"Sonra da sokakta yaşayan adamlar tarafından gasp edildi ve bütün parası çalınıp baraja atıldı." diye senaryoyu anlatması ile Hamra rahat bir nefes aldı. Ne kadar berbat bir senaryo kurulmuş olsa da önemi yoktu. Ahzal'ın başının belaya girmemesi tek önemli etkendi.

Garipti. Kötü hissediyordu ama bir yandan da iyi hissetmesi gerektiğini kendine içten içe vurguluyordu. Bundan sonra ne olacaktı? Aralarındaki normal ilişki, tozpembe bir aşk hikâyesinden ibaret sanırdı. Ama her şey bir anda değişmiş, aklı başından gitmişti. Ama bu adamla çok şey paylamışlardı bu gece. İlişki, paylaşmaktan geçmiyor muydu zaten?

Zümrüt yeşillerine baktı.

Birisini öldürdü diye normalde ondan korkması gerekirdi öyle değil mi? Normalde öyle düşünürdü katiller için. Ama bu adama baktıkça kalbi göğüs kafesinden hızla çıkacak gibi atmaya devam ediyordu. Yavaşça gülümsedi ve yanağına elini koyup onu kendisine çekti. İçi yanarken, onca olandan sonrasında uzanıp dudaklarına minnet dolu bir öpücük kondurdu.

Anladı genç adam. Karşısındaki kadında başından beri korktuğu şey olup olmadığıydı aklını kurcalayan. Kızıl hatunun kendisinden korkup korkmayacağı... Ama dudaklarına kondurulan o öpücük, bedenini bedenine yaslayıp ona sığınması...

İçi ferahladı iki çiftin de. Onca düşen sıkıntıdan sonrasında birbirlerine ilaç olabildiklerini keşfettiler.

Oradan ayrılıp Ahzal'ın evine gittiklerinde planladıkları gibi olmadığını fark ettiler. Oysaki bugün eve geldiklerinde birlikte o tutku dolu anlara devam edeceklerdi?

Hamra, Ahzal duşa girerken oturup düşündü öylece. Bir anda hayatının değişmesi üzerine nasıl tepki vermesi gerektiğini düşündü. Ahzal'dan uzak kalması gerektiğini söyleyen iç sesini bastırmak için elinden geleni yaptı. İçeride sakinleşmek adına duş alan adamı düşündü. Şu saatten sonrasında nasıl yanında olacağını. Belki de kendisinden nefret edecekti. Birisini sırf kendisi yüzünden öldürdüğü için bundan sonrasında kendisinden nefret edecekti.

Bu yükü ona bırakamazdı. Katil olmanın yükünü ne kadar tatmamış olsa da berbat bir şey olabileceğini düşündü. Biliyordu. Ona da bırakmaya niyeti yoktu. Yanında olacaktı sevdiği adamın. O ne kadar bu yükü kendi yüklenmek istese de kendisi de alacaktı adamın yükünü omuzlarından.

Duştan çıkan Ahzal sadece bir şort giymişti. Üzeri çıplak ve birkaç su damlası ile süslenmişti. Saçlarını havlu ile kurutmuş olmalıydı ki hâlâ nemli duruyordu. Genç adamın gözleri anında odadaki en güzel ayrıntı olan, yatağın ortasında oturup küçülmüş kadına odaklanmıştı.

Ne düşünüyordu acaba?
Bitirmek mi istiyordu? Korkuyor muydu? Kahretsin, o öpücüğü vermiş olsa da zaman geçtikçe düşünceleri değişebilirdi.

Yavaşça yatakta yanına gitti ve oturdu. İkisi de sessiz bir şekilde bekliyorlardı. Neyi beklediklerini de bilmezken gözleri birbirine kenetlenmişti.

O an, genç kadın yerinden yavaşça hareketlendi ve onun dibinde durdu. Dizlerinin üzerinde yükselmiş, gözlerinin içerisine öyle bir bakıyordu ki adam kadının kötü bir şey söylemesinden korktu ama tahmin ettiğinin aksine genç kadın elini ensesine yerleştirdi ve yüzüne doğru eğildi.

Dudakları, dudakları ile buluştuğunda içlerinde arındırdıkları bütün sıkıntı, dudaklarıyla bir paylaşım aracı gördü âdeta. Hamra'yı belinden tutup kucağına oturtan adam, dudaklarına bütün zehrini kustu. Hamra da öyle. İletişimleri ne kadar uzarsa o kadar bağ belirdi aralarında. O kadar sıklaştı o bağ ve çözülemez oldu.

KIRMIZI KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now