Namaza Dâir

2 0 0
                                    

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabbilalemin. Vesselâtü vesselamu ala seyyidina

Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) namaz hakkında buyuruyor; “Bizimle münafıkları birbirimizden ayıran ahd-ü peyman namazdır. Namazı terk eden küfre yaklaşmıştır.”

Kardeşlerim Allah Teâlâ’ya ne kadar hamd etsek azdır. Yüce Rabbimiz bizleri İslam dini ile müşerref kılıp, Hz. Resulullah’ın Ümmetinin müntesibi eylemiştir. Bizlere iman nimetini sunan Rabbimiz, bu ikramdan sonra en kıymetlimizin namaz olduğunu defaatle belirtmiş, biz kullarını uyarmıştır. Üzerimize farz kılınan birçok hususun ehemmiyeti konumuz dahilinde olmadığı için değinilmeyecektir, ki buna da haddimiz elvermemektedir. Bu yazımızda acziyetimizi idrak ile, acizane namaz hususunda birkaç kelâm edeceğiz. Hitabımız evvela ve daima kendi nefsimizedir. Kelâmlarımızı, sözlerin en güzeli olan Kur’an ile süsleyecek, Nebiler Nebisinin eşsiz nidaları ile destekleyeceğiz.

Bismihi Teâlâ.

Ey Müslüman! Fâni meşgaleler, seni pek çok sıkıntı ve ders alınacak hadiselerle karşılaştırdığı halde hâla gaflettesin, terk-i namaz ile ihanettesin. İslâm başka yönde sen başka yöndesin. Bu ahval daha ne kadar sürecek? Halbuki namaz dinin sütunu, İslam’ın temeli, selametin aslı ve Allah’ın Müslümanlar üzerindeki hakkıdır. Sen ise namaza alaka göstermeyerek, ya hiç kılmıyor yahut vaktini geçiriyorsun. Dini mi hafife alıyorsun, yoksa farzıyetten mi şüpheleniyorsun?

İslâm bağının gerdanlığı olan namazı zâyi edenlerin kınanmayacaklarını mı zannediyorsun? Bil ki, namaz kılmayanlar Allah(c.c) ve Resûlünun(s.a.v) himayesinden uzak kalır, yaşasalar da ölseler de, nâm-ı hayrdan ırak düşerler. Bu kimselerin yerlerin de cehennem olmasından korkulur, neuzubillah.

“Çünkü namaz, müminler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur.” (En-Nisa: 103)

Cebab-ı Hak namazları vakti içinde eda etmeyenleri vasfederken şöyle buyurur; “Veyl o namaz kılanlara ki, onlar namazlarından gafildirler.” (El-Maun: 4,5)

Veyl cehennemde bir vadinin adıdır ki cehennem, onun yüksek hararetinden Allah’a sığınır. Burası namazı vaktinde kılmayanların meskenidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Namaz dinin direğidir” buyurarak namazın ehemmiyetine vurgu yapmıştır. Teşbihte hata olmaya, İslam’ı bir eve benzetelim kardeşlerim. Evin en önemli ve olmazsa olmaz parçası temelidir. Temelsiz bir ev olmayacağı gibi, temeli zayıf bir ev de nâkıs kalacaktır. İşte burada temelimiz imandır. İman; yani temel olunca din, yani ev ayakta olacaktır. Elbette evi ayakta tutmak için destek direkleri, sütunlar da gerekmektedir. Bunlarsız ev, çok da kalıcı olmayacaktır. Sütunumuzun ne olduğunu ise Peygamber Efendimiz (s.a.v) bildiriyor aziz kardeşlerim. Sütunumuz, yani evimizin direği namazdır. Namazsız din her an yıkılası, helak olasıdır. Neuzubillah..

Düşünelim kardeşlerim! Biz, bize ikram olarak sunulan evimize ne kadar ehemmiyet veriyoruz? Geçici dünya metalarına toz kondurmazken Rabbimizin ikramı olan İslâm’a ne kadar kıymet biçiyoruz? Her Müslümanın Miracı olan namaza ne kadar dikkat ediyoruz? Kendimize gelelim, sonsuz bir zaman dilimi, sonlu bir zaman dilimi ile karşılaştırılamayacak kadar kıymetlidir. Üç beş günlük dünya zevkleri uğruna sonsuz bir hayatı berbat eylemek akıllı işi olmasa gerek..

İbn-i Hazm (r.a) diyor ki; “Şeriat nazarında Allah’a şirkten sonra en büyük günah, vakti içinde namaz kılmamak ve haksız yere bir mümini öldürmektir.”

Kardeşlerim, beş vakit namazı ve cemaati büyük ölçüde terk eden Müslüman bir toplumun iflah olmayacağı izahtan vârestedir. Biran evvel özümüze dönmeli ve kulluk mesleğimizin gereklerini yerine getirmeliyiz. Geçmişte kılmaktan içtinap ettiğimiz vakit namazlarımızı derhal kaza eylemeliyiz. Zirâ kazaya kalan namazlarımızın derhal kılınması üzerimize vazife edilmiş ve vacip kılınmıştır. Öyle ki yemek, uyku ve günlük nafaka temini dışında kalan bütün vakitleri geçmiş namazların kazasına ayırmamız gerektiği işin ehilleri tarafından izah edilmektedir. Bir Müslümanın aklı başında olduğu müddetce kendisinden namaz düşmeyecektir. Kalbi temiz olmak(!), aile efradının hacı olması(!) vs. Allah(c.c) nazarında bu farzıyetten muafiyeti doğurmamaktadır. Nitekim bütün kainat kendisi için yaratılan Yüceler Yücesi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v), cennetle müjdeli iken, sabahlara kadar namaz kılması bizler için ne kadar da ibretliktir..

Zirâ o mübarek şahsiyet namazı bir buluşma, mirac ve muhabbet addediyor ve imanın şuurunu iliklerine kadar yaşıyordu. Bizse bırakın namazı günde 5 kez uyulması gereken bir ritüel olarak görmeyi, zahmet edip(!) huzura ittibadan imtina ediyoruz.

Subhanallah, şuur ver bize Yâ Rabbi!

Namazı terk hususunda mükellef hiç kimse asla ma’zur değildir. Allah ile kendi arasında özel durum olduğunu, teklif yükümlülüğünden kurtulduğunu iddia eden de kâfir olur.

Allah Teâlâ, cehennemliklerin halinden bahsederek şöyle buyurur; “Sizi cehenneme sokan nedir? (Günahkarlar) dediler (derler): Biz namaz kılanlardan değildik.” (El-Müdessir: 42, 43)

Allah Resulu (s.a.v) buyuruyor; “Kişi ile şirk(yahut küfür) arasındaki engel namazı terk etmemesidir.”

Küfre düşenin yeri ise sonsuz cehennem olacaktır. Bu duruma düşmekten Rabbimizin rahmetine sığınırız. Dünyanın ateşini geçtik, öğlenin sıcağına dayanamayan nefsimiz, yakıtı insanlarla taşlar olan ateşe nasıl sabır gösterecektir? Harareti dünya ateşinden kat kat fazla olan cehennemde ebediyyen kalmaya hangi beden sabır gösterecektir? O cehennem ki, onun üzerinde ellerinde topuz, iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır. O topuzlar dağlara indirilse dağlar yerle bir olur. Cehennemliklerin başına kaynar su dökülür, eğer o sudan bir damla dağlara düşse eriyiverirler.

Kardeşlerim! Biz bize dost muyuz, düşman mıyız? Mümin miyiz yoksa kâfir mi? Namazı terk etmeye nasıl cüret edebiliyoruz? Nefsimize dönmeli, pişmanlık duyup da nedametin fayda vermeyeceği gün gelmeden evvel nefsimizi sorguya çekmeliyiz. İmâm Gazâlî (k.s) buyurur; ” Allah Teâlâ kullarına, tevhidden sonra kendine namazdan daha sevimli bir ibadeti farz kılmamıştır. Namazdan daha çok sevdiği bir şey olsaydı melekler Allah’a onunla ibadet ederdi. Halbuki meleklerin bazısı rükû, bazıları secde, bir kısmı da ayakta ve oturur halde Allah’a kulluk yapmaktadır.”

Sözün özü kardeşlerim, bu yazılanların birçoğu ve kat kat fazlası işin ehli tarafından müminlerin istifadesine sunulmuştur. Yine yeniden yazdık, yazıyoruz ve inşaallah da yazacağız. Hidayeti verecek olan Allah’tır, bizler vesile olabilme yolunda çırpınıyoruz.

Kardeşlerim, sakın namazı terk etmeyelim. Namaz kılmazsak helak olanlarla helaka sürükleniriz, dünya ve ahirette fekaketlere uğrarız. Bu ise apaçık hüsranın(zararın) ta kendisidir.

Tevfik Allah’tan, selametle.

Hakan KOÇAK

Gençler Yazıyor ~2~Where stories live. Discover now