Kapının önünde eşyaları yere koyup tam kapıyı açmak için çantasındaki anahtarı arıyordu ki kapı bir anda açıldı ve karşısında telaşla duran adamı gördü. Zümrüt yeşilleri parıl parıl parlıyor, dağılmış saçları ise geriye doğru gelişigüzel taranmış bir hâlde karşısında duruyordu.

"Sen..." dedi adam bir anda onu hızla süzerken. Uyandığı anda Hamra'nın odasına gitmişti ama genç kızı orada göremeyince girdiği telaşla ne yapacağını şaşırmış bir hâlde bütün evi aramıştı ama yoktu. Tam evden çıkıp onu aramaya yeltenecekti ki gördüğü kadınla neye uğradığını şaşırmıştı. Yerde duran market poşetleri ise nereye gittiğinin haberini verircesine öylece duruyorlardı.

"Neden giderken beni de uyandırmadın? Bunların hepsini buraya kadar yalnız başına mı taşıdın?" diye sorduğunda Hamra, karşısındaki adamın düşünceli bir şekilde konuşmuş olmasına karşın bir an açıklama yapmaya girişiyordu ki son anda kendisini tuttu. Dur kızım. Hemen yelkenleri suya indirmek ne? Sen ona kızgınsın. Öyle yeşillerini üzerine dikince yumuşamak falan yok, diye kendi kendisini uyarırken uzandı ve yerdeki poşetleri almaya çalıştı ama Ahzal, Hamra'nın yapmaya çalıştığı şeyi görünce anında poşetlere doğru uzandı ve Hamra'nın da elindekileri almak için yeltendi. Hamra ise adamın elinin eline değeceği gerçeği ile karşı karşıya kalınca anında ellerini poşetlerden çekmişti.

Verdiği bu ani tepki, Ahzal'ın gözünden kaçmamıştı ama bir şey diyemeden geri kalan poşetleri de yerden aldı ve Hamra'ya içeri geçmesi için yol verdikten sonra arkasından ilerlemeye başladı.

Tayt giymişti. Kahretsin, bu hâlde alışveriş merkezine gitmiş, kim bilir kaç erkeği kendisine hayran bir şekilde bırakmıştı? Tamam, onun kıyafetlerine elbette karışmak istemiyordu ama kendisinin olmadığı bir yerde, böyle güzel olan kadının başına bela olurlardı.

Sabırla derin bir nefes aldı ve bu ayrıntıyı kafasından itekleyerek mutfağa gitti. Elindekileri tezgâhın üzerine bıraktı. Hamra ise o sırada ellerini yıkıyordu.

"Bunları ne yapayım?" diye sordu sırf onunla konuşabilmek adına. Hamra ise oralı bile olmadı. Ellerini yıkadıktan sonra yanına geldi ve önünde durup o tatlı, minyon yüzüyle dibinde durdu. Poşetlerin içerisindekileri çıkardı ve gerekli olanları tezgâhın üzerine yerleştirmeye başladı. Ahzal da onu izlemeyi bıraktı ve geri kalan eşyaları tıpkı onun gibi çıkarıp tezgâhın üzerine yerleştirdi. ama Hamra çoktan kola ve eti alıp dolaba doğru yönelmişti bile. Hem de onları kendisi çıkarıp tezgâha koymuştu. İnadına mı yapıyor? diye arkasına bakaren düşünmeden edemedi.

Geri yanına gelip yumurta kabından yumurtaları çıkarıp bir kâsenin içerisine kırdı ve çırpmaya başladı. Ahzal, onun yanında sessiz sedasız dikildiğini fark ettikten sonrasında uzandı ve domatesleri alıp yıkamaya koyuldu. Ona yardım ederse belki tavırları yumuşardı.

Hamra, çaktırmadan yanında domatesleri dilimleyen adama baktı. Kahretsin, bu adam mutfakta ne kadar çekici olduğunun farkında mıydı?

Gözlerini ondan kaçırdı ve yumurtayla işi bittikten sonra sucukları dilimlemeye başladı. Onu da hallettikten sonrasında peynirleri çıkardı ve milföy hamurunun arasına koyacak bir şekilde dilimledi. Ahzal, işini bitirip Hamra'nın ne yaptığını anlamaya çalışır bir şekilde onu izlerken hamurların arasına peynirleri yerleştirmesini izledi.

"Ben de yardım etmek istiyorum." diye onun dikkatini çekmek adına konuştuğunda Hamra yüzüne bile bakmadan peynirleri arasına yerleştirmeye başladı.

Ahzal, kale alınmadığını fark edince dilimlenmiş peynirleri aldı ve inadına Hamra'dan daha fazla alıp açık hamurun üzerine yerleştirmeye başladı. Hamra, fazla alınan peynirleri görünce bir an neye uğradığını şaşırsa da ilkinde sesini çıkarmak istemedi ama Ahzal diğer kalan bütün hamurların üzerine de aynı şeyi yapmaya başladığındsa Hamra dayanamadı ve araya girdi.

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now