KIRMIZI KİTAP OLUYOR

By ilmelistan

95.6M 1.6M 414K

Nefesi kesildi. Kalp atışları hızlandı. En kötüsü ise; yine kasıklarında tatlı bir sızı dolandı. Bu adam fa... More

TANITIM
BÖLÜM -1-
BÖLÜM -2-
BÖLÜM -3-
BÖLÜM -4-
BÖLÜM -5-
BÖLÜM -6-
BÖLÜM -7- Part*1*
BÖLÜM -7- Part*2*
BÖLÜM -8-
BÖLÜM -9-
BÖLÜM -10-
BÖLÜM -11-
BÖLÜM -12-
BÖLÜM -13-
BÖLÜM -14-
BÖLÜM -15-
BÖLÜM -16-
BÖLÜM -17- / 1
BÖLÜM -17- / 2
BÖLÜM -17- / 3
BÖLÜM -17- / 4
BÖLÜM -17- / 5
BÖLÜM -18-
BÖLÜM -19-
BÖLÜM -20-
BÖLÜM -21-
BÖLÜM -22-
BÖLÜM -23-
BÖLÜM -24-
BÖLÜM -25-
BÖLÜM -26-
BÖLÜM -27-
BÖLÜM -28-
BÖLÜM -29-
BÖLÜM -30-
BÖLÜM -31-
BÖLÜM -32-
BÖLÜM -33-
BÖLÜM -34-
BÖLÜM -35-
BÖLÜM -36-
BÖLÜM -37-
BÖLÜM -38-
BÖLÜM -39-
BÖLÜM -40-
BÖLÜM -41-
BÖLÜM -42-
BÖLÜM -43-
BÖLÜM -44-
BÖLÜM -46-
BÖLÜM -47/ PART 1-
BÖLÜM -47 /PART 2-
BÖLÜM -48-
Canlı Yayın
BÖLÜM -49-
BÖLÜM -50-
BÖLÜM -51-
BÖLÜM -52-
BÖLÜM -53-
ÖNEMLİ DUYURU
53. Bölümün Devamı Gelecek
❦ TANITIM ❦
❦ BÖLÜM -1-
❦ BÖLÜM -2-
❦ BÖLÜM -3-
❦ BÖLÜM -4-
❦ BÖLÜM -5-
❦ BÖLÜM -6-
❦ BÖLÜM -7-
❦ BÖLÜM -8-
❦ BÖLÜM -9-
❦ BÖLÜM -10-
❦ BÖLÜM -11-
❦ BÖLÜM -12-
❦ BÖLÜM -13-
❦ BÖLÜM -14-
❦ BÖLÜM -15-
❦ BÖLÜM -16-
800₺ DEĞERİNDE ÇEKİLİŞ!
❦ BÖLÜM -17-
❦ BÖLÜM -18-
❦ BÖLÜM -19-
❦ BÖLÜM -20-
❦ BÖLÜM -21-
❦ BÖLÜM -22-
BÖLÜM -54-
❦ BÖLÜM -23-
❦ BÖLÜM -24-
❦ BÖLÜM -25-
❦ BÖLÜM -26-
❦ BÖLÜM -27-
❦ BÖLÜM -28-
❦ BÖLÜM -29-
BÖLÜM -55-
DUYURU
BÖLÜM -56-
BİR SÜRÜ DUYURU
BÖLÜM -57-
BÖLÜM -58 /PART 1-
BÖLÜM -58 /PART 2-
BÖLÜM -59-
KİTAP OLUYORUZ
KÜÇÜK BİR DUYURU
BÖLÜM - 60 -
Geri Dönüyorum
BÖLÜM - 61 -
Eskişehir
BÖLÜM -62-
BÖLÜM -63-
BÖLÜM -64-
BÖLÜM -65-
BÖLÜM -66-
Duyuru
BÖLÜM -67-
BÖLÜM -68-
ÖNEMLİ DUYURU
DUYURU
BÖLÜM -69-
SİTEM
BÖLÜM -70-
BÖLÜM -71-
BİR ANI
BÖLÜM -72-
Hellö
KIRMIZI KİTAP OLUYOR
AŞK KİTABI İSTEYENLERİN DİKKATİNE
DUYURU
KİTAP KAMPANYASI (Yayınevi Açıldı)
YAYINEVİ AÇILDI

BÖLÜM -45-

759K 6.3K 2.4K
By ilmelistan

Hellö 💦

Derin bir nefes alıp karşısında kendisine kocaman gözlerle bakan arkadaşına odaklandı genç kız.

"Ne?"

"Bana, 'Ne?' deme Hamra. Bana olayı anlat. Bana mercimeği fırına verdiğinde nasıl hissettiğini anlat." diyen genç kız iki elinin arasına yüzünü alıp kocaman gülümsedi.

"Benim, tatlı, küçük bebeğim büyümüş de bakireliğini mi kaybetmiş?" diyen genç kadın ile Hamra, bir an keyifle gülmeden edemedi.

"Sen delisin."

"Ne sandın? Yirmi iki yaşındasın kızım. Bu yaşta bakire kalmak ne? Meryem Ana olmayı planlıyorsun diye korkmaya başlamıştım." diyen Demre gözlerini devirdi ve bir an ciddi bir şekilde arkadaşına baktı.

"Şimdi sen benim abimle birlikteysen bu da ben senin görümcen, abimin de baldızıyım mı demek oluyor?"

"Ay Demre... Çok yorgunum inan. Bu konulara giremeyecek kadar hem de." diyerek yatağında diğer tarafa dönen Hamra ile Demre gözlerini devirdi ve uzanıp onu tuttuğu gibi kendisine geri çevirdi.

"Bana bak. Senin o kızıl saçlarını tek tek yolarım. Ben asırlardır bu anı bekledim. İki gözün yorgunluktan kan çanağına dönse de bana olanları anlatacaksın." diyerek sinirli bir şekilde konuşması ile birlikte yatakta bağdaş kurdu ve bir an kocaman gülümseyerek yatan arkadaşına baktı.

"Hadi anlat."

-*-

"Ben şimdi sana yenge mi demeliyim?" diyerek peşinde dolanan Demre'ye karşılık Hamra sabırla nefesini dışarı bıraktı ve ona cevap vermeden kâsesine süt doldurup sütü geri dolaba götürdü. Demre ise bıkmadan arkasından ilerlemeye devam ediyordu.

"Hep nasıl bir görümce olacağımı merak etmişimdir. Kötü ve her şeye karışan bir görümce olacağıma inancım sonsuzdu ama söz konusu sen olunca insan sekteye uğramıyor değil." diyerek bar sandalyesine oturdu ve ciddi ciddi düşünmeye devam etti.

"Ya ben şimdi sana jartiyer alsam, bunu abim için giyeceğini düşününce..." diyen Demre yüzünü buruşturdu ve başını olumsuz anlamda salladı.

Hamra ise tam o sırada karşısına oturmuş, gevreğinden bir kaşık alıp ağzına götürüyordu ama Demre'nin söyledikleri buna engel olmaya yeterliydi.

"Demre seni bununla -kaseyi gösterdi- boğarım. Uyutmadın, bari rahat ver be kızım."

Demre ise arkadaşının gösterdiği kâseye karşılık gözlerini kocaman açarak konuştu.

"Seks sonrası gevrekle mi beslenilir akıllım? Git bir hamburger söyle, pizza söyle, iskender söyle. Bu ne vizyonsuzluk? Hatta sen onu yeme bırak. Ben Musa'yı arayayım, bize güzel bir masa ayarlasın. Senin bakireliğini kaybetmeni kutlayalım." demesi ile Hamra sabır dilercesine derin bir nefes aldı ve başını olumsuz anlamda salladı.

"Olmaz. Ben çok yorgunum."

Demre ise onu duymazdan gelip önündeki tabağı aldı ve tezgâha bıraktı ve "Abimi ararım. Derim bu kız çok yorgun, geldiğinden beri uyuyor, sen buna ne yaptın." demesi ile Hamra şaşkınlıkla arkadaşına baktı.

"Bir de bayıl Demre!"

"Ha ha." diyerek parmağını şıklattı ve işaret parmağı ile Hamra'yı gösterdi. "Zeki hergele seni." dedikten hemen sonra ciddileşti ve arka cebinden telefonu çıkarıp ekranını açtı.

"Sen benimle geliyor musun, gelmiyor musun?" dediğinde Hamra'dan şüpheyle bir ses gelmedi. Demre ise abisini rehberde bulup kulağına götürdü ve arkadaşının gözlerinin içerisine bakarak bekledi.

İki inatçı kadın da geri adım atmıyordu. Tam o sırada diğer taraftan gelen kalın sesle iki kadın da heyecanlandı.

Hamra, korkudan heyecanlanmış, Demre ise ikisinin de düşeceği utançtan dolayı meraklanmıştı.

"Abiciğim?"

Hamra yerinden kalktığı gibi ellerini hunharca havada salladı ve dudaklarını kocaman açıp oynatarak, "GELİYORUM." dedi. Demre ise arkadaşının çabasına karşılık gülmemek için kendisini zor tutarken diğer taraftan abisinin sesi belirdi.

"Ne oldu Demre?" dediğinde genç kadın yüzünü buruşturdu ve mikrofon kısmını kapatıp Hamra'ya hitaben konuştu.

"Sen bu odunla nasıl sevgili olabiliyorsun ya? Ben sana ders verirken nerede hata yaptım?"

Hamra tam ağzını açıp ters bir cevap verecekti ki Demre gülümseyerek mikrofonu açtı ve telefonu kulağına götürürken konuştu.

"Alo, beni duyabiliyor musun?"

"Evet, duyabiliyorum. Ne oldu? Toplantıdayım. Çabuk söyle."

Hamra, telaşla söylememesi için ellerini hunharca sallıyordu ama Demre, onu dinlemeden konuşmaya devam etti.

"Ya abi, biz Hamra ile bu akşam Musa'nın yerine yemek yemeğe gideceğiz ama biliyorsun orada yer bulmak çok zor. Aradım, ulaşamadım da. Sen arayıp söylesen, bize şöyle güzel bir yer ayarlasa?" demesi ile Hamra rahat bir nefes bırakıp arkadaşına sinirle bakmadan edememişti.

Demre ise arkadaşının hâline kocaman sırıtıyordu.

-*-

"Bazen seninle neden arkadaş olduğumu kendime sorup duruyorum biliyor musun?" diyen Hamra bifteğinden bir dilim alıp ağzına götürmüştü. Demre ise yine kocaman sırıtarak arkadaşına baktı.

"Değil mi? Ben olsam ben de düşünürdüm. Böyle harika, muhteşem üstü bir arkadaşın var. Allah özene bözene yaratmış vesselam."

Hamra bezmiş bir şekilde başını olumsuz anlamda salladığında Demre kıkırdadı ve yemeğinden bir ısırık alıp şampanyasını kaldırdı ve onun da kaldırması için teşvik etti. Kadehleri tokuşturduklarında Demre gururla konuşuyordu.

"Mercimeği fırına vermene içiyoruz."

"İğrençsin."

"Ben efsaneyim."

-*-

Yavaşça yatağına giren genç kadın telefonuna gelen bildirimle dikkati dağılmış bir şekilde ekrana baktı.

AHZAL'DAN BİR MESAJIN VAR.

Heyecandan yüzünde bir gülümseme oluşurken yattı ve telefonu eline alıp gelen mesaja tıkladı.

— Yatağa kokun sinmiş...

Yavaşça alt dudağını ısıran Hamra, derin bir nefes alıp bir süre tuttu.

Bu adam kendisini uzaktan bile bu kadar etkilemeyi nasıl başarabiliyordu?

Yavaşça klavyede parmaklarını dolandırdı.

— İyi geceler.

Gülümseyerek telefonu kapattı ve diğer yastığına sarılıp gözlerini kapattı. Aklına dün gece ve sabah olanlar gelince ürperen bedenine karşılık derin bir nefes alsa da sakinleşmek için yatakta şekil değiştirdi ve yüzündeki sırıtmayı silmeye çalıştı.

Hemen ardındansa aklına gelen ölen adam ile birlikte bir anda yüzündeki gülümseme silindi ve bedenini garip bir karıncalanma sarmaladı.

Gözünün önüne gelen kanlı bedenine karşılık ürperdi ve ne yapacağını bilemeden öylece bekledi.

Bir süre aklından o düşünceyi çıkarmayı beklerken gözlerinden akan yaşlar habersiz bir şekilde yastığını ıslatmıştı. Adamın yaptıklarına karşılık ölümü hak ettiğini düşünse de böyle bir şeyin başına gelmesi şaka gibi geliyordu. Sanki olanlar gerçek değil de kafasından uydurduğu bir olaymış gibi...

Genç kadın yorgunluğun getirdiği mahmurlukla uyuyakaldı. Gün boyu olanlardan dolayı hem duygusal, hem de fiziken o kadar yorgun düşmüştü ki gece yarısı odasına gelen adamı bile fark edemedi. Kollarını ona otomatikman sararken bile bunu yaptığının farkında değildi.

Sabah uyandığında, tıpkı gece uyuduğu zamanki gibi yalnızdı ama değişikliği hemen fark etmesi uzun sürmedi. Yastığı Ahzal kokuyordu. Kaşları çatıldı ve hayal olup olmadığını anlamak adına bir daha kokladı ve aldığı o mask koku ile bir anda uyku sersemliği üzerinden atıldı ve şaşkınlıkla etrafına bakınıp onu aradı ama göremedi. Gelmiş olmalıydı. Bu kokunun başka açıklaması olamazdı. Net bir şekilde Ahzal'ın tıraş losyonu kokuyordu.

Kalktı ve çıplak ayakla banyosuna baktı ama gördüğü tek şey boşluktu. Giyinme odasına baktığında onu yine iç çamaşırlarıyla uğraşırken bulmayı bekledi ama orası da boştu.

"Üşüttüm mü acaba ne yaptım?" diyerek yeniden yatağa gitti ve yastığı tutup kokladı.

"Ama kokuyor." diye isyan edercesine konuştuğunda gözleri cama takıldı. Dün nasıl bıraktığını da hatırlamıyordu ki.

Telefonuna uzanıp aldı. Dün geceki mesajdan sonra iyi geceler mesajı gelmişti başka bir şey de gelmemişti. Sakin olmaya çalışarak üzerine sabahlığını geçirdi ve odasından çıkıp aşağı indi. Belki de gelmiş, aşağıda takılıyordu.

Ah! Demre bunu görürse dilinden asla düşemez, bir de abisinin önünde net utandırırdı.

Parmaklarının ucunda aşağı inip baktığında salonlarının ya da mutfaklarının boş olduğunu gördü. Sabırla derin bir nefes aldı ve odasına geri çekti. Belki de rüyasında onu gördüğü için onun koktuğuna inanıyordu. Gidip yeniden yastığı kokladığında âdeta delirmiş gibi hissetmeye başladı.

"Ya o kokuyor işte, delirmiyorum." dediğinde telefonu eline alıp ezbere bildiği numarayı tuşlayıp açmasını bekledi. Kısa süre içerisinde açılan telefona karşılık duyduğu sesle gergin bedenine tatlı bir rahatlık yayıldı.

"Günaydın yavrum."

Bu adamın kendisine yavrum demesine bayılıyordu. İçi kıpır kıpır olmuşken bir an ne diyeceğini unutarak mırıldandı.

"Günaydın."

"Bir şey mi oldu? Rüyanda falan mı beni gördün?" diyerek diğer taraftan gelen keyifli sesine karşılık Hamra yüz ifadesini düşünmeye çalıştı. Muhtemelen dudakları yine yukarı kıvrılmış, zümrüt yeşilleri ise çekik gözlerinin arasında parıldıyordu.

Ah!

"Şey..." dedi neden aradığını hatırlamak için kendisini acele ile toparlamaya çalışırken.

"Ben sana bir şey soracağım."

"Sor." dedi diğer taraftaki adam toplantı masasında olmayı umursamadan keyifli keyifli.

Masadakiler kendisine şaşkın şaşkın baksa da haberlerden dolayı az çok telefonun diğer ucunda olan kadının kim olduğunu tahmin edebiliyorlardı.

"Dün gece buraya mı geldin?"

Genç adam keyifli bir şekilde gülümserken bir an diğer taraftaki meraklı kadının merakına eklemek adına sessizleşti.

"Ahzal?"

"Neden soruyorsun?"

"Ya neden soruyorsun? Geldin mi, gelmedin mi?"

Telefonun diğer tarafındaki kızıl hatununun sabırsız hâlini gözlerinin önüne getirdi. Muhtemelen yataktan yeni kalkmıştı ve saçları dağınık bir şekilde yatağında oturuyor olmalıydı. Ah! Şimdi onun yanında olmak vardı. O beyaz teninin üzerinde dudaklarını dolandırmak ve...

Kendine gel lan! Toplantı masasındasın.

Kendi kendini uyaran genç adam yavaşça olduğu yerde dikleşti ve boğazını temizledi.

"Soruma cevap vermedin." diyerek ciddileşmesi ile Hamra çemkirmenin doğru karar olmadığının farkına varıp utançla nefes alıp verdi.

"Söyleyeceğim ama gülmek yok."

"Tamam."

"Söz ver."

"Söz." demesi ile merakla bekledi.

"Yatağım sen kokuyor." demesi ile genç adam kendisini tutamadı ve masada oturan herkesi şaşırtacak bir şekilde kahkaha atmaya başladı.

Herkes şaşkındı çünkü o huysuz patronları karşılarında ilk defa kahkahalarla gülüyordu.

Herkes şaşkın bir şekilde birbirlerine bakarken Ahzal oradakileri umursamadı bile. Telefonun diğer tarafından gelen isyankâr sese odaklanmıştı.

"Hani gülmeyecektin?"

"Özür dilerim. Aniden söyleyince..." demesi ile dün gece mesajına iyi geceler yazarak uyuyan kadına karşılık zaferle sırıtmadan edemiyordu.

Evet, ona romantik romantik mesaj atıyordu -ki bunu daha önce hiç yapma gereksinimi duymamıştı- o gitmiş iyi geceler diyerek uyumuştu. Bilerek yanına gitmiş, ne yaptığını görmek istemişti ama uyuduğunu görünce ona kızamamıştı bile. Yanına sıvışıp uyumak daha cazip gelmiş, bütün yorgunluğunu da kadının kokusu ile atmıştı.

"Geldin mi, gelmedin mi?"

"Tamam, sakin ol. Evet, geldim." demesi ile genç kadın rahat bir nefes bırakıyordu ki bir an kaşları çatıldı ve şaşkın şaşkın konuştu.

"Geldiysen neden haber vermiyorsun?"

"Çok derin uyuyordun. Sabah da erkenden bir toplantım vardı." demesi ile Hamra bir an duvardaki saatine baktı. Dokuzdu.

"Hâlâ toplantıda değilsin inşallah."

"Aslında bakarsan öyleyim." diyerek masada oturup tek kelime etmeden bekleyen kurula bakınca bir an ne yaptığının farkına vardı ama önemsemedi. Şu an kendisi için önemli olan etken telefonun diğer tarafında olan kadındı. Ah! Onu şimdiden özlemişti.

Hamra ise aldığı cevapla öylece kalakalmıştı.

"Ahzal! Sen delirdin mi? Milletin yanında benim yanıma geldiğini falan mı söyledin sen şimdi?"

"Biraz öyle oldu."

"İyi misin hayatım sen? Kafana taş falan mı düştü senin?"

"Başka bir şey düştü. Söylememi ister misin?" demesi ile Hamra anında olduğu yerde telaşla ayağa kalkarak konuştu.

"Ay yok. Sus sen lütfen!"

"Bir saat sonra burada ol. Yoksa devam ederim." demesi ile Hamra şaşkınlıkla öylece olduğu yerde kalakaldı.

Bir insan kardeşiyle bu kadar mı benzerdi? Bir yandan Demre, bir yandan abisi...

"Kabul mü?"

Sabırla derin bir nefes aldı.

"Tamam. Ama nasıl yetişeceğim? Daha duş alacağım."

"Ben sana araba yollarım. Bir şeyler de yeme ben burada hazırlatırım." demesi ile Hamra itiraz dahi edemedi. Ahzal'ı yeniden görmek istediği için sessiz sedasız kabul etti ve telefonu kapatıp hazırlanmaya başladı.

Evet, eski çalıştığı şirkete şimdi patronun sevgilisi olarak geri dönecekti. O dedikodular tescillenmiş olacaktı ama buna rağmen Ahzal'ı görmek için bu durumu önemsememeye karar verdi. Duşunu aldı ve kendisini giyinme odasına attı. Normalde olsa, gider diz altı bir etek giyer, saçlarını da toplayıp sıradan bir hâl alırdı ama işler şimdi işten çok farklı bir boyuta gelmişti. O zümrüt yeşilleri olan huysuz adama güzel gözükmek istiyordu.

Sol bacağında yırtmacı olan siyah bir etek giydi. Üzerine de eteğin bel kısmının birkaç parmak üzerinde kalan siyah, üzerinde sarı desenleri olan bir bluz giydi.

Biraz fazla mı oldu? diye kendi kendine düşündüğünde omuz silkti. Demre her zaman cüretkâr giyinen ve erkeklerin gözlerini üzerinde toplamayı başaran bir kadındı. Şimdi sırf sevgilisi için böyle giyiniyorsa abartının ne önemi olabilirdi ki?

Saçlarını salıp maşayla şekil verdi. Gözlerine de ince bir eyeliner çekip dudaklarına parlatıcı sürdükten sonra hazırdı. Yanakları zaten doğal al al duruyordu. Ayağına da siyah bir topuklu bot giydikten sonra üzerine de ceket olarak deri, siyah bir ceket almıştı. Aynadaki görüntüsü hoşuna gitse de Demre olsa ne yapar diye düşünerek eşyalarına baktı ve çanta dolabında olan kırmızı çantası gözüne takıldı. Evet, bu idare ederdi.

Çantasını da alıp evden çıktığında kapıda bekleyen Range Rover'ı gördü. Arabaya binip şirkete varmayı beklediğinde yarım saat sonra gelmişlerdi.

Arabadan inip içeri girdiğinde güvenlik, onu hemen tanıyarak kapıyı açmıştı.

"Hoş geldiniz Hamra Hanım. Uzun zamandır sizi göremiyoruz. Nasılsınız iyi misiniz?"

Ve karşılaştığı birkaç insanla daha ayaküstü konuştuktan sonra sonunda asansöre binebilmişti.

Ah, şu meşhur asansör!

İçi kıpır kıpır olurken sabırsızlıkla teras katına çıkmayı bekledi. Sonunda geldiğinde kapı alışık olduğu o girişe açılmıştı. Sekreter masasında her zamanki gibi oturan Neslihan, telefona bakıp bir şeylere not alıyor, cam ofislerin içerisinde olan diğer çalışanlar ise bilgisayar ekranına odaklanmış öylece işlerine devam ediyorlardı.

Onu ilk gören Neslihan olmuştu. Şaşkınlıkla bir an bakakalsa da ayağa kalkıp anında saygı ile konuşmuştu.

"Hoş geldiniz Hamra Hanım, Ahzal Bey de sizi bekliyordu."

Hamra gülümseyerek selam verse de bu kadına karşı hâlâ bir antipatisi olduğunu düşündü. Ne kadar Ahzal onu kovmuş olsa da vicdan azabı yüzünden kadını işe geri aldırmıştı. Yine de onunla yüz göz olmak istemediği için muhatap olmadan Ahzal'ın odasına ilerledi ve burayı özlediğini fark etti. Ah! Ne kadar Ahzal'dan o zamanlar pek hoşlanmıyor olsa da heyecanlı zamanlarıydı.

Kapıyı çalıp içeriden, "Gel." Komutunu aldıktan sonra içeri girdi. Ahzal, gözleri önündeki dosyalarda, yine kaşları çatık bir hâlde bakıyorken Hamra, keyifle gülümsemeden edemedi. Bu adam hâlâ aynı adamdı. Değişen tek etken, aralarında olan bağdı.

Bu, hayatında olan hiçbir şeye değişemeyeceği bir ayrıcalık gibi gelmişti.

Genç adam gelen kişiyi görmek adına başını dahi kaldırmadan topuklu ayakkabılarının aheste aheste kulağına ilişmesine karşılık içi bir hoş olmuştu ve tam da o sırada kulağına ilişen ses ile bütün dikkati dağılmıştı bile.

"Ahzal Bey, benden istediğiniz bir şey var mı Efendim?"

Genç adam yavaşça başını kaldırdı ve karşısında muazzam duran o kadına baktı.

Siktir! Bu hatun ne giymişti öyle?

Şaşkınlıkla kaşları havaya kalkmışken bir an onu bu şekilde bir sürü insanın gördüğü ve hayran kaldığını düşünerek sinirlendi. Hemen ardından ise o güzel yüzündeki tatlı gülümsemeyi görünce aklı başından gitti ve çatık kaşları düzelip dudakları yukarı kıvrılırken o cümleyi kurdu.

"Anlaşmada kafama uymayan bir yer var ama çözemiyorum. Gelip sen de bakabilir misin?"

Genç kadın yavaşça onun yanına doğru ilerledi ve çantasını masanın üzerine bırakıp ceketini çıkardı ve genç adama giyindiği seksi kıyafeti daha net bir şekilde gösterdi. Evet, bu aralarında olan sessiz bir anlaşma gibiydi.

Ahzal ise karşısındaki kadının üzerini çıkarması üzerine derin bir nefes aldı ve nefesini tutup bir an bekledi. Hamra, yavaşça masaya doğru eğilip anlaşma kâğıdını kendisine doğru çevirdiğinde Ahzal uzanıp kâğıdı tuttu ve çevirmesine engel oldu.

"O şekilde okuyamıyorum. Daha yakına gelmen lazım." dediğinde Hamra kirpiklerinin altından genç adama baktı.

Tanrı biliyordu ya ikisinin de içi heyecandan kıpır kıpırdı ama bunu belli etmek adına tek kelime dahi etmiyorlardı.

Hamra, itiraz etmeden doğruldu ve masanın etrafından dolanıp yanına geldi. Oturan adam aşağıdan kızıl hatununa baktı. Ah! Bu kadın, bu ofiste her gün dururken nasıl olmuştu da kendisini tutabilmişti aklı almıyordu.

Hamra ise yavaşça eğildi ve masanın üzerinde olan anlaşmaya baktı ama okuduklarından tek kelime dahi anlamadı. Birkaç kere okumayı denedi ama yanındaki adamın da kâğıda bakıp ondan cevap vermesini beklemesi ile daha da gerildi. Tabii Ahzal'ın bir sonrasında yaptığı harekete kadardı bu gerginlik.

Genç adam, elini Hamra'nın bacağına koyup yavaşça okşarken, "Mesela şu ikinci madde. Anlamadım gitti. Ne demek istediklerini bana açıklar mısın?" dediğinde Hamra tek kelime dahi etmeden başını onaylar anlamda yavaş yavaş salladı ama Ahzal o sırada yavaş yavaş parmaklarını bacağından yukarı doğru çıkarmış, eteğin sınırında bir an duraklamıştı.

Genç kadın, kasıklarında olan hareketlenmeyi yok saymak için elinden geleni yapsa da bu imkânsızdı. Gözleri önündeki kâğıttaydı ama aklı o elin üzerinde bıraktığı etkideydi.

Nefesi yavaştan hızlanmış, bacakları, Ahzal'ın o tehlikeli bölgelerde dolanan parmaklarına karşı zar zor ayakta durur hâldeydi.

"İki şirketin de sınırları içerisinde konularla ilgilenmelerini söylüyor ama asıl olay yeni bir proje yapmakta. Madem yeni bir proje istiyorlar neden sınırların dışına çıkmayı önermiyorlar ki?" diyen Ahzal ise parmaklarını etekten yavaşça içeri doğru iteklemeye başlaması ile genç kadın yavaşça alt dudağını ısırıp tek kelime etmeden adama baktı ama Ahzal anlaşmaya bakmaya devam ediyordu. Eli ise söyledikleri ve yüzünün ciddiyetinin aksine yasaklı bölgeye doğru aheste aheste ilerliyordu. Öyle yavaştı ki genç kadının yavaş yavaş aklının başından gittiğini düşünmeye başlamıştı. Tam da o sırada Ahzal bir anda başını kaldırdı ve ona baktı.

"Kâğıda gölge düşürüyorsun, rahat okuyamıyorum. Kucağıma oturmalısın."

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

69.6K 8.7K 33
Krallığından kaçak yaşayan bir büyücü, çocukluğundan beri sığındığı, iksir tüccarı diye bilinen bir adam, herşey böyle başlamıştı işte. Savaştan yen...
17.5K 1.5K 33
Kitapları rasgele çantama koyup çantamı sırtıma taktım. Sınıf kapısına doğru ilerlerken önümde beliren kişiyle nefesimi tutup gözlerimi kocaman açtım...
LAVİNYA By Zeynep

Teen Fiction

20.9K 2.5K 29
"Ben buraya ait değilim." Mesafe aşkları günümüzde sıkça görülür. İlçeler, şehirler ve hatta ülkeler bile engel olamaz bazı aşıklara. Peki siz hiç ba...
1.6M 53.1K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...