KIRMIZI KİTAP OLUYOR

By ilmelistan

95.6M 1.5M 414K

Nefesi kesildi. Kalp atışları hızlandı. En kötüsü ise; yine kasıklarında tatlı bir sızı dolandı. Bu adam fa... More

TANITIM
BÖLÜM -1-
BÖLÜM -2-
BÖLÜM -3-
BÖLÜM -4-
BÖLÜM -5-
BÖLÜM -6-
BÖLÜM -7- Part*1*
BÖLÜM -7- Part*2*
BÖLÜM -8-
BÖLÜM -9-
BÖLÜM -10-
BÖLÜM -11-
BÖLÜM -12-
BÖLÜM -13-
BÖLÜM -14-
BÖLÜM -15-
BÖLÜM -16-
BÖLÜM -17- / 1
BÖLÜM -17- / 2
BÖLÜM -17- / 3
BÖLÜM -17- / 4
BÖLÜM -17- / 5
BÖLÜM -18-
BÖLÜM -19-
BÖLÜM -20-
BÖLÜM -21-
BÖLÜM -22-
BÖLÜM -23-
BÖLÜM -24-
BÖLÜM -25-
BÖLÜM -26-
BÖLÜM -27-
BÖLÜM -28-
BÖLÜM -29-
BÖLÜM -30-
BÖLÜM -31-
BÖLÜM -32-
BÖLÜM -33-
BÖLÜM -35-
BÖLÜM -36-
BÖLÜM -37-
BÖLÜM -38-
BÖLÜM -39-
BÖLÜM -40-
BÖLÜM -41-
BÖLÜM -42-
BÖLÜM -43-
BÖLÜM -44-
BÖLÜM -45-
BÖLÜM -46-
BÖLÜM -47/ PART 1-
BÖLÜM -47 /PART 2-
BÖLÜM -48-
Canlı Yayın
BÖLÜM -49-
BÖLÜM -50-
BÖLÜM -51-
BÖLÜM -52-
BÖLÜM -53-
ÖNEMLİ DUYURU
53. Bölümün Devamı Gelecek
❦ TANITIM ❦
❦ BÖLÜM -1-
❦ BÖLÜM -2-
❦ BÖLÜM -3-
❦ BÖLÜM -4-
❦ BÖLÜM -5-
❦ BÖLÜM -6-
❦ BÖLÜM -7-
❦ BÖLÜM -8-
❦ BÖLÜM -9-
❦ BÖLÜM -10-
❦ BÖLÜM -11-
❦ BÖLÜM -12-
❦ BÖLÜM -13-
❦ BÖLÜM -14-
❦ BÖLÜM -15-
❦ BÖLÜM -16-
800₺ DEĞERİNDE ÇEKİLİŞ!
❦ BÖLÜM -17-
❦ BÖLÜM -18-
❦ BÖLÜM -19-
❦ BÖLÜM -20-
❦ BÖLÜM -21-
❦ BÖLÜM -22-
BÖLÜM -54-
❦ BÖLÜM -23-
❦ BÖLÜM -24-
❦ BÖLÜM -25-
❦ BÖLÜM -26-
❦ BÖLÜM -27-
❦ BÖLÜM -28-
❦ BÖLÜM -29-
BÖLÜM -55-
DUYURU
BÖLÜM -56-
BİR SÜRÜ DUYURU
BÖLÜM -57-
BÖLÜM -58 /PART 1-
BÖLÜM -58 /PART 2-
BÖLÜM -59-
KİTAP OLUYORUZ
KÜÇÜK BİR DUYURU
BÖLÜM - 60 -
Geri Dönüyorum
BÖLÜM - 61 -
Eskişehir
BÖLÜM -62-
BÖLÜM -63-
BÖLÜM -64-
BÖLÜM -65-
BÖLÜM -66-
Duyuru
BÖLÜM -67-
BÖLÜM -68-
ÖNEMLİ DUYURU
DUYURU
BÖLÜM -69-
SİTEM
BÖLÜM -70-
BÖLÜM -71-
BİR ANI
BÖLÜM -72-
Hellö
KIRMIZI KİTAP OLUYOR
AŞK KİTABI İSTEYENLERİN DİKKATİNE
DUYURU

BÖLÜM -34-

974K 10.8K 12.2K
By ilmelistan

Hellö 💦

İnsanların sakladıkları ve gün yüzüne çıkardıkları onca sır arasında bir sessizlik tohumu yeşerir her defasında. Hamra da bu tohumun gölgesine sığınmaya çalışırken utangaç ve akılalmaz bir şekilde gergindi. Karşısındaki koyulaşmış, şaşkınlıkla aralanan gözleri ile kendisine bakan o yakışıklı adam sonunda aylardır yanlış sandığı şeyi kendi ağzı ile dile getiriyordu.

Derin bir nefes aldı ama cevap veremedi. Onun yerine başını onaylar anlamda sallamakla yetindi. Ahzal ise karşısındaki kadının verdiği cevabın şaşkınlığı ile öylece bir süre bakakaldı.

Anlam veremiyordu. Karşısındaki bu kızıl hatun, aylardır içini kemiren o düşünceler aslında kendi kafasında kurduğu bir senaryodan mı ibaretti?

"Neden daha önce kimsenin olmadığını söylemedin?" dedi anlamayan bir tavırla. Hamra ise şaşkın çıkan ses tonuna karşılık burnunu çekmekle yetindi. Bir şey söylese hüngür hüngür ağlayacağından korkuyordu. Söylemesine de gerek kalmamıştı. Adam kendi kendine cevabını içten içe vermişti zaten.

Ne bekliyordun aslan parçası? Kıza onca söz söyledikten sonra itiraz edip ben bakireyim mi diyecekti? Sikerler! Harbiden de bu kızıl hatun bakire miydi yani? Şimdi kimseyle birlikte olmamış, onu bu şekilde kimse öpmemiş miydi?

İçinde akılalmaz bir sıcaklık, bedeninde garip bir uyuşma söz konusu oldu. Onu kollarının arasına alıp sarmalamak istedi ama hanzoluğunun altında ezilmekten başka bir şey yapamıyordu. Aylardır hep bel aşağı imalarda bulunup bu kadını yermeye çalışmıştı. Art niyetinden değildi ki. O erkeklerin alabildiklerini düşündükleri şeyleri kendisi alamadığı için mutlu olamadığındandı. Ama nereden bilebilirdi bu küçük kadının kimseye ait olmadığını?

Bakirelik ya da başkasıyla olma düşüncesine hiçbir zaman takılan birisi değildi. Kendisi de defalarca kadınlarla birlikte olmuştu ve karşı taraftan bencil bir şekilde bunun tersini bekleyemezdi ama yine de karşısındaki kadının başka bir erkekle olmadığı düşüncesi bedeninde inanılmaz bir heyecan spazmına neden olmuştu.

Uzandı ve yanağından damla damla akan yaşları baş parmaklarıyla yumuşak bir şekilde sildi. Sıcacıktı. Yumuşacık, pürüzsüz yüzü sıcacık ve saçları gibi kızarmıştı. Şimdi uzanıp burnunun ucuna tatlı bir öpücük kondursa ne güzel olurdu. Ah! Bu kadın şimdi kollarında durmuş kendisine başkalarıyla birlikte olmadığını mı söylemişti? Hâlâ inanmakta zorluk çekiyordu.

"Hamra..." dedi yavaşça. Genç kızın kendisine bakması için çenesinden tuttu ve yavaşça kaldırdı. Diğer eli ise önüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına itekliyordu. Ona saatlerce böyle kucağında bakmak istedi. Ama ağlarken değil. Onu ağlarken görmek hoşuna gitmiyordu.

"Ben özür dilerim." dedi yeniden alışık olmadığı bir şekilde. O ki Ahzal Remizade... Hayatında hiç bu kadar kısa süre içerisinde bu kadar fazla özür dilediğini hatırlamıyordu. Aslında hiç özür dilediğini adam akıllı hatırlamıyordu.

Gözlerine bakan dolu dolu mavi gözlere uzanıp öpmek istedi.

"Bunca zaman... Başka birileriyle olduğunu düşünerek peşin hükümler verdim ve... Şimdi anlıyorum ki seni çok fazla kırdım."

Kırmıştı elbette. Her defasında bin parçaya ayrılsa da sonunda yine kendisini adamın yanında buluyordu. Ah! Demre onu öldürecekti ama ne yapabilirdi ki? Bu adamı seviyordu. Bu adam çok hoşuna gidiyordu. Bu adamın yanında olmak bedenine akılalmaz bir enerji birikimi sağlıyordu.

"Nasıl telafi edebilirim bilmiyorum. Daha önce... Hiç böyle bir durumla karşı karşıya kalmamıştım."

"Bakire bir kadınla ön sevişmeye girmeden öncesinden mi bahsediyorsun?" dedi Hamra neden sinirlendiğini kestiremez bir şekilde ters ters konuşarak.

Ahzal, karşısında kırılacak gibi duran kadının dudaklarının arasından çıkan sözlere karşın şaşırdı. İlk, ne diyeceğini şaşırdı. "Ben... Şey..." diye kekeledi ama olmadı. Hamra ise derin bir nefes alıp verdi.

"Her defasında bana bir sürü erkeklerle olduğuma dair imalarda bulundun. Parayla bile beni kiralamaya çalıştın. Canın isteyince öptün ve şimdi sırf bakire olduğum için benden özür mü diliyorsun."

Kahretsin! dedi adam kendi kendine. Nasıl batırmıştı anlamamıştı bile. Bu kızıl hatunun sağı solu hiçbir zaman belli olmuyordu ama şimdi ne yapacaktı? Daha önce hiçbir kadınla böyle bir konuşma yapmak zorunda kalmamıştı. Kahretsin! Daha önce hiçbir kadını bu kadar kırdığını bile hatırlamıyordu.

"Tamam, dün özür dilemiş olabilirsin." diyen Hamra ise kendisiyle çelişir bir hâlde mızmızlandı. "Of tamam, pişman olduğunu söyleyerek bana ilişki teklifinde bile bulunmuş olabilirsin ama şimdi bana neden öyle baktığını anlamıyorum. Bakire olmam senin için kötü bir şey mi?" dedi kırgın bir ses tonuyla.

Ahzal ise duydukları ile şaşkınlıkla bakakaldı. Bu kadınları anlamak ne zor işti arkadaş.

"Hamra sen deli misin güzelim?" dedi artık dayanamayarak. Uzandı ve bir kolunu beline sarıp onu kendisine daha çok çekti.

"Sen, bana her adamlarla birlikte olduğun imasını yaptığında engel olmadığın zaman, ben o adamları lime lime edip toprağa karışana kadar un gibi elemek istiyordum ve sen gelmiş bana bunu mu söylüyorsun?"

Genç kız şaşkınlıkla aklı almayan bir hâlde karşısındaki adama baktı. Ne yani, kıskanıyor muydu?

"Bana her defasında kızıp bağırıyordun."

"Çünkü herkese var bana yok dediğini sanıyordum."

"Ne? Ciddi misin? Sırf seninle olmuyorum diye mi?" dedi Hamra dayanamayarak. Artık yavaş yavaş ağlamaktan kurtulmuş, adamı da ittirmeyi son anda başarmıştı.

Ahzal ise istemeye istemeye belindeki kolunu geri çekerken Hamra'nın kucağından kalkmasını istemeye istemeye izledi. Neden her söylediği bu kadına batıyordu anlamıyordu ki?

"Öyle demek istemedim." dedi neyi demek istediğini bile anlayamadan. Tek düşündüğü kadının haklı olduğunu kanıtlamak ve bu kızıl hatunun bir alev parçası olmasını engellemekti.

Hamra ise çantasını alıp ayağa kalktı ve kapıya doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.

"Ben anlayacağımı anladım." dedi ilerlerken. Ahzal ise şaşkınlıkla bir an arkasından baktı. Hemen ardındansa yerinden kalkıp peşinden ilerledi.

"Hamra! Güzelim... Nereye gidiyorsun?" dedi peşinden uzun adımlar atıp onu bileğinden yakalarken. Hamra ise durdurulmasının verdiği kızgınlıkla sesini yükselterek konuştu.

"Eve gidiyorum. Bırak beni. Beyninin başka taraflarda olmadığı bir zaman diliminde konuşabiliriz."

Ahzal ise duydukları ile şaşkınlıkla bakakaldı ve Hamra yine ellerinden kayıp gitmeye başladı. Ne ara bu hâle gelmişlerdi? Kahretsin, bu kadının ateşli hâli aklını başından alıyordu.

Dayanamadı, gitmesine izin vermek yerine tam kapıyı açacakken uzandı ve kapıyı kapattı. Hamra arkasını dönüp tam laf edecekken adamla burun buruna gelmesi bir oldu. Geri gitmek için bir hamle yaptı ama kapı buna engel oldu. Yandan gitmek için bir hamle yaptı ama bu sefer de Ahzal diğer elini oraya yerleştirip şimdi olduğu yere kendisini kilitlemişti.

"Hiçbir yere gidemezsin." dedi gözlerinin içerisine bakarak. Ama aralarında dolanan elektrik öyle bir sıcaklık yaydı ki Hamra istemsiz derin bir nefes aldı.

"Giderim." dedi inadına.

Ahzal ise inatla bakan masmavi gözlü kadının yüzüne doğru eğildi ve nefeslerinin karışmasını sağlarken, "Küçücük kadınsın. Nereden geliyor bu özgüven güzelim?" dedi.

Hamra duydukları ile gözlerini kocaman araladı. Bu adam manyaktı. "Çekil şuradan." diyerek onu ittirmeye çalıştı ama olmadı. Ahzal yerinden bir milim bile kıpırdamıyordu ki. Üstelik, ellerinin altındaki o sıcacık sert beden... Kahretsin!

"Ne zaman konuşmak istesem kaçıp gidiyorsun."

"Seninle konuşulmadığından olabilir mi?"

"Tamam, özür diledim işte. Bilmiyordum ki."

"İlla özür dilemen için bilmen mi gerekiyor?"

"Sana bilmeden önce de defalarca beni affetmen için özür diledim Hamra."

"Neden diledin?" diye ortaya bir bomba bırakan kadınla duraksayan adam anlam vermediği bir şekilde bir an bakakaldı. Hamra da karşısındaki adamın duraksamasını gördüğünde bir hayal kırıklığına uğradı. Oysaki içindeki ses uzanıp o adama sımsıkı sarılmasını söylüyordu.

"Seni 1 aydır göremedim."

"Ee?" dedi içi kan ağlarken ama adam bana mısın demiyordu.

"Ee'si, seni özledim."

Genç kızın karnındaki havai fişek gösterisi adamın nefesinin her yüzüne vurduğu anda daha da artıyordu. Sanki hayatında bulunduğu en güzel yerdeydi. Oysaki hep hayallerindeki gibi uçsuz bucaksız, çiçeklerle çevrili bir oda sanırdı. Ne garipti. Kapıya sıkıştırılmış, adamın zümrüt yeşilleri kendisi ile kilitlenmişken aklı başından gitmeye oldukça müsaitti.

"Bu kadar mı yani? Beni özledin mi?"

"Ne bekliyorsun? Hayır söyle de ona göre cümle kurayım." dedi Ahzal da dayanamayarak. Hamra, adamdan aldığı tepkiye karşılık utandı ve sinirlendi. Onu iteklemek için yine bir hamle yaptı ama olmadı. Mermer gibi vücudu vardı.

"Senden bir şey beklemiyorum. Çekil dedim." diye bütün gücüyle ittirmeye çalıştı ama Ahzal dalga geçercesine daha da yakınlaşıp bir eliyle saçını okşadı.

"Yemin ederim seni gram anlamıyorum. Söyle güzelim. Ne istiyorsan söyle söyleyeceğim. Yeter ki şu sinirli hâlinden kurtul."

"AHZAL!" diye bağıran Hamra ile genç adam şaşırdı. Çünkü bu kadın daha öncesinde kendisine hiç bu şekilde bağırmamıştı. Kahretsin, bu küçük kadının daha önce kendisine bağırdığını bile hatırlamıyordu. Onca kırıcı ve saçma sapan sözler söylemesine rağmen...

"Tamam. Sakin ol! Ne istersen yapacağım." dedi telkin eden bir ses tonuyla. Hamra'nın gözlerinden ise alevler çıkıyordu.

"İlk önce beni bırak."

"Tamam. Tamam bak bıraktım." dedi ellerini iki yana kaldırıp bir adım uzaklaşırken. Hamra ise kendisini bırakan adama bir an şaşkınlıkla baksa da sözünü dinlemesinin getirdiği diktatörlükle çenesini yukarı dikti ve konuştu.

"Sakın peşimden geleyim deme."

"Tamam." dedi Ahzal ellerini pantolonunun cebine sokarken. Hamra, karşısındaki adamın birden böyle söz dinlemesine şaşırsa da tek kelime etmedi. Aklı allak bullaktı ve bu adamın yanından gitmezse öyle kalmaya devam edeceğine adı kadar emindi.

Uzandı ve kapıyı açtı. Şimdi Ahzal'a arkasını dönmüştü. Dönüp ona son kez bakmak istedi ama yapmadı. Kapıdan dışarı çıkıp soğuk havanın kendisini sarmalamasını bekledi ama daha yeni nefes almıştı ki beline bir kol sarıldı. Hemen ardındansa hareket etmesi engellendi ve bir hamlede arkasını döndürülüp ayakları yerden kesildi. Şimdi dünyayı tersten bir şekilde görüyordu. Ahzal Remizade az önce kendisini omzuna atmıştı.

"Ahzal!"

"Valla Hamra'cığım. Hiç uğraşamayacağım güzelim. Aylar sonra sana yeni kavuşmuşum, yine seni sinir edip elimden kaçırmayacağım."

"Sen delirmişsin." dedi Hamra ama adamın söylediklerine takılmıştı hâlâ. Kavuşmak mı? Ciddi olamazdı.

"Evet. Delirdim." dedi Ahzal eve yine girip kapıyı kapatırken. "Delirttin beni. Mutlu musun?" dedi.

"Ahzal beni yere indir."

"Hem bak, 'Bey' demeyi de bıraktın." dedi genç adam onu umursamayarak. Hamra, sinirden elini sırtına geçirmek istedi. İstedi istemesine de yapınca acıyan adamın sert bedeninden çok kendisi olmuştu.

"Şimdi de şiddete mi başladık? Sırada ne var Hamra Hanım?"

"Ahzal, bırak beni! Bunu yapamazsın."

"Ama yapıyorum." dedi genç adam merdivenleri hiç zorlanmadan çıkarken. Hamra, içten içe homurdanırken yüzünü buruşturmadan edemedi. Bu adamla uğraşmak ne zordu arkadaş.

Yukarı kata çıktıklarında nereye gittiklerini anlamaya çalışıyordu. "Bak Demre beni bekliyordur."

"Ona gelemeyeceğini bizzat söyleyeceğim." dediğinde Hamra kahkahasını bırakmadan edemedi.

"Demre evini basar ve senin burnundan getirir bunu biliyorsun."

"Bu yüzden özel güvenlikli duvarlara sahibim. Zorluk çıkarırsa onu polislerin eline veririm. Nezarette bir gece geçirir." demesi ile genç kız şaşkınlıkla gözlerini kocaman araladı ve elini hızla sırtına yine geçirmeye çalıştı ama yine eli acımıştı. Al işte!

"Sen delirdin mi? O senin kardeşin."

"Yani? Özel ilişkilerime kardeşimin karıştığı nereden görülmüş. Zaten sabahtan ona sinirliyim."

Derin bir nefes alan genç kız etrafına bakındı. Telefonu çantasındaydı. Bir şekilde Demre'ye ulaşmayı başarır, sonra da polislere de bu adamın kendisini evde hapis ettiğini anlatırdı. Kardeşinin nezarette bir gece geçirmesini aklı almıyordu.

Birlikte karanlık bir odaya girdiler. Işıklar aydınlandığında ise Hamra, buranın Ahzal'ın kendi odası olduğunu hatırlamıştı. Tam şurada, komodinin önünde kendisine yine müstehcen bir istekte bulunmuştu. Sapık kelimesinin vücut bulmuş hâli olan adam, bulundukları her ortamda böyle şeyler istemekten geri kalmamıştı şimdi onu fark ediyordu.

Dirseklerini adamın sırtına yaslayıp ellerini de çenesinin altında birleştirdi. Ahzal ise aynada hâllerine baktı.

"Bak ne kadar uyumlu bir çift olma yolunda ilerliyoruz." dediğinde Hamra da dönüp büyük boy aynasındaki hâllerine baktı. Saçı başı dağılmış, adamın omuzlarında âdeta bir çuval gibi sallanıyordu. Ona ters ters baktı.

"Saçlarının dağılmış hâlini daha çok seviyorum. Tam da karakterini yansıtıyorlar."

"Ben de senin huysuz olup benimle ilgilenmediğin zamanları seviyorum."

"Seninle ilgilenmediğim mi? Güzelim ben seninle her zaman ilgileniyordum." dedi ve onu alıp aynanın karşısından götürdü.

Genç kız oflayıp yine ellerini çenesinin altına yerleştirdi. Ne yapacaktı şimdi? Uysal olup onu kandırsa da Demre'ye daha çabuk mu ulaşsaydı acaba? Bu makul bir düşünceydi. Derin bir nefes alıp verdi ve bekledi. Ama beklediği şey kesinlikle bir anda yatağın üzerine atılmak değildi. Bedeni bir yay gibi yukarı inip kalktı. Çantası yere yuvarlandı ve elleri iki yanda, yatağın üzerine şaşkınlıkla yatakaldı.

"Yatağıma yakışacağını hep düşünmüştüm ama bu kadar tahmin etmemiştim." diyen adam ile gözleri kocaman açılsa da umursamadı genç adam. Dizlerinin üzerinde yükselip Hamra'nın şaşkınlığından yararlanarak bacaklarının üzerine oturdu. Son anda adamın iri bedenini üzerinde hisseden Hamra bir küfür savurmak istedi içten içe. Karnında filler tepiniyordu ve bedeni baştan aşağı uyuşmuştu.

"Hamra, seni çok beğeniyorum bunu biliyorsun değil mi?"

Hamra, derin bir nefes alıp içinde tuttu. Bu filleri durdurmanın bir yolu olmalıydı çünkü dünyada olmayacak kadar fazla filin karnına sığındığını falan hissetmeye başlamıştı. Ağzını açamıyordu bile.

"Yani bunu defalarca açık bir şekilde bahsettiğimi sanıyorum."

"Bana bel altı imalarda bulunarak mı? Ben hiç hatırlamıyorum."

"Bunun için özür dilesem de burnumdan getirmeye devam edeceksin değil mi?" diye soran Ahzal'a karşın bir an içi titreyen Hamra toparlanmak için derin bir nefes aldı. Bu adam devrelerini yakıyordu. Hemen de nasıl yumuşatmıştı kendisini. Kendine gel kızım. Aylardır bu adamdan çekiyorsun, biraz da o çeksin.

"Edeceksin. Bu sessizlikten bunu anlıyorum. Bir önemi yok." dedi bir çocuk gibi omuz silkerek. O iri omuzları bir aşağı bir yukarı inince sevimli bir adama dönmüştü gözünde şimdi de. Hoş, o yeşil gözlü devin nasıl sevimli olabileceği düşüncesini bir türlü aklına getirememişti ya orası ayrı.

"Haklı olduğun için sana kızmayacağım ya da kalbini kırmayacağım."

"Ha yani kalbimi kırdığını ve bana kızdığını hele şükür fark edebildin." dedi Hamra dayanamayarak.

"Kadın! Sen kendinin farkında mısın? Ne zaman yanıma gelsen ayarlarımla oynuyorsun. Ben daha önce hiçbir kadına bu kadar kızdığımı ve öfkelendiğimi hissetmedim."

"Buna sevinmem mi gerek? Diğer kadınlara daha iyi davrandığın için kendimi ayrıcalıklı görmemi falan mı bekliyorsun."

"Bilmem. Bu ilk ve bence görmelisin." demesi ile Hamra elini kaldırıp onun göğsüne vurdu ama yine tek acıyan şey eli olmuştu.

"Çekil üzerimden." dedi ve yine vurdu ama Ahzal milim kıpırdamamıştı bile.

Genç adam ise uzanıp kendisine vurmak için kalkan eli yeniden tuttu ve bir eli ile mengene gibi sarıp başının üzerinde tuttu.

"Sen fazla mı vahşi oldun?" dedi onun yüzüne doğru eğilirken. Hamra, adamı kendisine yakınlaştığı her milimde kalp krizi geçirecekmiş gibi hissediyordu.

"Hayır, bu hâlin çok hoşuma gitse de eline bir şey olmasını istemeyiz." dedi ve ellerini tutan tek eli ile parmakları hareket ederek ellerini okşadı. "Çok narin bir kadına benziyorsun ki öylesin... Ne kadar ateş parçası gibi çemkirsen de..." dedi ama Hamra ayaklarını çırpmaya çalıştı bu sefer. Bu adama deli oluyordu.

"Rahat dur be kızım. Bundan bahsediyordum işte." dedi ve güldü. Tam yüzünün önünde, eli kolu bağlı bir şekilde gülümseyen bu iri adamın gamzelerinin gözlerine nasıl bir şölen sunduğunun farkında mıydı? Kalpten gitmesine ramak kalmıştı. Bir an önce kendisinden uzaklaşmazsa çok garip şeyler olmaya başlayacağından şüphelendi. Bundan dolayı ellerini kurtarmak için bir hamle yaptı.

"Bıraksana beni."

"Neden? Yeni doğmuş ceylanlar gibi çırpınasın diye mi?"

"Ben hiç de çırpınmıyorum." dedi ve bir anda elleri bırakıldı. Hamra şaşkınlıkla adama bakarken elini kaldırıp yine ona vurmak istedi ama elleri son anda yarıda kaldı.

"Ne oldu? Bana vurmak için mi kalktı o el?" demesi ile Hamra ellerini yine başının üzerine geri koydu. Sonra bu hareketle göğüslerinin daha fazla meydana çıktığını fark edince kollarını indirdi ama çok geçti. Adamın gözleri çoktan oraya inmişti bile.

"Beni deli ediyorsun biliyorsun değil mi?" dedi Hamra dayanamayarak.

"İkimizin de aynı duyguları, yatakta paylaşıyor olmamız ne güzel." diyen Ahzal kollarından destek alarak doğruldu ama yine yüzünün üzerinde bakmaya devam etti. Hamra ise Ahzal'ın sözlerini başka yere çekmesine şaşkınlıkla aralanmış dudakları ile baktı.

"Hayır, yani anlamıyorum. Sen nasıl koca şirketin patronu oldun?"

"İnatçılığımla. Bunu sen de gayet iyi biliyorsun."

"Ben bir iş değilim."

"Sen benim şu an hayatımdaki tek işsin güzelim."

Hamra, bir an nefes almayı unuttu. Şaşkınlıkla adama gözlerini kocaman açıp bakakalırken Ahzal onun bu hâline güldü ve şınav çeker gibi eğilip o şaşkınlıktan faydalanarak dudaklarına küçük ama kalbini titreten bir öpücük kondurdu.

"Demek benden başka kimse olmadı öyle mi? Vay anasını, bunu beklemiyordum." dedi ayağa kalkarken. Etrafına bakındı.

"Sen de olmadın."

"Olmayacağım anlamına gelmez." diyen adam yere düşmüş çantayı aldı ve içini açtı. Pek bir şey yoktu. Kitap, cüzdan, kalemler, ped ve telefon... Uzanıp telefonu eline aldı.

"Buna ihtiyacın olmayacak." dedi telefonu elinde sallarken. Hamra ise bütün planlarının suya düşmesi ile yerinden acele ile kalktı.

"Telefonumu alamazsın."

"Seni aldım ya güzelim, telefonunu mu alamayacağım?"

"Ahzal!"

"Bir daha söyle!"

"Neyi?" dedi Hamra artık dengesi şaşmış, şaşkınlıkla adama bakarken.

"Adımı." dedi Ahzal ona bakıp gülümserken. Gözleri kısılmıştı ve kahretsin çok yakışıklı duruyordu.

"Adımı söylemen hoşuma gidiyor." dedi ve ilerledi. Penceresini açıp elindeki telefonunu dışarı fırlattı ve Hamra adamın söylediklerinin verdiği şaşkınlığını bile yaşayamadan bir çığlığı bastı.

"Telefonum!"

"Sen akıllanana kadar telefonun yok."

"Yaa sen delirdin mi? Ne akıllanmasından bahsediyorsun." dese de Ahzal onu umursamadan kazağının eteklerinden tutup yukarı çekti. Hamra ağzını açıp bağırmayı planlıyordu ki adamın yaptığı harekete karşın dut yemiş bülbüle döndü. Tam da giyinme kabinlerinde görmek istediği görüntü şimdi onun odasında gerçekleşiyordu. Kahretsin, gömleğinin pantolonuna sıkışmış olması kaslarını biraz da olsa görebilirdi.

Hay ben böyle işin, ne oluyor kızım sana? Kendine gel. Daha önce adamı sanki hiç yarı çıplak görmedin.

Ama bu farklı, dedi kendi iç sesine yakararak. Daha önce onu hiç odasında böyle görmedim. Ah! Şu gerilen kaslarına baksana. Aklını yitirmemek normal mi?

Keçileri kaçırıyorsun demek isterdim ama haklısın. Adam, yunan tanrısını aratmıyor. Şimdi düşündüm de neden öpmesine izin vermiyorsun? Hazır yataktayken? diyen iç sesine karşılık derin bir nefes aldı ve tam ağzını açıp sesli bir şekilde cevap verecekti ki son anda kendisini rezil olmaktan kurtardı. Bu manzarayı bozamazdı. Sesini bile çıkarmadan öylece bakıyordu. Ahzal ise bacağını yatağın ayak kısmına attı. İzlendiğinin farkında bir şekilde yan bir gülümseme sergilemesi ile Hamra yutkunmak zorunda kaldı. Yakalanmıştı işte.

"Bunları çok sevsen de çıkarmadan duş alamam. Tabi, öyle garip fantezilerin yoksa?" diyen Ahzal gömleğinin düğmelerini de çözüyordu ama Hamra adamın söylediklerini yaklaşık 5 saniye sonra anlayabildi. Ağzını açıp ona kızmak için bir hamle yapmak istedi ama gözleri düğmelerini açan ve gözler önüne serilen göğüs kaslarına kaymıştı.

Al işte, ne diyeceğini unutmuştu.

Ahzal, gömleğinin de düğmelerini açtığında şimdi serseri bir mayın tarlasını andırıyordu. Kahretsin! Muazzam bir yanık tene sahipti. Hele o baklavaların kusursuz bir şekilde bedenine yayılması yok muydu. Alt dudağını dişlediğini bile çok sonradan fark etti.

"Bana öyle bakmaya devam edemezsin. İnan bana zaten kendimi çok zor tutuyorum, işleri zorlaştırma." dedi ama Hamra gözlerini adamın gözlerine kaldırdı ve merakla bakmadan edemedi.

"Nasıl bakıyormuşum?"

Ahzal, duyduğu soru ile karşısındaki kadının şaşkınlığı karşısında gülmeden edemedi. Bu kadının masum masum kendisine bakması şöyle dursun, bunca zaman harbiden nasıl düşünmüştü başka adamlarla olabileceğini? Belki de onu elde edemediğinden ve çabuk atmak istediğindendi. Erkekler bunu çok yapardı. Elde edemedikleri bir şeyi kötü görmek için ellerinden geleni yaparlardı ama bu kadını başka erkeklerle, gelecekte evleneceği erkekle, birçok canını yakacak pozisyonlarla düşünmüştü ve en sonunda kafayı tırlattığına emin olmuştu. Bu kadını başkasıyla düşünmek şöyle dursun, onu bu odadan yıllarca çıkarmayabilirdi.

Ne demişti bu kadın az önce? Ah işte, onu da unutmuştu.

"Duşa gireceğim. Bunu da burada çıkarmamda sıkıntı olmaz değil mi? Giyinme odası çok uzakta." dedi ve pantolonun düğmelerini açtı.

Bu adamda hiç utanma sıkılma yok muydu? Kalbinde de yoktu ya orası ayrı. Deli gibi atmaya başlamıştı ve dudakların bile aralayamamıştı. Gözlerini kaçırması gerekiyordu ama bunu idrak edene kadar adam çoktan pantolonu yere göndermişti bile. Şimdi önünde şişkin bir şekilde duran slip baksırı ile duruyordu.

Dili damağı kurudu. Adamı baştan aşağı süzdü ve kusurlu bir ayrıntı görmek istedi ama hafif kıllı bacakları bile muazzam bir şekilde seksi geliyordu. Gömleğini de hâlâ üzerinden çıkarıp atmamıştı ki kol kaslarını görebilsin?

Kendine gel kızım. İyice keçileri kaçırdın.

"Daha önce çıplak adam gördün mü?" diye pat diye soran Ahzal ile Hamra öylece kalakaldı. Boğazına hızlı bir utanç düğümü atılırken ne diyeceğini şaşırdı. Sonra aklına gelen ortaokul ve lise biyoloji dersleri gelince yüzünü buruşturma isteği ile doldu. Al işte, o günleri hatırlamak istemiyordu. Bütün kızlar, buna Demre de dahil, çıplak adam fotoğraflarını birbirlerine gösterip onlarda neylerden hoşlandıklarından falan bahsedip duruyorlardı. Kendisi de birkaç kez Demre zoruyla baktırılmıştı ama gördükleri hiçbir zaman hoşuna gitmemiş, aksine korkmuştu. Şimdi de karşısında duran bu adam... Korkudan çok bedeninde garip tepkimelerin yer edinmesini sağlıyordu.

"Gördüm." dedi Hamra istemsiz doğruları söyleyerek. Ahzal ise duydukları ile kaşlarını çatmadan edemedi hemen ardından ise dudakları yukarı kıvrıldı ve gülümsedi.

"Doğru, resimlerden..."

Hamra, kızardı bozardı. Ağzını açıp canlı canlı da gördüm demek istedi ama kahretsin ki görmemişti ve bu adama onu söylese evi yangın yerine çevirirdi. Belliydi.

"Bu seni hiç alakadar etmez."

"Beni alakadar eden konuları bilsen yine böyle kızarırdın güzelim. Şimdi duş alacağım. Bana katılmak istersen kapımı aralık bırakıyorum." dedi ve ilerlerken gömleğini de üzerinden çıkarıp sırt kaslarını gözler önüne serdi ve Hamra adamın söylediklerini düşünmeye başladı. Kahretsin! Neden katılmayı düşünüyordu ki?

Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

9.4M 302K 89
~Dengesiz Herif & Asi Rapunzel~ Kaderden kaçamazsın, istemediğin kadar ister, nefret ettiğin kadar seversin.Farklılıklar çıkmaz sokak olur, sonuna ba...
30.2M 682K 52
"Sana dokunabilmem için..." dedi ve dudaklarını belli belirsiz tenime değdirirken konuştu. Nefesini ensemde hissediyordum. Elleri... Elleri ise te...
1.3K 85 5
Yasamak aslında yaşamamaksa... Uçağa yarım saat kala kardeşim Theydor aradı. Göz devirerek kapattım telefonu. Büyük ihtimalle davamı geri çekmemi ist...
38.7K 10.1K 62
Gecem acılara gülecek kadar güçlü! Çektiği acıları sahibine iade edecek kadar acımasız bir kadın! Ecem intihar edecek kadar zayıf! İntihara sürükleye...