Kaşları yeniden çatıldı ve dikkatini dağıtmak için etrafına bakındı.

"Ahzal Bey, birinci sınıflar sağ tarafta." diyen Hamra ise olduğu yerde durmuş kendisine bakıyordu. Ah, kızıl saçlarını, omuzlarını ortaya çıkaracak bir şekilde arkasından tek örgü yapmıştı. Yüzünde makyaj yoktu ve bu doğal güzelliği ile istemsiz insanı hayrete düşürüyordu. Evet, bu kadının etrafında adamlar görmesi çok normaldi. Başka türlü karşısına çıkmış olsaydı ve başkalarına karşı flörtöz olduğu gibi kendisine de olsa, muhtemelen ona kayıtsız kalmazdı.

Evet, bundan sonrasında böyle bir şey düşünmeyecekti. Ne de olsa Hamra da böyle olmasını istemiyor muydu? Sorumluluk hissetmemesi gerektiğini söylemişti. Kardeş yeterince zordu, bir de başka bir kadınla uğraşmak zorunda değilse uğraşmayacaktı.

"Birinci sınıflarla gitmeyeceğiz." demesiyle Hamra şaşırdı çünkü Neslihan'ın bilgilendirmesine karşılık birinci sınıflarda yan yana iki biletleri vardı.

Bir şey sormadan adamın arkasından ilerlerken istemsiz onu incelemeden edemedi. Yine takım elbise giymişti. Bu sıcak havada nasıl takım elbise giyebiliyordu? Antalya'nın şu an olabilecek havasından bihaberdi anlaşılan, diye düşündü.

Sessiz sedasız arkasından ilerlediğinde patronuna selam veren bir kadın bir de erkek hostesle karşı karşıya kalmıştı. Merakla ne olduğunu anlamaya çalıştığında hostes kadının, büyük bir ilgiyle Ahzal'a gülümsediğini fark etmeden edemedi.

"Hoş geldiniz Ahzal Bey. Biz de sizi bekliyorduk. Valizlerinizi biz alalım." diyen erkek hostes ile şaşkın şaşkın kendi valizini de uzatırken düşünmeden edemedi. Nasıl bir hizmetti de bu uçağın hostesi bizi burada karşılıyordu? diye düşündü.

Hep birlikte havaalanına geldiklerinde bir arabaya bindiler. Araba onları uçakların arasından, uzak bir alana götürdü ve özel uçakların bulunduğu alanda bir uçağın yanında durdu. Hamra, özel uçakla gideceklerini fark edince yanındaki adama yan gözle bakmadan edemedi. Bu adamdan da ancak bu beklenirdi.

Uçağın içine girdiklerinde Hamra birkaç koltuk ve geniş tasarlanmış alana karşılık imrenmeden edemedi. İnsanlar hayatı istedikleri gibi yaşıyor, şekillendiriyordu. O ise bu yaşına kadar hep çalışmak ve kendi harçlığını zar zor çıkarmakla uğraşıyordu. Bu adamı sevmiyor olabilirdi ama buralara tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini biliyordu.

Demre'nin anlattığı kadarıyla, Ahzal'ı annesi ve babası daha küçükken evlatlık vermişlerdi. Varlıklı bir aile olsa da o daha on altı yaşında magazin sitesi kurarak kendi hayatını çizmeye başlamıştı bile. Bu yüzden de Ahzal'ı tebrik etmemek elde değildi. Ne kadar ondan hoşlanmasa da böyle insanlara gıpta ile bakmamak imkânsızdı.

Düşünceli bir şekilde yerine yerleşen Hamra, hemen yan tarafına oturan adama göz ucuyla baktı. Pilotla konuşup bilgileri alıyordu. İnsanlarla konuşurken bile çok diktatör, diye düşünmeden edemedi. Ne gıcık adamdı. İnsan, azıcık gülümserdi değil mi? Ama nerede?

Uçuşa geçtiklerinde normal uçakta olduğundan daha özenli bir şekilde kendileriyle ilgilenmişler, hiçbir eksiklerini bırakmamışlardı. Hamra, bu adamı dün gece ısrarla reddederken aslında kendisine sunabileceği imkânın farkında bile değildi. Okuduğu bölümle alakası olmayan bir iş yapıyor olsa da bu adam kendisine çok şey öğretebilir ve ileride işine çok yarayabilirdi. Bu yüzden aralarında geçenleri işine yansıtmamaya karar verdi.

Yolculukları oldukça sessiz geçmişti. Kırk beş dakikada havaalanına inmiş, indiklerinde ise havaalanında karşılanmışlardı. Hamra, uçaktan indikleri gibi karşılaştığı sıcak ile neye uğradığını şaşırırken Ahzal'a dönüp merakla bakmadan edemedi. Hava, tahmin ettiğinden de sıcaktı ve bu adam üzerinde takım elbisesiyle duruyordu.

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now