Bölüm ☘43☘ Güzelim!

70.6K 2.8K 841
                                    

/43/GÜZELİM/

12 EKİM 🍂🍂

' Evet! Karın adamın öz kızıymış! Yani geliyor diye burun kıvırdığın adam senin gerçek kayınpederin!'

Duyduklarının şokunu atlatması birkaç dakikayı alan Erkam, mırıldanarak " Nasıl?" diye sordu. Bu soruyu sanki cevabını verebilecekmiş gibi babasına değil kendisine sormuştu.
Gözlerini babasından ayırıp, yere doğrultarak yeniden " Nasıl?" diye sorduğunda sesi bu kez babasının kendisini duyabileceği seviyede çıkmıştı.

" Bir bilsen nasıl... Benim kafam bile hâlâ allak bullak Erkam! Eski dostumun kızı şu an gelinim! Emir öyle şeyler yaşamış ki, anlattıklarında kendime dost demeye utandım!"

Masanın üzerinde birleştirdiği ellerine bakarken, canının sıkkınlığı artan Hasan Ağa, oğlunun sorusunu tam anlamıyla yanıtlayabilmek için derin bir nefes alıp verdi.

" Buralı değil Emir. İstanbul'lu. Şehre geldiğinde ilk işini bizimle yaptı. O zamanlardan beri tanıyorum..."

'Tanıyorum' dediği anda kendisinden bir kez daha utanan Hasan Ağa, az önce umursamaz olan oğlunun sabırsız bakışlarına bir süre baktıktan sonra" Babası, buradan biriyle evlenmek istediği için sırt çevirdi ona. Ama Emir vazgeçmeyip evlendi ve kendi işini kurdu. İşte o vakitten sonra çok görüşemez olduk." diyerek devam etti.

Babasının bir an önce asıl konuya gelmesi için karısının adını sarfetmeden " Nasıl oldu da kızını o adama bıraktı?" diye soran Erkam, sorunun cevabını deli gibi merak ediyordu ama en çok Esila'nın  öğrendiğinde vereceği tepkiyi merak ediyordu.

" Sabret! Geleceğim oraya!" diyen Hasan Ağa'nın sesinin yüksek çıkmasıyla başını olumlu anlamda sallamak zorunda kalan Erkam, " Esila daha bir buçuk iki aylıkken Emir, annesi hastalandığı için İstanbul'a gitmiş. Gittiği gece karısının başına kötü... Çok kötü bir hâl gelmiş!" demesiyle bakışlarını kaçırıp, yumruklarını sıktı. Babasının çöken yüzüne rağmen çattığı kaşlarından kastettiği kötü hâli anlamamak mümkün değildi.

" Karısı... bunu kaldıramayınca aynı gece intihar etmiş..."

Babasının sarfettiği cümlenin sonunda gözlerini sıkıca kapayan Erkam, Esila'nın öğrendiğinde hissedeceği acıyı, üzüntüyü ruhunda hissetmeye başlamıştı bile. Babası sandığı adamın öz babası olmadığını, mezarı başında yana yakıla ağladığı kişinin annesi olmadığını nasıl söyleyeceğini düşünürken şimdi öz annesinin başına gelenleri nasıl söyleyebileceğini düşünmeye başladı. Böyle bir şey nasıl söylenirdi ki? Söylense bile buna nasıl katlanılırdı?

" Emir'in kayınpederi de babası gibi evlenmelerine karşıydı ancak tek evladı olduğu için kabul etmişti. Adam, kızının başına gelenlerden Emir'i sorumlu tutup, aynı acıyı yaşamasını istediği için kızının bebeğiyle birlikte nehire atladığını söylemiş. Sonra da Esila'yı Ali ve karısına verip kimse nereden çıktı bu bebek demesin diye şehirden göndermiş. O zamanlar Ali'nin karısı hamileymiş, bebeğini doğumda kaybedince Esila'yı ölen bebeklerinin yerine koyup, eş dosta erken doğum yaptığını söylemişler. Böylece şehre geri dönebilmişler. Emir de aynı anda karısı ve kızını kaybetmenin acısını yaşarken çok geçmeden o adamı bulup öldürmüş."

" Peki kızı olduğunu nasıl öğrenmiş?"

" Hapisten çıktığında buraya gelmiş, gitmeden önce de Esila'nın teyzesine uğramış, o da haline dayanamayıp olanı biteni anlatmış. Anlayacağın bize yardım etme sebebi kızı."

" Geldiğinde söyleyecek mi peki?"

Bir yanı karısının gerçekleri bilmesi gerektiğini söylese de Erkam, diğer yanına uymayı seçmek durumunda kaldı. Çünkü kadınının gerçeklere dayanamayarak kendisine zarar verebileceğini düşünüyordu.

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin