Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda

64.8K 4K 672
                                    

Bölüm parçası: Toygar Işıklı - Mağlubum

/71/ DİLİMİN UCUNDAKİ VEDA/

22 ARALIK 🍂🍂

' Mağlup oldum anne... Yenildim... Hâlâ her şerde hayır aramam gerektiğini düşünen bir yanım var... O, içimdeki küçük kız çocuğuna ait. Her şeye rağmen Erkam'ın çocukluğunun elinden tutuyor... Ben bugün sadece kendi içimdeki küçük kız çocuğunu değil, gece gözlümün  bana sığınan çocukluğunu da öldüreceğim... Yardım et anne... Çıkmaz sokaktan kurtar beni... Boğuluyorum anne... Bu nehirin suyu ciğerlerimi acıtıyor. Bataklığım, her saniye biraz daha içine çekiyor bedenimi. İçinde bulunduğum kör kuyunun dibine ışık hüzmeleri uğramaz oldu. Yanıyoruz anne... Başlattığımız yangına doğru  elimiz, kolumuz bağlı yürüyoruz."

İki kenarında da bulunan irili ufaklı toprağa gömülü taşlara tüm benliğini hissettirerek akıp giden nehir, yanına gelen dostlarının göz yaşlarına son kez şahitlik ettiğini biliyordu. Çünkü duyuyordu onları ve olur da gelirler diye kucağını açmış bekliyordu..

Ancak şimdilik ikisininde niyeti yoktu onun kollarına atılmaya.

Nehrin kıyısına bir metrelik mesafe kalana kadar yürüyen Ferit, sol omuzunun üzerinden yol kenarındaki arabaya baktı. Sabahın kör vaktinde buraya gelme sebebi Esila ile rahatça vedalaşmaktı çünkü konakta söylemek istediklerini kolayca dile getiremeyecekti. Burada ise kendilerini Civan ve Berfu dan başka duyan olmayacaktı.

Hemen arkasından arabadan inen Civan ve Berfu'nun bedenlerini araca yasladıklarını gördüğünde olduğu yere oturdu. Yüzü nehre dönük, Esila'nın yanına gelmesini bekliyordu ve çok geçmeden yanına oturduğunu hissetti.

Bakamıyordu Esila'ya... Dün akşam gözlerini yüzünde uzun uzun tutarken şimdi  bakamıyordu. Nedense şu an  kanından olmasa da kardeşi bildiği genç kadına veda etmek, sevdiğine veda etmekten daha zor geliyordu. Yaşattıkları içindi belki... Belki de hamile oluşu yüzündendi. Bilmiyordu. Yüreğini yakıp kavuran yangının nedenini bilmiyordu.

Dizlerini kendisine çeken adamın yanına bağdaş kurarak oturan Esila, etek uçlarının değdiği kuru otların birkaç dalını kopardı. Gün sonunda parmaklarının arasında ufalanan kuru otlardan farkı olmayacaktı belki de ancak o, yemyeşil iken üzerine basılıp geçilmesine bile razıydı. Yeter ki Ferit konuşmasın, gerçekleri söylemesin...

Çok da uzun sayılmayacak sürenin ardından artık konuşmaları gerektiğini düşünerek  " Yapma..." dedi ancak bir yanı artık bu sırrın ortaya çıkmasından yanaydı. Bıkmıştı yarım mutluluklar yaşamaktan. Eksik hissetmekten usanmıştı. Ruhu, açılan  yaralarını acıların dokuduğu iplerle dikmeye dayanamıyordu. Kir, pas içinde kalmıştı  duvarları ancak Esila, adını umut koyarak gizlediği muhtaçlığının gözlerini boyamasına izin veriyor, duvarlarının kirlendiğini kabul etmiyordu. Ne Erkam ne de babası bildiği adamın sevgisi değildi ki asıl dermanı... Kendisini bulmaya ihtiyacı vardı. Herkesten önce kendisini severek maviye boyayabilirdi gökyüzünü...

"Abi lütfen vazgeç..." derken bile bu yanı kendisinin vazgeçmesi gerektiğini söylüyordu. Yorulmamış mıydı her gece Erkam'ın sırtına alnını dayayıp, içinden özürler dilemekten? İstemiyordu onu hayat. Bir parça mutluluğu dahi yeterince süründüğüne emin olduktan sonra veriyor, onu bile kursağında bırakıyordu. Yutkunmakla geçmiyordu artık  boğazındaki düğümler, illa ki acının tadı geçmeli kursağından...

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin