Esintiler..

14 1 0
                                    

Eserlerini okumadım ama başka bir kitapta bahsi geçen Celaleddin Rumi; kısa birkaç beyitinden kendisini tanıttı ve okunulması gerektiğini gösterdi bana.

Kuş kafeste kaldıkça bir başkasının buyruğu altındadır; kafes kırıldı da kuş uçtu mu, nerede ona geçecek buyruklar?

Akıl baştayken nefs suçlar işletir,fakat aklın aklı geldi mi, nerede kalır nefsin suçları?

Aslında insanın dünyaya geliş amacı olan Allaha kulluğun (yanında az bir faydalanmakta var) gereklerinden tek olan şeydir akıl . Zira oku dediği kitabı akıllı olmayan insan, çocuk, bitki, dağ anlamaz. Allah: “insan yüklendi bu yükü, şüphesiz insan cahildir.” Derken bize, bütün evreni kendi buyruğu neticesinde bir düzene sokmuş zerreden kürreye hiçbiri bu düzene karşı koymamış. Ama cüzi akıl sahibi insan; -cahilliğine doymaya görsün- hemen yaratanı, bu ilahi akıl dolu düzeni reddetmiş ve kurulup bu hikmet dolu evrene, bilim çerçevesinden bakarken perdeyi kaldırmayı unutmuş. Ve perde arkasındaki hikmeti göremez olmuştur. Bu perdeyi kaldırmanın ise tek yönü akıldır. Zira Aliya İzzetbegoviç’in bu konuda muazzam bir sözü vardır.”İlimle din birbirinden ayrıldığı takdirde din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.” Diyerek aslında Allah’ın ayetlerinin bütün evreni kapsadığını güzel bir şekilde izah ediyor. Kur’an insanı araştırmaya yöneltir sorgulamaya yöneltir kendisi ile insanlara nasıl davranılması gerektiğini gösterir. Peygamber efendimiz bu ilahi mesajın sorumluluğunu en iyi şekilde üstlenmiş ve bu mesaj bizlere ulaşsın diye ne çilelere katlanmış. İslam; herhangi bir din kisvesi altında yaşam şeklinden bahseder gibi tanımlanmamalı her ne kadar o yönü olsa da, İslam; hayatı içine alan, başını ve sonunu tanımlayan, ortasını dolduran bir hayat şemasıdır.

İlk peygamberden son peygamberin önderliği ile insanın yüklendiği ideal ve ilahi hayatı yaşama biçimidir. Her yönüyle kendisine yaratana şükrettiren, aynı zamanda dünya nimetlerinden son derece faydalandıran , birçok ruhbanlıktan ve töreden uzak , insana değer veren, insanın yapamadığı ama insan adaletini son derece düşünen ilahi maddi ve manevi sistemlerin toplamıdır İslam. Geriye kalan her şey batıldır. Başka bir şekilde tanımını yapamazsınız hayatın(hayat bir kutu çikolatadır gibi örnekleri vermeyeyim ..). İki kere iki dört demek kadar göz önündedir bu ilahi mesajın doldurduğu bütün maddi manevi boşluklar . Aslına bakarsanız binlerce yıldır bütün peygamberler bu şekilde insanları akıla davet ederken sorgulatmış ve peygamberleri öldürseler dahi düşünme olgusu devam edip bu günlere kadar bizleri getirmiştir. Bu noktada bir örnekle aslında dinlerin tarihsel gelişimini etkiler altında nasıl çeşitlendiğini size kendimce açıklamak isterim. Anadolu geçmişte olan olayları efsane şeklinde anlatan dedelerle doludur. Hatta bunların bir kısmı türkü,destan,hikaye haline gelmiştir. Mesela Ferhat ile Şirin hikayesinde Ferhat’ın aşkından dağı deldiğini anlatır. Öldüğünü düşünün bu aşıkların ve köylülerin, sadece kömür ocağında para kazanıp Şirine kavuşmak için çalışan Ferhat’ın, dağı sevdiği için deldiğini söylemeleri çokta bayat bir efsane olmazdı sanırım. İnsanlar böyle yapmışlardır asırlar boyunca ve en yakınınızdaki insandan ilk duyan kişi bile olsanız bir olay yüzde yüz objektif anlatılmaz. Evet, kafanızda bir aydınlanma olmuştur umarım. Evet bu tam da insanların öldürdükleri peygamberlerden gelen ve 1-tek bir noktadan çıkan bu ilahi vahyi; töre ile harmanlayarak ağa, paşa, firavun, kral çerçevesinde şekillendirerek  ve mucize verilmiş peygamber misali bu mitolojik kişileri zamane edebiyatı ile efsaneleştirerek ve kendi kültürlerince kutsayarak kayalara,yapıtlara,akıllara isteyerek veya istemeyerek değiştirip yazdıklarını görürsünüz. Sonra birisi çıkar  “İslami öğreti; milattan öncesine bilmemnelojik tarihe dayanır, yani çalınmadır.”

1 numara ile işaretlenmiş satıra dönerseniz şayet anlayacaksınız ki tek noktadan çıkan bu ilahi mesaj en nihayetinde ilk ve son kez aynı çerçevede bitecektir!

Size sonra sümerlerden dem vururlar,şamanlardan dem vururlar, yahudiliğin ruhbanlıklarından dem vururlar . Kısacası islamiyeti kabullenemezler ve önceki öğretilerden uydurma olduğunu düşünürler. Günümüz islamofobikleri tıpkı asr-ı saadette kibirlerinden tırnaklarını yiyen müşrikler gibidir islamiyete karşı.

Bizim Dünya’ya bu öğretiyi öncekiler gibi değiştirmeden, kendi törelerimizi katmadan en saf en duru haliyle sunmamız gerekir.Bunu da sunarken yapılacak en iyi iş yaşayarak göstermektir. İftiralar ancak böyle son bulur. Yaşayarak elbette ama iki dünyalı yaşayarak.

Zaman kısa, vakit az, yapılacaklar çok, uykuya vakit yok .

Barış MERCAN

Gençler Yazıyor ~2~Where stories live. Discover now