DÜŞÜMÜZDEKİ KARANLIK

14 1 0
                                    

Her hayalimizi gerçekleşmesi umuduyla zihnimizde oluştururuz. Kalbimiz ve beynimiz sıkı bir bağ kurarak hayali desteklemeye başlar. Tüm ruhumuz ve bedenimiz aynı istek doğrultusunda hareket etmeye başlar. Zamanla bir bakarız ki her gün son veda busemiz , hayalimizin alnından öpüyor. Zaten insan düşleyebildiği kadar hayatını renklendirmez mi? Düşleyebildiği kadar mutlu, huzurlu, düşleyebildiği kadar çocuk olmaz mı?

            Manen vuku bulan bu umut hissinin kırılması, yani hayallerin gerçekleşmemesi insan ruhu üzerinde çok ağır bir tesir bırakır. İlk olarak bedenimizde yorgunluk ve  halsizlik hissederiz. Sonra gözyaşlarımız yanaklarımıza düşmemek için göz pınarlarımıza tutunur adeta. Ve tüm ruha bir sis gibi çöker ümitsizliğin getirdiği karanlık. İşte tam karanlık yanımız ortaya çıkmaya başlayınca devreye tevekkül ve teslimiyet girmelidir .Aksi takdirde küçük bir delik hükmündeyken, koca bir kuyu oluşur içimizde. Yeis kuyusu. Bu kuyuya düşünce çıkmak çok zordur. İlk tesirini bizi insanlardan, arkadaşlardan, aileden hatta kendimizden uzaklaştırarak gösterir. Bizi yalnız ve silahsız yakalayan  şeytan ise, ruhumuza prangalar vurmaya başlar. Daha ileriye giderek bizi, kaçınılmaz sorularla isyana sürükler. İsyandan inkara, inkardan şirke doğru bir sel gibi akıp gideriz,  ALLAH muhafaza!

             Hani demiştim ya kendimizden uzaklaştırır diye; gerçekten vakit geçtikçe fıtratımızdan uzaklaşırız. Eğer uhrevi duygularımız ölmüşse, bu imtihanı kaybederiz. Peki tüm  bunların gerçekleşmemesi için neler yapabiliriz? İlk olarak karanlık yoldaşımız olmamalı. Tevvekkül ve teslimiyetle bu süreçleri yaşamadan biiznillah atlatabiliriz.  İnsana, mala, nefse değil yalnız ve yalnız ALLAH ‘a tevekkül ederek…

            Kalpten ve içten duygularla, uğraşlarla kendi vazifemizi yapıp takdiri ALLAH’ a bırakmanın adıdır tevekkül. Teslimiyet ise emanet bilinciyle koruduğumuz bu canın  ALLAH’tan gelen her şeyi hoş görmesidir. Bu iki muhteşem bilincin; insanın o karanlıktan çıkmasına kafi geleceğine inanıyoruz Elhamdulillah! Bu bilince sahipken aciz ve fakir  olduğumuzu da hesaba katarak, kudretli ve hikmetli VACİB’ÜL VUCUD ‘ a muhtaç olduğumuzu derk edip, çokça dua etmeliyiz. Zaman onca şeye şifa olduğu gibi kendi kurduğumuz karanlığa da şifa olur. Nitekim kendi aydınlığımıza ulaşıp  bir nurefşan  misali ışık saçabiliriz etrafımıza.

Hilal MADEN

Gençler Yazıyor ~2~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin