KIRMIZI KİTAP OLUYOR

By ilmelistan

95.6M 1.6M 414K

Nefesi kesildi. Kalp atışları hızlandı. En kötüsü ise; yine kasıklarında tatlı bir sızı dolandı. Bu adam fa... More

TANITIM
BÖLÜM -1-
BÖLÜM -2-
BÖLÜM -3-
BÖLÜM -4-
BÖLÜM -5-
BÖLÜM -6-
BÖLÜM -7- Part*1*
BÖLÜM -7- Part*2*
BÖLÜM -8-
BÖLÜM -9-
BÖLÜM -10-
BÖLÜM -11-
BÖLÜM -12-
BÖLÜM -13-
BÖLÜM -14-
BÖLÜM -15-
BÖLÜM -16-
BÖLÜM -17- / 1
BÖLÜM -17- / 2
BÖLÜM -17- / 3
BÖLÜM -17- / 4
BÖLÜM -17- / 5
BÖLÜM -18-
BÖLÜM -19-
BÖLÜM -20-
BÖLÜM -21-
BÖLÜM -22-
BÖLÜM -23-
BÖLÜM -24-
BÖLÜM -25-
BÖLÜM -26-
BÖLÜM -27-
BÖLÜM -28-
BÖLÜM -29-
BÖLÜM -30-
BÖLÜM -31-
BÖLÜM -32-
BÖLÜM -33-
BÖLÜM -34-
BÖLÜM -35-
BÖLÜM -36-
BÖLÜM -37-
BÖLÜM -38-
BÖLÜM -39-
BÖLÜM -40-
BÖLÜM -41-
BÖLÜM -42-
BÖLÜM -43-
BÖLÜM -44-
BÖLÜM -45-
BÖLÜM -46-
BÖLÜM -47/ PART 1-
BÖLÜM -47 /PART 2-
BÖLÜM -48-
Canlı Yayın
BÖLÜM -49-
BÖLÜM -50-
BÖLÜM -51-
BÖLÜM -52-
BÖLÜM -53-
ÖNEMLİ DUYURU
53. Bölümün Devamı Gelecek
❦ TANITIM ❦
❦ BÖLÜM -1-
❦ BÖLÜM -2-
❦ BÖLÜM -3-
❦ BÖLÜM -4-
❦ BÖLÜM -5-
❦ BÖLÜM -6-
❦ BÖLÜM -7-
❦ BÖLÜM -8-
❦ BÖLÜM -9-
❦ BÖLÜM -10-
❦ BÖLÜM -11-
❦ BÖLÜM -12-
❦ BÖLÜM -13-
❦ BÖLÜM -14-
❦ BÖLÜM -15-
❦ BÖLÜM -16-
800₺ DEĞERİNDE ÇEKİLİŞ!
❦ BÖLÜM -17-
❦ BÖLÜM -18-
❦ BÖLÜM -19-
❦ BÖLÜM -20-
❦ BÖLÜM -21-
❦ BÖLÜM -22-
BÖLÜM -54-
❦ BÖLÜM -23-
❦ BÖLÜM -24-
❦ BÖLÜM -25-
❦ BÖLÜM -26-
❦ BÖLÜM -27-
❦ BÖLÜM -28-
❦ BÖLÜM -29-
BÖLÜM -55-
DUYURU
BÖLÜM -56-
BİR SÜRÜ DUYURU
BÖLÜM -57-
BÖLÜM -58 /PART 1-
BÖLÜM -58 /PART 2-
KİTAP OLUYORUZ
KÜÇÜK BİR DUYURU
BÖLÜM - 60 -
Geri Dönüyorum
BÖLÜM - 61 -
Eskişehir
BÖLÜM -62-
BÖLÜM -63-
BÖLÜM -64-
BÖLÜM -65-
BÖLÜM -66-
Duyuru
BÖLÜM -67-
BÖLÜM -68-
ÖNEMLİ DUYURU
DUYURU
BÖLÜM -69-
SİTEM
BÖLÜM -70-
BÖLÜM -71-
BİR ANI
BÖLÜM -72-
Hellö
KIRMIZI KİTAP OLUYOR
AŞK KİTABI İSTEYENLERİN DİKKATİNE
DUYURU

BÖLÜM -59-

61K 4.4K 4.2K
By ilmelistan

Hellö 💦

İliklerine kadar ısınmıştı. Sıcacıktı o an Hamra. Parmaklarını ucundaki uyuşma, bedenindeki kan akışını hızlanmasına sebebiyet verircesine ensesine uzanan sıcaklıkla yanıyormuş gibi hissediyordu. Bilmiyordu ki ne diyeceğini, nasıl konuşacağını. Küçük dilini yutmuştu sanki. Yanındaki iki kadın ayağa kalkıp patronlarının hayranlıkla elini sıkarken, kendisi hiçbir şeyi kavrayamıyor, âdeta tükeniyormuş gibi hissediyordu.

Derin bir nefes alıp verdi. Kalp atışları çok hızlıydı. Tanrım, aldığı nefeste burnuna ilişen o koku ile sanki aklı başından gitmişti.

Ne yapacaktı?

Ne yapacağım ben?

Tanrım!

İç sesiyle cebelleşirken ayakta dikilip kendisine bakan adamın zümrüt yeşili gözleriyle sarmalandı. Ah o gözleri, ah o bakmaya doyamadığı, kendisinde binbir anlam barındıran koca adamın minik iki hareleri.

Dudaklarında bir kıvrım mevcuttu ama gözlerinin içerisindeki yangını görememek imkânsızdı. Karşısındaki adamın da kendisinden farkı yok muydu yoksa?

İliklerine kadar üşüdü, sonra yandı. Bedeni, yaşadığı şokun etkisi ile kendisini hırpalarken mamur bir şekilde elini adamın eline bıraktı.

Sıcacıktı. Tıpkı hatırladığı gibi iri parmakları sarmıştı küçük elini. Ne özlemişti onun herhangi bir dokunuşunu üzerinde. Ne özlemişti kendisine baktığı her saniyenin bıraktığı güzel hisleri.

Yerinden kalkamadı bile. Kalksa, çelimsiz bacaklarının kendisini tutamayacağını biliyordu. Hayır, tahmin ediyor olsa da onunla karşı karşıya gelmenin verdiği bir ıstırapla başa çıkmak zorunda kalmıştı.

"Merhaba." dedi içini ısıtan sesiyle.

"Merhaba. Hamra." diye karşılık verdi yanındakilerin tanıştığını bilmediklerini hatırlayarak. Ama bocalaması, sesine bile yansırken kadınlar, bu bocalamanın sebebini ilk defa böyle büyük bir işte bulunmasını nedeni olarak yorumlamışlardı. Oysaki bilmiyorlardı ki masalarına gelen patronları bildikleri adam, Hamra'nın dillere destan eski sevgilisiydi.

Ne olmuştu? Başka bir kadınla haberlerini aylardır göremiyordu. Ayrıldıklarına dair haberler de yapılmamıştı. Kendisiyle ilgili herhangi bir haber yapılmasına izin vermemişti Ahzal, belliydi. Ama o kadına ne olmuştu? Çocuğu doğurmuş muydu? Kendisinden miydi? Ya da kendisinden değilse de ne yapmıştı? Ya kendisinden değilse?

Tanrım. Ya kendisindense ve o kadınla aynı çatı altında yaşıyorsa?

Boğazına nefesi takıldı Hamra'nın. Ahzal, karşısına otururken gözlerini ondan kaçırıp masanın üzerindeki krem rengi peçeteye gözlerini dikmişti ama hayır, kafasındaki sorular sanki aklını kaçırmasına neden olacak kadar yüksek sesteydi.

"Müsaadenizle." dedi ve yerinden kalkıp bir ara bütün dikkatlerin üzerine çekilmesine neden olsa da umursamadan tuvalete geçmek için topuklularının üzerinde hızlı adımlarla ilerledi.

Sürekli nefes alıp veriyor, gözyaşlarının düşmemesi için kendisiyle akılalmaz bir savaş veriyordu. Ne yapacaktı şimdi? Nasıl oturacaktı o masaya?

Tuvalete geldi. Elini yüzün yıkadı ve aynada harap olmuş görüntüsüne baktı.

"Bilerek yaptı." dedi kendi kendisine. "Bilerek şirketi satın aldı. Ama neden?"

Aklını kurcalayan bütün soruların tek çıkış kaynağıydı bu soru. Neden?

Bir süre kendisiyle çeliştikten sonra toparlanması gerektiğini söyleyerek içeri adımlamaya başlamıştı. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu ama masaya geri geldiğinde kendisine kilitlenen zümrüt yeşillerin ışıltısı, aklını başından almaya yetecek kadar özlemle doluydu.

Neden kendisine öyle bakıyordu ki? Neden kendisini koparmasına izin vermiyordu bu adam?

"İyi misin?" diye soran Dilay, merakla kendisine bakıyordu.

"İyiyim." dedi Hamra başını onaylar anlamda sallarken. Başka ne diyebilirdi ki? Belli ki onlar, Ahzal'ın tam olarak kim olduğunu bilmiyordu.

"İsterseniz sizin için içecek bir şeyler söyleyelim?" diyen Ahzal ise kendisine bin kat yabancı gibi sorduğu soruya karşılık içini hoplatmasına neden olmuştu. Ah! En samimiyetinle en yabancı olmak da nasıl bir yara acısıydı öyle?

"İyiyim." dedi gözlerini gözlerinden kaçırırken "Teşekkür ederim."

Hamra, yemek siparişleri verilirken kafası o kadar karışmıştı ki, salatada biber olmasından nefret ettiğini bile söylemeyi unutarak sipariş vermişti. Ama tam da o sırada gitmeye hazırlanan garsonu durduran genç adam "Salatada biber olmasın lütfen." diye adamı uyarmıştı.

Hamra başını kaldırarak baktı ona. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Neden bir anda karşısına çıkıp bütün dengesini altüst ediyordu.

"Şirketi alan kişinin bu kadar genç olmasını beklemiyorduk Ahzal Bey. Sizin gibi ileri görüşlü birisiyle çalışacak olmak bizi çok mutlu etti inanın." diyen Efsun, hayran bir şekilde bakıyordu patronuna. Hamra, bunun farkındaydı ama umursamadı bile. O kadın, kıskanacağı birisi değildi ki. O kadın, ikisinin arasındaki ilişkinin teline ulaşamazdı. Neden kıskansındı ki? Otelleri bir bir koparan birbirleriyken hem de.

"Sizin projelerinizi bizzat inceledim Efsun Hanım. İşinizde oldukça başarılı olduğunuz bir gerçek. Genç yetenekleri bu sektöre kazandırmak çok isterim." diyen Ahzal üzerine anında Dilay konuya girmişti.

"Yaptığımız projenin sizin oteliniz için olduğunu duyduk. Doğru mu acaba?"

"Evet, Antalya'daki arazinin üzerine dikilecek eşsiz bir otel istiyorum." diyen genç adamsa kendisini izliyordu. Onlarla konuşurken bile kendisine bakıyordu. Neden bakıyordu ki?

Özlemişti bir kere. Kendisine baktığı her saniye gözlerini kaçırma isteği şöyle dursun, bakmadığı vakti yakalayıp yüz hatlarını yine aklına kazımak istiyordu.

Değişmemişti adam. Sadece biraz zayıflamış geldi gözlerine. Neden zayıflamıştı ki? Çocuklu hayat zor mu gelmişti? Ah! Belki de kendisine bakmadığındandı. Hoş, çocuğunun olup olmadığını da bilmiyordu ki.

Ah! Ne isterdi şimdi ona çocuğun olup olmadığını sormayı.

Kadınlar, sevdiği adam bir sürü soru soruyorken o sessiz olmayı tercih ediyordu. Yemekleri geldiğinde iştahı hiç olmasa da zorla ağzına tıkmıştı yemekleri. Yerken bile adamın kendisini izlediğini biliyordu ama başka ne yapabilirdi ki? Bir an önce buradan gitmek ve Demre'nin kucağında ağlamak istiyordu.

"İkinizin de ideallerini dinledim ama Hamra Hanım oldukça sessiz duruyor. Sizin de bu proje hakkındaki planlarınızı merak ediyorum doğrusu. En ilginç projeyi sizden gördüm." demesiyle Hamra bir an diken üstünde gibi hissetmişti.

İlk projesinin gerçekten de beğenildiği için kabul edildiğini sanırken o kadar mutluydu ki şimdi Ahzal tarafından sırf kendisini görebilmek için tasarlanan bir komplo olduğunu öğrenmek gururunu kırmıştı. Ne diyebilirdi ki? Kurul toplantısında kimse projesine destek vermezken patronun beğenmesinin verdiği zafer de tuzla buz olmuştu.

Adamın gözlerinin içerisine bakarken boş konuşacağının farkındaymışçasına sessiz kaldı. Kaşları çatılmıştı. Yarın olduğunda muhtemelen herkes Ahzal'ın torpilini öğrenecekti. Efsun ve Dilay, Ahzal'ın kim olduğunu bilmese de yarına araştırdıkları tek bir isimle her şeyi öğrenebilecekti. Nasıl öğrenmesinlerdi ki? Her yerde sevgili oldukları zamana dair boy boy haberler yapılmıştı.

"Aslında bakarsanız benim projemi beğenmenize şaşırdım. En fahiş fiyatlı proje bana aitti." diyen Hamra ise öfkesini bir yandan dile getirmek istiyordu ama genç adam buna hazırlıklı gelmiş gibi konuştu.

"İlk projemde kendimi para konusunda kısıtlamak istemiyorum. Üstelik, ilklerin başarısı, devamında kazanca neden olur. Sizin projeniz ne kadar masraflı olursa olsun, mantıklı ve rağbet görecek bir proje."

Hamra, ciddi mi diye gözlerinin içerisine baktı. Zümrüt yeşilleri parıldarken aklını toparlaması pek mümkün değildi ki. Derin bir nefes alıp verdi ve göz kontağını kesip önündeki hiç dokunmadığı tatlısına baktı.

"Düşünceleriniz için teşekkür ederim." demekle yetinen Hamra, hiç profesyonelce davranmadığının farkındaydı ama nasıl davranması beklenebilirdi ki?

Dilay ve Efsun, Hamra'yı elediklerini düşünerek kendi projelerini işleve sokabilmek için yine Ahzal'ın dikkatini çekmek için sorularını yöneltmişlerdi.

Zaman geçip nihayet kalkma vakitleri geldiğinde herkes ayaklanmış, toparlanıyordu. Hamra, nihayet gideceği için mutluyken içindeki bir ses, mutlu olmaması için onu sarsıyor gibiydi. Adamla biraz daha vakit geçirmek için elinden geleni yapabilirdi ama gecenin başından beri hiç sesini çıkarmadan oturmaktan başka bir şey yapmamıştı ki.

Şirket arabası kapıya geldiğinde herkes Ahzal'la görüşüyordu. Genç kadın ise yeniden onunla temas içerisinde olmanın verdiği gerginlikle ne yapacağını düşündü. Elini sıkmak zorundaydı.

"Tanrım! Neden ben?" diye düşündü kendi kendine. Ahzal da inat gibi herkesle hızlı bir şekilde görüşüp kendisine yönelmişti iyi mi?

Yavaşça elini uzattı. Ahzal ise hızlıca kendi elini kavradı ve yine o his bedenine hüküm sürdü. Tanrım! Ne özlemişti bu adamı kendi teninde hissetmeyi. Gözlerinin içerisine baktı. Kirpiklerinin arasındaki dünyanın içerisinde kayboldu âdeta. Derin bir soluk çekti içine, aldığı kokuyla harmanlandı. Soğuk havanın bir önemi yoktu konuşurken. Sanki o kendisine dokundu ve böyle bakmaya devam ettikçe dünyanın en sıcak insanı kendisi olacak gibiydi.

"İyi akşamlar Hamra Hanım." dedi Ahzal, parıldayan gözleriyle.

Neden parıldıyordu o gözler? Özlemiş miydi? Yoksa kendisini orada bıraktığı için mi zafer duygusu yaşıyordu?

"İyi akşamlar Ahzal Bey." dedi Hamra ama adını söylemeyi bile özlemişti. Ah! Ne yapacaktı bu adamla şimdi?

Elini yavaşça çekmek için bir hamle yaptı ama sanki o an genç adam kendi elini bırakmadı. Hamra şaşkınlıkla gözlerini tam aralıyordu ki gevşeyen parmaklarla havada kalan eli, bir an yanıldığını düşünmesine neden oldu. Kafasını kaldırıp yeniden adama bakmak istese de utandı. Sanki onunla yedi kat yabancılardı. Bir o kadar da yakın. Garip...

Arabaya bindi. Pencere kenarından içerisinin gözükmediğine şükrederek izledi doya doya adamı. Uzun, iri bedenini, geniş omuzlarının üzerine düşmüş ceketinin uyumunu, yüzünün üzerindeki gülümsemenin bıraktığı kıvrımları, çenesini, burnunu, gözünü dudaklarını... Her şeyini doya doya izledi. Araba hareket ettiğindeyse adamın gözleri sanki orada olduğunu farkındaymış gibi tam da olduğu tarafa kilitlenmişti. Arabanın içerisini görebiliyor muydu? Mümkün değildi. Binmeden öncesinde görüp görmediğini özellikle kontrol etmişti. Belki de öylece boşluğa bakıyordu...

Eve geldiğinde ilk önce topuklularını çıkarıp kenara attı. Ardından çantasını da kenara fırlatıp derin bir nefes aldı. Bu gece, beklediğinden daha yorucu ve ağır geçmişti. Hayır, şimdi nasıl uyuyacaktı ki? Yukarı çıktığında Demre'nin odasından geçerken içeriden ses gelmediği için içeriye baktı ama kimseyi göremedi. Muhtemelen yine dışarıda eğlenmeye çıkmıştı.

Odasına gitti, duş alıp rahatladıktan sonra kendisini uyuyabilmek için yatağa attı ama amacı hüsranla sonuçlandı çünkü nereye dönse, adamı düşünüp duruyordu. Zümrüt yeşili gözlerinin önünden gitmiyor, her nefes aldığında sanki onun kokusunu içine çekiyordu.

Ne özlemişti onu.

Ertesi gün uyandığında çok az uykuyla ayılmaya çalışmıştı. Acele ile üzerini giyip göz altındaki morlukları kapatmak için makyaj yaptıktan sonra apar topar taksiye atlamıştı. Gergindi. Şirketin patronun kim olduğunu herkes merak ederken Dilay ve Efsun'un Ahzal'ın kim olduğunu onlara çoktan duyurduğunu, şirketin de dedikodularla çalkalandığını biliyordu. Yine de başı dik bir şekilde gitmeliydi oraya. Şirketi daha Ahzal satın almadan girmişti ve işini layıkıyla yapmanın peşindeydi. Buradan ayrılsa, yapacağı başka işinin olmaması şöyle dursun, paraya ihtiyacı vardı.

Şirketin kapısının önüne gelene kadar her şey normal gibi gelmişti ama içeri girdiği andan itibaren herkesin kendisin gösterip aralarında fısıldaşmasına karşın tahmin ettiğinin daha büyük bir ölçüde yayıldığını anlamıştı.

Başını önüne eğdi. Bunu yapmaması gerekiyordu ama onlara bakmak ve göz göze gelmek istemiyordu. Asansöre geldiğinde, insanların utanmadan kendisi hakkında dedikodu yapmasına karşın rahatsız bir şekilde merdivenlere yönelmeyi düşündü. Sonrasında bundan vazgeçti. Neden başını önüne eğip onları görmezden gelmeye çalışıyordu ki?

Dönüp, yan tarafında, kendisiyle konuştuğuna emin olduğu kadına dönüp baktı. 30'lu yaşlarında, esmer bir kadındı. Göz göze geldikleri anda susarken kaşlarını çatıp herkesin içerisinde konuştu.

"Bir sorun mu var?" dedi. Kadın, bir anda kendisine soru sorulmasına karşın şaşırdı ve tedirgin bir şekilde olduğu yerde hareketlendi.

"Hayır. Hayır, neden sorun olsun ki?"

Hamra ise kaşlarını çatmaya devam etti. Diğer insanlara da göz attıktan sonra açılan kapıdan içeriye girdi ve herkes kapıda ona şaşkınlıkla bakarken inadına kapatma düğmesine basıp herkes dışarıda kalmışken asansörün içerisinde tek başına yukarı doğru çıkmaya başlamıştı.

"Hepsi Ahzal yüzünden." dedi. Ne vardı yani çalıştığı şirketi satın almasaydı? Şimdi insanların aklında torpil muhabbeti dönerken nasıl olacaktı da kendi başarısıyla buraya geldiğini açıklayacaktı. Hoş, projesinin seçilme nedeni de Ahzal'dı ya orası ayrı.

Kendi katına geldiğinde asansörden indi ve yine bütün ofis çalışanları kendisine dönmüş merakla bakıyordu. Umursamamaya çalıştı. Bu konu hakkında ne yapacağını bilmiyordu. Aklı tamamen karışmıştı ve artık kafayı yemesine ramak kalmıştı.

Eşyalarını tam masanın üzerine yerleştiriyordu ki Suzan koşturarak yanına geldi.

"Benim duyduklarım doğru mu?" diye gözlerin koçman açarak kendisine bakması ile Hamra sıkıntıyla kendisini koltuğuna bırakmıştı. Sinem de koşturarak yanlarına geldiğinde,

"Doğru muymuş?" diye sordu Suzan'a. Hamra ise artık kaçış yolunun olmadığının farkında olarak başını onaylar anlamda salldı.

"Doğru."

"Hadi canım!" dedi Suzan.

"Ben demiştim." dedi Sinem.

"Herkes biliyor anlaşılan?" diye soran Hamra ise çekingen bir şekilde etrafına bakınmıştı. Çoğu kişi dönmüş kendisine bakıyordu.

"Bilmez olurlar mı? Virüs gibi her yere yayıldı haber. Sen bilmiyor muydun gerçekten Ahzal olduğunu?"

"Nereden bileceğim Sinem? Adamı dün karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım. Getirdi karşıma oturdu. Patronunuz benim dedi." demesi üzerine iki kadın da şaşkınlıkla birbirlerine bakıyordu.

"Sırf senin için şirketi satın almış yani öyle mi? Ah! Sinem tut beni, düşüp bayılacağım şuraya." demesi ile Hamra yüzünü buruşturdu.

"Deme şöyle ya. Ne yapacağım ben şimdi? Herkes bu konuyu konuşuyor." dediğinde Suzan elini boş ver anlamında salladı.

"Ay boş ver hayatım. Büyük patron, eski sevgilin. Artık dokunulmazlığın var."

"İyi de ben öyle olsun istemiyorum ki." diyen Hamra iki elinin arasına yüzünü alıp onlara bir umut beklercesine baktı. Sinem ise arkadaşının kötü hâline karşılık durumu eline almaya karar verdi.

"Yapacak bir şey yok hayatım. Adam belli ki seninle barışmak için böyle bonkör davranmaya çok hevesli. Barışmak istersen barışırsın. İstemezsen de yapacak bir şey yok. Seni işten atacak değil ya." dediğinde Hamra yüzünü asmıştı. Tam da o sırada açılan asansörden içeri giren patronları dikkatini çekti.

Kenan, morali bozuk bir şekilde içeri girdiği an gözlerini kendisine dikmişti. Masanın önüne geldiğinde ise 3 kadın şaşkınlıkla patronlarına bakarken genç adam Hamra'ya hitaben konuşmuştu.

"Odama gelir misin?"

"Peki, Kenan Bey." dedikten hemen sonra başını onaylar anlamda sallamıştı. Adam ise odasına girdiğinde Hamra tedirgin bir şekilde yerinden kalkmıştı. İki arkadaşından umut ararcasına baktığında Suzan tedirgin bir şekilde dudağını ısırırken Sinem, elini boş ver, anlamında sallamıştı.

Odaya doğru çekingen bir şekilde gittiğinde Kenan, kendisinin geldiğini görüp camları karartmak için düğmeye basmıştı bile. Al işte! Özel görüşme. Net bitmişti.
Kapıyı çalıp içeri girdiğinde genç adam ayakta dikilmiş kendisine bakıyordu.

"Günaydın Hamra." diyen Kenan, her zamankinden daha ciddi bir şekilde kendisine bakıyordu.

"Günaydın Kenan Bey." diyen genç kadın, kapıyı ardından kapatıp odanın ortasına doğru ilerledi. Kenan ise kalçasını masaya yaslayıp oturması için önündeki koltukları işaret etti.

"Otursana." dedi.

Genç kadın, denileni harfiyen yerine getirip gergin bir şekilde koltuğa oturmuşken tırnaklarını etine geçiriyordu. Kenan ise karşısındaki kadının gerginliğinin farkındaymış gibi anında konuya girdi.

"Duyduklarım doğru anlaşılan." dediğinde Hamra utanarak başını onaylar anlamda salladı.

"Peki onun aldığını biliyor muydun?"

"Hayır." dedi Hamra hemen başını kaldırıp itiraz ederek. "Ben de dün akşam öğrendim. Yani, onu gördüğümde." dediğinde Kenan rahatlamış bir şekilde nefesini dışarı vermişti.

"Peki seninle konuştu mu?"

"İş konusunda evet." dediğinde Kenan diğer türlüsünü merak edercesine bakmaya devam ediyordu. Hamra, neden sorduğunu ilk anlayamadı. Sonrasında bu adamla dışarı görüşmek için çıktığı aklına gelince başını iki yana salladı hızlıca.

"Hayır, iş konusundan başka bir şey konuşmadık ki." dedi ama Kenan, karşısındaki durumun farkındaydı. Oldukça mesafeli bir şekilde konuşuyordu.

"Herkes patronla senin aranda olanları konuşuyor." dediğinde Hamra başını onaylar anlamda salladı.

"Biliyorum."

"Torpille projenin kabul edildiğini de söylediklerini de tahmin ediyorsundur." dediğinde Hamra'nın içi yansa da başını onaylar anlamda salladı.

"Evet, bu yüzden projemi geri çekmek istiyorum." dedi. Genç adam duydukları ile bir an şaşırdı ama Hamra'nın geri çekme isteğinin nedenini net bir şekilde anlayabiliyordu.

"Emin misin?" dedi.

"Evet, eminim. Ben bile kendi emeğimle beğenildiğini düşünmezken bu projenin başında duramam." dediğinde Kenan başını onaylar anlamda salladı.

"Aslında doğru bir seçim yaptın. Çok başarılısın. Yeni projelerde de seçilme şansın yüksek. Ben de insanların sana karşı baskı uygulamasını istemem."

Genç kadın, içi yana yana projesinin geri çekilmesine müsaade ederken Kenan, yerine geçmiş, masanın ardından kendisine bakmaya devam ediyordu.

"Peki o zaman. Senin canını sıkmana neden olacak bir durum yok. Şirketi eski sevgilin satın aldıysa kimse buna bir şey diyemez. Sadece bir süre söylenenlere dikkat etmen gerek o kadar." dediğinde genç kadın başını onaylar anlamda salladı.

Odadan ayrılıp kendi masasına geldiğinde onu bekleyen kızlara içeride olanları anlatmış, onlar da arkadaşının durumuna üzülseler de doğru karar verdiğini desteklemişlerdi.

Her şey, akşama kadar normal giderken Hamra, artık kendisine olan bakışları önemsemeden Kenan'ın kendisine verdiği yeni proje hakkında çalışıyordu. Herkes, Hamra'nın projeyi bıraktığını duymuş, yaptığına bir anlam veremeseler de yanına gidip sormaya cesaret edemedikleri için söz etmemişlerdi.

Genç kadın, işine odaklanmış, bir an önce günü bitirmek için ara vermeden çalışıyordu ki odanın kapısı çalındı ve genç kadın camlarla kaplı duvarın ardındaki kapıyı çalan kişiyi görmek için kafasını kaldırdı. Gördüğü kişi, telaşlı bir şekilde yerinde kıvranan Suzan'dı.

Gelmesi için elini kaldırıp salladığında genç kadın çekimser bir şekilde kapıyı açmış ve arkadaşına söylemekte kararsız bir şekilde bakmıştı.

"Ne oldu Suzan?" dediğinde sıkıntılı bir şey olduğunu anlamıştı ama daha ne gibi bir sıkıntıyla karşı karşıya gelebilirdi ki.

"Şey..." dedi ve parmaklarını gergin bir şekilde kırtlatırken gözlerini kaçırdı.

"Kenan Bey odasına seni çağırıyor."

Hamra, durumun daha da ciddi olduğunu anlarken sandalyesinden kalkıp odadan çıkmak ve bir an önce ne olduğunu öğrenmek için patronunun odasına ilerliyordu ki Suzan kolunu tutup onu durdurmuştu.

"Hamra!" dedi ve genç kadın kendisine baktığında istemeyerek de olsa konuştu.

"Kurulun hepsi Kenan Bey'in odasında." demesi ile genç kadının başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Tek kelime etmeden patronunun odasına ilerlerken kafasında öyle çok senaryo yazdı ki kapıyı tıklatırken herkesin dönüp kendisine bakması ile bütün düşünceleri anında aklında yok oldu çünkü korkusu, her şeyin önünü kapatacak kadar belirgindi.

"Gel Hamra." diyen Kenan, sıcak bir ses tonu ile onu içeri davet ederken genç kadın arkasından kapıyı kapatıp toplantı masasının boşlukta olan diğer ucuna doğru ilerledi. Herkes, masada bariton yüz ifadeleri ile yer edinmişken kendisini daha ciddi inceliyorlardı.

"Beni istemişsiniz?" dedi masanın önünde durduğunda ama söyleyip söyleyebileceği tek sözler bu gibi gelmişti. Ne yapacağını bilmiyordu ki. Şirketin en önemli isimleri arasında özel olarak çağrılmak her yiğidin harcı değildi.

"Evet, otur lütfen." diyen Kenan ise hâlâ sakin bir şekilde kendisini izliyordu.

Genç kız, denileni yapıp masanın diğer ucuna oturdu ve herkesin kendisini izlediğini görmezden gelmeye çalıştı. Sıcaklamıştı. Ensesindeki boncuk boncuk akan teri hissedebiliyordu.

"Bu sabah, şirkette dönen bir dedikodu yüzünden projeden çekilmek istediğini dile getirdin ve ben de kabul ettim." dediğinde Hamra başını onaylar anlamda aşağı yukarı sallamıştı. Kenan ise devam etti. "Kurul, aldığımız bu karara pek sıcak bakmadığı için toplanma gereği duydu." dedi ve memnuniyetsizliği bariz bir şekilde belli oldu.

Tam da o sırada, 30'lu yaşlarının sonunda gibi duran pilatin saçlı kadın konuya dahil olmuştu.

"Büyük patronun beğendiği bir projeyi, sırf şirkette bir dedikodu dönüyor diye yürürlükten almak hiçbir üyeye doğru gelmedi." demesi ile öylece kalakalmıştı genç kadın. Tanımadığı kurul üyelerinin söylediği sözlerle birlikte, ne diyeceğini bilmiyordu çünkü söylediklerini idrak etmek biraz vaktini almıştı. Kendisine geldiğinde ise boğazını temizlemek zorunda hissetti. Hemen ardındansa konuşmaya başladı.

"Ben... bunca yaşanan tesadüften sonrasında projemin yürürlükte olmasını sizin de istemeyeceğinizi düşündüm." demesiyle masanın etrafındaki insanlar, tesadüf kelimesinden sonrasında genç kadına inanmamış gibi bakmaya başlamışlardı bile.

Hamra, ne diyeceğini bilemedi. Bu bakışlardan hoşlanmamıştı ama sırf eski sevgilisi çalıştığı şirketi aldı diye onların karşısında ezilmek de istemiyordu.

"Tesadüf olduğuna inanmıyor musunuz?" diye pat diye sorması üzerine dudaklarına hızlı bir gülümseme yerleştirip başını bir kere aşağı indirip kaldırdı. Ardından herkesin gözlerinin içerisine sırayla baktıktan sonra kendisinden emin bir şekilde konuştu.

"Kusura bakmayın. Ben ilk ciddi projemin kabul edilmesinden sonra geri çekilmeyi istemeyecek kadar tırnaklarımla kazıyarak geldim buraya. Sırf, insanlar bunu hak ettiğim için değil de eski sevgilimin patron olmasından dolayı kabul edildiğini düşünmesinler diye projemi geri çekmek istedim çünkü yapacağım ilk işin, insanlar üzerinde tıpkı bende bıraktığı gibi bir etki bırakmasını isterim." dediğinde herkes, şaşkın bir şekilde kızıl saçlı kadına bakıyordu. Gözlerinden çıkan alevin farkındalardı ama dışarıdan görünen asil duruşunu asla kaybetmeden, uygun bir dille anlatmıştı derdini. Elbette, masadakiler söylenene değil de gördüklerine inanmak istedikleri için ona inanmamışlardı ama Hamra, en azından kendisini izah edebildiğine sevinerek oturduğu yerde dik durmaya devam etti.

"Nihayetinde eski sevgiliniz projeyi beğendi diye geri çekilmeniz etik değil. Burada şirketin prestiji söz konusu. Sizin eski münasebetleriniz yüzünden bunun sarsılmasına izin veremeyiz." demesi ile Hamra şaşkınlıkla kadına ilk başta bakakaldı. Hemen ardından kaşlarını havaya kaldırdı ve dudaklarına sıcak bir gülümseme yerleştirdi.

"Projemin pahalı olduğunu ilk söyleyen sizdiniz diye hatırlıyorum."

Kadın, bozuntuya vermeden başıyla onayladı.

"Evet ama büyük patron için anlaşılan miktarın bir önemi yok."

"Yani projemin başında yeniden durmamı istiyorsunuz?"

"Evet." dedi ve ardından diğerleri de onun fikrine katıldı. Hamra ise masanın diğer ucunda oturan adama baktı. Gözlerini kendisine dikmiş, dikkatle bakıyordu. Bu durumdan hoşlanmadığı her hâlinden belli olsa da bir şey söylemeye yeltenmiyordu. Hoş, ne söyleyebilirdi ki?

Tekrar kadına döndü ve başını onaylar anlamda salladıktan hemen sonra pişman olacağı o sözleri dile getirdi.

"Tamam. Projeme devam edeceğim ama hâlâ hâli hazırda duran 2 proje yer alıyor. Benimki seçilmeyebilir." dese de masadakiler bu ihtimalin olmadığını bariz biliyorlarmış gibi kadına baktılar. Hamra ise sinirlense de sabırla gülümsemeye devam etti.

"Yine de sürece devam etmelisin." diyen kadınla birlikte Hamra tekrar başını onaylar anlamda salladı.

"Tabii. Edeceğime emin olabilirsiniz." dedi demesine de kendisi mental olarak buna kendisini hazır kesinlikle hissetmiyordu.

İçinde kendi kendisini yerken içten içe Ahzal'la karşı karşıya geleceği için kendisine kızıyor olsa da hâlâ bitmeyen toplantıda kadın, yeniden konuştu.

"Güzel. O zaman eve gitsen iyi olur çünkü akşam saat 21.00'da uçağın var. Diğer iki kişiyle birlikte, Antalya'ya araziyi bizzat görmeye gidiyorsunuz. Ahzal Bey, sizi orada bekliyor olacak."

Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

16.5K 1.4K 32
Kitapları rasgele çantama koyup çantamı sırtıma taktım. Sınıf kapısına doğru ilerlerken önümde beliren kişiyle nefesimi tutup gözlerimi kocaman açtım...
1.5M 26.4K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
1.3K 85 5
Yasamak aslında yaşamamaksa... Uçağa yarım saat kala kardeşim Theydor aradı. Göz devirerek kapattım telefonu. Büyük ihtimalle davamı geri çekmemi ist...
25.2M 900K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...