KIRMIZI KİTAP OLUYOR

By ilmelistan

95.6M 1.6M 414K

Nefesi kesildi. Kalp atışları hızlandı. En kötüsü ise; yine kasıklarında tatlı bir sızı dolandı. Bu adam fa... More

TANITIM
BÖLÜM -1-
BÖLÜM -2-
BÖLÜM -3-
BÖLÜM -4-
BÖLÜM -5-
BÖLÜM -6-
BÖLÜM -7- Part*1*
BÖLÜM -7- Part*2*
BÖLÜM -8-
BÖLÜM -10-
BÖLÜM -11-
BÖLÜM -12-
BÖLÜM -13-
BÖLÜM -14-
BÖLÜM -15-
BÖLÜM -16-
BÖLÜM -17- / 1
BÖLÜM -17- / 2
BÖLÜM -17- / 3
BÖLÜM -17- / 4
BÖLÜM -17- / 5
BÖLÜM -18-
BÖLÜM -19-
BÖLÜM -20-
BÖLÜM -21-
BÖLÜM -22-
BÖLÜM -23-
BÖLÜM -24-
BÖLÜM -25-
BÖLÜM -26-
BÖLÜM -27-
BÖLÜM -28-
BÖLÜM -29-
BÖLÜM -30-
BÖLÜM -31-
BÖLÜM -32-
BÖLÜM -33-
BÖLÜM -34-
BÖLÜM -35-
BÖLÜM -36-
BÖLÜM -37-
BÖLÜM -38-
BÖLÜM -39-
BÖLÜM -40-
BÖLÜM -41-
BÖLÜM -42-
BÖLÜM -43-
BÖLÜM -44-
BÖLÜM -45-
BÖLÜM -46-
BÖLÜM -47/ PART 1-
BÖLÜM -47 /PART 2-
BÖLÜM -48-
Canlı Yayın
BÖLÜM -49-
BÖLÜM -50-
BÖLÜM -51-
BÖLÜM -52-
BÖLÜM -53-
ÖNEMLİ DUYURU
53. Bölümün Devamı Gelecek
❦ TANITIM ❦
❦ BÖLÜM -1-
❦ BÖLÜM -2-
❦ BÖLÜM -3-
❦ BÖLÜM -4-
❦ BÖLÜM -5-
❦ BÖLÜM -6-
❦ BÖLÜM -7-
❦ BÖLÜM -8-
❦ BÖLÜM -9-
❦ BÖLÜM -10-
❦ BÖLÜM -11-
❦ BÖLÜM -12-
❦ BÖLÜM -13-
❦ BÖLÜM -14-
❦ BÖLÜM -15-
❦ BÖLÜM -16-
800₺ DEĞERİNDE ÇEKİLİŞ!
❦ BÖLÜM -17-
❦ BÖLÜM -18-
❦ BÖLÜM -19-
❦ BÖLÜM -20-
❦ BÖLÜM -21-
❦ BÖLÜM -22-
BÖLÜM -54-
❦ BÖLÜM -23-
❦ BÖLÜM -24-
❦ BÖLÜM -25-
❦ BÖLÜM -26-
❦ BÖLÜM -27-
❦ BÖLÜM -28-
❦ BÖLÜM -29-
BÖLÜM -55-
DUYURU
BÖLÜM -56-
BİR SÜRÜ DUYURU
BÖLÜM -57-
BÖLÜM -58 /PART 1-
BÖLÜM -58 /PART 2-
BÖLÜM -59-
KİTAP OLUYORUZ
KÜÇÜK BİR DUYURU
BÖLÜM - 60 -
Geri Dönüyorum
BÖLÜM - 61 -
Eskişehir
BÖLÜM -62-
BÖLÜM -63-
BÖLÜM -64-
BÖLÜM -65-
BÖLÜM -66-
Duyuru
BÖLÜM -67-
BÖLÜM -68-
ÖNEMLİ DUYURU
DUYURU
BÖLÜM -69-
SİTEM
BÖLÜM -70-
BÖLÜM -71-
BİR ANI
BÖLÜM -72-
Hellö
KIRMIZI KİTAP OLUYOR
AŞK KİTABI İSTEYENLERİN DİKKATİNE
DUYURU

BÖLÜM -9-

1.9M 61.9K 7.9K
By ilmelistan

SINIR 1.8K VOTE VE YORUM


Ortalıkta dolanan ışıkların ardında saklanmış bir gölge var. Karanlığın altında büzüşmüş bir delikten bakan o güzel gözler gün ışığına uyanmış...

Güzel kız gök mavisi gözlerini yavaşça araladı. Yorgun olmayan bedeninin üzerinde olan ağırlık onu garip hissettirirken o rahat uykusuna devam etmek istiyordu ama bu ağırlık onun ince bedeni için biraz fazlaydı.

Güneş ışığından dolayı acıyan gözlerine karşın yüzünü buruştursa da şu ağırlıktan kurtulmak istedi.

Yana kaymaya çalıştı ama olmadı. Kaşları çatıldı ve anlamak istercesine gözlerini araladı. Ama gördüğü siyah, dağınık saçlar ile neredeyse irkilip yerinden sıçradı.

Bu ani hareketinden dolayı uyanan Ahzal ise mırıldanırcasına elinin altında olan bedene daha da sarıldı.

Genç kız korkuyla nefesini tuttu. Yüreği ağzına gelmişti.

Ne oluyordu böyle?

"Rahat dur." diyen o boğuk ve mırıltılı ses ile birlikte irkildi. Elinin üzerinde olduğunu anladığı sert bedenden hızla elini çekti.

Az önce elini bu adamın çıplak sırtına mı koymuştu?

Hızla dün geceyi düşündü.

İçmiş miydi? Bu adamla ne zaman aynı yatağa girmişti?

Gözleri odada hızla dolandığında kendi odasında olduğunu anlaması uzun sürmedi.

"Ahzal Bey. Sizin burada ne işiniz var?" Genç kız artık kendisine yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Yeniden bu adamla uyanmaması gerekiyordu. Üstelik kendi odasındaydı ve dün gece tuvalete kalktığını da hatırlamıyordu. Üstelik kalksa da kendi yatağında değil miydi?

Kafası karışmıştı iyice. Ne yapacağını şaşırmış, öylece üzerinde bulunan, yavaşça hareketlenmeye başlamış bedene dokunmamaya çalışıyordu.

Genç adam ise duyduğu o güzel ve telaşlı ses ile gözlerini her zamankinden daha hızlı aralarken bir siktir çekti.

Dün gece kızın yanına rahatça yattığı vakit kendince gayet normal bir sebep bulduğunu düşünmüştü ama aklına geldiği gibi yüzünü buruşturdu.

Yavaşça yattığı yere baktığında incecik tişörtün, yumuşak tepelerin üzerinde yattığını anlaması uzun sürmedi.

O anda bir duruldu. Ne yapacağını kavramaya çalışırken dikkatle yerinden doğruldu ve bu güzel kızı daha da korkutmamak için yana kaydı. Gözleri, kızıl saçları yatağa dağılmış güzel kıza kaydığında derin bir nefes aldı ama güzel kız yerinden doğrulup gözlerini kocaman açmış kendisine bakıyordu.

Yine içinden bir siktir çekti genç adam. Dünkü kararından pişman mıydı? Kesinlikle değildi. O kadar uykusuzluktan sonra oldukça rahat bir uyku çekmişti hatta kıpırdamasa biraz daha uyuyabilirdi.

Kaşları çatıldı genç adamın, düşünceleri yüzünden. Genç kız ise karşısında üstü çıplak yatan patronunun kaşlarını çatmasına karşın daha da kızgın bir eda ile kaşlarını çattı. "Sizin benim yatağımda ne işiniz var Ahzal Bey?" dedi sesini biraz yükselterek.

Sesindeki netlik ve kızgınlık elle tutulur cinsteyken genç adam güzel kıza dikkatle bakmış ve kendisine sesini yükseltmesine karşın daha da kaşlarını çatıp huzursuzca mırıldanmıştı. "Ödeşelim dedim." dedi, saçma bir cümle kurduğunu söyledikten sonra anlayarak.

Şimdi de kızın karşısında sapık bir patron olmuştu iyi mi?

"Ne?" dedi Hamra şaşkınlıkla. Karşısında durmuş bu iri beden kendisine sinirli bir eda ile bakarken. Sanki başı ağrıyormuş gibi bir elini kaldırıp başına koyduğunda hâlâ dikkatle adamı izliyordu.

Durumun adrenali ile kalbi hızlı bir şekilde atıyor, hâlâ anlamaya çalışıyordu.

Genç adam ise yüzünü buruşturup elini kafasından çekti ve güzel kıza kısa bir an dikkatle baktı. Üzerinde açık bir şey yoktu. Dün girdikleri mağazada kendisine oldukça güzel ve kapalı bir takım almıştı genç kız. Ama yine de o göğüslerin sütyensiz olduğunu daha bir dakika önce anlamıştı.

Genç adam yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Düştüğü durum zaten güzel değildi bir de bu küçük kızı utandırması da işin cabasıydı.

"Ben... Dün gece uyuyamadım. Kusura bakma."

Yine bir siktir...

Ne diyordu şimdi bu kıza? Liseli bir velet gibi utanacak mıydı?

"Ben Ahzal Remizade'yim." dedi kendi kendine.

"Yani sen benim yanımda uyudun ve sonra ben de o yatakta tek başıma uyuyamadım."

Genç adam söylediklerinden sonra yüzünü sıvazladı ve iyice batırmasına karşın içinden bütün sert küfürlerini savurdu. "Ama... Siz benim patronumsunuz ve uyuyamamanızın benimle ne alakası var..."

"Çok alakası var." dedi genç adam artık oluruna bırakarak. Kendisini bu hâle sokan bu kızdı. Hesabını da verecekti.

"Nasıl?" dedi Hamra artık sinirlenmeye başlayarak. Kızgındı ve şaşkındı. Ne oluyordu, anlamıyordu ama bu durum hiç de hoşuna gitmemişti.

"Sen yanımda yattın. Dün gece de uyuyamadım. Senin yanına yatarsam uyurum diye düşündüm. Düşündüğüm gibi de oldu. Neden bu kadar takıldın ki? Sonuçta sen de dün benimle yatmadın mı?" demesi ile genç kız kızardı bozardı.

"Ama o yanlışlıklaydı." Genç adam kaşlarını kaldırdı. Güzel kız ise anında kızardı. Ama bu durumda haksız duruma düşmemek için yine o güzel sesi ile konuştu. "Öyleydi. Ben odamızın birleştiğini bilmiyordum."

"Sonuçta yattın değil mi?"

"Ama..."

"Uyuyamadım. Ben de yanına yattım ve rahat bir şekilde uyudum. Bundan başka bir ima çıkarmaya kalkma küçük hanım. Kızıllar dikkatimi çekmiyor." demesi ile genç kız öyle tatlı gözlerini çıkarmış, kaşları havaya kalkmış ve dudakları aralanmıştı ki...

Ne yapacağını şaşırdı güzel kız.

Bu adam kendisine ne diyordu? Hoş, kendisini ne sanıyordu?

Ahzal ise karşısında duran bu güzel kızın şaşkın ve çocuksu bir eda ile şaşırmasına karşın dudaklarının bir kenarı yukarıya kıvrıldı.

"Neyse..." Gözleri komodinin üzerinde duran kızın telefonunun ekranına kaydı.

"Saat 8 olmuş. Sen nasıl asistansın? Tembel tembel uyumak için mi getirdim ben buraya seni?" Genç kız hâlâ şaşkınlıkla adama bakıyordu. Fevri şaşmıştı. Haklıyken bir anda nötr duruma düşmüş ve biraz da utandırılmıştı. Karşısında duran adam ise kaslı bedeni ile doğrulurken altında bulunan eşofmanı ile ara kapıya doğru ilerliyordu.

Allah'tan dünkü gibi boxer ile yanında yatmamıştı. Ah! Daha da utandı. Ama daha kendisine gelip adama kızamadan çoktan ara kapı kapanmıştı. Öylece olduğu yerde şaşkınca kaldı güzel kız.

Ne olmuştu az önce?

Bugün sabahtan akşama kadar yapılacak olan proje ile ilgilenirken güzel kız oldukça işinde verimli olmaya çalışıyordu. Sabah adamın kendisine tembellik yaptığını ima etmesinden çok utanmış ve kızmıştı. Asla bedavadan yemek yemek olmazdı. Bu onun lügatine aykırıydı.

Ama şimdi projede ortak oldukları DW ile yemek yemeye gidiyorlardı. Hamra, Ahzal Bey'in isteği ile arabada onun yanına oturmuş, karşılarında ise Rıza ve Doruk Bey vardı. Birlikte sohbet ederek arabada ilerlerken çok samimi ve iyi insanlar olduğundan dolayı Hamra onları çoktan sevmişti bile.

"Gerçekten çok iyi bir asistan bulmuşsunuz Ahzal Bey. Asistanınız hem güzel hem de işleri tam tıkırında ilerletmek konusunda çok yetenekli bir insan." dediğinde güzel kız memnun bir eda ile gülümsemişti.

Bugün olan çabası işte kanıtlarcasına kendisine sunulmuştu. Buna sevinmişti. En azından sabah Ahzal Bey'in kendisine söylediği sözlerin şimdi haksızlığını ortaya serebilmişti.

Tamam, belki uyuyakalmış ve biraz geç kalmış olabilirdi ama bu onun hatasıydı. Genç adamın kokusu gittikten sonra yatağa ve üzerine çoktan sinmişti. Nedensizce birkaç kere derin nefes alıp genç adamın kokusuna karşın rahatladığını hissetmişti.

Uyku boyunca da burnuna o güzel kokunun geldiğini hatırlıyordu. Rüyanın hülyası sanmıştı. Ama kimden geldiğini şu anda yanında oturan adamdan dahi anlıyordu.

Milletin patronu yaşlı ve evli olurdu. Kendi patronu ise çok yakışıklı ve gerçekten de ilgi çekici olacak kadar güzel duruyordu.

Genç kız düşünceleri yüzünden gözlerini kırpıştırıp camdan dışarıya, kızaran yanaklarını kimseye göstermek istemezcesine baktı. Karşısında oturan adamlar ise güzel kızın küçük bir çocuk gibi utanmasına hayranlıkla bakakaldılar. O kızıl saçları biçimli omuzlarına dökülmesi ve üzerine geçirdiği beyaz gömleğinin teniyle tezatlığı gerçekten elle tutulur cinsteydi.

Sonunda geldikleri büyük restoranda onları karşılayan görevliler hemen yerlerini göstermiş, etraflarında pervane olmuşlardı. DW hafife alınır bir medya değildi. Onların olduğu yere akın eden müşterilerden haberdardılar. Yakışıklıkları ve çapkınlıkları ile ün salmışken bir yere gittiklerinde haberi alan güzel kadınlar anında oraya akın ediyorlardı.

Ama Ahzal ise çok ayrıydı. Medya işleri ile uğraşan bu adamın ünü her yere yayılmıştı. Herkes bundan haberdarken bu adamın ağır bir insan olması kadınların dikkatini çekiyordu.

Birlikte garsonun kendilerine gösterdikleri masaya doğru yerleşirken Ahzal Bey çoktan yerine geçip oturmuştu. Güzel kız ise garsonun kendisine çektiği sandalyeye oturacaktı ki Doruk Bey garsonu geri çekip gülümseyerek güzel kıza bakmıştı.

Hamra ise adamın bu tepkisine karşın yine saçlarının rengini alırken genç adam eğlenerek güzel kıza bakıyordu. Güzel kız yerine oturdu. Yerine oturan Doruk ise hayranlıkla bu güzel kıza bakmaya devam ediyordu.

Oturduğu yerde ise huzursuz, âdeta kuduran adam ise neredeyse patlayıp masayı asistanına kur yapan adamın kafasına indirecekti.

Neden kendisi çekmeyi unutmuştu ki kızın sandalyesini? Hoş! Ne zaman kibar bir adam olup kadınların sandalyesini çekmeye önem vermişti?

Buna neden kızdığını anlayamadı genç adam. Ama kızmıştı işte ve bunun bir daha olmasına izin vermeyecekti. Eğer Doruk denen bu herif biraz daha asistanına asılırsa ve yiyecek gibi bakmaya devam ederse de sessiz kalmayacağına çoktan emin olmuştu.

Gözleri yanında oturan güzel kıza kaydığında ise utangaç bir şekilde önündeki bulunan peçeteyi kucağına yerleştirirken görmüştü.

Ah! Bu kızı sonunda öldürecekti. Utanırken bile güzel ve ilgi çekici olması normal miydi?

Tanrı kendisini sınamak için göndermişti onu muhtemelen. Çünkü artık dayanamayıp ya bu kızı yatağa atacak ya da ellerinin arasına o kuğu gibi boynunu alıp boğacaktı.

Yemek siparişi verdiklerinde güzel kızın balık istemesi gözünden kaçmamıştı. Bu zamana kadar birlikte yedikleri yemeklerde et tercihi gerçekten çok güzeldi. Kendisi de et öğünlerini çok severdi...

Kaşları çatıldı ona neydi bu kızın yemek zevkinden?

Gözlerini kapattı ve derin bir nefes alıp açtı, genç adam.

Sen iyice tozuttun Ahzal. Bu kız sana hiç yaramadı...

-*-

Akşam olduklarında ise iki taraf da biraz gergindi. Birlikte asansöre geçmişler ve genç adam kendisinden oldukça uzak olan köşeye gitmiş güzel kıza hiç çekinmeden bakarken güzel kız gözlerini nereye kaçıracağını şaşırmıştı.

Hem neden kendisine bakıyordu ki bu adam? Yemek boyunca da DW ile ters ters konuşmuştu. Bu işin bozulma olasılığından korkmuyor muydu? Arabada da kendisine tek laf etmemişti...

Genç kız huzursuz bir şekilde gözlerini asansörün tabanından adama kaldırdığında zümrüt yeşillerinin ağırlığı üzerine bindi. Yoğunluğun huzur bulmuş toprakları gibiydi adamın gözleri.

Öyle güzeldi ki utanmayacağını bilse uzun uzun bakardı o zümrüt yeşillerine. Genç adam ise kendisine teması çekmeden bakan bu güzel gök mavilerine karşın öne doğru bir adım attı.

Adamın zaten uzun olan bacakları kendisine çoktan yolu vermiş ve yakınında durmasını sağlamıştı. Yanında topukluları ile bile bu kadar kısa kalması sıkıntıyla gözlerini kaçırmasını sağlasa da o küçük an da Ahzal güzel kızın gözlerine aşağıdan bakmasına hayran kalmış, bir an bedenine şimşek çakmış gibi hissetmişti.

Bu ne güzeldi. Ne tatlıydı. Ne çocuktu ve ne kadındı...

Kuruyan dudaklarını yalayıp geldiklerini söyleyen asansör sesi ile genç kızın kolunu tuttu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama güzel kız şaşkın bir şekilde gözlerini yine kendi gözlerine çıkarması ile oldukça hoşuna gitmişti.

Bu kızı kollarının arasına almak ve o farkındalık ile sarılmak istiyordu.

İyice liseli aşık konumuna düşmüştü. Ne oluyordu kendisine? Alt tarafı güzel bir kızdı öyle değil mi?

Ama düşüncelerinin aksine güzel kızı kendisine çekip birlikte asansörden çıktıklarında güzel kızın sorusunu bile umursamadı.

"Ahzal Bey, ne oluyor?"

"Bir şey olduğu yok. Sadece yürü."

Güzel kız kaşlarını çattı. Bu adam çok olmaya başlamıştı ama... Koridorda yürüyüp çantasına uzanırken sinirli bir şekilde hem patronunun anahtar kartını hem de kendisininkini almıştı. Ama bu süre zarfında genç adamın eli kolundan gitmemişti.

Sonunda kapılarının önünde durduklarında genç kız kolunun hâlâ bırakılmamasına dayanamadı.

"Rica ediyorum Ahzal Bey. Beni neden tuttuğunuzu sorabilir miyim?"

Başını kaldırıp uzun adamın inatla gözlerine baktığında bu sayede gözleri gördüğünde sevinmişti ama sinirleri de bozulmuştu.

Yumuşama Hamra. Yumuşama kızım. Alt tarafı yeşil göz kızım. Başka yeşil göz mü yok dünyada? Hem senin gözlerin daha güzel. Git bak aynaya. Gözün gönlün açılsın azıcık...

Kendisi de sonunda saçma düşündüğünün farkına varıp hem hayran hem de sinirli bir eda ile genç adama baktı.

"Ayağına geçirmişsin çubuk gibi ayakkabıyı. Sarsak sarsak yürüyüp beni rezil ediyorsun." dedi genç adam o anda aklına gelen en güzel savunmanın bu olduğunu düşünerek.

Genç kız ise bunun söylenmesini beklemiyordu.

Ne diyordu bu adam? Sarsak yürümüyordu bir kere. Üstelik bu ayakkabıları o gece için geçirmişti ayağına. Hâlâ ayağında duruyordu. Ne yapabilirdi ki? Kısa bir gece eğlencesine ait ayakkabıların topuğunu kırıp gezemezdi ya.

Kolunu sinirle çekmeye çalıştı. Ama bırakmadı adam.

"Bırakın lütfen. Bu hiç hoş değil. Başka ayakkabım olsa onu zaten giyerdim."

"Dün sana alışveriş yaptığımızda bunu da söyleseydin."

"Unutmuşum. Üstelik hepsinin parasını siz ödediniz. Alt tarafı bir hafta dayanacağım."

"Dayanmak mı?"

Genç adam çekici bir eda ile gülümserken güzel kız bir an nefesini tuttu. Bu adamda şeytan tüyü vardı.

"Küçük hanım. Sen o ayakkabıların üzerinde durduğun hâline dayanmak mı diyorsun?"

Genç kız kendisinin bu kadar aşağılanmasına dayanamamıştı. Kolunda duran elin üzerine elini koyup ayırmaya çalıştığında kırgın bir eda ile konuşmuştu.

"Anladım efendim. Yarın gidip daha az topuğu olan bir ayakkabı alacağıma emin olabilirsiniz."

Genç adam ise güzel kızın elinin üzerinde kendi elinden kurtulmaya çalışmasını izliyordu.

"İyi olur. Hatta git spor ayakkabı falan al. Yaşına hem uygun olur." demesi ile güzel kızın artık cinleri tepesine çıkmıştı. Diğer elindeki kartı alıp genç adamın kapısına okutmuş ve bir yandan da azar çekmişti.

"Benim yaşımda ne varmış? Yirmi bir yaşına girmeme oldukça az var. Lütfen beni kendi yaşınız doğrultusunda değerlendirmeyin..."

Kapının açılması ile geri çekilmek isterken genç adam güzel kızı tutup kendi odasına sokmuştu.

"Kapını açmakla uğraşma. Benim odamdan da girebilirsin." demesi ile genç kız şaşkınca itiraz ederken kolunu hâlâ kurtarmaya çalışıyordu.

"Demek seni yaşının olduğu yerde değerlendirmemi istiyorsun..."

Ama itiraz edip genç adama çıkışması çok yanlış bir yere taşınmıştı.

Ne oluyordu böyle? Kendisi o anlamda dememişti ki?

"Ben... Öyle demek istemedim."

"Ne demek istedin peki?"

Şimdi odanın salonunda durmuş birbirlerine karşılıklı bakarken genç adamın yüzündeki o eğlenen ifade... Gülümsüyor oluşu güzel kızın hem sinirini bozuyor hem de garip bir şekilde hoşuna gidiyordu. Genç adamın her defasında kaşlarını çatıp somurtması garibine giderken şimdi bu görüntüyü aklına kazımak istercesine dikkatli bakıyordu.

"Ben..." dedi güzel kız düşünmeye çalışarak. Ama aklı çok karışmıştı.

Şimdi bu adama hem kızıyor, hem şaşırıyor, hem de hayran kalıyordu aynı anda. Hiç böyle bir durumla baş başa kalmamıştı ki ne yapacağını bilsin...

"Sen ne Hamra? Sen benim asistanımsın ve farklı düşüncelere kapılmanı istemem..." dedi ve elini yavaşça güzel kızın mengene gibi sardığı kolundan çekti.

Genç adamın yüzünün değişmesi ve bir anda kendisine bu denli soğuk konuşmasını anlayamayan güzel kız şoka girmiş öylece karşısında duran adama bakıyordu.

Ne dengesiz adamdı böyle. Bir anı diğer anını tutmuyordu. "Nasıl istemem... Pardon Ahzal Bey ama beni kolumdan tutup bir oraya bir buraya sürükledikten, üstüne üstlük uyuyamıyorum diyerek bir de yanımda yatmanızdan sonra bu sözleri söylemeniz çok abes."

Güzel kız dayanamamıştı artık. Bir adım geriye gidip genç adama köpürürken sinirden neredeyse kasıklarına tekmeyi geçirecekti.

Genç adam ise kendisine bu denli çemkiren güzel kızın ne demek istediğini anlamaya çalıştı.

Ne oluyordu şimdi?

"Bunlara bir anlam mı kattın sen şimdi?"

"Elbette katmadım." dedi güzel kız hemen itiraz ederek. Ama karşısında duran adam o kadar sert bakışlarını gözlerine takmıştı ki...

"O zaman neden çemkiriyorsun Hamra? Sen de benimle yattığında ben sana herhangi bir imada bulundum mu?"

"Beni okşadınız. Öptünüz. Çocuk mu kandırıyorsunuz siz? Göğüslerime dokundunuz siz benim."

"İlk defa yaşıyormuş gibi karşılık verme Hamra..."

O anda genç kız yüreğine inen inme ile dişlerini birbirine kenetledi. Ellerini yumruk yaptı ve kendisini herhangi kötü bir söz söylememiş gibi telkin etmeye çalıştı.

Birkaç saniyesini aldı bunu gerçekleştirmesi. Madem bu adam yaptıklarını ve kendisini hiç olmadığı bir konumda aynı çerçeve içerisinde bırakıyordu. O zaman kendisi de bu adamın istediği gibi yapardı.

"Ah! Evet haklısınız. Bende neden bu kadar sorun yapıyorsam... Ama kusura bakmayın. Benden yaşça büyük adamların kendime dokunmasından ve öpmesinden hoşlanmıyorum." Başını dikleştirdi ve genç adama son kez baktı. Bu adama istediğini vermişti işte. Kendisini olmadığı bir insan gibi gördüğünde onu onaylamıştı.

Pişman mıydı? İşte orası muammaydı. Bu adama karşı verdiği tepkileri hâlâ kendisi dahi çözememişti...

SINIR 1.8K VOTE VE YORUM.


Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 91.7K 58
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
31.7K 1.5K 36
"önümüzdeki engellere takılmaya gerek yok... İkimizde biliyoruz birbirimize ait olduğumuzu" 4/5/2023 #1# mentor 8/5/2023 #1# merve
283K 18.3K 102
(Wattpadde Bir deli Kumsal adlı ilk kitaptır.) (Düzenleniyor...) Üç abiyle yaşıyorsanız, bela mıknatısıysanız ve fazla güzelseniz hayat sizin için ço...
13.6K 1.4K 15
"Hanımefendi, çakmağınız var mı acaba?" ♡︎𝚝𝚎𝚡𝚝𝚒𝚗𝚐 + 𝚍𝚞̈𝚣 𝚢𝚊𝚣ェ