Dünya Nasıl Çamur ve Bataklık Halini Aldı?

57 5 1
                                    

‘’Günümüzde insanlık tam bir ateş çukurunun kenarında durmaktadır.’’ Mısırlı âlim, mütefekkirSeyyid Kutub bu sözü söyleyeli yarım asırdan fazla oldu. Gerçekten de geçen bunca zamana rağmen insanlık o ateş çukurunun kenarından bir adım bile geri gelmemiştir; aksine önündeki ateşe düşecek duruma gelmiştir. Kenarında durduğu ateş çukuru git gide derinleşmiş, içindeki ateş büyümüş yerinde duramayacak kadar dalgalanmıştır. O ateş o kadar büyümüş ki artık kenarda bekleyen insanların yanması için onların düşmesine ihtiyaç kalmamıştır çünkü ateş insanları artık o durdukları kenarda bile yakabilecek duruma gelmiştir.

Değerler sisteminin iflası insanlığın Hak Yolunutercih etmesine neden olamamış aksine insanı yeni yeni sistemler aramaya götürmüştür. Her yeni gelen ya da getirilen sistem kendisinden öncekini inkâr ve imhayla işe başlamış nihayet aynı acı son zamanla kendisine de ulaşmıştır. İnsanı özgürleştirmek şiarıyla yola çıkan bu sistemler insanı özgürleştirmek bir yana onu ortaçağın Avrupası’ndaki kölelerden bile daha çok köleleştirmiştir.

Yarattığı insanlara ‘’Rabb’’ olma hakkını Allah’tan alma teşebbüsüyle kıt bir aklın ürünü olarak geliştirilen bu sistemler insanı Allah’a kulluktan alıkoymuş ve onu kula kulluk eder hale getirmiştir. Sadece ve sadece Allah’a kul olma sebebiyle yaratılan insan Allah’tan başka herkese ve her şeye kul olacak duruma gelmiştir. Kula kulluğu Allah’ın kulu olması gerektiği için kaldıramayan insan çökmüş ve yılmıştır bu ‘alçak kulluk’ altında. İnsanlığı Per perişan eden bu beşeri ve kıt bir aklın ürünü olan sistemler özellikle İslam’ın bir zamanlar üzerinde hayat bulduğu Müslüman coğrafyası için tam bir felaket ve gözyaşı sebebi olmuştur. Allah’tan ve O’nun Hak Dininden uzaklaşan insanlar bilhassa Müslümanlar gülmeyi, mutlu olmayı ve kul olmayı başaramamışlardır. Allah’ın şeriatından uzaklaşan insanlar şifa bulmak bir yana her tarafı şifahaneye çevirmiştir ancak neredeyse her sokağın başında çeşitli hastalıkların tedavisi için bulunan bu şifahaneler insanlara şifayı verememiştir.Şurası şüphe götürmez bir gerçek ki dünyanın her yerinde değişik zamanlarda uygulamaya konan ve uygulamadan çıkarılan bu rejimler, ideolojiler, sistemler artık insanı teslim almıştır. Yürürlükte olan herhangi bir sistemin kaldırılarak yerine yeni bir tanesinin getirilmesi veya onun tamir edilmesi, ona sağdan soldan getirilen hukuk kurallarının yama edilmesi de bu sistemleri yaşanılır kılmayacak ve insanı refaha kavuşturmayacaktır. Ve yine şurası da şüphe götürmez bir gerçektir ki beşeriyetin denemediği tek bir yol kalmıştır.

Evet, modernizm ve uygarlık olarak tanımlanan, teknolojinin, fuhşiyatın, tuğyanın, gayri-ahlakiliğin her türlü kötülük ve fitnenin, insan öldürmenin her türlü yoldan yapıldığı, herkese ve her şeye kul olunduğu günümüzde denenmeyen tek yol kalmıştır. Bıkkınlığın, yılgınlığın, çaresizliğin, psikolojik bunalım ve depresyonların en çok arttığı bu dönemde insanlık artık hastalığı, şifayı, iyi ve kötüyü var eden ve onları insan için imtihan meselesi kılan âlemlerin Rabbine, kâinatın ve onun içindeki her şeyin Yaratıcısına dönmelidir.

Sorun ve Onun Kaynağı

Aslında var olan taraflar düşünüldüğünde ortada iki farklı sorun durmaktadır: Birincisi gayrimüslim bir bireye göre sorun; ikincisi Müslüman bir bireye göre sorun. Gayrimüslime göre sorun daha çok işin psikolojik tarafıyla ilgilidir ve insanlığın varoluşundan beri süregelmektedir. Allah’ın dinini tanımayan gayrimüslim birey, ne için yaratıldığını bile bilememektedir. Yaratılış sebebini dahi bilmeyen bu insan Allah’a henüz kul olamamıştır. Allah’ın kulluğunu tadamayan bu gafil mala, servete, lidere, şehvete ve huzura kul köle olmuştur. İlahlaştırdığı ve farkına varmadan kendisine ibadet ettiği bu mefhumlar kendisinden yaşam amacını da alıp götürmüştür. Yaşama amacını ve gücünü kendinde bulamayan bu şaşkın intihara sürüklenmiştir.

Modernizm devrine doğru sanayileşmenin artmasına paralel olarak insana yardımcı olması hasebiyle geliştirilen makineler insanın kullanım alanından fersah fersah uzaklaşmıştır. Öyle ki geliştirilen makineler artık insanı da kendi emrine almıştır. Makine insanı çarkları arasına almış ve dişlileriyle öğütmüştür. Zavallı insan o çarklar arasında döne döne sarhoş olmuş ve bir yolunu bulup yakasını kurtaramamaktadır. Müslüman birey için ise durum biraz daha farklıdır. Allah’ın dinini tanıyıp gören onunla yaşayan, onunla mutlu olan ve şerefi ancak ve ancak onunla tanıştığı zaman bilen Müslüman için sorunun çok uzun bir geçmişi yoktur. Batı düşüncesini tanıdığında onu eskisi gibi araç olarak kullanması yerine onu amaç edinmesi Müslümanın zihnini allak bullak hale getirmiş, dünyasını tersyüz etmiştir.İslam’ın yetiştirdiği öncü nesiller ve onlardan sonra gelenler Batı düşüncesini tanımış ve ondan olabildiğince faydalanmışlardır. O nesillerin faydalandıkları Batı düşüncesi onların itikatlarında en ufak bir sapmaya neden olmamış ve onları gelişimin zirvesine dahi taşımıştır. Müslümanların son üç asırda yaptıkları ise Batı düşüncesini alıp kullanmaktan çok Batı hayat tarzını alıp yaşamaya çalışmak olmuştur. Bir tarafta İslam’a bağlı bir kalp ve ona alışık bir ruh; öbür tarafta cahiliyeyi tatlı gösteren bir nefis. Müslüman nefsine uydu. Nefsine uyan Müslüman önce nefsine yenildi sonra düşmanına.

Düşmanına yenilince altın tahttan indi, tahttan inince zelil oldu. Zelil olunca huzursuzluk baş gösterdi. Huzuru bulamayınca isyan başladı. İsyanı düşmanına karşı etkili olmayınca Allah’tan ve O’nun dininden yüz çevirerek bir zulme daha koştu. Müslümanın çarkı ise bu olmuştur. Kaybettiği parayı arayan bir çocuk misali Müslüman izzeti aramaya başladı. Ama para nasıl ki kaybedilen yerde aranır izzet de şeref de ancak ve ancak kaybedilen yerde aranır. Müslüman ise kaybını gerçekleştirdiği yer dışında her yerde değişik biçimlerde ve isimlerde izzeti ve şerefi aramaya çalıştı. İzzet, yeri geldi ismi demokrasi oldu, yeri geldi hümanizm oldu, yeri geldi özgürlük oldu, yeri geldi eşitlik oldu ve izzetin olmadığı bir şey kalmadı. İzzet şaşkın Müslüman için sadece İslam olamadı. İzzeti unutan Müslüman İslam’ı da unuttuğu için neyi aradığını bilemedi.

Gayrimüslim toplumun Allah’tan, O’nun Dininden, Kuran’dan ve Peygamber (sav)’den habersiz yaşaması ve çocuklarına da bu hayat tarzını öğretmesi Müslüman toplumunsa yüz çevirmesi sadece kendilerinin değil onlardan sonra gelen nesillerin de aynı şekilde son derece sıkıntılı bir süreç yaşamasına neden olmuştur.

Hem Müslüman hem gayrimüslim hem ateist hem de diğer ideolojilere inanan güruhun üzerinde ittifak ettiği tek şey vardır. O da sanayileşmiş modernist toplum ve dünyanın ve burada yaşayan insanın içinde debelendiği çamurda gitgide battığı ve bu durumun yaşanılmaz bir hal aldığı gerçeğidir.

Dündar Güngör

Gençler Yazıyor ~2~Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu