ama genç kız, yanındaki kaşları çatık bir şekilde duran adamın ne düşündüğünü bilmiyordu ki.

Yaşlı adam, karşısında ilgiyle kendisini dinleyen kızıl saçlı kadına karşılık gururla konuştu.

"Evet, Sedat adını duyurmuş iyi bir iş adamıdır. Sen de artık ortak olduğumuz Remizade'nin güvendiği bir kadın olduğuna göre sana iş teklifinde bulunmak çok isterim." demesiyle Hamra şaşkınlıkla karşısındaki adama bakakalmıştı. Ne yani, yanlış mı duymuştu yoksa bu adam Poyrazoğulları şirketinde kendisine iş mi teklif ediyordu? Kahretsin ki bu muhteşem bir teklifti. Bu bölümü okuyan çoğu insan adını duyurmuş olan büyük bir şirketle çalışmak için nelerini verirdi ama Hamra oturduğu yerde böyle bir şirketten teklif almıştı. Hem de yanındaki oturan huysuz adam sayesinde. Evet, onun sayesinde bir şeyler elde edeceğini biliyordu ama bunun bu kadar hızlı olmasını kesinlikle beklemiyordu. Ahzal, sandığından daha diktatör bir adam olmalıydı.

Derin bir nefes aldı ve yanındaki patronuna baktı istemsiz. Teklif onun için âdeta bir nimetti ama patronunun yanında böyle bir teklife balıklama atlayacak kadar da tecrübesiz değildi.

Ahzal, karşısındaki adama sinirle bakarken yanındaki kadının da kendisine döndüğünü fark etmişti. Omzunun üzerinden ona bakması üzerine mavi gözleri parıldamıştı. Hamra bu teklifi oldukça sevmiş görünüyordu. Bu hoşuna gitmedi.

"Hasan Bey ilk gün bana da söylemişti. Oldukça ince bir düşünce ama iş Antalya'da olacağı için sana söyleme gereksinimi duymadım. Ne de olsa sen İstanbul'u seviyorsun ve Demre de orada olduğu için..." demesiyle Hamra merakla kaşlarını çatmadan edemedi. Elbete bu şirketin nerede olduğunu biliyordu ama yine de adamın kendisine böyle bir teklifi söylememesi sinirlerini istemsiz bozmuştu. Devam eden Ahzal ise konuya daha başka bir hava katmıştı bile.

"Hem ben Hamra için LCC ile görüştüm. CEO'su çok samimi olduğum bir arkadaşımdır." demesiyle Hamra neredeyse kalpten gideceğini düşündü. Ne yani, bir gün içerisinde kariyeri boyunca zirve yapacağı iki şirket mi? Tamam, Hasan Bey'in teklif ettiği şirket daha küçük çaplıydı ama orada çalışmak bile hayallerinin en uç noktasındaydı. Şimdi ise patronu, dünya çapında çalışan LCC ile görüştüğünü söylüyordu.

Heyecanla nefes aldı ve patronunun ışıldayan gözlerinden gözlerini alıp ne diyeceğini bilmeksizin masadakilere baktı. Hepsi de dikkat kesilmiş, konuşmanın devamını bekliyor gibiydi.

"Çalışanınız için oldukça güzel bir jest." diyen sarışın adam, Hasan Bey'in oğlu, Yavuz'du. Yemeğe geldiklerinden beri sohbetlere katılmaktan ziyade sessiz kalan taraf olmuştu ve şimdi de ilk defa konuşmuştu ama sorun şuydu ki Ahzal'a yaptığı ima üzerine bütün masanın kesildiği dikkat, Hamra'nın gözünden kaçmamıştı. Yanlış bir şey söylediği barizdi çünkü Hasan Bey bile telaşla oğluna dönmeden edememişti. Peki ya patronu, o buna ne diyecekti?

"Çalışanlarımın işlerini iyi yapmaları için onları en iyisiyle ödüllendirmek ilk görevimdir."

"Hamra ileride sizin yanınızdan çıkacak. Geçici bir eleman için sadece bu kadar iyi bir şirkete karşın kefil olmanız şaşırttı doğrusu." demesiyle Hamra artık iplerin yerinden kopacağını anlamıştı. Bu adam, canına susamış olmalıydı. Zira patronu birazdan bu adamın kellesini yerinden uçurup elinde salladığında herkes onu sessiz sedasız izleyecek gibi öylece bekliyordu. Adamın, kendisi ve patronu hakkındaki iması Hamra'nın da canını sıkmış gibi istemsiz kaşlarını çatarak adama bakıyordu.

"Hamra geçici bir eleman gözüyle hayatımda yer almıyor maalesef Yavuz Bey. O, aileden birisi olduğu için mimarlık okumasına rağmen asistanım olarak güvenebileceğim insan statüsünde bana yardımda bulunuyor. Merak ettiğiniz bir sorun daha olursa sormaktan çekinmemenizi öneririm. Zira yaptığınız ima hiç hoşuma gitmedi." demesi ile Hamra şaşırmıştı. Ahzal, huysuz bir adam olmasının yanında bir iş toplantısında gerginlik çıkaracak kadar da fevri bir adam olmalıydı ki az önce anlaşma yaptığı adamın oğluna sinirle konuşmuştu.

Derin bir nefes aldı ve bu durumu kurtarmak için ne yapabileceğini düşündü. Tam da o sırada masaya gelen şampanya şişelerini görmesiyle anında konuşmaya başladı.

"Bakın, şampanyalar da geldi."

Genç kızın anında ortamı yumuşatmak için konuştuğunu herkes fark etse de bir şey dememişler, konu kapanmış ve dikkatleri anında dağılmış gibi davranmaya başlamışlardı. Ahzal ise yanındaki kadının aldığı imaya karşılık yine de işi düşünmesi durumundan hoşlanmamıştı. Belki de normal zamanlarda böyle imalara alışıktı. Güzel bir kadındı ve hakkında ne düşünmeye başlasa hep değiştirmeyi bir şekilde biliyordu. Böyle güzel bir kadının garson olarak çalışması mekânlarda zor olmalıydı.

Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

KIRMIZI KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin