ÖLÜM ARZUSU

12 0 0
                                    

Bismillahirrahmanirrahim.
Hiç şüphesiz ki hayat, mü’minler için, ölümden daha hayırlıdır.
Ölüm gelene kadar her an işlenecek bir amel, elde edilecek daha fazla kâr vardır.
Kişi günahkar bile olsa, hayat onun için daha hayırlıdır. Tövbe edebilir.
Yapılacak amellerin, kavuşulacak sevapların son bulması ise ölüm, o halde asla ölüm temennisinde bulunulmamalı…

Ancak yaşamak isterken, ölümü özleyemez mi insan?
Özlemin dinmesi vuslattan başka nedir ki?

Bir arkadaş grubu, araçla veya yayan olarak seyir halindedir. Az ileride polis çevirmesi var ve kimlik kontrolü yapılan bir uygulamaya denk geldiler. Kimisi rahattı, kimisi biraz gergin ve birisi dönüp arkasını var gücüyle kaçmaya başladı. Kimliğinde sıkıntı var. Cezası var. O uygulamaya girmemesi lazım, başına gelecekleri biliyor.

İşte ölümden kaçmak da böyle bir şey. Sicilde sıkıntımız var. Uygulamaya girmek istemiyoruz. Sultan buyur edecek amma huzuruna varacak yüzümüz yok.
Ama kanundan kaçılmaz. Er yada geç, o uygulamaya yakalanacağız. Hayatın kanunu bu…

İnsan hangi halde olursa olsun, ölümü istemek gibi bir lüksü yoktur. Ölümü arzulayabilir insan. Fakat bu arzulamak dile getirilmemeli, ağza alınmamalı. Ecel ve kader ilişkisine dua ile müdahale etme çabasıdır bu. Bizlere ve hiçbir Müslümana yakışmaz. Allah o halimizden haberdardır. Bizi o hale koyan O’dur. Biz yaşadığımız hastalıktan, borçlardan, sıkıntılardan, acılardan ötürü, ölüm gelse de kurtulayım düşüncesi ile ölüm istersek, yanlışa düşmüş oluruz. Yaşanılan hayata, Allah’ın yazdığı kadere bir nevi sitemdir bu. Haşa!

Ölüm istenmez. Ancak ve ancak, sevilene ebedi bir kavuşma olarak arzulanır. Hangi seven, sevdiğine kavuşmayı murad etmez ki?

Adanalı bir ana babanın, Ankara’da yaşayan çocukları Adanalıdır. Bursalı bir ailenin çocuğu, Fransa’da doğmuştur ama Bursalıdır. Tokatlı bir ailenin evladı İstanbul’da doğsa da Tokatlıdır. Ana baba nereli ise, evlat da oralıdır. Hatırlayın… İnsanlığın anne ve babasını. Hz. Âdem ve Hz. Havva nereliydi? Cennet mi dedin? Evet. Cennettir insanlığın memleketi.

Sultanını özler insan. Sultanının en şerefli ve en büyük elçisini, sultanın en çok sevdiği insanı da özler insan. Bütün elçilerini özler, görmek ister insan. Bu sürgün yerinde memleketini özler insan. Bu askerlik vazifesinden terhis olup, tezkeresini alıp vatanına dönmek ister insan. Bunlar hep ölüm arzusudur.

Çok güzel bir duygudur bu.

Mevlana hazretleri, tersih günü için, ‘’ölüm günüm, düğün günümdür’’ demiştir. En mutlu gününden bahsetmiş. Fazla yoruma gerek yok.
Fahr-i âlem peygamber efendimiz (sav); ‘’Mümin kişinin ömrü, onu hayırca ziyadeleştirir. Sizden kimse ölümü temenni etmesin. İyi amel üzere ise hayır cihetiyle artacağı umulur. Kötü amel işliyorsa, kötülükten dönüp, Allah’ın rızasını arayacağı ümit edilir.’’ buyurmuştur.

Yine Resul-u Ekrem (sav) ölüm için; ‘’Ölüm bir köprüdür. Dostu dosta kavuşturur’’ demiştir.

Bir de âşıklar âşığı Yunus’un, Yunus Emre’nin bir sözünü diyelim. O da şöyle demiş; ‘’Ölümden ne korkarsın? Korkma, ebedi varsın.’’

Aslında ölüm ile ilgili yazılacak çok söz elbet vardır ama ölümün mucizesini sözler ile değil, hisler ile tadar ve aşar insan…
Kaçamayacağını bildiğin bir şeyden, korkarak kaçmaya çalışmak, beyhude bir çabadır. Üstelik hayattan alacağın biraz lezzet varsa onu da almana mani olur. Ölümün tamamen bir kavuşma olduğunu zihninde tatbik ve tasdik etmedikçe, ölümden kaçacaksın.

Zira kimsenin elinde amellerinin garantisi yoktur. Kimseler amellerine güvenip de, ölüm arzusu hissetmez. Ölüm tamamen duygusal nedenlerden ötürü, sevgi ile olgunlaşan ve arzuya dönüşen bir hissin ve sevgiliye varma düşüncesinin, eyleme dönüşen bekleyiş halidir.
Hem gerçektir ki, ölümü düşünmek dizginler insanı. Ölümü düşünen insan, nefsinin belini büker, yanlışa kolayca düşemez. Ölümü düşünen insan, hesap gününü de düşünür. Ölümü düşünen insan, Yüce Divan’a varacağı, huzura çıkacağını da düşünür. Ölümü düşünen insan, aslında kendini düşünür.

Kendinizi ölümsüzmüş gibi, ölüm harici, hep dünya içi düşünmeyin. O kapıdan başka ölümsüzlüğe varılmıyor. Bir daha ölmemek için, ölmeli insan.
Toprak altında çürüdüğünüzü düşünün.
Musalla taşını düşünün.
Soğuk suyun soğuk bedeninize son defa deyişini ve bunu hissedemeyişinizi düşünün.
Doğduğunda herkes gülerken sen ağlıyordun. Evet bu dünya ağlanacak bir yerdi ve şimdi gidiyorsun. Herkes aslında kendisinin geride kalışına ağlıyor olmalı. Cesedinin ayak ucundan bak kendine. Ne de güzel görünüyorsun. Ruhunun bineği vazifesini bitirmiş. Saf bir ruhsun artık. İnsanlar halen ağlıyor. Bırak ağlasınlar ama sen gül. Çünkü gülünecek bir yere gidiyorsun. Allah yüzünüzü güldürsün…

Üstad Necip Fazıl’ın da ölüm ile ilgili kısa bir sözleri var ve çocukluğumdan beri hangi vakit ölüm gelse aklıma, bu sözcükler düşer aklıma. Yazının sonuna koymak istedim…
‘’Ölüm güzel şey, budur perde arkasından haber…
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber?’’

ÖZLEM
Şaşarsak, kaçabildiğimiz kadar uzaksın,
Durduğumuz her yerde Sen varsın.
Hayatlarımıza kurulu, kutlu bir tuzaksın,
Yaşarsak, soluduğumuz havada Sen varsın…

Seveni ne ateş yakar nede bir şey çeler aklını,
Sevenin canı başka yanar.
Sevilenin aşkı eğer başı,
Özlemdir ölümü beklemek ya Rabb!
Bu telaş Sana kavuşma heyecanı…

Selâm ve Dua ile…

Resul Burak Karabulut

Gençler Yazıyor ~2~Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz