Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!

162K 6.8K 589
                                    

/8/DİNMEYEN ÖFKE/

12 AĞUSTOS 🍂🍂

' Büyüdün artık Esila... Bak gurbet ellere giden bir parçan var... Büyümüşüm anne ama sensiz ve gurbet sadece yollar ve yüksek binalardan ibaret değil! Sözde büyüdüm anne! Küçükken çamura bulanan ellerimi artık elbisemle değil yüreğimle temizliyorum...'

Keşke veda diye bir şey olmasa hayatta... Büyümesek keşke! Çamur içinde bez bebeklerimle oynadığım o günlere uzanıp tutunabilsem küçük mutluluklarıma! Kirlenmese yüreğim; vicdanım başını duvarlara vurmasa! ' Yalnızsın' diye bağırmasa gece. Kimse kimsenin hayatından gitmek zorunda kalmasa keşke. Ama olur mu? Olmaz! Ayrılık olmadan büyümez insan... Acı, sineyi dağlamadan olgunlaştırmaz ruhu... Ben hiç büyümek istemedim ki! Annesiz büyüyebilir mi bir çocuk?

Ablamın yüzünü son görüşüm olduğunu bilmediğim düğün gününde ki anlara gidip dönmekten yorulan kalbim sessizce köşesine çekilirken, ona sarılamadan ettiğim veda yaramın acısını unutturacak derecede başıma ağrılar saplanmasına neden oldu. Ne yüreğimin sızı dinecek gibiydi ne de başımın ağrısı.

Kırılmayan tek dalım olan anne yarımla konuşmamızın üstünden geçen saatleri sayamaz olmuştum ama şehirden ayrıldığını biliyordum. Gül kokusuna göz yaşlarını ekleyerek rüzgara emanet edip, benden gittiğini kabullenmek istemesem de biliyordum.

" Geç artık geç!"

Duvara defalarca kez vurduğum elim acıyınca sırtımı dayadığım duvardan ayrılarak ayağa kalktım. Şu an ihtiyacım olan tek şey başımın ağrısını dindirecek bir ağrı kesiciydi. Bedenim öyle böyle bir yolunu bulurdu acısını azaltmanın ama ruhumun ilacı zamana esir düşmüştü.

Perdeyi aralayıp bir süre avluya bakındıktan sonra gelen giden kimsenin olmamasını fırsat bilerek  adımlarımı kapıya yönlendirdim. Ne ona ne de bir başkasına görünmeden mutfağa gidebilmeyi dileyerek odadan çıktığım anda baş ağrıma, korkum rakip oldu.

İçimden şansıma tükürmeme bile fırsat vermeyen adamın gözleri beni bulduğunda bakışları öfkesine öncelik verdi ve kaşları aynı hızda çatıldı. Bende onu gördüğüme memnun değildim ancak baş ağrımın memnuniyetsizliği daha ağırdı. Bu yüzden bakışlarımı ondan ayırıp hemen arkasından salondan çıkan ağabeyi  Kenan ve yengesine doğrulttum.

Üzerimde bir öfkeli, iki meraklı bakışın gezinmesinden rahatsız olup geriye doğru bir adım attım ancak Berfu'nun sesi arkamı dönüp gitmeme engel oldu.

" Esila? Bir şey mi oldu?"

Ne diyeceğimi bilmeden yüzlerine bakmaya başladığımda Kenan ağabey  karısına yürümesini işaret ederek merdivenlere uzanan koridora ilerledi. Ara ara arkasına bakarak kocasının peşinden giden Meryem'de gözden kaybolduğunda, onun yüzüne bakmamaya çalışarak " Ağrı kesiciye ihtiyacım var." dedim ama gözlerini üzerimden bir saniye bile ayırmadığına göğsüme çöken ağırlık yüzünden emindim.

" Getiririm hemen."

" Gerek yok Berfu. Odana git sen."

Yanıma gelmek için hareketlenen Berfu'nun " Ama abi..." deyişine aldırış etmeden omuzunu dürterek  koridora yönlendirdiğinde onun gibi kaşlarımı çattım. Tabi bende bıraktığı etkinin binde birini bırakmam mümkün değildi orası ayrı.

" Şunun için ikide bir kalbini kırdırtma bana Berfu. Git diyorsam git!"

Bir şey söylemek için araladığı dudaklarını bıkkın bir nefes verdikten sonra birbirine bastıran Berfu'da gidince sabahı nasıl edeceğimi düşünerek odaya geri döndüm. Sertçe çarparak kapattığımı hayal ettiğim kapıyı hemen arkamdan odaya girdiği için kapatmaya firsat bulamamıştım ancak bu defalarca kez kapıyı yüzüne kapattığımı hayal etmeme engel değildi.

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin