Yazık! O Anne,Babalara...

11 0 0
                                    

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ. وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلىَ سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ

 İnsan,daha doğmadan evvel ilahi bir ilim ile kimin hanesinde misafir olacağı,hangi göğsün süt musluklarından nimetleneceği o sonsuz ilim sahibi tarafından bilinir.Ve yine o kudret sahibi tarafından inşa edilir.

Seçemediği için ”neden” sorusuna da muhattap edilemez.Zalim eller de âlim,Âlim ocaklarında da zalim dünyaya gelir durur.Firavun sarayında Musa yetişir,Nuh’un gemisinde ise kendi canı,evladı yetişmez,yetişemez…

 İslam,diğer dava ve görüşlerden farklı olarak hem özel hem de genel de asayiş ve kontrolü sağlamak için  bütün şartları temin eden bir davadır.Onun için görevi yalnızca mescitlerde,camiler de ya da kandil özel programlarında değil(!) hayatın her alanında bu şuur ile yol alabilmenin (*bazen kitap,bazen de vücut bulmuş) halidir.

Peki ne lazım geliyor?Neler düşüyor görevlilere?Kim bu görevliler?

Görevliler dediklerinde aklımıza falan mescidin imamı,falan caminin müezzini,ilçe müftülük vaizi değil.Bu dinin mensupları olan ve bu büyük ailenin bir ferdi olan ismi değişse de görevi aynı olan ve vazifesinin gereğini yerine getirmek için canından,malından,evladından,hislerinden vazgeçebilecek Mus’ab gibi Ukaşe gibi Zeyd gibi gönüllü görevliler diğer bir tabir ile İslam’ın talebeleri (talep edenleri) aklımıza gelmesi gerekiyor.

1400 yıl önce eski ismi ile yesrib yeni ismi ile Medine olan o topraklarda bir mescit inşa edildi.VeAllah tarafından oraya bir muallim görevli olarak atandı.Duyurusu yapıldı;

DİKKAT DİKKAT!

Burada bu saatten sonra hem dünya hem ahiret için çalışan yeni talebeler yetiştirilecek!


Kimisi kendisini,kimisi evladını,kimisi evinden bir parçasını getirdi usulca bıraktı.Bırakanlar ve bırakılanlar arkasına dönüp bakmadı,bakamadı.Talep edenler,verilenler karşısında mutlu oldu,şükür etti.Ve orada bir diriliş inkişaf etti.Bugün hala oradan yükselen İslam rahmetinin esintilerini geçici dünya coğrafyalarında gezerken ve rahmet rahmet yağarken görebiliyoruz.

DİKKAT! edilmesi gereken bir husus var ki o da şudur;İslam tebliğ,dirilme hareketlerine öncelik ile dar daireler de başladı.

Bazen gönüllerde,bazen küçük küçük ilim halkalarında(dar’ul erkam) gibi,bazen de ananın ocağında yemeği ile meşgul olurken diğer yandan habib-i zişan (a.s.m) haykırması ile…

Evlatlar! ana kucaklarında,baba ocaklarında ne ile yoğrulursa gözleri açılıp dış aleme çıktıklarında onun ile gezer ve seyahat ederler.

“- Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.” / Buhari


 Ey Anne ve  Babalar!

Sizler evlatlarınızın eğitimlerini,harçlıklarını,giyeceklerini,yiyeceklerini geçimlerini düşündüğünüz dert edindiğiniz kadar,Onların ahiret hayatlarını ve Allah önünde verecekleri hesapları düşünmezseniz.Dünya’da onlara dost gibi gözüken,Ahirette ise onların sizden kaçtığı ve şikayetçi olduğu birer davalı olacaksınız!

“- Çocuğunuza bırakacağınız ” en güzel miras” onu, hem dünya ve hem de ahiret mutluluğuna eriştirecek bir terbiyedir.” (Tirmizi)


Onların milyarlık telefonlara,rahat yataklara,özel kolejler de okumaya ihtiyaçları yok.OnlarınPeygamber Mescidinde eğitim alan o sahabeler gibi baba ocaklarında ana şefkati altında Ahiret Eğitimi almaya ihtiyaçları var.Sizlere o nebevi eğitimin nasıl olduğuna dair bir rivayeti anlatayım inşallah daha da iyi oturacak.

Enes İbn Mâlik rivayet etmiştir:

Hz. Peygamber Bem mescide idrarını yapan bir bedeviyi gör­dü. Bunun üzerine (diğer insanlara) “Onu bırakın” buyurdu. Bedevî tuvalet yapmayı bitirince Hz. Peygamber bir kova su istedi ve idrarın üzerine döktü.[75] /Buhari


Bu örnek bizlere evlatlarımızın dünya hayatında ki en ufak bir hatasına şefkatin ne derece de olması gerektiğini gösterirken diğer yandan dünya için edilen şefkatin ahiret noktasından nasıl olması gerektiğini bizlere ders veriyor.Kendi mescidine idrarını yapan bir bedeviye bile onu tahkir eden,öteleyen,yok eden bir tavır ile değil,Tam tersi onu sahipleyen,kucaklayan bir tavır ile hoş görmesi yer alırken,Bizlere de ”vazoyu kıran” evladına sanki o şeytanın askeri,cehennemin bir esiri gibi hor görmek,dışlamak hem Kur’ânın bizlere verdiği mesaja ters düşmektedir.

Ve başka bir açıdan baktığımızda ise onların geleceği için sabah akşam mesailere kalan babaların,iki kat efor sarfeden annelerin aslında ”DÜNYA” için evlatlarına muhabbet beslediklerini onları ahirette bir arkadaş,dost olarak görmedikleri ortaya çıkıyor!

Anne ve Babalar! Artık dönüş zamanıdır.Evlatlarımızı hem dünya hayatına İslam için bir nefer hem de ahirette kendini ifade edebilecek bir kul olarak yetiştirmek istemeliyiz.Onları sabah 7 de okul için bağıra bağıra kaldıran aileler,Bu saatten sonra 6’da  sabah namazı için uygun ve sevdirici bir dil ile kaldırmak lazım geliyor.

 Unutmayın Anneler! Sizler evlatlarınızın dilini en iyi bilen,onları şefkat ile seven birer manevi melekler hükmüne gelmek isterseniz;Evladınıza ”ANA DİLİ’ni İslam ile verin.

Unutmayın Babalar! Bu evlatların sizlerin kazandığınız milyonlara ihtiyaçları yok.İnsan fıtratı itibariyle Sonsuza muhtaç.Neler kazansan önüne sersen memnun olmayacaktır.İyisi İslam ile evladına yeni miraslar bırak!Onu ahirette hesaba çekilmeyeceğin bir dost edin.

Rabbimiz, unuttuk yahut hata ettiysek bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme! Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma! Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et! – BAKARA 285

BATUHAN GENÇ

Gençler Yazıyor ~2~Where stories live. Discover now