KIRMIZI KİTAP OLUYOR

By ilmelistan

95.6M 1.6M 414K

Nefesi kesildi. Kalp atışları hızlandı. En kötüsü ise; yine kasıklarında tatlı bir sızı dolandı. Bu adam fa... More

TANITIM
BÖLÜM -1-
BÖLÜM -2-
BÖLÜM -3-
BÖLÜM -4-
BÖLÜM -5-
BÖLÜM -6-
BÖLÜM -7- Part*1*
BÖLÜM -7- Part*2*
BÖLÜM -8-
BÖLÜM -9-
BÖLÜM -10-
BÖLÜM -11-
BÖLÜM -12-
BÖLÜM -13-
BÖLÜM -14-
BÖLÜM -15-
BÖLÜM -16-
BÖLÜM -17- / 1
BÖLÜM -17- / 2
BÖLÜM -17- / 3
BÖLÜM -17- / 4
BÖLÜM -17- / 5
BÖLÜM -18-
BÖLÜM -19-
BÖLÜM -20-
BÖLÜM -21-
BÖLÜM -22-
BÖLÜM -23-
BÖLÜM -24-
BÖLÜM -25-
BÖLÜM -26-
BÖLÜM -27-
BÖLÜM -28-
BÖLÜM -29-
BÖLÜM -30-
BÖLÜM -31-
BÖLÜM -32-
BÖLÜM -33-
BÖLÜM -34-
BÖLÜM -35-
BÖLÜM -36-
BÖLÜM -37-
BÖLÜM -38-
BÖLÜM -39-
BÖLÜM -40-
BÖLÜM -41-
BÖLÜM -42-
BÖLÜM -43-
BÖLÜM -44-
BÖLÜM -45-
BÖLÜM -46-
BÖLÜM -47/ PART 1-
BÖLÜM -47 /PART 2-
BÖLÜM -48-
Canlı Yayın
BÖLÜM -49-
BÖLÜM -50-
BÖLÜM -51-
BÖLÜM -52-
BÖLÜM -53-
ÖNEMLİ DUYURU
53. Bölümün Devamı Gelecek
❦ TANITIM ❦
❦ BÖLÜM -1-
❦ BÖLÜM -2-
❦ BÖLÜM -3-
❦ BÖLÜM -4-
❦ BÖLÜM -5-
❦ BÖLÜM -6-
❦ BÖLÜM -7-
❦ BÖLÜM -8-
❦ BÖLÜM -9-
❦ BÖLÜM -10-
❦ BÖLÜM -11-
❦ BÖLÜM -12-
❦ BÖLÜM -13-
❦ BÖLÜM -14-
❦ BÖLÜM -15-
❦ BÖLÜM -16-
800₺ DEĞERİNDE ÇEKİLİŞ!
❦ BÖLÜM -17-
❦ BÖLÜM -18-
❦ BÖLÜM -19-
❦ BÖLÜM -20-
❦ BÖLÜM -21-
❦ BÖLÜM -22-
BÖLÜM -54-
❦ BÖLÜM -23-
❦ BÖLÜM -24-
❦ BÖLÜM -25-
❦ BÖLÜM -26-
❦ BÖLÜM -27-
❦ BÖLÜM -28-
❦ BÖLÜM -29-
BÖLÜM -55-
DUYURU
BİR SÜRÜ DUYURU
BÖLÜM -57-
BÖLÜM -58 /PART 1-
BÖLÜM -58 /PART 2-
BÖLÜM -59-
KİTAP OLUYORUZ
KÜÇÜK BİR DUYURU
BÖLÜM - 60 -
Geri Dönüyorum
BÖLÜM - 61 -
Eskişehir
BÖLÜM -62-
BÖLÜM -63-
BÖLÜM -64-
BÖLÜM -65-
BÖLÜM -66-
Duyuru
BÖLÜM -67-
BÖLÜM -68-
ÖNEMLİ DUYURU
DUYURU
BÖLÜM -69-
SİTEM
BÖLÜM -70-
BÖLÜM -71-
BİR ANI
BÖLÜM -72-
Hellö
KIRMIZI KİTAP OLUYOR
AŞK KİTABI İSTEYENLERİN DİKKATİNE
DUYURU

BÖLÜM -56-

1M 3.6K 301
By ilmelistan

Hellö 💦

Derin bir nefes aldı genç kadın. Sanki soluğu boğazına dizilmiş gibi bir an soluklanamadı. Tıkandı kaldı. Teninin üzerinden geçen bir meltem esintisi misali, duyguları dokundu geçti yüreğine. Kalbi, donuk bir dünyanın ortasında yaşam bulmuş gibi zaferle atıyor, aklı çalışmayı anlık bırakır halde özlemini duyduğu gözlere odaklanıyordu.

Ah o gözler... Ah o zümrüt yeşili, aklını başından alan iki küçük dünya...

Kokusu, onca mesafelerine rağmen sanki burnuna çalındı Hamra'nın. Tüyleri şaha kalktı, başından aşağı kaynar sular döküldü tekrardan. İliklerine kadar onun kokusunu içine çekmiş gibi uyarıldı. Parmakları uyuştu mesela. Karnındaki havai fişek gösterisi son vermek yerine daha da şenlendi. Dudakları kurudu. Dili damağı buz kesti.

Ne çok özlemişti ona bakmayı. Ne çok özlemişti yüreğindeki yangını harlamayı.

Sonra yanındaki kadını fark etti. Sarışın, Ahzal'dan kısa o minyon kadını. Tanıyordu bir yerlerden ama kim bilmiyordu. O gün gördüğü hamile kadın değildi. Ne olmuştu acaba o kadına? Demre'ye de sormamış, bu olayın gerçeğini öğrenmeye yeltenmemişti. Çocuk Ahzal'dan mıydı acaba? Kendisine ulaşmamıştı ki.

Ondandı.

Başka bir açıklaması olamazdı. Ondan olmasa, ulaşırdı bir şekilde kendisine. Yeniden görmek için, hayatı başına yıkar, yine de gelirdi. Ama gelmemişti. Başkasından çocuğu vardı bu iri adamın.

O an, deli gibi atan kalbine her atışında bıçaklar batıyormuş gibi hissetti. Vurguna uğradı sanki. Ruhu, bedeninden çekilirmiş gibi süzüldü adeta.

Artık adamın hayatında, kızıl bir kadın yoktu.

Artık kadını hayatında, zümrüt yeşilli bir dev yoktu.

Ama ne özlemişlerdi, ne hasrete düşmüşlerdi birbirlerine. Ah o an bir dokunabilseler, bir nefesini teninde hissedebilseler, dünyayı yok sayar yine de birlikte olurlardı. Ama... Ah o amalar! Ellerindeki bütün feryadı yok sayacak onca etken ile el sallıyordu onlara.

Ne yapacaktı şimdi?

Bu gece görmeyi beklediği en son insan Ahzal'dı. Ne tepki vereceğini bilmiyordu. Onu görmeyi umuyordu ama... Hazır değildi.

Gözlerini kaçıran ilk Hamra oldu. İri adamsa gözlerini kendisinden kaçıran kadına karşılık üzerine tonlarca ağırlığında bir dağ yıkılıyormuş gibi hissetti. Her an, üzerine daha da ağırlık biniyor, daha da eziliyormuş gibiydi. Oysaki restoranın ortasında ayakta, görkemli bir şekilde dikilmeye devam ediyordu.

Hamra, karşısındaki adama baktı. Ahzal'ı görmüştü. Kim olduğunu biliyor muydu acaba? Ayıp olmuştu adama. Ama aklı hâlâ Ahzal'daydı. Bir kez daha baksa, gözlerinin özlemini bir kez daha karşılasa... Ama bakmamalıydı. İkisi de farklı insanlarla gelmişlerdi bu mekana. Karşısında oturan adamın soran hâline bu ayıbı yapmaya hakkı yoktu.

İkisi de tek kelime etmezken Hamra açıklama yapma gereksinimi duydu.

"Özür dilerim. O... Belki biliyorsundur..." diyerek kekelemesi üzerine çıkan çatlak sesi kendisini şaşırtmamıştı ama tedirginliğini fark eden Kenan, anında duruma el atarak ona sıcak bir şekilde gülümsemişti.

"Evet. Birkaç kez haberlerde görmüştüm." dediğinde Hamra utangaç bir şekilde gülümsedi. Ahzal'la ne ayrılma haberleri yapılmış ne de birlikteliklerinden o günden sonra bahsedilmişti. Muhtemelen Ahzal öyle istemişti ama zamanında herkes duymuştu işte. Şimdi de eskiyi saklayamadıklarından Hamra bir açıklama yapması gerektiğini bilerek konuştu.

"Kusura bakma. Onu görmeyi beklemiyordum." dediğinde Kenan anında başını iki yana salladı ve gülümsemesini daha sıcak bir hâle getirerek konuştu.

"Sorun yok. İstersen kalkabiliriz de. Pek rahat görünmüyorsun." dediğinde genç kız, minnet dolu bir halde baktı karşısında oturan adama.

"Ama sen... Burada randevu için eminim çok uğraştın ve ben..." demesiyle genç adamın elini elinin üzerine koyup sıkması susmasına neden olmuştu. Kenan'ın bu hareketinde farklı bir niyet yoktu. Karşısındaki bu güzel kadını sakinleştirmesi gerektiğini hissetmişti.

"Tamam Hamra. Dediğim gibi. Sorun yok. Alt tarafı bir restoran." dediğinde Hamra rahat bir nefes bırakabilmişti. Karşısındaki adamı üzmek hiç istemiyordu. Kendisine oldukça kibar ve anlayışlıydı. Böyle bir insanı üzmeye ya da kırmaya kesinlikle hakkı yoktu.

Ama Ahzal?

O hemen ilerideki bir masaya başka bir kadınla oturmuştu. Aynı ortamdaydılar ama başka insanlarla oturuyorlardı.

Ne tuhaftı. Tanrım! Ne garipti. Aylardır onunla görüşmemişti ama birlikte oldukları o süre zarfından beri, böyle bir şey aklının ucuna bile gelmemişti. Sanki bu adam hayattayken başka insanlarla oturması, onunla bir yabancıymış gibi davranmayı beklemiyordu.

Hayal kırıklığına uğramıştı Hamra. Adamın kendisine ulaşmaması şöyle dursun, sadece uzaktan bakmasına bile lanet savurmuştu. Neredeydi "Ahzal defteri kapandı." diyen o kadın? Onu görmesiyle uçup gitmesi de neyin nesiydi?

O sırada hesap istenmişti. Kenan, hızlıca bir şekilde hesabı ödemiş, Hamra'nın itirazını anında görmezden gelmişti. Genç kız itiraz edemedi bile. Aklı karman çormandı. Âdeta bir ip yumağına dönmüştü. Kimse çözemezken kendisi nasıl çıkacaktı bu durumun içerisinden?

Masadan kalktılar. Kalkmalarıyla çevrelerindeki birkaç insanın dikkatini çekmişlerdi ama asıl dikkat eden kişi, köşedeki masada oturan Ahzal'dı.

Kızıl saçlı kadın... Bir kuğu gibi süzülerek ilerliyordu insanların arasından. Zarifliğinden hiçbir şey eksilmemiş, aksine, her zamankinden daha özgüvenli, kendinin daha farkındaydı ilerlerken. Bulunduğu ortama bakmamak için gayret ettiğini biliyordu. Ama bir baksaydı kendisine. Bir kere dönüp baksaydı özlemini duyduğu o gök mavisi gözleriyle. Ah! Ne hasretine düşmüştü o gözlerin.

Ama Hamra dönüp bakmadı. Ona son kez bakarak aklındaki düşünceleri zelzeleye vermemek için hayatındaki en zor şeyi yapıyormuşçasına dönüp oraya son kez bakmadı. Bakmamalıydı. Yanındaki adamla birlikte usulca o mekandan ayrıldı. İçi gitti ikilinin. Yine de hiçbirisi dönüp birbirlerine ulaşmaya çalışmadı.

Arabaya bindiklerinde de Hamra pek konuşmamıştı. Birkaç konu açmaya çalışmış ama her defasında konu bir şekilde bitmiş, soracak sorusu kalmamıştı. Kenan, gerilmiş Hamra'nın durumu fark etmiş, radyodan bir müzik açarak onu konuşmak zorunda olmadığı konusunda sessizce telkin etmişti.

Evin önüne geldiklerinde, genç kız özür dileyerek adama baktı ama Kenan oralı bile olmadan arabadan indi, kendi kapısını açtı ve inmesine yardımcı oldu. Yüksek bir arabaydı Kenan'ın arabası. Topukluları ile inmesi pek kolay olmuyordu.

Karşılıklı geldiklerinde ise Kenan, Hamra'nın yeniden özür dilemesine izin vermeden konuştu.

"Bu geçe çok eğlendim. Teşekkür ederim." dediğinde Hamra buruk bir gülümseme ile gülümsedi.

"Buna sevindim. Geceyi bu kadar erken kapattığımız için özür dilerim."

"Neden özür diliyorsun? Hem, seninle yeni bir randevu için bahanem de olmuş oldu." dediğinde muzip tavrına karşın Hamra'yı gülümsetebilmişti. İyi bir adamdı Kenan. Şu durumda bile sorun etmeyecek kadar olgun ve anlayışlı.

"Tamam o zaman. Bir dahaki sefere hesabı ödememe izin verirsen neden olmasın?" dediğinde genç adama gülümsedi.

"Bu duruma sinirlendiğini fark etmiştim ama kaşla göz arasında fark etmezsin sandım."

"Aksine. Hoş bir hareketti ama karşılığını vermek isterim."

"Hay hay matmazel. Bir dahaki dışarı çıktığımızda hesaplar sizden." dediğinde Hamra yine gülümsedi. Şu halde bile kendisini gülümsettiği için Kenan'a minnettardı.

"Ben, eve girsem iyi olacak."

"Tamam. Yarın, şirkette görüşürüz."

Ve o şekilde ayrıldılar. Hamra, Kenan'ın kendisine kızmamasından dolayı rahatlamıştı ama eve girdiği anda aklına gelen görüntü ile yine üzerine bir ağırlık çöktü. Onun düşünceli hâlini gören, salonda oturmuş Demre ise merakla arkadaşına bakıyordu.

"Hey! Ne oldu? Erken gelmişsin." dedi ve kontrol etmek için saatine baktı. Evet, daha gideli 2 saat bile olmamıştı.

"Bir şey mi oldu?" diye telaşla sorması üzerine Hamra'nın durgunluğu daha da sinirlerini bozdu.

"Yoksa o adam sana bir şey mi yaptı?" diye anında yükselmesi üzerine Hamra, sonunda kendisine sorular soran arkadaşını fark etmişti. Kendisini diğer koltuğa atıp ayaklarını da uzattığında çaresiz bir şekilde tavana baktı. Gözleri dolmak üzereydi. Tanrım! Neydi bu duygu karmaşası böyle?

"Ahzal'ı gördüm."

Bu tek kelime yetmişti Demre'nin durumu anlaması için. Anında düşünceleri yer değiştirirken bir anda abisine sinirlendi. Ne demek görmüştü? Onunla bir anlaşma yapmışlardı. Hamra'yı görmeye gitmeyecek, hayatından çıkacaktı. Kendisi de zorla da olsa kabullenmişken bunu, şimdi ne diye karşısına çıkıyordu arkadaşının?

"Nerede?"

"Restoranda. Kenan'la yemek yiyorduk."

"Ee? Bir şey dedi mi?"

Hamra büzülmüş dudaklarını düzeltmek için derin bir nefes aldı. Ağlamak istemiyordu. O adam için çok ağlamıştı zamanında. Ama gözünden bir damla dayanamayıp çoktan akmıştı bile.

"Hayır. Konuşmadık ki." dediğinde Demre anlamamıştı ama Hamra'nın da fazla üzerine gitmek istemiyordu. Ağladığını anlamıştı hemen ama onu daha da çok ağlatmamak için yerinden kalkmadı.

"Ne oldu?"

Genç kadın deli gibi ağlamak istiyordu ama bunu durdurmak için derin bir nefes almakla yetindi.

"Bir kadınla geldi mekana. Bizim orada olduğumuzu bilmiyordu belli ki. Beni görünce şaşırdı."

Dayanamadı Hamra. Gözyaşlarını akmasına müsaade ederken burnu çekti.

"Ben... Onu görmeyi beklemiyordum." dedi ve içli içli ağladı genç kadın. Aklının fikrinin yetmediği duygularına ağladı. Sesini çıkarmamaya, adama hesap soramamanın verdiği her şeye ağladı.

"Neden olmadık biz Demre? Neden normal bir ilişkimiz olamadı bizim? Neresinden tutarsak koptu bağlar. Bağlayamadık." diye isyan ederken Demre, sımsıkı sarılmıştı arkadaşına. Onu bu halde görmekten nefret ediyordu. Tam abisini unuttu derken, karşısına çıkmasıyla eski hâli anında geri gelmişti.

Çok seviyordu bu kadın abisini. Hoş, abisinin de ondan bir farkı yoktu. Daha 1 aya kadar her gün arayıp öğrenirdi Hamra'nın hâlini. Nasıl olduğunu söylemezse kapıya gelmekle tehdit ederdi. Ta ki Kenan'dan bahsedene kadar.

O gün aradığında direkt Hamra'yı sormuştu yine.

"Nasıl? Bugün ne yaptı?" diye sormuştu. Demre, abisinin de hâline üzülse de taviz vermemekte kararlıydı.

"İşe gitti. Çıkışında ise onu Kenan aldı." demişti. Genç adam ise bir an duraksamadan sonra sormuştu Kenan'ı.

"Kenan kim?" demişti. Demre, telefondan bile hissetmişti adamın gerginliğini.

"İş yerinden bir arkadaşı."

"Sadece arkadaşı mı?" diye sormuştu hemen. Demre'nin içi gitse de doğru olduğuna inandığı şeyi yapıyordu.

"Bilmiyorum."

" Demre!"

"Bilmiyorum abi. Kenan, ona ilgi duyuyor olabilir."

"Peki ya Hamra?"

Demre duraksamıştı. Ona yalan söylemek istemiyordu. Her şey açık bir şekilde ortada olmalıydı. Abisi, durması gerektiği yeri bilmeliydi artık.

"Sanmıyorum ama... Birileriyle görüşmeye ihtiyacı var. Lütfen! Bunu mahvetme."

Genç adam diğer tarafta sessiz kalmıştı. Bir şey demeden öylece beklemişti bir süre. Hatta Demre, adamın telefonu kapattığını sanarak iki kere ekranı kontrol etmişti. Sonunda konuştuğunda ise Demre'nin bile gözleri dolmuştu.

"İyi birisi mi peki bu adam?" diye sormuştu.

Seviyordu abisi bu kadını. Çok seviyordu. Ama bu şekilde yürümezdi. Biliyordu bu ilişkinin devamını. Çok tanımıştı abisi gibi adamları. İleride, evlendiklerinde, bir şekilde sorun çıkar, o kadınlar kurcalardı her defasında kafasını. Hamra'yı üzerdi öyle kadınlar. Hamra da kahrolurdu. Abisinin ise içi hep rahat olacaktı. Hamra'nın hayatında kimse olmadığı için anlayamayacaktı genç kadının hâlini. Kıyameti koparacak ama ilerisi olmayacaktı işte. Abisi, Hamra'nın hâlinden bir türlü anlayamayacak, her defasında af dileyerek kurtulmaya çalışacaktı.

En doğrusu buydu. Herkes biliyordu aslında doğru olanın bu olduğunu. Sadece birisinin onları teşvik etmesine, uzak kalmalarına yardımcı olması gerekiyordu, Demre de bu durumu üstlenmişti.

O günden sonra bir daha sormamıştı genç adam Hamra'yı. Soramamıştı. Kızıl hatununun başka bir adamla olabilmesi düşüncesi bile aklını başından almaya yeterken nasıl olurda böyle bir şeyi dinleyebilirdi?

O gece ise babası vefat etmiş arkadaşıyla yemeğe çıkmıştı kafasını dağıtmak için. Bilmiyordu ki o mekanda kalbini yerinden oynatan kadınla karşılaşacağını?

O gece, iki insan da çok geç uyudular. Yataklarında dönüp durdular ama uyuyakaldıklarında, kavuştukları rüyalarla rahatlamaya çalıştılar. Ertesi gün uyandıklarında ise yeni bir başlangıç içerisinde olduklarının farkındaydılar.

Ahzal kalktığı gibi duşunu yapıp işe gitti. Hamra da kahvaltısını hazırladı. Demre ile birlikte işe gittiler. Demre, kendi arabasıyla her sabah bırakıyordu Hamra'yı şirkete.

Genç kız ofise girdiğinde, Kenan'ı gördü. Dinç bir şekilde masasında oturmuş, projeleriyle ilgileniyor günlük planını ayarlıyordu. Hamra, cam ofisinin dışından onun bu hâlini görünce rahatsız etmek istemeden kendi masasına geçti. Ortak alandaydı kendi masası. Çantasını her zamanki küçük dolabına koyduktan sonra bilgisayarını açtı ve bugünkü okul projesini yeniden gözden geçirdi. Aklında birkaç plan vardı ama bunu ilk başta Kenan'a söylemesi gerekiyordu.

Bilgisayarı açıp tam işe koyulacaktı ki Kenan ile göz göze geldi. Genç adam gülümseyip ona el salladığında Hamra da aynı şekilde karşılık vermişti. Bu, onların arasında "Günaydın." deme yoluydu. İkisi de işlerine döndükten sonra küçük bir toplantı yapılmış, çizim odasında herkes kendi alanında çalışmaya başlamıştı. Kenan, Hamra'nın çizimlerindeki hataları arada ona söylüyor, Hamra da kendisini usta bir şekilde düzleten Kenan'a karşılık daha da heyecanla işine koyuluyordu.

Çalışırken, Ahzal aklına gelmiyordu bir şekilde. Kafası dağılıyor, sanki hiç derdi yokmuş gibi hissediyordu. Öğle arası geldiğinde ise kızlarla birlikte kantine inmeye hazırlanıyordu ki Kenan telefonuna bir mesaj göndermişti.

"Çok iyi bir Çin restoranı biliyorum." Yazmıştı. Genç kız, olduğu yerde mesajı görmesiyle gülümserken başını kaldırıp onun odasına baktı. Kızlarla masasında bekliyordu. Genç adam, oturduğu yerde merakla kendisine bakarken Hamra telefonuna döndü.

"Bilmenize sevindim." diyerek inadına o şekilde göndermesine karşılık başını kaldırdı ve Kenan'a baktı. Hâlâ aynı yerde oturmuş, telefonuna bakıyordu.

"Bana eşlik etmeye ne dersin? Damsız restorana almıyorlar." Yazmasıyla genç kız gülmeden edemedi. Kızlara döndüğünde ise hepsinin hazır bir şekilde asansör beklediğini fark etti. Şirkette kendi patronu ile baş başa yemeğe çıkması kimse tarafından hoş karşılanmazdı. Ama canı güzel bir sushi çekmedi değildi.

"Aslında kızlara söz vermiştim." Yazmasının ardından adamın teklifini geri çevirdiği için bir an kendisine kızdı ve yeniden mesaj yazacaktı ki kapının açıldığını fark etti. Başını kaldırıp baktığında ise Kenan'ın odasından çıktığını gördü.

"Kızlar, Çin restoranına gideceğim. Bana eşlik etmek isteyen var mı?" diye sorduğunda şaşkın şaşkın olduğu yerde kalakaldı. Zor durumda kalmaması için böyle bir şey yapması istemsiz gülümsemesine neden olurken kızlardan 2 tanesi gelmek istedi.

"Hamra?" diye kendisine dönen adam ise sanki ona daha önce hiç sormamış gibi bakıyordu.

"Olabilir aslında. Uzun zamandır Çin restoranına gitmiyordum."

"Güzel. O zaman bekleyin geliyorum. Benim arabayla gidelim." dedi ve içeriden ceketini alıp yanlarına geldi. Birlikte otoparka indiklerinde kızlar, nereye oturacaklarını bilemediler. Onların da Kenan'dan hoşlandıklarını biliyordu Hamra. Çok hoş bir adamdı. Bu oldukça normaldi. Ama Kenan, bu çelişkiyi bozdu ve kızlar için arka kapıyı açtı. En arkadan gelen Hamra ise herkesin cevabını vermiş oldu istemsiz. Tek dışarıda kalan kendisi olduğundan, o da ön koltuğa oturdu, kemerini bağladı.

Kenan, istediğinin olmasının verdiği zaferle gülümserken arabayı kullanmaya başlamış, keyifli keyifli kızlarla sohbet eder olmuştu. Özellikle sohbete sessiz Hamra'yı da sokmaya çalışıyordu. Genç kadın, adamın yapmaya çalıştıklarını elbette farkındaydı ve kendisine olan bu özel ilgisi istemiş hoşuna gidiyordu. Böyle bir adamın ilgisi kimin hoşuna gitmezdi ki? Ama ilişkiye hazır değildi. Ne kadar bu adamdan hoşlanmış olursa olsun, kalbinin kime ait olduğunu, dün net bir şekilde yeniden görmüştü. Kenan da bu durum hakkında zorlamıyordu zaten. Aralarındaki bu mesafe yeterli bir anlaşma gibiydi.

Restorana geldiklerinde, Hamra Kenan'ın karşısına oturdu. Sıcak sohbetleri etraftaki insanların da dikkatini çekecek nitelikteydi. Kenan, insanların ilgisini üzerini çekmeyi iyi beceren, sempatik bir adamdı. Kızları güldürüyor, onlara işteki komik anılarını anlatıyordu. Oysaki Hamra, dün gece bunları dinlemişti adamdan.

Kenan da bunu bilerek anlatıyordu. Karşısındaki kadının gönlünün hoş olmasını istiyordu istemsiz. Ama ilk defa duyuyor gibi tepki vermesine o da eğlenmişti.

Yemeklerini yiyip tekrar şirkete döndüklerinde kimse, aralarındaki sessiz diyaloğu anlamamıştı. Genç kadın, işine yönelmiş, Kenan da toplantıya katılmıştı.

Hamra, çiziminin son rötuşlarını yaparken Suzan, şirketteki samimi olduğu arkadaşı, yanına gelmişti.

"Hamra, bu akşam hep birlikte Berlin Bar'a gitmeyi düşünüyoruz. Sen de gelsene."

Hamra bir an düşündü. Eve gitmek istiyordu ama gittiğinde yapacağı tek şeyin Ahzal'ı düşünmek olduğunu bildiği için başını onaylar anlamda salladı.

"Olabilir aslında. Bugün işim yok."

"Tamam o zaman. Bizimkiler geliyor. Kaan'la Özgür de gelecekler. Çağırmak istediğin başka arkadaşın var mı?" diye sorduğunda bir an Kenan'ın odasına baktı. Kenan, üstleri olduğu için onu genelde çağırmaları pek muhtemel olmazdı. Kendi departmandaki arkadaşları ile dışarı çıkmak normaldi ama patronunu çağırmak herkesin harcı değildi ne de olsa.

"Tamam. Akşam, hazırlanır gelirim."

Suzan başını onaylar anlamda salladı. Tam da o sırada yanlarına doğru topuklularını üzerinde âdeta sekerek gelen Sinem'i gördüler. Elinde tableti ile koşturuyordu. Kenan'ın sekreteriydi. Tatlı kızdı ve dedikoduya bayılırdı. Hamra'dan da hoşlanmıştı. Suzan da dedikodu sevdiği için geldiği gibi bütün haberleri bu ikiliye vermeye başlamıştı.

"Bilin bakalım ben ne öğrendim?" dediğinde nefes nefese kalmıştı. Hamra'nın masasının üzerinde gördüğü küçük açılmamış suyu eline aldı ve hiç sormadan açıp içti.

"Bu böyle koşturarak geldiğine göre kesin önemli bir şey." dedi Suzan hevesle kalçasını masaya yaslarken. Sinem ise onu başıyla onaylayıp son yudumunu da aldıktan sonra bir an duraksayıp nefes aldı. Ardından etrafında kimse onları dinliyor mu diye kontrol ettikten sonra ikiliye doğru eğildi.

"Az önce toplantıda Kenan Bey'e bizim okul projesini götürürken benden personel dosyalarını da istedi. İçeri girdiğimde, ilkokul projesini konuşuyorlar sandım ama sonra Mustafa Bey, şirketin yurt dışında satın alınma aşamasında olduğunu söyledi." demesiyle iki kadın da şaşırıştı.

"Nasıl yani? Şirket satılıyor mu?"

"Orasını ben de tam anlamadım. Sadece bunu duyup çıkmak zorunda kaldım. Zaten diğerleri de bu habere şaşırdılar. Yakında çıkar kokusu."

"Of, işçi çıkarımına gitmesinler de." diyen Suzan düşünceli bir şekilde arkadaşlarına baktı. Hamra ise onu sakinleştirmek istercesine başını olumsuz anlamda salladı.

"Sanmıyorum. Şirket bu hâliyle zaten iyi sonuçlar veriyor. Belki işçi alımı bile yapıp büyüyebilirler. Hem böyle şirketler ülkelerde bölünmeye uğradığı için bu ülkenin temsilcisi böyle şeylerle ilgileniyor. O da değişmediğine göre?" dediğinde Suzan gözlerini kısarak kendisine baktı.

"Sen her şeyi neden biliyorsun?"

Genç kadın omuz silkti.

"Çok yerde çalıştım."

"Acaba kim aldı?"

"Ay sanki tanıyacaksın Suzan. Kim bilir hangi milyarderdir."

"Ne var Sinem? Düşünmek de mi yasak?" demesiyle açılan asansörden çıkan Kenan, kızların sohbetinin yarıda kalmasına neden olmuştu. Üçü de merakla patronlarının yüzüne baktı. Adam düşünceli gibiydi.

"Sinem, odama gel. Son bir yılın maliye kayıtlarını da getir."

Kadınlar şaşırdı. Bu iş gerçek olabilirdi. Sinem, kızlara döndü ve tatlı bir mimik yaptı. Onun bu hâline gülen Hamra'ya ise ters ters Suzan baktı.

"Neye gülüyorsun? Ben hâlâ işten atılabiliriz diyorum."

"Sen neyine korkuyorsun? Daha yeni başlayan benim." demesi ile Suzan kaşlarını çatmıştı. Minyon yüzü daha da küçük bir hâl alırken ona kızdı.

"Sonra ben kiminle sabah kahvesi içeceğim?"

Genç kadın gülümsedi. Bu kızı seviyordu. Geldiğinden beri kendisine çok yardımcı olmuş, işinde iyi bir kadındı. Kendisinden 2 yaş büyüktü ama ruhu âdeta küçük kalmış gibiydi. Demre, aslında tanısa severdi ama Suzan'ı tanımamak için büyük bir ısrara sahipti. Onu paylaşmayı garip bir şekilde sevmiyor, Suzan'ın varlığını da kabullenmiyordu.

"Tamam, ben işe kaçıyorum. Sen de otur güzel güzel çalış, Kenan Bey'e çalışkan pozu ver. İşi sağlama alalım." deyip göz kırpması ile genç kadın camın ardındaki adama baktı. Masasına geçmiş, bilgisayarında çatık kaşlarıyla bir şeyler arıyor gibiydi.

O gün bittiğinde, herkes evlerine dağıldı. Hamra'yı Demre işten alıp eve getirdiğinde genç kadın, onu da arkadaşlarıyla eğlenmeye çağırmıştı ama Demre reddetmişti. Genç kız ise hazırlanmış, siyah kot pantolon ve beyaz, önü işlemeli bir bluz giymişti. İnce vücuduna tam oturan kıyafetlerle çıtı pıtı bir kız olarak güzel görünüyordu.

Evden çıktığında taksiye bindi ve Berlin Bar'a geldi. Canlı müzik, kapının önünden rahatlıkla duyulurken kapının önünde bekleyen çalışanlar ona selam vermiş, rezervasyon olup olmadığını sormuştu. Arkadaşlarının yanına geldiğini söylediğinde ise ona masasına kadar eşlik ettiler. Yüksek ses müzik, herkesi havaya sokmuştu bile. Suzan ve diğerleri Hamra'yı görünce selam verip ona da yer açtılar. Genç kadın, canlı müzikli ortamları pek sevmiyordu. Çok fazla ses oluyordu ve sohbet etmek de imkânsız oluyordu. Yine de bundan şikayetçi olmadı. Kendisine tatlı, alkollü bir kokteyl söyledi. Arada sohbete arada da müziğe katıldı. Kokteyl kısa süre içerisinde onu çakır keyif yaparken sık sık gülümsemeye başlamış, etrafındakilere neşe verircesine onları da müziği söylemeye davet edip hep birlikte sanatçıya eşlik etmişlerdi. Saat gece yarısına yaklaştığında ise herkes ayaklandı. Kimileri sakin bir mekana geçmek istiyor, kimileri de evlerine gitmek istiyordu.

Hamra, ilk başta eve gitmek istemişti ama Suzan, midye diye tutturduğu için onunla ve birkaç arkadaşıyla daha midyeciye doğru yürüyerek ilerlemeye başladılar. Serin hava, onları biraz daha canlandırırken keyifli sohbetlerine devam ediyordu. Midyecide, yüksek oturaklarına geçip yemeye koyulduklarında Hamra onlara eşlik etmemişti. Kokteyl hafiften midesini bulandırmıştı. Başka bir şey midesine sokup bulandırmak istemiyordu.

Tam da o sırada "Yok artık." diyen Sinem, elleri pis bir şekilde telefonunu ekranına bakıyordu.

"Ay... Peçete verin bana!" diye haykırması ile kimse ne olduğunu anlamazken peçete bulamamasıyla birlikte Hamra'ya baktı.

"Senin ellerin temiz. Aç şu telefonu. Kenan Bey yazdı." demesiyle herkes merakla bu sefer Hamra'ya baktı. Genç kız telefonu alıp ekranı açtığında mesajın üzerine tıkladı.

"Ne oldu yahu sen bu kadar telaşlandın?" diyen Suzan'a cevap vermeyen Sinem merakla Hamra'ya bakıyordu.

"Doğru mu görmüşüm? Sesli oku mesajı." demesiyle Hamra mesajı sesli okumaya başladı.

"Sinem, yarın sabah herkes saatinde gelmiş olsun. Direkt toplantıya gireceğiz. Şirket, anonim bir alıcıya satıldı."

Genç kız okuduğu mesajla istemsiz gerilmeden edemedi. Herkes, şaşırmış bir şekilde birbirine bakarken yeni konuşacak konuları bu olmuştu. Hamra ise bu durumu pek önemsememesi gerektiğini düşünse de Kenan'ın acil olarak toplantıya girmeyi istemesi kendisini kuşkuya düşürmüştü.

-*-

Ertesi sabah uyandığında pek bir şey atıştırmadan şirkete gelmişti. Herkes şirketin satıldığı haberini duymuş, telaşla bu konu hakkında konuşup dururken toplantı odasında bekliyordu. Kenan, kendi ekibinin bulunduğu odaya girdiğinde Hamra da meraklı bir şekilde adamı inceledi.

Genç adam, her zamanki gibi düzgün ütülenmiş temiz takımlarını giymişti üzerine. Saçlarını da düzgün bir şekilde arkaya doğru taramış, aydınlık yüzünü daha da ortaya çıkarmıştı ama bugün yüzündeki gergin hâli görmemek mümkün değildi. Sanki bütün gece bu durumu oturup düşünmüş gibiydi.

"Günaydın." dedi ve yerine yerleşti.

"Gördüğüm üzere herkes şirketin satıldığı haberini almış." dediğinde masadan çıt ses çıkmadı. Kenan, ne kadar kibar birisi olsa da iş konusunda tersi attığında yanında durulacak birisi olmuyordu. Bu yüzden herkes sessiz sedasız oturdukları yerde patronlarının diyeceklerini bekliyordu.

"Bugün sizi buraya apar topar topladım çünkü yeni patronumuz şirkette bazı değişiklikler yapma kararı almış. Bu, özellikle de mimarlık departmanıyla ilgili." demesiyle Hamra Suzan'la göz göze gelmişti. Genç kadının gözlerindeki "Ben demiştim." İfadesi Hamra'yı istemsiz rahatsız ederken yeniden patronlarına dönüp söyleyeceklerini merakla beklediler.

"Bu ne demek Kenan Bey? İşten çıkarım mı olacak?"

"Hayır, bu öyle bir şey değil. Ya da bilmiyorum. Yeni bir bakış açısıyla ilerlemek mi ne istiyormuş."

"Kimin aldığı belli mi peki?"

"Hayır. Anonim bir alıcı. Kimliğini vermek istemiyormuş." dediğinde sanki bu durum sinirlerini bozuyormuş gibi masada herkese bakmıştı.

"Peki ne olacak?" diye soran başka birisiyle birlikte genç adam düşünceli bir şekilde konuştu.

"Ben, dün maliyeyi kontrol ettim ama bir kişinin bakması yeterli olmayacak. Sizden, bu hafta içerisinde son 10 yıldaki projeleri incelemenizi istiyorum. Herhangi bir hata varsa da bana iletmenizi. Şu an bir sıkıntı görünmüyor ama herhangi gelen bir tektik ile karşı karşıya kalmamız muhtemelen. Bir sıkıntı var mı önceden bilmek istiyorum."

Toplantı bittiğinde ise herkes tedirgindi. Eski dosyalar açılmış, oturup son on yılı aralarında paylaşarak incelemeye başlamışlardı. Mesai bittiğinde ise eve dağılmaya başlayan yorgun insanlar, pek bir sorun bulamamıştı. Tabi, incelenecek daha birçok dosya vardı ama şimdilik bir sorun görünmediği için rahatlamışlardı.

Hamra, Kenan'a hoşça kal demek istese de adam, o kadar meşgul görünüyordu ki rahatsız etmek istemedi. Sabahtan beri masasından kalkmamış, 5 bardak kahve içmişti. İşten çıktığında ise kapıda onu bekleyen Demre arabasından inmiş, kaputa yaslanmış bir şekilde telefonla konuşuyordu.

"Anladım. Peki, benim yapmam doğru olur mu? Ben anlamam ki böyle işlerden..." demesiyle Hamra'nın geldiğini fark etti ve oturduğu yerden doğruldu.

"Tamam. Ben yapmaya çalışacağım. Şimdi kapatmam lazım." dedikten sonra telefonu kapattı ve gülümseyerek arkadaşına baktı.

"Neredesin kızım sen? Ağaç oldum burada."

"Geldim işte. Şirkette bir sürü iş vardı. Asıl sen söyle. Ne oldu? Kiminle konuşuyordun?" dediğinde genç kız, arabaya binmişti bile.

"Şey... Önemli bir şey değil." dedi. Hamra, merakla Demre'ye bakmaya devam ettiğinde ise genç kız pes ederek söyledi.

"Abimle konuşuyordum." demesiyle birlikte genç kızın yüreği yeniden çarpmaya başladı. Bu, rahatsız edici bir histi. Sanki hiç ulaşamayacağı bir engel vardı karşısında ve bu gözüne sokulup duruluyordu. Yine de Demre'ye belli etmemeye çalıştı. Abisi hayatında olmak zorunda olan birisiydi ve o yokmuş gibi davranamazlardı.

"Ne olmuş? Sen bir şeyi beceremeyeceğinden bahsediyordun. Yardım edebileceğim bir şeyse ben edeyim."

"Ay yok. Yeni bir yer almış. Benim ilgilenmemi istiyormuş. Hayır, küçük bir işletme olsa neyse. Yurt dışı bazlı büyük bir şirketmiş. Aklı sıra beni deniyor..." diye yakınmaya devam eden genç kıza karşılık Hamra'nın kulakları uğuldamaya başlamıştı bile. Arkadaşının sözünü kesti.

"Ne şirketi almış peki? Yani yine medya mı?" diye sorduğunda Demre başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır, inşaat firmasıymış. Hayır, sen medyacısın. Senin ne işin var inşaat şirketiyle değil mi? Herhalde ileride başına geçmemi falan istiyor..." demesiyle Hamra olduğu yerde öylece kalakalmış, başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi iliklerine kadar ürpermişti. Demre ise durumdan habersiz konuşmaya devam ediyordu.

Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

13.6K 1.4K 15
"Hanımefendi, çakmağınız var mı acaba?" ♡︎𝚝𝚎𝚡𝚝𝚒𝚗𝚐 + 𝚍𝚞̈𝚣 𝚢𝚊𝚣ェ
1.5M 92.8K 58
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
49.2K 1.2K 19
Bu benim ilk kitabım umarım güzel olur ve beğenirsiniz.
75.2K 3K 45
TAMAMLANDI. sesin kulaklarımda hiç duymamış olmama rağmen [yarı texting.] ≠ berat ayberk özdemir fanfiction. #1 beratayberközdemir | 01.02.22 #1 gala...